Ahmet Dursun: TBMM ÇÜK komisyonunda “ikinci Atatürk, Öcalan mı Erdoğan mı” tartışması?

Türkçe bozulmaya başladıktan sonra okumak bile zulüm haline dönüştü.

Eski kafalı mıyız, yenilikçilere mi uyum sağlayamıyoruz anlayamadan, üstümüzde dönüp duran kara bulutlar yavaş ama aralıksız şekilde başımızı gagalamaya devem ederken ortaya çıkan travma anlık hafif gibi görünse dahi zaman içinde büyük mankurtlaşmaya neden oluyor.

Sayfalarda gezinirken birdenbire çok ama çok yakından tanıdığım kuruluşun haberine takıldım.

"Erdemir, inovatif yatırımlarını sürdürüyor" cümlesini "Erdemir, yenilikçi yatırımlarını sürdürüyor" diye açıklasa birilerinin tecavüzüne mi uğruyorlar, birileri dövüyor, sövüyor mu?

Yabancı hayranlığı son 25 yılda olduğu kadar hiç olmamıştı.

Hani yabancı dile karşı değilim daha ötesi keşke her konuşulan dili bilsem isterim ancak konu bu değil.

Nihayetinde içeriye mesaj veriyorsun, dış müşterilerine değil.

Diyeceksiniz ki, "mesaj, müşteri" Türkçe mi?

Ben de onu diyorum ya, TDK Araplaşacağına dilimizi Türkçeleştirse ya.

Haberin başlığı bile sponsor (destekçi), bu şekilde bile baştan çıkarıcı, gerisine ne gerek?

Baksanıza adamlar aynı gün içinde farklı adreslerde "Öcalan'a umut hakkı" adı altında yürürlerken aynı zamanda "anadilde eğitim, seçmeli değil Kürtçe ikinci ve zorunlu dil olsun" diye sokakları birbirine katıyor, bizim ise gözümüzün içine baka baka... diyorlar, anladınız siz onu.

Türkiye devleti diz çökmüş PKK ne isterse olur deniyor duruma düşürülmüşüz, kimsenin ses çıkartmıyor oluşunun gerekçesini Kurtulmuş'un şu sözlerinden anlıyoruz.

TBMM başkanı Kurtulmuş'a baksanıza ne diyor.

İTTİHAD Başkanı Mehmet Bekir Şimşek,

Sayfa 15: Hatta Osmanlı'nın son dönemlerinde diğer kavimler bağımsızlık, Osmanlı'dan ayrılma kararı alırken bile özellikle Kürt halkı, Osmanlı yani Türkler, İslam'a hizmetkâr oldukları müddetçe böyle bir ayrılığın uygun olmadığı ve bu kardeşliğin devam etmesi gerektiği hususunda karar almışlar ve devam etmişlerdir kardeşliklerine. Yani kendi bağımsızlıklarını değil, ümmetin birliğini, bütünlüğünü esas almışlardır. Ancak hepimizin de bildiği gibi Osmanlı Devleti'ndeki son dönemlerdeki bu Batılılaşma temayülü, İttihat Terakki'nin birtakım yanlış politikaları ve cumhuriyetle beraber benimsenen resmî ideoloji ve bu doğrultudaki politikalar maalesef hem Osmanlı Devleti ile hem de cumhuriyetin yeni rejimi ile Kürtler arasında sorunların yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Kürt kimliğinin inkârı ve Kürtlerin varlığının yok sayılması, dillerinin yasaklanması, Türkleştirme, asimile etme, zorla tehcir ve katliamlar maalesef bin yıllık kardeşliğe zarar vermiştir ve sorun orada başlamıştır. Aslında bu kısa izahattan bugün aradığımız çözümün ne olduğu da ortaya çıkıyor. Hepimiz konuştuğumuz zaman bin yıllık bir kardeşlikten bahsediyoruz ve ben burada hepimize soruyorum: Bu bin yıllık kardeşliğin harcı neydi? İslam değil miydi? İslam'dan başka bir şey mi vardı? Hayır. Peki, o harç, o duvarın taşlarını, tabiri caizse Kürtleri ve Türkleri bir bedenin organları gibi sağlam kılan, Peygamber Efendimiz'in ifadesiyle bir binanın birbiri içine girmiş taşları gibi o İslam binasını, ümmet binasını ayakta tutan o harç bu tür yanlış girişimlerle söküldükten sonra ne oldu? O muhteşem saray yavaş yavaş zedelendi ve yıkılmaya yüz tuttu, bugünlere geldik. O zaman çözüm belli, o zaman aslında çok şey konuşmaya da gerçekten gerek yoktur çünkü biz bunun tecrübesini yaşamışızdır. Nasıl kardeş olduğumuz ortadadır ve nereden, neyi yaptığımız zaman kardeşliğimizin zarar gördüğü da ortadadır. Çok fazla bir felsefe yapmaya, farklı kapıları çalmaya kanaatimce gerek de yoktur çünkü biz Müslüman'ız, bizim inancımız bize bunu emrediyor. Bakın, belki sohbetimin sonunda okuyacağım ayetikerimeler ve o konuyla ilgili Peygamber Efendimiz'in tespitleri, İslam ulemasının tespitleri zaten gerçekten en kısa ve en sağlıklı çözümün ne olduğunu bize gösterecektir. Aslında hepimiz biliyoruz, tekrar beraber hatırlamış olacağız.

Sayfa 15: MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Sayın Başkan, diline dikkat etmesi lazım. Biz onları tanıyoruz, çok iyi tanıyoruz. Ben onların elinden kurtuldum, domuzbağıyla öldürmeye çalıştılar.

Sayfa 22: Sizlerin de hepinizin de söylediği gibi, Türkiye'deki Türk ve Kürt halkının en temel ortak değerlerinden biri Müslümanlıktır. Biz iki yönden kardeşiz; bir kere insan kardeşiyiz, Adem ve Havva'nın çocukları olmak bakımından kardeşiz, hiçbir ayrımımız yoktur. İkincisi de Müslüman kardeşiyiz. Bu, hocalarımızın da ayetlerle, hadislerle bugün önümüze koyduğu bir gerçektir. Bu kardeşliği bozacak her türlü söz ve eylemi kategorik olarak reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Yeni bir süreç başlamıştır; evet, bu ülkede Türklerin, Kürtlerin arasına, bütün bu milletimizin arasına birtakım fitneler konulmaya çalışıldı. Eğer tarihi şöyle incelemeye kalkarsak, inanın ki önümüze çıkan bu tarihî fırsatı yakalamak şöyle dursun, tarihin gerisine gideriz. Her acının arkasında kim var, kimler var, nasıl var, niye var; o günün şartları içerisinde konuşmaya başlarsak değil toplantılar, değil oturumlar; yıllar yetmez. Dolayısıyla, en baştan bir prensibi söyledik, bu millet çok acı çekti, on binlerce insan öldü, binlerce insanımız şehit oldu, analar çok ağladı, artık analar ağlamasın, Türkiye ortak bir geleceği yeniden tarihten getirdiği... Yine, çok güzel örnekler verdiniz. Ahmed-i Hani ile Salâhaddin Eyyubî ile Yunus Emre'yi, Dede Korkut'u birbirinden ayıracak hiçbir şey yoktur. Ortak kültürümüz ve kimliğimiz içerisinde biz "Dün ne oldu?"yu, bunları tartışmayı değil "Yarın nasıl bir Türkiye'yi; güçlü, müreffeh; Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla hep beraber bir ve beraber olmuş, demokrasiyle, adaletle ve refahla güçlenmiş bir Türkiye'yi nasıl inşa edeceğiz?"i, bunu tabii ki konuşacağız.

Dolayısıyla, konuşmalarımızın bugünkü, bu toplantıdaki en temel hususlarından biri; evet, halkımızın yüzde 95'i Müslüman'dır. Hepimiz biliyoruz ki, çok güzel bir örnek olduğu için bir kere daha söylüyorum, özetini yapmış olan sözlerden biridir; Hazreti Ali Efendimiz'in atadığı Mısır Valisine söylediği nasihat fevkalade değerlidir: "Bil ki insanlar iki sınıftır, ya yaradılışta eşindir ya dinde kardeşindir." Biz Türkler ve Kürtler arasındaki birliği, beraberliği, kardeşliği bu çerçevede görüyoruz, bu çerçevede görmek zorundayız ve inşallah, hep beraber çok güçlü bir geleceği kuracağız. TBMM-18.9.2025 Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu.pdf

Bu reddedişin içinde yazık ki millet kavramı yok, başka ifadeyle millet kavramı yerine ümmet kavramı ile bir araya geldiklerini ağzından kaçırmıyor, alenen ilan ediyorlar.

Çok uzatmadan dikkatinizi çekmek istediğim konuyu bağlayayım.

Kaç kişi anımsıyor bilmem, hani "AKP, ABD ve İsrail projesidir, proje bitene kadar AKP iktidarda kalacak" başlığında izaha çalışılmıştı, şimdilerde daha net anlaşılıyor ki AKP gitse bile yerine gelecek olan Kılıçdaroğlu'nun kurduğu Y-CHP, Kürdistan'ı kuracak ve ilan edecek.

Kurmasına kuracak da Mahir Kaynak'ın dediği gibi hamiliğini Türkiye mi yapacak yoksa AB-D mi yapacak, işte orası çetrefilli.

Anlaşıldığı kadarı ile Erdoğan gitse de gitmese de "Yeni Anayasa'da Kürdistan Eyaleti (tüzelkişiliği)" ilan yetkisi TBMM ile birlikte Cumhurbaşkanı'na da verildiğine göre, Özgür çocuklar ve Kılıçdaroğlu iş birliği Kürdistan Eyaleti'ni ilan edecekler.

Şu trafik tescil plakalarında üç harflilere geçilmiş olması sizlere hiçbir şey anımsatmadı mı, daha ne kadar uyuyacaksınız canım.

Adına Demokrasi Komisyonu denen ucube ÇÜK komisyonu, Atatürk ile Abdullah Öcalan’ı nasıl kıyaslarsınız?

ÇÜK'lerden Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kurarsanız olacağı budur.

25 yıldır ülke yönetmeyi öğrenemeyen kuru kalabalıklar şimdi ülkeye yön veriyorlar, bu cehaletin sorumlusu başta sessiz kalanlar, göz yumanlar olmak üzere hepimiziz.

Prof. Dr. Havva Kök Aslan isimi henüz ÇÜK olamamış Prof, "Torunlarımız, torunlarımızın torunları, gelecek kuşaklar için bunu yapmak zorundayız. Önümüzde örnekler var. Fatih var, Atatürk var. Hatta yani şu anda belki Meclis’te bunu söylemek doğru değil ama ben MHP kökenli birisi olarak söyleyeyim, Abdullah Öcalan'ın yaptığı şey gerçekten bir liderlik örneği”... diyebilmiş iyi mi?

O Profesör gerçekten ÇÜK olmayı başarmış da tarihe nasıl bir ÇÜK olarak geçeceğini ben bile kestiremem.

ÇÜK komisyonu sözüm elbet hakaret değil, nitekim "ERDOĞAN ‘DA ÇÜK TAKINTISI VAR" başlığında konuyu açmıştım, o nedenle uzatmayacağım.

Son dakika gelişmesine bir de küçük Trump (junior) eklendi.

Küçük dediysem boyu değil elbet, Erdoğan ile gizlice görüştüğü yabancı basın tarafından da doğrulandı.

Madem dış kaynaklar da doğruladı, ne görüşüldüğünü Türk Milleti de öğrenmeli.

Aksi halde akıllarda deli ve amansız sorular dolaşmaya başlar, öyle zaman gelir ki bu soruların altından kalkamazsınız, sonra ne mi olur?

Onu da elbet millet bilir.

Bir kaç soru sorayım desem iş çıkmaza girecek, malum ağzı olan içeri giriyor, ileri demokrasi gereği ama yine de sormak lazım.

Örneğin oğullarından Eric Trump, 2016 yılında Finike kırsalında 2 adet yaban geyiği avlamıştı.

O günlerde yine Erdoğan'ın Trump ile sorunları vardı.

İyi de şimdi sorun ne, kişisel mi ülkesel mi?

Başka ifadeyle Erdoğan'ın sarsılan imajı Trumplardan biri sayesinde kurulacak, iç siyasette eli güçlenecekse o Trump hangi Trump olabilir?

Ya da hazır ÇÜK komisyonu Öcalan ile Atatürk'ü eşitleme hadsizliğine girmişken Yeni Anayasa, Yeni Türkiye söylemlerinin içi boş kalmışken, ortalık CHP ile yatıp kalkarken, fırsat bu fırsattır deyip daha önce Kürdistan valileri istedim vermemişlerdi diyerek, ilan edilecek Eyaletlere yeni vali atamalarını yapmaları için mi çabalıyorlar?

Erdoğan'ın ABD'ye gitmesi bu küçük Trump ile görüşme sonrasına gelmesinin başka ne açıklaması olabilir ki?

Eğitimsiz bırakılmış, cehalete sürüklenmiş kitlelerle bu ülke nereye gider kimse düşünmüyor mu?

Gerçi düşünmeye gerek yok, her şeyi Allahların bildiği ülkelerde vatandaş bir şey bilmese de olur.

Tayyip Efendi'miz "Papaz elbisesi bile giyerim, bizim görevimiz sıradan değil" derken, sıradan olmayan görevin ne olduğunu henüz anlamayan varsa, anlamasın gitsin, namaz kılarak huzur bulmaya çalışsın, ona göre huzur ne de olsa İslam'da ama İslamcılar şimdilerde "Solcuların kafasına, Türkün Anayasasına, Hak yol İslam" yazmanın son aşamasına geldiler.

Elbet kurduklarını iddia ettikleri yeni devletin adı "Bizans Devleti" ise hedefi 12'den vurmuş sayılırlar.

Gün doğmadan neler doğar neler...

20.9.2025

A. Dursun

DOĞU TÜRKİYE'nin Kürtçülük ve dincilik üzerinde plasebo etkisi.

PKK ve Bölünme için Gizli Oturum yapıldı

Postal sesleri, Türkiye'ye işgal ordusu geliyor, Kürdistan valileri istendi.

Kürdistan valisi konuşmuş, Diyarbakır Kürdistan'ın başkenti olmasıyla tanınıyor.

AKP, ABD ve İsrail projesidir, proje bitene kadar AKP iktidarda kalacak...!

Yeni Anayasa'da Kürdistan Eyaleti (tüzelkişiliği) nerede?

Öcalan Kürdistan Eyaleti Başbakanı mı, milletvekili mi olacak?

Dışişleri Bakanı Katz, İsrail 5’ten büyüktür demiş.