27 Kasım 2025 Perşembe

VAHHABİ (Selefi) HAREKETİ ve KÜRESEL TERÖR

Bu yazı, bir şekilde erişime engellenen eski arşivlerimden alınmış tekrar okunması gereği ile paylaşılmış olup, yaşadığımız bu günler kaç yıl evvel ön görülmüştür anlaşılsın diye paylaşıyorum. 

Hamas'a selam yola devam diyen sakallı cengâver kılıklıların kim olduğunu, Hamas'ı kimin kurduğunu bilmezden gelip bize yeni tarih yazanları asla ama asla unutmayacağız ve dahi unutturmayacağız.

Tüm dünyadaki arşivler mahkeme kararları da hukuk dışı şekilde kullanılıyor olsa bile, unutulmasına fırsat vermemeye çalışıyorum.

Asker cephede uyursa ölür, toplumlar hafızaları silindiğinde ölür.

Aksi halde "rabbim sana şükürler olsun, kardeşim şehit oldu" diye ortalık yerde hafıza kaybı yaşayan bir çocuk, şimdilerde kardeşini şehit edenlerle anlaşanlara oy verdiğinin farkında bile değilse başka söze ne gerek var? 

Gerçi aynı zihniyetin "çalıyorlar ama çalışıyorlar, tecavüz ediyorlar ama sünnetliler" tarzı argümanlar kullandığı videolar internette bol miktarda dolanıyor olduğu için hafızalarımızın silinmesi belki de huzur İslam'da dememize vesile olur belli mi olur, ne de olsa "OL" dedi mi olduranın mutlak bir bildiği vardır.

Eski arşivlerimden. 

Sayfanın en sonunda da bugüne ait bir paylaşım yapacağım arşivde kalsın, gün olur lazım olur diye. 

A. Dursun

Resim…


KÜRESEL TERÖR 

İslam’ın en katı yorumunu meydana getiren Hanbelî ekolünden doğan Vahhabilik, Orta Arabistan’ın Necd bölgesinde Muhammed b. Abdi’l-Vahhab (1703-1792) tarafından başlatılmıştır. İlk dönem Müslümanlığına dönüş çağrıları yaparak İslamiyet’i tarih dışına iten Abdulvahhab, tarihsel süreç içerisinde İslamiyet’e girmiş her türlü ilaveleri bid’at olarak değerlendirmiş ve İslam’ı bunlardan arındırmayı amaçlamak suretiyle kurtuluşu “altın çağ” mitinde görmüştür.

2 Vahhabilik hareketi, 17. ve 18. yüzyılda bilhassa Hintli Müslümanlar arasında görülen dinsel hareketlilikten kısmen etkilenmiş izlenimi vermesine rağmen daha çok kendi lokal şartlarının etkisiyle nativistik/doğuştancılık bir karakter arz eden ancak siyasal yönü ağır basan dini bir oluşum olarak görülebilir. Aslında 16. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa’da uygulamaya konulan merkantilist ekonomi politikasının Orta Arabistan ve Hint alt-kıtasındaki yansımaları da İslam dünyasındaki püritanist eğilimlerde etkili olan dışsal bir faktör olarak Vahhabilik üzerinde dolaylı bir etkiye sahip olmuştur, denilebilir.

Bilindiği gibi 17. yüzyıl baslarında İbn Teymiye (ö:1328) çizgisindeki Hanbelî Ahmed Sirhindi’Nil (ö:1624), geniş ölçüde Hindistan’daki dinsel gelişmelere reaksiyondan kaynaklanan ihyacı faaliyetleri, bir yandan aktivist karakterdeki neo-sufizmin şekillenmesinde, bir yandan da selefiyeci anlayışın gelişmesinde etkili olmuştur. Aynı şekilde 17. yüzyılda İslam dünyasındaki genel şartlar ve Batı medeniyeti karsısında takınılan tutum çerçevesinde püritanist (cennete seçilme arzusu güdenler) köktenci düşüncelerin kuvvet yoluyla empoze edilmesi seklinde bir anlayışın da gelişmeye başlamasından söz edilebilir. O halde Ahmed Sirhindi’nin Nakşî mistisizmi içerisinde başlattığı Kur’an ve hadise vurgunun öne çıkarıldığı Müceddidlik (yenileyicilik) hareketinde; tasavvuf anlayışının medreseye yönlendirildiğine ve güçlü bir İslami siyasal yapılanmaya yönelik dini söylemin geliştirildiğine şahit olunmaktadır. VAHHABİ (Selefi) HAREKETİ ve KÜRESEL TERÖR.pdf

Vahhabi terörist, Türk Anayasası ve Türk Bayrağı Küfürdür, Türk askeri Kâfirdir.

Vahhabi terörist, Kâfir Türklere karşı CİHAT hutbelerinde...

Diyanet: Başkanlığımızı Selefi-Vehhabi akımlarının Türkiye'de yaygınlaşmasına hizmet etmekle suçlamak son derece rahatsız edici.   

Türk askerinin kanlı üniforması, AKP beslemesi IŞİD’in elinde, bayrak ayaklar altında. 

AKP, Vahhabi ortaklığı, Türklere SOY KIRIM yapıyor. 

AKP, ABD ve İsrail projesidir, proje bitene kadar AKP iktidarda kalacak...!

AKP'yi yeniden yapılandırsınlar diye Emperyalist efendilerle görüştüler.

One Minute bitti, Büyük İsrail için anlaşma sağlandı.

MOSSAD AKP'NİN RUHUNDA GİZLİDİR 

TBMM'de AK eller, "İSRAİL'E HAMD OLSUN" diye kalktı.

BÜYÜK İsrail için kaynak hazır, Yeni dünya haritası çizildi, Kürdistan yerini aldı.

İslam Ülkeleriyle Ticaret İsrail’in Gerisinde Kaldı.

 

Türk Anayasası ve Türk Bayrağı Küfürdür, Türk askeri Kâfirdir diyen bu şerefsizi hangi namussuz tahliye etmişti soruşturulsun ve içeri atılsın.

Nedir yahu bu, kiminin itini kiminin bitini besleyip durduğumuz yetmiyor mu?

2010 yılında El Kaide terör örgütü bağlantısı nedeniyle tutuklu yargılanan ‘Ebu Hanzala’ kod adlı Halis Bayuncuk, 12 yıl 6 ay hapis cezası almıştı. 2021 yılında tahliye edildi. Sonrasında Tevhid ve Sünnet isimli cemaati kurarak başına geçen Halis Bayuncuk, radikal fikirleriyle tanınıyor. Dün sabah İzmir’de düzenlenen operasyonda Bayuncuk ve yine cemaatin önde gelen isimlerinden ‘Ebu Haris’ kod adlı Haris Karadağ gözaltına alındı. Kaçma şüphesi yok diye tahliye edildi. 

 

Paranoya, Propaganda, Paradigma 

Herkül Millas 

Gençliğimde Nazım Hikmet’in “Ellerinize ve Yalana Dair” şiirini çok sevmiştim. “Yalan söylüyorsa rotatifler… Ninni yalan söylüyorsa… Zulüm bitmesin diyedir.” Yasaklıydı o yıllarda Nazım ve bu şiiri ilk kez daktiloda yazılmış halini okumuştum. 

Şimdi internette bulabilirsiniz. 

O zaman yasaklanmasının nedeni solcuların “komünist” ve dolayısıyla Moskova’nın ajanları, kısacası “hain” sayılmalarıydı. Yaygın inanca göre bu hainler çıkar karşılığında satılmışlardı. 

Oysa en azından ben ajan olmadığımı biliyordum. Ayrıca “Bu nasıl çıkardır?” diyordum kendi kendime, etrafımdaki solcular mazoşist hesabı sürünüyordu, işsizdi, hapishanelerdeydi.

Çevremde bu yalana inanan kalabalıkları gördükçe yalanın, mitosların, kısacası aldatmacaların kimlerin gözünde nasıl bir gerçekliğe dönüştüklerini anlar gibi oluyordum. Paranoya, Propaganda, Paradigma-Herkül Millas.pdf


Selefiler'in Paris Orly havaalanında para aklama çabası. 

Tunus'ta Selefiler göz açtırmıyor 

Filistin'e destek etkinlikleri Selefi saldırılarıyla engelleniyor: Tunus'ta Selefiler göz açtırmıyor 

Selefi grupların Tunus’ta Dünya Kudüs Günü kapsamında düzenlenen etkinliklere yönelik sistematik saldırıları, “Arap Baharı”yla yükselen şeriatçı dalgayı bir kez daha gözler önüne serdi. Saldırganların Filistin direnişinin simge isimlerinden biri olan Samir Kuntar'ı hedef alması ise dikkat çekti. 

Tunus’un Bizerte kentinde düzenlenen Dünya Kudüs Günü ve Filistin direnişine destek etkinlikleri şeriatçı Selefi grupların saldırılarına sahne oluyor. 16 Ağustos Perşembe günü, bu yıl ikincisi düzenlenen El-Aksa festivalinin kapanış törenine kılıç ve sopalarla saldıran Selefi grubun 5 kişinin yaralanmasına yol açtığı bildirildi. 

Irak’ın Nehreyn Haber Ajansı etkinliklere saldıran Selefilerin göz yaşartıcı gaz kullanılarak dağıtıldığını bildirdi. Ancak Tunus İnsan Hakları Örgütü yetkilisi, aktivist Beşir Ben Şerife, saldırı sırasında polisin olay mahallinde bulunmasına karşın olaya bir saat boyunca müdahale etmediğini belirtti. Filistin ve Lübnan’dan önemli isimlerin katılmasının beklendiği etkinlik olay nedeniyle iptal edilirken, 5 yaralı hastaneye kaldırıldı. 

Filistinli direniş kahramanını öldürmek istediler

Etkinliklere, İsrail cezaevinde en uzun süre kalan esir olarak tanınan ve 2008 yılında bir tutuklu takasıyla Hizbullah tarafından kurtarılmadan önce 30 yıla yakın süre hapis yatmış bulunan Lübnanlı Semir Kuntar da katılmıştı. Bizerte’deki olayın tanıkları, Selefi saldırganların, Kuntar’ın varlığından rahatsız olduklarını söylediler. Ben Şerife, olaylardan kısa bir süre önce Kuntar’ın etkinliğin düzenlendiği salondan çıkarıldığını ve saldırıdan etkilenmediğini kaydetti. 

Direniş’e destek etkinliğini düzenleyen tertip komitesi üyelerinden Selahaddin Masri, Semir Kuntar’ın Tunus medyasına verdiği demeçte Suudi Arabistan’ı ABD ile iş birliği yaparak direnişin en önemli kalesi olan Suriye yönetimini devirmeye çalışmakla suçladığını hatırlatarak, Selefilerin bu saldırıyı Semir Kuntar’ı öldürmek için gerçekleştirdiğini açıkladı. 

El-Ekber gazetesinin haberinde, saldırganların, Kuntar’ın Şii olmasını bahane ederek dinleyici kitlesini kılıç ve sopalarla tehdit ettiği aktarıldı. Oysa Kuntar’ın Şii değil, Dürzi kökenli olduğu biliniyor. 

Üç etkinlik iptal edildi

Tunisia Live sitesinde yer alan bir haber, Tunus’taki üç etkinliğin daha Selefilerin saldırıları nedeniyle iptal edildiğini aktardı. 

14 Ağustos günü Tunuslu sanatçı Lütfi Abdelli’nin Menzel Burgiba kasabasında bulunan Bayrem Ettounsi Kültür Merkezi’ndeki gösterisi sırasında ortaya çıkan bir grup Selefi, Abdelli’ni "% 100 Helâl” adlı komedi gösterisini iptal ettirmeye çalıştı. Olay sonrası basına verdiği demeçte Selefilerin gündüzden hazırlandıklarını, ikindi namazlarını burada kıldıklarını ve eylemlerini teravih namazına kadar uzattıklarını, ayrıca etkinliği izlemeye gelen kitleyi engellemeye ve terörize etmeye çalıştığını söyleyen Abdelli, “Polis memurları da vardı, ama müdahale etmek için bir hükümet yetkilisinden emir bekliyorlardı. En kaygı verici olan, hükümetin sessizliği… İnsanlar kendilerini ifade etmek için barışçıl bir şekilde sokağa çıktıklarında hükümet onlara dayak atmak, hakaret etmek ve onları aşağılamak için güvenlik güçlerini gönderiyor, ama Selefiler olay çıkardıklarında istediklerini serbestçe yapabiliyorlar” şeklinde konuştu. 

Tunuslu sanatçı, kasabanın imamının, gösteriye karşı yaptığı ve İslam’a saldırdığı gerekçesiyle insanları gösteriyi engellemeye çağırdığı konuşmasının sonucu olduğunu söyledi. Olaylar Bizerte valisinin gösteriyi resmi olarak iptal etmesine yol açtı. 

Sosyal medya üzerinden konser provokasyonu

 15 Ağustos günü ise Selefiler, udi Lütfi Buşnek’in Kairuan ilindeki konserini bastılar. Business News, konsere karşı bir sosyal medya kampanyasının örgütlendiğini ve Buşnek’e Sufi İranlı icracıların eşlik etmesi nedeniyle bölge halkının etkinliği boykot etmeye çağrıldığını aktardı. Tunus Sanatçılar Birliği Genel Sekreteri Hamadi Vaibi, Mosaique FM’e verdiği demeçte Selefilerin İranlı sanatçılara erişimi engellediklerini ve onlara otellerine geri dönmelerini söylediklerini açıkladı. Vaibi, valinin Selefilerin taleplerine teslim olduğunu ve etkinliği iptal ettiğini söyledi. Bunun sonucu olarak konseri izlemeye gelen insanların büyük bir çoğunluğu evlerine döndüler. 

Sanatçı Lütfi Abdelli ise “30 medya kuruluşu olaydan bahsetti, ama hükümet olan bitene gözlerini kapamayı sürdürüyor” suçlamasında bulundu. 

Filistin yürüyüşüne de saldırdılar

Köktenci Selefiler 18 Ağustos Cumartesi akşamı da Gabes şehrinde barışçıl bir Filistin yanlısı yürüyüşe saldırdılar. Yüzlerce gösterici Filistin’in devlet olarak tanınması talebiyle yürürken “Şii oldukları” gerekçesiyle 30 kişilik bir Selefi grubunun taş ve sopalı saldırısına uğradı. Görgü tanıkları saldırganların Filistin bayrakları yaktıkları ve “la ilahe illallah” sloganları attıklarını belirttiler. Tanıklar ayrıca, Selefilerin saldırısının gösterinin yapıldığı 1 saat boyunca sürdüğünü ve ortalıkta güvenlik güçlerinin bulunmadığını, saldırıda çok sayıda kişinin yaralandığını aktardılar. 

Göstericilerin “Allah’tan başka tanrı yoktur ve Şii’ler Allah’ın düşmanlarıdır” dedikleri, bazılarının ise Şiilerin öldürülmesi çağrısında bulunduğu bildirildi. 

Gericilik her yerde sanata saldırıyor

 Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinin ardından “ılımlı İslamcı” Ennahda Partisi'nin başını çektiği koalisyonun iktidara gelmesiyle birlikte aşırı dinci Sünni hareketlerin yükselişi, ülkedeki sanatçı ve aktivistler açısından ciddi bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Ülkede çok sayıda sanatsal, kültürel etkinlik ve festival “İslam dışı” olduğu gerekçesiyle engelleniyor.

***

Selefiler'in Paris Orly havaalanında para aklama çabası. 

Tunus başbakanı güvenlik danışmanı Belkacem Ferchichi Suudi Arabistan dönüşü yanındaki iki kişi ile birlikte Paris Orly havaalanında para aklamak suçundan gümrük görevlilerince yakalandılar. 

Tunus’da İslamcı parti yöneticilerinden de olan Belkacem Ferchichi Katar, Suudi Arabistan ziyaretlerinden sonra ufak bir iş için Paris’e uğramayı düşündü. 

Kendisinin ve beraberindekilerin ellerindeki para yüklü bavullar Seleflilerin ve Paranın nasıl da her zaman birbiriyle uyumlu olduğunun kanıtı. 

Gümrükçüler tarafından para aklama sucundan Tunuslu başbakan danışmanı ve yanındaki iki kişi tutuklandı. 

Ellerindeki çantalarda çok miktarda para banknotları bulunan bu kişiler Katar, Suudi Arabistan yolculuklarından dönerken, Paris’e uğramak istemişler. Bu açığa çıkan para dolu çantalar Tunus’da şu an hâkim olan Seleflilerin Katar ve Suudi Arabistan para ilişkilerini ispatladı.

Allain Jules

L'information déjantée, au Kärcher, et la liberté d'expression dans sa quintessence: "Mieux vaut mourir debout que de vivre à genoux" Dolores Ibárruri Gómez 

Hamadi Jebali

Scoop : Un conseiller du Premier-ministre tunisien arrêté à l’aéroport d’Orly

 

Lübnan'ın kuzeyinde 'Sünni Askeri Konseyi' Selefiler ve El Kaide birlikte 

Suriye kuşatılıyor: Lübnan'ın kuzeyinde 'Sünni Askeri Konseyi'  

Lübnan'in Trablusşam başlayan etnik gerilim sürerken, ülkenin kuzeyinde Sünnilerin kendi "askeri konseyini" kuracakları iddia ediliyor. Selefilerin egemenlik kurmaya çalıştığı bölgede kurulacak bu konsey, Suriye'nin güney sınırlarından da sıkıştırılması anlamına geliyor. 

Lübnan'ın Trablusşam kentinde, Alevilrin yaşadığı Cebel Muhsin ile Sünnilerin yaşadığı Bab el-Tebbaneh'i ayıran Baal el-Daraviş'te boncuk tabancası ile oyun oynayan çocukların kavgası nedeniyle çıktığı iddia edilen etnik çatışma devam ediyor. 

Ancal Lübnan'dan yayın yapan el-Ekber gazetesi ilginç bir iddia ortaya attı. El-Ekber, çatışmaların başlamasından birkaç gün önce, el-Takva camii imamının Cuma namazı hutbesinde, Sünnilerin kendi askeri konseylerini kurması gerektiğini vazettiğini söyledi. Ancak cami imamı Şeyh Salim el-Rafei ile görüştüğü söylenen bazı İslami figürler, imamın vaazının bağlamından kopartıldığını belirterek, el-Rafei'nin Lübnan'da birlikte yaşamak zorunda olduklarını, ancak bunu başarmadıkları takdirde her grubun kendini diğerlerinden izole edebileceğini ve kendilerinin saldırıya uğraması durumunda varlıklarını savunmak için askeri bir konsey kurabileceklerini söylediğini iddia ettiler. 

'Lübnan'daki Suriye taraftarlarına karşı'

 El-Rafei'nin düştüğü şerhlere ve açıklamalardaki belirsizliğe rağmen, bazı İslamcı öznelerin bir askeri konsey için hazırlık yaptıkları ve halkın da buna hazır olduğunu iddia ettikleri belirtiliyor. 

Konu hakkında görüşlerini açıklayan vaiz Ömer el-Bekri, kurulacak konseyin bir siyasi parti olmayacağını, Lübnan'daki Suriye rejimi taraftarlarının meydan okumasına karşı düzenleneceğini söyledi. Ancak Bekri, Rafei'nin sözlerinin Mikdad aşiretinin açıklamalarına ve Suriye rejiminin kendi sorunlarını Lübnan'a ithal etme girişimlerine bir tepki olarak görülmesi gerektiğini de ekledi. 

Selefiler ve El Kaide birlikte

Geçtiğimiz günlerde dikkat çeken bir başka gelişme de Selefilerle Fetih el-İslam isimli El Kaide bağlantılı bir örgütün, 8 Mart Hareketine yakın İslamcılarla ve siyasi gruplarla görüşmesi. 8 Mart Hareketi, içine Hizbullah'ın da bulunduğu koalisyon. 

Ancak Selefi delegasyonu ile konuşan bir muhatabın, Selefilerin kendilerini örtülü bir biçimde tehdit ettiğini ve "Ya Suriye rejimi ve onun Lübnan'daki müttefiklerinden yanasınız, ya da bizim tarafımızdasınız" dediklerini aktardı. Delegasyonla sert tartışmaları yaptıklarını söyleyen ismi açıklanmayan yetkili, Selefilere, "Lübnan'da İslamcı güçlerin, örneğin Selefilerin liderliğinde yürürlüğe konan mezhep ve siyaset ayrımına teşvik, istemeyerek de olsa Lübnan üzerindeki ABD-İsrail planlarına hizmet etmektir" dediğini söyledi. 

Ordu neden müdahale etmekte geç kaldı?

Trablusşam’da yaşanan çatışmalar hakkında sorulan sorulardan bir tanesi de ordunun olaylara müdahale etmek için neden beklediği. Ordu, çatışmalar başladıktan sonra yaklaşık 24 saat hiç müdahale etmedi ve bu müdahalesizlik ortamında 4 kişi öldü, 40'ın üzerinde kişi yaralandı. 

Trablusşam’da ağırlıklı olarak Sünnilerin yaşadığı biliniyor. Sünnilerle Aleviler arasında yaşanan bir çatışma durumunda, sayısal üstünlük açıkça Sünnilerden tarafta. Dahası, bölgedeki Selefilerin silahlı oldukları ve halkı da silahlandırmaya çalıştıkları biliniyor. 

Ancak Alevilerin ağırlıklı olduğu Arap Demokratik Partisi (ADP) Genel Sekreteri Rıfat Eid'in bürosu, ordu tarafından gelen çelişkili açıklamalara rağmen bir askeri birlik tarafından kuşatıldı. Bazı kaynaklar, Eid'i "korumak" için bu hamlenin geldiğini iddia ederken, birçokları bu kuşatmanın "önleyici" bir hareket olduğunu düşünüyor. Geçtiğimiz günlerde el-Bakar kontrol noktasına yapılan saldırının, Cebel Muhsin'de oturan bir Eid destekçisinin dahil olduğu bir grup tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği iddia ediliyor.

27.11.2025 tarihinde, A. Dursun'un 2004 yılında başlayan eski arşivlerinden hafızalara tazelenme sunumu yapılmıştır.

Bunları başka yerlerde bulamayacasınız, çünkü ya ilgili steler kapatıldı ya da tarihin akışı değişsin diye toplumların hafızalarını silenler başarılı oluyor demektir. 

 

Federe Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani, El Arabiya TV kanalına verdiği mülakatta, "Türkiye Kerkük'e karışırsa biz de Diyarbakır'a karışırız" dedi.

Barzani'nin bu sözleri Türk siyasi çevrelerinde bomba gibi düştü.

“Haddini aşmıştır”, “çizmeyi aşmıştır” gibi küçümseyici, aşağılayıcı suçlamalarla karşılandı.

Kendileri her gün Kürt’e olmadık tehdit savururlar.

“Kerkük’e girdik ha gireceğiz” tehdidinde bulunurlar.

“Kürtler lehine Arjantin’de bir gelişme olursa bizi karsılarında bulurlar” derler.

Peki bu haddini, çizmeyi aşmak olmuyorsa ne oluyor?

Sizlerin bu ahmaklığına karşın Kürtler de “geleceğiniz varsa göreceğinizde var” dediklerinde size niye batıyor? Hasan H. Yıldırım Politik Yazılar Cilt 7 

FTÖ üyesi Sadullah Ergin, neden hala dışarıda? Ahlâksız Türk Müslümanlığı. 

 

Bilindiği üzere Bülent Arınç bir kaç gün önceden Demirtaş ile görüştü ve Demirtaş ona imzalı kitabını verdi..
Sonrada ,kitabı okuduğu ve Kürtleri daha iyi anladığını belirtti ve sözde barış
( asıl İHANET ) olan bu sürecin desteklenmesi gerekir dedi!
Arınç’a o bölgeden ( Cizre’de 5 yıl Öğretmenlik yapan bir öğretmenimizin Arınca mektubu ….

CİZRE'DE 5 YIL ÖĞRETMENLİK YAPAN ALİ ÇAM ANLATIYOR...
MUTLAKA OKUMALISINIZ..


Kürtlerin ne yaşadığını Demirtaş yerine benden dinlemek ister misiniz?
Sayın Arınç...

Geçtiğimiz günlerde (Kasım 2021) bir TV kanalında çıktığınız programda Selahattin Demirtaş’ın size imzalayarak gönderdiği kitabını okuduğunuzu ve herkesin okumasını tavsiye ettiğinizi söyledikten sonra şu şok edici ifadeleri kullandınız:
"Devran kitabını okudum, Belki Demirtaş hakkında fikriniz değişmeyecek ama Kürtlerin neler yaşadığını anlayacaksınız, Kürtler konusunda fikriniz değişebilir"

KÜRTLER KONUSUNDA FİKRİMİZİ NEREDEN BİLİYORSUNUZ?

Sayın Arınç…
Diyorsunuz ki; Kürtler konusunda fikriniz değişebilir. Bizim KÜRTLER konusunda fikrimiz değişmezSayın Arınç…

Kız alıp kız verdiğimiz, birlikte ağlayıp birlikte güldüğümüz, komşuluk yaptığımız, yolculuk yaptığımız, Al Bayrağın altında birlikte yaşadığımız, acı günde tatlı günde birlikte olduğumuz, şehit olan evlatlarımıza birlikte ağladığımız Kürtler hakkındaki fikrimiz asla değişmeyecektir.

Kürtler derken kimleri kastediyorsunuz Sayın Arınç…
Bizim Kürtlerle bir sorunumuz olduğunu size kim söyledi, siz buna nasıl ikna oldunuz?

KÜRTLERİN NELER YAŞADIĞINI SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN KİTABINDAN MI ÖĞRENECEĞİZ?

Sayın Arınç…
Bunca yıl devletin her kademesinde en üst seviyede görevler aldınız. Kürtlerin neler yaşadığını öğrenmek için elinizde her türlü imkân vardı. Onlardan öğrenemediniz de Selahattin Demirtaş’ın kitabından mı öğrendiniz?

Kürtlerin neler yaşadığını öğrenmek için Kürtlerle konuştunuz mu Sayın Arınç? Onların evlerine misafir oldunuz mu? Neler oluyor diye sordunuz mu?

Bakın koskoca 5 senesini, hem de 1991’den itibaren, doğunun Cehennem olduğu yıllarda Cizre’de görev yapan bir öğretmen olarak anlatayım size. Bana söyler misiniz lütfen Demirtaş’ın kitabında bunlar yazıyor mu?

DEMİRTAŞ’IN KİTABINDA BUNLAR YAZIYOR MU?

Bir; Kürtlerin 12-13 yaşındaki erkek ya da kız çocukları zorla dağa kaçırılıyor. Kız çocuklarına tecavüz ediliyor. Ellerine silahlar veriliyor, zorla terörist yapılıyor. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

İki; Askerlik çağı gelmiş delikanlılar, askerlik adı altında zorla PKK’ya alınıyor. Bunu çoğunluğunu HDP’lilerin oluşturduğu PKK’nın şehir yapılanması yapıyor. Gitmek istemeyen gençler zorla götürülüyor, gitmezse öldürülüyor. Karşı çıkan aile katlediliyor. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

Üç; Bir çocuğu Türk Ordusuna katılan ailenin diğer çocuğu HDP’nin de katkılarıyla zorla PKK’ya alınıyor. Bu yüzden doğuda binlerce ailenin bir çocuğu asker bir çocuğu terörist oluyor. Bunların hepsinde de PKK’nın şehir yapılanması olan HDP’nin katkısı var. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?
Dört; PKK tarafından, sık sık kepenk kapatma eylemleri yapıldı. Bu eylemlerin iki-üç gün sürdüğü oldu. Kepenk kapatma eylemine katılmayanların, ölüm tehditlerine rağmen devletinin yanında olanların dükkanları yakıldı, eyleme katılmayanlar öldürüldü. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

Beş; Esnaftan silah zoruyla haraç alındı. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?
Altı; Halk mahkemeleri kuruldu. HDP’li yöneticilerin de içinde bulunduğu halk mahkemelerinde devlete destek veren KÜRTLER hakkında idam kararları verildi. Devlete destek veren KÜRTLER elektrik direklerine, ağızlarına para tıkılarak asıldı. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?
Yedi; Köy minibüsleri tarandı. Minibüslerdeki kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı genç, hamile kadınlar, ana kucağındaki bebekler, hiçbir ayırım gözetilmeden araçtaki tüm KÜRTLER katledildiler. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

Sekiz; Kürt köyleri basıldı. Kürtler köy meydanına toplandı. KÜRTLER, HDP’nin desteklediği PKK tarafından topluca katledildiler. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

Dokuz; PKK tarafından köylerde evlere zorla girildi. Evin kadınlarına kızlarına tecavüz edildi. Gariban KÜRT köylüsünün rızkına el konuldu. Demirtaş’ın kitabında bu yazıyor mu?

KÜRTLERİN NE YAŞADIĞINI NEDEN DEMİRTAŞ’IN KİTABINDAN ÖĞRENİYORSUNUZ?

Bunların hiçbiri yazmıyorsa HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın kitabında ne yazıyor Sayın Arınç? Kürtlerin neler yaşadığını neden Demirtaş’ın kitabından öğreniyorsunuz?

Kürtlerin ne yaşadığını neden Kahraman Mehmetçik’ten öğrenmiyorsunuz?

Kürtlerin ne yaşadığını neden Kahraman Türk polisinden öğrenmiyorsunuz?

Kürtlerin ne yaşadığını neden TÜRK İstihbaratından öğrenmiyorsunuz?

Kürtlerin ne yaşadığını neden çocukları PKK tarafından dağa kaçırılan, 12 yaşındaki çocuklarına tecavüz edilen KÜRT analardan öğrenmiyorsunuz?

Kürtlerin ne yaşadığını neden eşine, kızına gözlerinin önünde tecavüz edilen KÜRT babadan öğrenmiyorsunuz?

Sayın Arınç,
Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilip edilmemesi benim sorunum değil. Yüce Türk mahkemeleri kararını verir.
Benim sorunum; sizin Kürtlerin neler yaşadığını öğrenmemiz için Demirtaş’ın kitabını referans olarak göstermenizle.

Demirtaş’a çok mu güveniyorsunuz Sayın Arınç?

Kitabında yazdığı her şeyin doğru olduğu kanaatine nasıl ulaştınız?

Demirtaş sizin açınızdan muteber bir isim midir?

Demirtaş’a Türk askerinden, Türk polisinden, Türk istihbaratından daha mı çok itibar ediyorsunuz?

Sözlerinizin her kelimesiyle doğuda vahşice katledilen Aybüke öğretmenin, Necmettin Öğretmenin, Mustafa öğretmenin, Nurettin öğretmenin ve on binlerce şehidimizin bir defa daha vurulduğunun farkında mısınız?

Son Söz Olarak! Demirtaş’ın Kitabını Okumuyorum Çünkü;
Doğuda kaldığı yıllarda PKK’nın ve şehir uzantısı HDP’nin tehditleri karşısında eli kolu bağlı kalan Kürtlerin gözlerindeki çaresizliği okudum ben.
Öğrencelerimin; sokaktan geçen Özel Harekât polislerine, Türk askerlerine sevgiyle, umutla, PKK’nın her saldırısından sonra ise korkuyla bakan gözlerini okudum ben.
Şehit askerlerin, polislerin, öğretmenlerin ve onların geride bıraktıkları anaların, eşlerin, çocukların hayat hikayelerini okudum.
Cizre meydanlarında İstiklal Marşını okudum ben.
Yanımda şehit olan Mustafa Boz öğretmenin eşinin gözlerini okudum ben Sayın Arınç…
Hendek Harekatı sırasında Silopi'de kalleşçe katledilen polis kardeşim Hilmi Bardakçı'nın eşinin ve yavrularının gözlerindeki acıyı, özlemi halen okuyorum ben.
Şehit çocuklarının, şehit analarının babalarının, şehit eşlerinin gözlerini okudum.
Şimdi Kürtlerin neler yaşadığını öğrenmek için bu kadar yaşadığım, okuduğum şeyleri bir yana bırakıp Demirtaş’ın kitabını okuyacağım öyle mi?

Daha çok beklersiniz.

Ali ÇAM - Egitimci

Bu komisyona katılan ve destekleyen parti , kişi ve kurumlar "kim olursa olsunlar Türkiye cumhuriyeti devletine ve Vatandaşlarına ihanet ediyorlar!
Başından itibaren Yenilik Partisi Ve Genel başkanımız Sayın Öztürk Yılmaz karşı çıktık, karşı çıkıyoruz ve karşı çıkacağız.. Kaynak...

 

Resim... Sırrı Sakık

 

İmralı Notları. Öncesinde Hüseyin Yayman’a haksızlık yapıldığını belirteyim. Tanımadığı, bilmediği, sonradan PKK yayın organı olduğu, DEM tarafından bilgilendirildiği anlaşılan bir tv kanalı temsilcisinden İmralı ziyaretini gizliyor. Doğrusunu yapmış, malum ziyaretin bir de güvenlik boyutu var. Ziyarete gelince.

 Yaklaşık 3 saat süren görüşmede heyet üyeleri, Öcalan’la hatıra fotoğrafı çektirmemişler. DEM’li üye hatıra fotoğraf çektirmek istese de hevesi kursağında kalmış. Ziyarete yoğun tepki varken fotoğraf çektirip milletin gözüne sokmak büyük hata olurdu. Ancak, devlet görüşmeyi görüntülü kayıt altına almış. Kamuoyundaki tüm kaygılar soru olarak yöneltilmiş. Özellikle 2 konu: -PKK fesih ve silahları bırakma kararı aldı ama pratikte bu süreç istendiği gibi neden ilerlemiyor? -Suriye’deki YPG sorunu neden çözülemiyor? Öcalan, özetle Suriye’deki YPG dahil sürecin önündeki tüm engelleri aşabileceklerini söylüyor. Ama bunun için çizdiği bir yol haritası var. Detayına girmeyeyim. İşte görüşmedeki o kritik notlar bugün devletin zirvesine aktarıldı. Umut verici bulundu ama aşılması gereken hala ciddi engeller var. Kanaatime gelince… AK Parti’de ‘temkinli iyimserlik’ hakim.

Şamil Tayyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder