18 Ocak 2016 Pazartesi

Yeni Anayasa'yı en çok PKK istemektedir.




Bir süredir tartışılan, halkın ne tartışıldığından bile haberi olmayan Başkanlık sistemi bu günümüzün konusu olacak.



2014’te 1 milyar 78 milyon olan örtülü ödenek, 2015 yılı Ocak-Mayıs döneminde 659 milyon TL artışla  1 Milyar 737.3 milyon TL’ye yükselirken, bu harcamanın sırrı 7 Haziran ile 1 Kasım arasında PKK'yla yapılan mücadeleyle ortaya çıkmıştı.



Adı terörle mücadele olduğu için nasılsa kimse sorgulamayacaktı, bunun da seçim yatırımı ve manipülasyonları için harcandığını artık sağır sultan bile duydu.



2016 bütçesinden Cumhurbaşkanlığı dahil yapılacak örtülü ödenekte bir hayli artış ön görülmüş.



Bunu aşağıdaki dosyalarda görebilirsiniz.
 



Peki bu ne anlama geliyor?



MHP'li Erkan Akçay, 21.7.2015 tarihindeki soru önergesinde, örtülü ödeneğin Erdoğan tarafından kullanılmasının vahim sonuçlar doğuracağını söylüyordu.




Nitekim önergesinde ifade ettiği gibi gerçekten de Erdoğan bu ifadeleri kullanmıştı.

O dönemde bunları (12 Haziran 2015 tarihli), Cumhurbaşkanı istifa talimatı mı aldı, 2. Dolmabahçe sırrı mı başlığında incelemiş daha sonra, Anayasa'nın şartları gereği hem kendi ağzından mealen "tanımadığını" ilan ettiği Anayasa'ya göre, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Düşmüştür başlığında ayrıca irdelemiştim.


O nedenle bu kısımları geçiyorum.



Son 15 gündür yandaş TV'lerde yapılan yayınlara bakacak olursanız en üst perdeden başkanlık sistemi seslendirilmeye başlanmıştır.



Öncelikle şu soruyu sormalıyız.


Erdoğan tek adam rolü oynuyor mu?


Evet, hem de dik alasını.


Peki onun talimatı tüm kurum ve kuruluşlarda emir telakki ediliyor mu?



Evet, hem de sonuna kadar.



Öyleyse Erdoğan Abraham Maslow'un bu gün bile geçerli olan ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin en tepesine kadar ulaşmıştır.


Piramidin en tepesinde yönetme ihtiyacı olarak tanımlayabileceğimiz takdir edilme, tanınma, statü, başarı kazanma, saygı görme gibi tüm unsurları gerçekleştirmiş olmakla beraber, Türkiye Cumhuriyeti'nin en saygın olması gereken tepe noktasına kadar ulaşmıştır.



Öyleyse sormak lazım.



Maslow dahil, bu güne kadar yapılan piramitlerden hangisinde olan üst nokta Erdoğan'a sunulmamıştır?


Başkanlık mı?


Peki, Cumhurbaşkanlığı ile Başkanlık arasında saygınlık açısından ne fark vardır?



Bunun yanıtı nettir.



Hiç bir fark yoktur.



Öyleyse amaç nedir?



Amaç 2016 örtülü ödeneğine bakıldığında ortaya çıkmaktadır.


Anımsarsanız 2016 geçici bütçe tartışmalarının yaşandığı günlerde TBMM'de Sayıştay Başkanvekilinin Hükümet sırasında oturmasının tartışılması yaşanırken kürsüden konuşma yapan HDP'li Garo Paylan'ın örtülü ödeneğe ilişkin sözleri vardı.


Paylan, "Başbakanlık örtülü ödeneği vardı. Onda çok ciddi bir artış var. Fakat artı bir de hesabını soramayacağımız, maalesef sorumsuz Anayasaya göre Cumhurbaşkanı örtülü ödeneği çıktı. Onda da çok yüksek rakamlara tekabül ediyor 2015 bütçesinde ayrılan..." diyordu.



Düşünebiliyor musunuz, PKK'lı vekil diye anımsadığımız şahıslar bunu söylüyordu.


Bir de Y-CHP'den Tanrıkulu'nun soru önergesini anımsayabiliyorum.



Anımsarsanız 29 Ekim 2015 tarihinde bir gazetede KaçAK Saray'ın dağıttığı paranın belgesi çıktı haberi ve bir belge yayınlanmıştı.




"Beştepe’den PTT aracılığıyla bazı vatandaşlara 5 ila 7 bin lira gönderildiğine ilişkin belge" diye basında yayınlanmıştı.


Daha sonra KaçAK Saray açıklama yapmak zorunda kalmıştı.



İyi de bunları neden söylüyorum?


1 Kasım seçimlerine girerken PKK ile savaşı hızlandıran hükümet, 1 Kasım seçimlerinde bunun primini alınca haliyle savaşa devam kararı aldı.


Gerekçesi başkanlığı halk oylamasına götürürse, PKK ile savaşıyor görünümü verecekti.



Oysa 7 Haziran ile 1 Kasım arası dönemi anımsayanlar, ilk silahlı saldırının PKK tarafından yapıldığını da anımsayacaktır.



Şimdi soruyorum.



Madem PKK başarıya doğru gidiyordu, ne oldu da birden saldırıya geçti, neden kendisiyle savaşma yolunu seçen AKP'nin elini güçlendirsin ki?



Burada anlaşılması çok zor olan bir şeyler var gibi mi görünüyor?



Görünmesin, bunun açıklaması çok basittir.


Ama anlatması bir hayli uzun sürecektir.



O nedenle özetlemek için, 7 Haziran ile 1 Kasım arası Erdoğan'la görüşenler listesine bakmanız işinizi kolaylaştıracaktır.



Bunları günü gününe sayfalarımda vermiştim, takip edenler biliyor.


Tam olarak bilmediğimiz şey, Çin, Rusya ve ABD'nin arasında gizlice yapılan anlaşmalardır.

Ancak bunu anlamak da aslında zor değildir.


Daha dün dünyada petrol fiyatları taban yapıyor paniklemesi yaşanmış ama bizde tavan yapmaya devam ediyordu.


Standard Chartered'tan petrol fiyatlarının 10 dolara kadar düşebileceği uyarısında gelmiş ardından Moody's, Batı Teksas ve Brent petrol için fiyat tahminlerini 10 dolar seviyelerine kadar düşürdüğünü açıklamıştı.
Yazıda, yaşananların 2008 yılına  göre bile fiyatların 1/5'e gerilemiş durumda olduğu açıklanıyordu.
Vehicle Miles Traveled: An Updated Look at Our Evolving Behavior/December 17, 2015


Bu yaşananların net anlaşılması için, Putin'in açıklamaları var mı görmek gerektiğini, varsa onu takip ederek analiz yapılmasının daha doğru olacağını söylemiştim.


Rus sözcü dün, "Türkiye'de yaptırımlar devam edecek, değişen bir şey yok" demişti. 


Bu gün de aynı şeyi söylemişler. Bu işte bir garaiplik var.


İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "İran tarihinde altın bir sayfa açtı" söylemi dengelerin nasıl değişeceğini aslında gösteriyor.



Bu günkü değinmiştim.



İşin özeti şudur.



Başkanlık sistemine geçebilmemize Rusya, Çin ve ABD gizli anlaşmasında onay çıkmış mıdır?



Zira emperyalistlerin çıkarlarına uygun düşmediği anda, Türkiye'de de başkanlık sistemi rafa kaldırılır.



PKK'da emperyalizmin taşeronu olduğuna göre, 7 Haziran ile 1 Kasım arasında susan silahların ilk tetiğine basan onlar olduğuna göre, emperyalizm henüz Türkiye'de başkanlık sistemine geçilip geçilemeyeceğine karar vermemiştir.

Tahminime göre çatışma ortamı, Başkanlık oylamasına kadar da devam edecek gibi görünüyor, eğer ki efendilerden yeni bir talimat gelmezse.



Başka ifadeyle taşeron PKK, henüz Türkiye'de başkanlık sistemine geçilip geçilmeyeceğini belirlememiştir.


Zira Parlamenter sistemde eyaletleşme olamaz, ancak Başkanlık sisteminde eyaletleşme olur.

Farkındaysanız, bu günlerde yeni torba yasa ile şehir adlarının değiştirilmesi, Kürtçe isimler kullanılması, uçaklarda Kürtçe anonsların yapılması izinlerinin torba yasaya sokulmuş olması hem emperyalizmin hem taşeronu PKK'nın başarısıdır.



Bu başarıda AKP'nin ve AKP'ye oy verenlerin yerinin ne olduğunu vatandaş yeniden gözden geçirmeye mecburdur.



Vatandaş, yeni Anayasayla öz kızına tecavüzü de oylamış olacağının artık farkına varmalıdır.





Nitekim anımsayacağınız üzere Erdoğan, Başkanlık sistemi Amerikan Emperyalizminin bize tavsiyesi derken aklını kullanıyordu da, şimdi başkanlık diye ısrar etmesi aklını yitirdiği anlamına gelecektir?



Bu sorunun net yanıtını ileriki günlerde göreceğiz.



Hele Putin de bir konuşsun bakalım.



18.01.2016

A. Dursun 




Ankara kulislerinde AKP'nin Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi için referandum yerine baskın bir erken seçime gideceği konuşuluyor.

Olabilir, PKK ile müzakereye son verip, şehitler üzerinden kazanım elde etme ihtimali yüksektir.

Bir kez denedi, 7 Haziran/1 Kasım ona başarıyı getirince, bir de emekliler 100 TL verince artık yolun açıldığını düşünüyor. 18 Ocak 2016-Sözcü

Yetmez ama eveeeeeeeeet...

EYALET YA DA BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder