Türkiye artık Türk medyasından takip edilemez hale
getirildi.
O nedenle mümkün mertebe yabancı kaynaklı medyadan haberlere
bakıyor, sizlerle paylaşıyorum.
Zira Türkiye'yi Türk medyasından takip edecek olursanız, ya
kafayı üşütürsünüz ya da Başbakanlık Psikolojik Savaş Merkezinin hedefi olur,
beyin felcine uğrarsınız.
Sonundaysa, işgal bittiğinde artık hiç bir şeyi anlamanıza
gerek de kalmaz.
Nitekim Cemaatin gazetesi haline gelen Sözcü, Cumhuriyet
bile, bu zihin operasyonunun içindedir.
O nedenle dış basında göz atarak bu güne başlayalım.
Müslüman Kardeşler artık Terör örgütü ilan edildi.
Hasan el-Benna tarafından 1928 yılında Mısır'da kurulan
Müslüman Kardeşler Örgütü, ABD Temsilciler Meclisi Adalet
Komisyonu'nca, "Müslüman Kardeşlerin Terör Örgütü Olarak Tanımlanması
Yasası 2015" başlığıyla Cumhuriyetçilerin desteği sonucu 10’a karşı 17
oyla kabul edildi. Judiciary Committee Calls on Administration to List Muslim Brotherhood as a Terrorist Organization
Bu yasa 2015'en bile evvel hazırlanmış rafta bekletiliyordu.
S.2230 - 2015114 Kongresi (2015-2016),
Müslüman Kardeşler Terör Tanımı Yasası.
Hz. Tayyip'in başını yakacak olan yasa
sonunda çıktı sayılır ve başını ağrıtacağını yakında göreceksiniz.
Daha evvelki yazılarımda belirttiğim üzere 1
Temmuz 2013 yılında euronews kanalında yayınlanan haberde, Müslüman örgüt
İsrail', düşman listesinden çıkarttığını açıklamış, ertesi gün ABD sözcüsü
Ilımlı İslam'ı artık desteklemeyeceklerini açıklamıştı.
Hemen ardından AP sözcüsü aynı ifadeyi
söylemiş ve 3 Temmuz 2013 günü, yani açıklamalardan 2 gün sonra Mısır'da askeri
darbe gerçekleşmişti.
3 Temmuz 2013 darbesinin ardından Suudiler, Müslüman
Kardeşler'i "terör örgütü" ilan etmiş 2014 Mart aynında ise, 8
örgütü daha "terör lisesi" ne almıştı.
Birleşik Arap Emirlikleri'de 17 Kasım 2014 yılında, Müslüman
Kardeşler Teşkilatını "terör örgütleri listesi" ne aldığını ilan
etmişti.
Bunda ne var diyeceksiniz ancak bunu diyorsanız
zaten dünyadan habersiz yaşıyorsunuz demektir.
Dünya ne konuşuyor ya da ne konuşacak
anlamak için, Amerikan Kongre Kütüphanesi'nde bulunan tasarıları
bilmeniz lazım.
Bunun için bakmanızı önerdiğim bir sayfa var.
Committee on the Judiciary K, Full Committee, markup on H.R.
3892, the ``Muslim Brotherhood Terrorist Designation Act of 2015'', 10 a.m.,
2141 Rayburn.
2015 tarihinde biçimlendirme, H.R. 3892 2015 "Müslüman
Kardeşler terör Tanımlama Yasası" 2141 Rayburn. Congressional Record, 114th Congress
Adalet Komisyon'unda konuşan Başkan Bob Goodlatte, "Müslüman
Kardeşler Amerika için büyük bir tehlike ve ulusal güvenliğe tehdit oluşturuyor"
demiş.
Burada bakılması gereken çok ilginç bir ayrıntı var, onu da
paylaşalım.
Malumunuz Trump, göçmen karşıtı politikaları savunurken
"seçimi kazanayım Meksika sınırına duvar ördüreceğim" demişti.
Yani dünyada mikro milliyetçilik (etnisite) akımlarını
pompalayarak etnik ayrımcılık yapanlar, dünyanın din ile siyaset yapılan
bölgelerinde de dinler arası diyalog masallarıyla bölünmesi için, ulus devlet
düşmanlığı yaparak, ümmetçiliği pompalıyorlardı.
Tıpkı bizde olduğu gibi, bunu biraz aşağıda,
Ertuğrul-Baas (Diriliş) dizisinden son örneği ile vereceğim.
Trump, en son yaptığı zafer konuşmasında, “Evanjelik ve
Hispanikleri kazandık. Gençleri, yaşlıları, eğitimlileri, eğitimsizleri
kazandık, biz en zeki ve en sadık insanlarız, oy veren Nevada halkına teşekkürler,
önümüzdeki 2 ay harika geçecek. Dürüst olalım, 2 aya bile ihtiyaç kalmayabilir”
şeklinde konuşma yapmış.
Buraya kadar her şey normal, normal olmayan iki şey
görünüyor.
Birincisi, Trump'un kendisine oy veren belirli kesimi
eğitimsiz yani bir şekilde cahil olarak görmesi, ikincisiyse bu cahil kesimin
içinde Müslümanları alıp almadığının tam anlaşılamamış olmasıdır.
Gerçi bizde de Enerji bakanı Taner Yıldız, “Eğitim seviyesi arttıkça AKP oyları düşüyor”
şeklinde açıklıyordu.
Yani hem Türkiye'de, hem Amerika'da hem de dünyada cahiller
tarafından yönetilmek zorunda kalışımızın sırrı bu olsa gerek.
Trump bunu net olarak ifade etmiş.
Trump'un İslam düşmanlığını gizlemediğini hepimiz biliyoruz,
nitekim Papa bile Trump için, "Hristiyan değil" diyordu.
Çünkü din biterse, çıkar savaşları da biter ve varlığını
borçlu oldukları hayal ürünlerinden elde ettikleri büyük rant kapısı kapanmış
olur.
O nedenle hiç bir din ve din adamı, dinin bitmesini istemez.
Din taciri Papa'dan sonra Trump'ın sözlerine en büyük tepki,
Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi iletişim direktörü İbrahim Hooper'den
gelmişti.
Hooper'de sanki Papalığın sözcüsü gibi, "Trump Müslüman
karşıtı bağnazlığını artırırken insan, bir sonraki sözünün ne olacağını merak
ediyor" şeklinde açıklama yapıyordu.
Belki de, "Hristyanlığı da kötüleyeceğinden korkarım"
demeye getirerek Papalığa zımni destek veriyordu.
Cumhuriyetçi Parti'nin eski başkan aday adayı ve eski Florida Valisi Jeb Bush ise, twitter
hesabından "Trump'ın akli dengesi yerinde değil, politika önerileri ciddi
değil" mesajı paylaşmıştı.
Tüm bunlardan daha garabet dolu olanıysa, Papa'nın bile
Hristiyan değil dediği Trump'ın, İslam düşmanı olduğunu belirtmesine karşın,
Müslümanların da desteğini alıyor olmasıydı.
Nitekim, kendisinin Müslüman olduğunu söyleyen, anladığım
kadarıyla Mısır kökenli, Güney Carolina'da yaşamını sürdüren İlhami İbrahim
adlı biri, "ön seçimlerde Trump'a oy verdim, çünkü Amerikan ekonomisini
yeniden canlandıracak, İslamofaşizmle en iyi mücadeleyi ancak Trump
yapacak" demiş.
Elhamy Ibrahim is a 62 year-old born Egyptian-born Muslim man who loves
Donald Trump. At a rally in South Carolina Ibrahim told Trump:
“I’m a Muslim and I’m with you all the way. I love you, and
you’re the next President.”
Türkiye'deki Paralel medya ise, tüm bu gerçeklerden uzak,
sanki bünyelerinde dünyayı hiç takip edecek kimse yokmuş gibi davranmaktan
kendilerini alamıyorlar.
Paralel medya ve paralel siyaset mimarı AKP, kendi
ürettikleri paralel masalıyla hedef saptırmakla kalmıyor, asıl paralelin ülkeyi
yönettiğini ve paralel dedikleriyle iş birliği içinde olduklarını halktan
gizliyor.
Örneğin Hz. Tayyip dün çıkıyor, HDP'li vekillere veryansın
edip, dokunulmazlıklarını kaldırın diye Milli iradeye baskı yapıyor, milletin
oy verdiklerine terörist damgası yapıştırarak anayasal suç işliyor.
Kimde de çıkıp, "madem bunlar teröristti, OSLO'dakiler
prens mi oluyordu, ne işin vardı onlarla, aslı yargılanması gereken
sensin" diyemiyor.
Bir milletvekili çıkıp da, "Erdoğan'ın akli dengesi
yerinde olup olmadığına dair, bağımsız kurum ve kuruluşlardan rapor
almalıdır" diyen de çıkmıyor.
Nasıl çıksın ki, o vakit aynı rapor vekiller için de
istenecek ve tahminen TBMM'de 500 yerine sanırım 10-15 vekil kalacaktır.
O nedenle bu raporu istemeye cüret edemiyorlar.
Yaşı uygun olanlar anımsarlar, 1980 öncesi TRT sansür
dairesi diye bir oluşum vardı.
Bu oluşum, 1994 yılında "3984 Sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun" yürürlüğe girene
kadar bir çok yayını sansürlemişti.
Sansür kurulu bu engellemelerini,
"1934 Matbuat Umum Müdürlüğü Teşkilatına ve Vazifelerine
Dair Kanun ve Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 1939 Filmlerin ve Film
Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname, 1963 Sansür Yönetmeliği, 1986 Sinema,
Video ve Müzik Eserleri Yasası" gibi maddelere dayandırıyordu.
Adeta Türk halkını ahlaktan yoksun, karakteri zayıf insanlar
topluluğu gibi görüyor, nelerin bizim ahlak anlayışımıza uygun olduğunu
belirliyordu.
Aynı görüş bu gün de aynı dayatmaları yapmaktadır.
Baas (Diriliş) Ertuğrul dizisinde kelle kesmeyi, bir çok dizide ırza geçmeyi, din tacirlerini hemen her kanalda çkartarak mileti uyutmayı becerenler, alkol ve sigarayı, göğüs dekoltesine spikerlerde bile tahammül edemeyip ahlaksızlık diye millete dayatanlar, isimleri farklı olsa dahi Türk milletini ahlaksız, aşağılık olarak gördüklerini ilan ediyor ve "Sokak ortasına sıçan Arapları" ülkedeki işgalin bir parçası olarak gördüklerini dünyaya deklere ediyorlar.
Lakin o zamanlarda olduğu gibi Türkler bu günde onları izleyerek sadece hamd etmekle meşguller.
Bunlar için çok garip nedenler ileri sürüyordu.
Özellikle de anımsıyorum, 1970-80 arası TRT'de arabesk parçalar kesin yasaklıydı.
Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedir Tör, Dahiliye Vekili Şükrü
Kaya'ya "radyodan geleneksel Türk
Müziği yasaklansın" dediğinde 2 Kasım 1934 tarihi itibarıyla geleneksel
Türk Müziği yayınlarından kaldırılmış.
1939 yılında çıkan sansür tüzüğü çıkartılmış ve tüzüğe göre
filmler, henüz senaryo aşamasında ve sonra film aşamasında sansür edilmeye
başlanmış.
Örnek olarak bir filmin sahnesinde, Kayınpeder damadın eline
sarılıp öpmek istemiş, damat da "öpülecek el varsa kızınındır onun elini
öp" dediği için cart sansür.
Peki neden?
Çünkü sansür kurulundaki efendilere göre "kayınpederin
gururunu zedelemiş" diyorlar.
Başka bir film, iki kız ortaklaşa evde yaşamak ister ve
"ortak kazançtan masrafları karşılarız" derler.
Cart sansür...
Neden?
Muktedirlere göre kızlar komünizm propagandası yapmış.
ABD'de ise şirinler çizgi filmi komünizm propagandasıyla suçlanmıştı.
Bunun gibi bir sürü ahmaklığı Türk toplumuna ahlaklılık
olarak yutturmuşlar.
Neyse ki RTÜK denen oluşum imdada yetişmiş.
Ama olay burada bitmiyor, RTÜK denen (ben ona KÜTÜK diyorum)
oluşum, aynı eski zihniyeti hortlatmış gibi devreye giriyor.
Acaba diyorum, o
dönemlerde sansürcülerin torunları şimdinin RTÜK'çüleri mi oldu?
Son örneğe bakalım.
Ben izlemedim ama, Okan Bayülgen 20 Aralık 2015 tarihli
programında "kabızlık" konusunu işlemiş ve "Ondaki vücut hiç
kimsede yok. Dünya güzeli ama içi b.k dolu" demiş.
Cart ceza...
Artık sansür yerine para kazanmanın yolunu keşfettikleri
için para cezası kesiyorlar, adına da özgürlükleri kısıtlamamak için yayın
durdurmuyoruz diyorlar, yersen öyle.
Ceza gerekçesi, "kadın bedeni aşağılanmıştır."
Yine aynı TV'de Paramparça dizisi varmış, ben hiç izlemedim
ama dizide "aşağılık adammışsın sen, o… çocuğu, Hayvan herif" sözleri
geçmiş.
Cart ceza...
Gerekçe, "Türkçenin düzeysiz ve argo kullanılması".
Aynı kanalda, Polis Akademisi Alaturka filminde, Haşmet Hoca
karakterindeki oyuncunun, gözlerini Suzan Hoca karakterinin kalçasından
ayırmadığı için cart buna da ceza...
Gerekçesi, "kadın bedeninin cinsel obje olarak yansıtılması"
gibi abuk-sabuk gerekçeler.
Velev ki haklı olsunlar.
Daha geçenlerde, Sigara
yasak ama dizilerle fuhuş ihracı serbest başlığında yazdım, Suburban (Banliyö)-Purgatory (Araf) =
Suburgatory denen bir diziden bahsedeceğim dyerek anlattım.
Dizinin sonunda adamın biri arkadaşına şöyle söylüyordu. “Karım
seninle ilişki istemiş, sen onu geri çevirerek üzmüşsün, ben onu çok sevyorum,
üzülmesini istemem, neden bunu yaptın?”
Burada kadını acaba kutsal bir paylaşım aracı mı görmüştür
bu ahlak timsali KÜTÜK?
Belki de, Müslüman olmayan kadınlara tecavüz fetvası çıktığı için, şimdiden ülkedeki Müslüman olmayan kadınlara, başlarına gelecekler için alıştırma yapılıyordur ne malum?
Daha bu sabah evden çıkmak üzereydim, birden gözüme ilişti.
TLC denen bir kanalda alt yazılı bir dizi olsa gerek, gözüme
çarptı.
Programın konusu Miami'de kadınlar nasıldır, kadın nasıl
olunur?
Henüz kahvaltıda olduğum için biraz göz attım ve konunun bu
olduğu ortaya çıkınca, bir bölümünü kamerayla kaydettim.
Buyurun siz de izleyin.
Videoyu göremiyorsanız, buradan bakınız.
Türkiye'de tecavüzler malumunuz mahkemeler eliyle
kutsanıyor.
Son yaşanan Cansel olayında da Tecavüzcü Bayram denen pislik,
savcılıkta "Cansel ile intiharından bir hafta önce arabasında ilişkiye
girdik" demiş.
Yani hafifletici nedenler yakındır, yargılama zamanı devreye
girecek demektir.
Çünkü TCK’nın 104. maddesi olan Reşit olmayanla cinsel ilişki
suçlamasıyla tutuklanmış.
Peki neden önemsiz suçlama diyorum.
Çünkü 104. madde,reşit
olmayanla cinsel ilişki suçunu şikayete tabi bir suçtur olarak görmektedir.
Burada birincisi ölenin şikayetçi olup olmayacağı nasıl
tespit edileceğidir.
İkincisiyse kanundaki tanımına göre bu suç, cebir , tehdit
,hile olmaksızın işlenen suçlardandır.
Hem ölmüş olan hem de çocuğun rızasını alıp bu suçu
işleyenlerin yargılanması için şikayet şartının konması vicdana ve Türkiye'nin
de taraf olduğu çocuk hakları sözleşmesine aykırıdır.
RTÜK'ün halka ahlak
öğrettiği yerde, dünyadaki hiç bir toplumun yapısına uymayan, vicdanları
yaralayan, kedisini yok eden, çelişkilerle dolu bu yasayı yapanlar kimlerdir?
Bu yasayı yapanlar, gelecekte kendilerinin de
işleyebilecekleri suça kapı mı aralamışlardır?
Madde 104 - (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (İptal fıkra: Anayasa Mah.2005/103, 2005/89 K. ve 23.11.2005 tarihli iptal kararı ile)
Kanun Numarası: 5237
Kabul Tarihi: 26/09/2004
Yayımladığı Resmi Gazete Tarih: 12/10/2004
Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 25611
Bu yasa TBMM'den geçerken iktidar vekillerini geçtik, neden
Muhalefet partilerinden bir tanesi Anayasaya, çocuk sözleşmesine aykırılıktan
dava etmemişlerdir?
Yargıtay'ın bu konuda verdiği kararları merak ediyorsanız buraya bakın.
Bunu onaylayan Cumhurbaşkanı nasıl bir vicdana sahiptir?
Örneğin, Sezgin Tanrıkulu ve Gürsel Tekin, 26.09.2004 tarihli 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cumhurbaşkanına Hakaret” başlıklı 299 uncu
maddesinin yürürlükten kaldırılarak, yine aynı Kanunun her vatandaşa uygulanan
hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilmesini içeren yasa teklifi vermeyi bilirlerken,
104. maddeyi iptal ettirmek için dava açmayı neden bilememişlerdir?
Muhalefette hiç mi hukukçu yoktur, varsa vicdanları,
"hem rıza ile meydana gelecek hem de şikayet şartı olacak, bu hangi
serseri, sapığın yasa teklifidir" diye sormayı beceremediler?
Sonra da RTÜK (KÜTÜK-RÜTÜK) çıkmış, topluma ahlak satıyor.
Bir taraftan Diyanet "kızına şehvet duyabilirsin, o vakit
karını boşamalısın" diye fetva verecek, öte yandan KÜTÜK ahlak dersi.
TV'lerde kadın pazarlanması da işin belki de cakası.
Camilerde oğlan çocuklarına tecavüz edenler, kendi kızına
tecavüz edenler, kız kardeşine tecavüz eden imamlar vs...
Bu nasıl bir ülkedir yahu?
Milletten ümmete transfer olurken bu rezaletleri artık
dizilerle örtmeye çabalayan İslamcı güruha dur demenin zamanı gelmiştir.
Dünkü Diriliş-Ertuğrul dizinde yine "Ulus Devlet düşmanlığı"
yapılıyor, ümmetçilik körükleniyordu.
Bakınız dizide malum karaktere bu kez ne dedirtiyorlar?
Bizim muktedirler de görsün, halk da görsün ki, belki
başımıza neler geldiğini anlarsınız.
Kardeşliğimizi unuttuk dediği, Araplarla kardeşlikten bahsediyor, mili duygulara tek vurgu yok, varsa yoksa ümmetçilik.
Muhammed ümmeti olarak şehit olmayı nasip eyle diyor.
Epey bir süredir TV'lerde, Rabbim çok şükür kardeşim şehit oldu nidalarını duyar olmamız boşuna değil elbet.
Yani şehitlik bir kez daha vurgulanarak, sabilerin
beyinlerine öldürmeyi, ölmeyi zikrediyorlar, ama KÜTÜK bunları göremiyor.
O nedenle ABD'de Trump'un kazanmasını canı gönülden
destekliyorum.
Tam dizi bitti deyip kanallar arazı gezi yapıyordum ki, akit
denen TV'de bu kez aynı masal anlatılıyor.
Onun da videosunu kaydettim ama yayınlamayacağım.
Sadece resmin altındaki yazıya dikkatinizi çekmekle yetineceğim, zaten 3 gün evvel de sabah haberlerinde aynı akit, polislerin öldürme yetkisi olsun diye konuşuyordu, onun da videosu var.
George Soros'da, Ümmet bilinci hakim kılınmalı diyordu. Yani başka deyişle, "ULUS DEVLETLER GEREKSİZDİR" diyordu.
Ümmetçiliğin nereden beslendiğini, kaynağını nereden aldığını anladık mı acaba ey Mürit?
Bu nasıl bir halktır, nasıl bir işçi topluluğudur anlamadım
gitti.
Kiralık işçilik getiriyorlar ama onları kiralık yapanlara oy
verenler de yine kiralık işçi olacak durumdakilerdir.
Daha dün, Kiralık
başbakan kiralık işçiyi sever başlığında paylaşmıştım.
Henüz kiralık işçiliği hazmedemeden, Ekonomiden Sorumlu Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek çıkmış, "kıdem tazminatının olmadığı ülkelerde
işsizlik oranı %5'in altında" diyerek kıdem tazminatının kaldırılacağını
söylüyor.
Bu ne utanmazlık, ne aymazlık, ne pişkinliktir yahu?
Anayasayı tanımayan Cumhurbaşkanlarını kaldıracağız desene,
KaçAK Saray'ın maliyetini açıklarken ne dediğini, kaça patladığını söylerkenki
yüzünün ifadesini sen unutsan da biz unutmadık.
Umarım kiralık olacak işçiler de unutmaz.
Gerçi, Kur'ân'a göre kölelik doğal bir kuruluş olduğu için, Müslüman işçi buna dünden razı edilebilir, Kur'an emrediyor dedin mi, işlem tamamdır.
Şimdi de, devamıyız dediklerinin izinden gidenler ülkeye 2.5
milyon Suriyeli soktular, bize beslettiriyorlar.
Üstelik bu 2.5 milyon Suriyeliden kaçının ABD destekçisi terörist,
kaçının diğer ülkelerin destekçisi terörist olduğu da meçhul.
Tek amaç ülkenin işgaline katkı sağlayacak her tür
kalabalığı bir an evvel toplamak ve kurulan ancak bir türlü ilan edilemeyen
Kürdistan nüfusunu şimdiden hazır etmek.
Belki de muhtemel iç savaşta bunları kendi ordularına dahil
etmek, bilmiyoruz gizli ajandalarında ne var?
Sonra da ülkede yeni mafya grupları oluşuyor, ülkeyi mafya
yönetiyor, partileri mafya açıkça destekliyor dediğimizde haksız oluyoruz.
Benden uyarması, işine gelen anlasın, gelmeyen gelecekte görecek.
Gelecek de bir gün gelecek, vakit geçmiş olmasa demeden, önleminizi şimdiden alın derim.
25.2.2016
A. Dursun
Yerli medyamızdan bazı konular.
27 vali sığınmacı istemiyor.
50 eyaletin oluşturduğu ABD'de Suriyeli sığınmacı istemeyen eyalet valisi sayısı, iki günde 27'ye ulaştı. Bazı Cumhuriyetçi başkan aday adayları da mültecilerin ülkeye girmesine açık şekilde karşı çıkıyor.
50 eyaletin oluşturduğu ABD'de Suriyeli sığınmacı istemeyen eyalet valisi sayısı, iki günde 27'ye ulaştı. Bazı Cumhuriyetçi başkan aday adayları da mültecilerin ülkeye girmesine açık şekilde karşı çıkıyor.
Donald Trump reklam yüzü oldu.
03 Ocak 2016/El Kaide bağlantılı Eş-Şebab terör örgütü yeni yayınladığı videosunda ABD başkan aday adayı Donald Trump’ın sözlerine yer verdi.
03 Ocak 2016/El Kaide bağlantılı Eş-Şebab terör örgütü yeni yayınladığı videosunda ABD başkan aday adayı Donald Trump’ın sözlerine yer verdi.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, mülteci krizinde
işbirliği yapmak üzere Türkiye ile varılan mutabakatın Avrupa'nın güvenliğini
tehdit ettiğini öne sürdü. Orban Alman ‘Bild' gazetesine yaptığı açıklamada,
"Mülteci krizini çözemediğimiz için Bay Erdoğan'a para verip kendisinden
bizim yerimize çözüm bulmasını dileniyoruz" dedi. 25
Şubat 2016



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder