2 Şubat 2016 Salı

Pezevengi TBMM olanın, Anayasası boktan kurtulmaz. Bu yazıyı da engelleyin şerefsizler.

Yazılarımı sürekli engelleyen şerefsizler, her kimseniz size sesleniyorum, bu yazımı da engelleyin, namussuz haysiyetsizler.
Merak etmeyin, şerefsizliğinizin örneğini az aşağıda sunacağım, o'nun çocukları.


Değerli arkadaşlar,


Yaklaşık M. Ali Birand'ın Hz. Tayyip ile yaptığı röportajdan bu yana Tayyip efendinin başkanlık istediği o röportajda inkar etse dahi ortaya çıkmıştı.

O gündür bu gündür yeni anayasa isteniyor ama içinde başkanlık ihtiva eden bir anayasa.

Arkadaşlar,


Öncelikle bu meclisin anayasa yapması hukuka aykırıdır.

Bunu ben değil, Profesör düzeyindeki anayasa hukukçularının tamamı söylemektedir.

Velev ki hocalar yanılsın, velev ki salt Hz. Tayyip karşıtlığı yüzünden konuşmuş olsunlar.

Peki taraf olanlar kimledir?

Okuma yazması olmayan veya az buçuk bir şeyler okuyan, tek kitaba bağlı yaşam tesis edenler, dünyadan haberdar olmayanlar, yolda yürümekten aciz olanlar bir de dindarlar.

Dindarlar derken yanlış anlamayın, sadece İslamcıları kastetmiyorum.

Zırt pırt ülkemize gelen yabancılar, ajanlar, adam kılıklı bölücü destekçileri de dini bütünler içindedir.

Her ne kadar İslamcı olmasalar dahi kendi inançlarının gereğini yapanlardır.

Zaten Hz. Tayyip'te "İnançlarımızın gereğini yapıyoruz" demiyor muydu?

Bir zamanlar Anıtkabir'de eline Kur'an alarak oradakileri İslam'a davet eden meczup vardır, anımsayanlar bilir.

Adamın suçu İslam'a davet etmekti.

Ne var yani davet etse değil mi?

Ama adamdan 1.400 yıl evvel davet edenler peygamber oluyor, şimdikiler meczup.

Her neyse, asıl söylemek istediğim bu meczupların hiç bitmediğidir.

Bunlardan biri de, "Pezevenklerin oluşturduğu Türk parlamentosu" sözüyle tarihe geçen baş meczuptur.

O dönem çok öfkelenmiştim çünkü adamın pezevenk sözü argoda kullanılan dümbük anlamında olduğu kesindi.

Üstelik kendisi de Parlamento üyesi, yani TBMM'yi oluşturan vekillerden biriydi.

Lakin tutup hangi anlamda kullandın diye sormanın ahmaklığı da yoktu.

Zira Araplaştırılan toplumumuz artık Pezevenk sözünün, kılavuz, yol gösteren olduğunu bilir durumda.

Pezevenk sözünü kullananın hangi anlamda kullandığını algılamak, biraz da algılayanın ahlakı, yaşam tarzı, algı düzeyi, bilgi birikimi (kültür), aldığı eğitim ve karşısındakine bakış açısıyla ilgili oluyor.

Yaşamımda ve yazılarımda, insanların şahıslarına hakaret ve küfrü sevmediğime göre, benim pezevenk sözümden argo anlam çıkartan ancak çıkarttığı anlam kadar beyin, düşünce ve karakter sahibi olabilir.

Öyleyse, bu anlamıyla Pezevenk (yol gösterici) TBMM, bize ne denli yol göstericilik, kılavuzluk yapabilir?

Bunları defalarca, uzun uzun anlattım ancak sanırım başarılı olamadım.

Bu kez de başka şekilde anlatmayı deneyeceğim.


Toplumdan yaşanan örneklerle, çoğumuzun dikkatlerinden kaçan örneklerle deneyelim.

Öncelikle çoğunluğu elinde tutan AKP'nin bir vekilini anımsayalım.

Lale Şıvgın'ın söylediğine göre Salih Kapusuz, RP milletvekiliyken Dülger'in de aralarında bulunduğu AKP milletvekillerine diyor ki: "Arkadaşlar Meclise gelin, isterseniz en arka sırada polisiye roman okuyun, yeter ki oylamalarda elinizi kaldırın".

İşte bu anlayış kurşun asker gibi, kurşun milletvekillerini parlamentoya dolduran bir anlayıştır ve yazık ki varlığını çoğunlukla korumaktadır.

Halkın bunlardan haberi yoktur, çünkü halk Hz. RTE'nin dediği gibi, inançlarının gereğini yapmakla meşguldür.


Örneğin AKP'li Prof. Burhan Kuzu 2010 yılında bir TV konuşmasında diyor ki;  "Biri bana geldi, sicilimde hiç leke yok, tertemiz dedi iş istedi. Dedim ki; sicilin tertemiz ise sende iş yok,ve iş vermedim" diyor...

Bu da yetmiyor 10 Eki 2011 yılı Habertürk kanalında, "Bu süreci keseni sandık çarpar. Sandık çarpmazsa Allah çarpar" diyebiliyordu.

Peki süreç ne olmuştu?

Kimse çıkıp da, "ey Kuzu, o çarpan Allah kimdi, Hz. Tayyip Allah mıydı ki, süreci tıkamış, masayı devirdim" dediğinde çarpılma olmamıştı?
Yoksa Allah şaşırdı mı, peki sen hangi Allah'tan bahsediyordun?

Kimse bunu soramaz, çükü herkes inançlarının gereğini yapmakla meşgul.

Peki halk başka nelerin farkında değil?

Bunları saysak ne sayfalar ne kitaplar yeterli gelemez.

Yine de bir kaçını anımsayalım.

Tecavüzlere yasal kılıf çıkartıldı halktan tepki olmadı.

Önüne gelen silah taşıyor, halkın umurunda değil.

Trafikte cinayetler işleniyor yasalar ve yargıçlar sadece izliyor.

TBMM'deki dokunulmazlar yetmedi, vekil ailelerine, MİT elemanlarına, bürokratlara dokunulmazlık getirildi, vatandaş bu ne biçim iş demedi.


Erdoğan, milletin inançlarına en büyük hakareti yaptı, ne oluyor diyen olmadı.


Bunu biraz açalım.


% 99,9'unun Müslüman olduğu iddia edilen halkımız Örneğin, 24 Tem 2012'de, Hakkari'de gerçekleşen helikopter kazasında şehit olan Piyade Uzman Çavuş'un babası, oğlunu tabutunun başına dikilen Cola ve dondurma şemsiyesine isyan edip, ''Hiçbir şehit ailesi bizim kadar sabırlı değil. Ama garibanız, fakiriz'' dediğinde tepki gösteremedi.


Erdoğan "Karaktersiz şehit babaları" dediğinde suratına tokat gibi yanıt vereceklerine, 18 Haziran 2015 tarihinde şehit aileleri ve yakınlarına iftar yemeği veren Erdoğan'ın yemeğine katıldılar.

O yemeğe katılanlara "hangi yüzle gitti" diyen olmadığı gibi, yemeğe gidenler mıydı diye kimse soramadı.


Camiden imamları alıp devletin başına getirdiler, maliye çöktü.

Örneğin,27 Ocak 2014'te Bakan Taner Yıldız, Ankara-Konya hızlı treninde bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette enerji fiyatlarındaki artışı değerlendirdi. Yıldız, litresi 5 liranın üzerine çıkan benzin fiyatlarına da tıpkı doğalgazda olduğu gibi müdahale edip etmeyecekleri sorusuna, “Benzin fiyatları kendi serbest piyasasında yükselecek ve düşecek. Döviz ve ham petrol fiyatları düştüğü kadar benzin fiyatları da düşer. Artınca artar” dedi.

Dedi ama uygulama hiç öyle olmadı.

O dönemde bunları Terörist beslemek pahalı iştir başlığında yazmıştım.

Peki şimdiki durum nedir bakalım.

Dünyada, Petrol fiyatları, küresel arz fazlası ile ilgili şüphelerle 4% geriledi.

Türkiye'de, Motorinin Litre Fiyatı 6 Kuruş Arttı.


31 Mart 2008 yılında arşivime aldığım Vedat Yenerer'in PETROL ZENGİNİ ÜLKEYİZ ANCAK! başlıklı yazısına vakit bulursanız göz atın derim. 

Petrol yoksa, çıkartma ruhsatı neden vermiyorsunuz?

TÜRKİYE’ NİN PETROL ARAMA VE ÜRETİM POTANSİYELİ-Prof. Dr. Ender Okandan

Hani petrol yoktu?..

Eşi Amerikalı İngiliz Memed!..

Demek ki vatandaşın hiç bir şeyden haberi yokmuş.
 
Bu vatandaşa içinde başkanlık ihtiva eden yeni anayasa'yı oylatırsanız ne olur biliyor musunuz?


Ülke tam bir felaketin eşiğindeyken, o eşiği birden bir atlarız da kimse farkına varamaz.


Peki bu vatandaş güvenmeyelim mi?


Vatandaşa elbet güveneceğiz, tek güvencemiz biziz yani vatandaşın kendisi biziz.


Nasıl olur da güvenmeyiz ki?
 
Ancak her vatandaşın bilgiye ulaşma hakkı olmasına rağmen, ulaşma hakkı ona verilmiyor ki.
 
Örneğin sıradan vatandaş olan benim yazılarıma bile bir güç el atıyor, okunmasını engelliyor, tüm yetkili kurum ve kuruluşlara müracaat ediyorum ancak kimse müdahale etmiyor.


Anladığım kadarıyla müdahaleden çekiniyorlar.
 
Zira bir yerlerden birileri düğmeye basıyor, vatandaşın bilgiye ulaşma hakkı kısıtlanıyor.

Bu sayfadaki yazılarımdan bazılarına bile ulaşılması engelleniyor ama kimsenin umurunda değil.


Örnek mi istiyorsunuz?
İşte örneği...


Buyurun, açın da ben haksız olayım, yüzüm kızarsın.
 
Bir ara Zen-Mata ile girilebiliyordu, şimdi oradan da giriş engellenmiş.
 
Neden?
 
Çünkü halkın gerçekleri öğrenme hakkı yasak, sansürlü.

Ben de yazıyı başlığında yeniden yayınlamak zorunda kaldım.


Peki, halk bu durumdan ne kadar memnun?
 
Bakalım...


Bunlar olduğu için onlar var.

Balık tutmayı değil, yemeyi öğrendiler..


Onun elinde ekmek yok, sadaka var, sadakaya sahip çıkılmaz, ekmeğine sahip çıkılır.

Sorun da burada.

Yani ekmeğini kazanarak yemeyi öğretmedikleri için "Erdoğan velinimetim" diyor.

Buyurun başka biri daha....

O ayet sadece Muhammed'e hitap eder, ama okumayanlar Müslüman olduğu için kendilerine diyor sanmaktadır. 

Üstelik sünnet olduğunu iddia edenler de var.

Velev ki sünnet olsun.

Her sünnet her mü'mine zorunlu mudur?

Örneğin Muhammed bana vahi geldi diyerek ortalıkta dolaşmıştır.

Mü'min de, bana vahi geldi diye ortalıkta dolaşıyor mu, dolaşabilir mi?

Arada bir çıkıyor ama, onu da akıl hastanesinde tedaviye alıyorlar.

Zaten sorun da bu.

Yani, Kudüs’te akıl hastanesi olsaydı ne peygamberler ne Erdoğan olmazdı, çalışan kadın Fuhuş yapmazdı.

 Buyurun, başka biri...


"Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler.
Hayadan eser yoktur, nafile bütün sözler.
Beyhude inat etme, salla hemen başını,
Gerdan kır, belini bük, al gitsin maaşını.

"Bir yolsuzluk görünce köpürme, isyan etme,
Bir hak için kendine, dik başlıdır dedirtme .
Doğru yolu dostuna göster ama sen gitme.
Ne derlerse huuu... diye salla hemen başını,
Dilini tut, uslu dur, al gitsin maaşını.

"Unutma bu ocağın adı aşiyaptır,
Sen de bir dolap çevir, apartmanlar yaptır.
Hakikat nene gerek o memnu bir kitaptır.
Sana lazım olan şey, sallayarak başını,
El öpüp, etek öpüp almaktır maaşını.

"Bu güvercin eder mi atmacalarla yarış,
Öğrenmeden dünyayı gezdim de karış karış .
Vazgeç hak sevdasından sen de kervana karış,
Ne derlerse huuu diye, salla hemen başını,
Gerdan kır, belini bük, al gitsin maaşını"

Bu sözler, Antalya Defterdarı Abdullah Çağlayan tarafndan 1943'te yazılmış olup Şair Eşerf'in zannedilmektedir.


Buyurun bir daha, bitmek bilmiyor kardeşim.
Memur değil sanki Deyyus-u Ekber seçme sınavı... 

4 Kasım 2009 tarihinde, Epilepsili Tayyip aşı olamaz başlığında bir yazım olmuştu.

Sanki o yazımı teyit edercesine, yazışma arkadaşımız Sayın Op. Dr. Aytekin Ertuğrul güzel bir yazı hazırlamış.

Yazısında diyor ki; "76 Milyon Türkün kaderi bir Epilepsi hastasının eline bırakılamaz."
 
Ne kadar da doğru söylüyor, tavsiye ederim okuyun.
 
Yazının başlığı Cumhuriyetimiz Yıkılırken. 

Nihayetinde kendisi bir hekim, durduk yere yazacak değil, ben hekim olmadığım halde akıl hastalarının bizi yönettiğini biliyorum.
 
Daha geçenlerde, 10 Şubat 2010 tarihinde tüm bunları, bizi akıl hastaları yönetiyor başlığında vermiştim.
 
 Bu türler, sürekli söylediklerini unutan ya da kendilerini yalanlayan ifadeler kullanmaktadır.


Örneğin Erdoğan, diyordu ama nedense undan bir türlü vazgeçemiyordu.


Nihayetinde 20 Mart 2015 tarihindeki yazımdan da göreceğiniz üzere, yakın çevresi Erdoğan'a için uğraştığı ortaya çıkmıştı.


Bunu elbet böyle yansıtmamışlardı ama, gidişatın yansıması buydu.
 
Halkın içinde de akıl hastalarının sayısı oldukça kabarık, neredeyse hane başına bir akıl hastası düşüyor.
 
Bunu sadece ben demiyorum elbet, işin en yetkilileri söylüyor. 
 
 
Bunca akıl hastasının olduğu toplumda, kimin, kime, ne dediğini vatandaş nasıl çözüp anlasın ki, başkanlık sistemine DUR diyebilsin?
 
Zaten başkanlar arada bir gelip ülkemizde istediğini tokatlayıp, istediğinin suratına tükürüyor ve çekip gidiyorlar.
 
Ayrıca başkana ne gerek var, onları esleyemiyoruz da yenilerini mi besleyeceğiz?


Buyurun size başkan, sanki Türkiye Cumhuriyeti başkanı gibi, rahat ve kendinden emin konuşuyor.


Erdoğan Başkan olamadı ama Biden, T.C başkanı gibi konuştu...


İnanır mısınız bıktım, beynim sancı çekiyor, ruhum sıkılıyor.
 
15 yıldır TV'lerde sanat müziği dinleyemez olduk, bilgilenecek tek belgesel izleyemez olduk, 
 
TV kanalları tek tek yasaklanıyor ya da kapatılıyor, bilgi çağında bilgisiz cahillere döndük.


Lanetlenmiş bir ülke olduk ama halk açlıktan sadece ekmek düşünür durumda.


Bir kısmı Musevileşen diğer kısmı Hristiyanlaşan bir toplum haline geldik.


Yaşamını tek kitap üzerine tesis edenlerden (Timeo Hominem Unius Libri) ne beklemeliyiz onu da açıkçası keşfedebilmiş değilim.

Bizi yönetenler bunu özellikle pompalıyor, bizim eş başkanları atayanlar Holokost'a sahip çıkıyor, hepimiz Yahudi'yiz diyor ama bizim halk bunları görmüyor, görmeleri istenmiyor.
 
Adamlar içimize öylesine sızmış durumdalar ki, bizi yönetenler bile seslerini çıkartamıyorlar.
 
Örneğin; ABD Adana Konsolosu PKK'yı kurtarma turlarında ama hükümetten tek çıt yok.
 
Bizim algılayamayan beyinlerimizle dalga üstüne dalga geçenler bizi yönetiyor.
 
Ey AKP hükümeti, bu adamlar kim, siz müstemleke valisi misiniz, bu adam ne cüretle gelip PKK'ya yardım ve yataklık etmektedir, siz kime hizmetçilik etmektesiniz diyen de yok.
 
Halkın tek derdi var, daha dindar olmak, inançlarının gereğini yapmak.
 
Lanet olsun böyle dine de, inanca da.
 
Bakar körün, vatansızın dininden ne olur?
.
ABD Adana Konsolosu PKK'yı kurtarma turlarında
  25 Ocak 2016
Amerika Birleşik Devletleri'nin Adana Konsolosu Linda Stuart Specht, PKK'yı kurtarmak için Güneydoğu turuna çıktı. Konsolosun ilk durağı Şanlıurfa'ydı. Daha sonra Diyarbakır ve Şırnak'a gidecek olan konsolos, PKK'ya yönelik devam eden operasyonların "trajedi" olduğunu söyledi, "Bu bölgede yaşayanlar daha fazla çatışma istemiyor" dedi.

***

PKK'yı kurtarma turlarını sürdüren konsolos, eski belediye başkanıyla görüştü.
30 Ocak 2016
Amerika'nın Adana konsolosu Linda Stuart Specht PKK'yı kurtarma turlarını sürdürüyor. Specht, Şanlıurfa ziyaretinden sonra Batman'a gitti. Specht, "özerklik" açıklaması yaptığı için görevinden uzaklaştırılan eski Belediye Başkanı Sabri Özdemir ile görüştü. Amerikalı konsolos bölgedeki 21 ili gezeceğini söyledi.

***

ABD Adana Konsolos'undan Adıyaman'a övgü
ZİYA BOZKURT | ADIYAMAN - 09.12.2015
Amerika Birleşik Devletleri’nin Adana Konsolosu Linda Stuart Specht, Doğu ve Güneydoğu illerine gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında Adıyaman’da Vali Mahmut Demirtaş’ı makamında ziyaret etti.

Konsolos Specht, Adıyaman’ın çok önemli tarihi ve turistik mekanlara sahip olduğunu ifade etti. Adıyaman gezisi kapsamında, dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen 2206 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağına çıktığını kaydeden Specht, tarihi ören yerini gezdiğini ifade etti. Ziyarette ayrıca, Adıyaman’ın zengin tarihi ve kültürü ile tarımı, ekonomisi ve sosyal durumu hakkında karşılıklı bir görüşme ele alındı.

Vali Mahmut Demirtaş, ziyaret anısına Konsolos Linda Stuart Specht’e Adıyaman’a özgü el dokuması bir kilim armağan etti. cihan.com.tr

Tüm bunların anlamı, sağlanması ve buna yöneticilerimizin de uygun davranması anlamı çıkar.

Bunca kötülüğün içinde hiç mi iyi haber olmaz, hiç mi iç açıcı bir şey yoktur diyorum ama yok,  yok kardeşim yok.

Bu ülkenin üzerinde sanki karabüyü var, birileri hepimizi büyülemiş, sindirmiş, uyutup uyuşturmuş.
Aldığımız bir kaç kuruşluk sadaka bile vurguncuların ellerinde yok olmuş.

17/25 Aralık yolsuzluklarının yanında çerez kalır ama yine de halkın bilmesi gerek.

AKP'NİN KÖMÜR HIRSIZLIĞI DEŞİFRE OLDU: 25 KG DİYE DAĞITILAN YARDIM KÖMÜRLERİNDEN 15 KG ÇIKTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılan kömürlerde hırsızlık skandalı. Paketinde 25 KG yazan kömürler Balıkesir Milletvekilimiz Namık Havutça tarafından tartıldığında 15 KG olduğu ortaya çıktı.

Elbet bu vurgunlar ilk ve tek değil, onu da saymakla bitmiyor.

Bir kısmını pdf şeklinde sunmaya çalıştım.

İsteyen indirip okusun.
 
Bir gün gelecek, tüm bunlardan ötürü yargılanacaklar.
 
Nasıl ki Ergenekon adı verdikleri davaya önüne gelen müdahil olduysa, bunlar için açılacak davada da ben müdahil olarak katılacağım.


O nedenle bu arşivi hazırlıyorum.


Buradan da sunayım ki, AKP'nin yandaşları şimdiden derslerine çalışsın.


Hem yedikleri haltları görsünler hem de davaya şimdiden hazırlık yapsınlar.


Bizde gizli saklı bir şey yok.


Çünkü her şey yazılı ve görsel basının önünde oldu, arşivlerinde vardır.


Onlar yok etse dahi bende kalacaklardır.


İşte bazıları...






 
 
 
 
 
 
 
 
 

Muhalefet görevini yapmayan sığır partilerin yüzünden bu görevi halk yapmaktadır, onlara da bunun hesabı elbet sorulacaktır.


Gelecek de bir gün gelecek.
 

Alo Başbakanlık mı? Yasin El Kadı kaza yaptı ambulans gönderin!
Son hükümdar, son din görevlisinin bağırsaklarıyla boğulana kadar, insanlar asla özgür olmayacak. 
Mankind shall not be free until the last king is strangled in the entrails of the last priest. Denis Diderot (1713-1784)

Daha ne söyleyeyim, bu TBMM yeni anayasa yapamaz, yaparsa milletin burnu boktan kurtulamaz.

Başka nasıl ifade edeyim bilemiyorum.

Bu, her daim Emperyalizm kazanacaktır anlamına geliyor.


Ürdün’den Türkiye’ye uçaklar dolusu terörist taşınıyor.

05 Nisan 2014
Türk hükümeti durumları toparlayınca Suriye’nin kuzeyindeki cephe yeniden canlandı. Ürdün’den Suriye’ye güneyden saldıran silahlı terör grupları uçaklarla Hatay’a taşınıyor.

Lazkiye’de İslamcıların yoğun saldırısı sürerken, Türkiye’nin bu saldırıdaki rolüne dair yeni bilgiler geliyor. Muhalefet kaynaklarının iddiasına göre, son bir hafta içinde Ürdün’den Türkiye’ye binin üzerinde cihatçı uçakla gönderildi.

Lübnan’ın El Ahbar gazetesinin haberine göre, Ürdün’den Türkiye’ye binlerce cihatçı geliyor. Hava yoluyla Türkiye’ye nakledilen teröristler, Hatay’dan Suriye’nin Lazkiye bölgesine taşınıyor. Son bir hafta içinde durmadan devam ettiği belirtilen terörist nakliyesi sonucu binlerce cihatçının Yayladağı bölgesine getirildiği belirtiliyor.

Türk hükümeti ve kuzey cephesi
Aydınlık’a konuşan Suriyeli kaynaklar söz konusu terörist nakliyatını doğruladı. Ve kendilerine Türkiye’den gelen bilgilere göre “Türk devlet kademeleri içinde bu konuda büyük bir rahatsızlık olduğunu” belirtti.

2.Cenevre toplantısından sonra, Türkiye’deki iktidarın da zor bir dönemden geçtiğini göz önüne alarak Suriye’yi güneyden “istikrarsızlaştırmayı” hedefleyen bir yönelime gidildiğini belirten kaynak. Geçtiğimiz aylarda Ürdün’e büyük oranda cihatçı yığınağı yapıldığını ve buradan Suriye’ye saldırılar düzenlendiğini hatırlattı. Ancak Şam ve güney bölgelerde Suriye ordusunun denetimi büyük oranda eline geçirmesiyle birlikte o bölgenin de teröristere kapandığını anlattı. Bu süreçte Türk hükümetinin durumu nispeten toparlamasıyla birlikte Batı “şer cephesinin” yeniden Türkiye üzerinden ve Suriye hükümetinin denetimindeki Lazkiye hattına yüklendiğini belirtti.

Eğitim kampları
El Ahbar gazetesinin haberine göre, Ürdün’ün Marka Havaalanı’ndan Antakya’ya uçakla binin üzerinde cihatçı militan taşındı. Bu militanlar, Türkiye geldikten hemen sonra Lazkiye ve Kesep’te yoğunlaşan operasyon bölgesine gönderildi. Değişik ülkelerden gelen cihatçı teröristlerden bazılarının, Ürdün’ün başkenti Amman’da bulunan El Rasifa bölgesindeki kamplarda yoğun bir eğitimden geçtikleri söyleniyor. Kaynaklara göre, Ürdün’den Türkiye’ye transfer, Ürdün istihbaratının işbirliğinde ve ABD’nin doğrudan gözetiminde gerçekleştiriliyor. Ürdün’ün, kendi coğrafyasından açılacak ve sıkıntı yaratabilecek bir güney cephesi yerine, “alternatif plan” olarak Lazkiye saldırını desteklediği iddia ediliyor.

Ürdün’den eğitim gören cihatçıların, Türkiye’de üslenen ve çoğunlukla savaş deneyimine sahip Çeçenlere katılarak, Lazkiye’ye desteğe gittiği de gelen bilgiler arasında. El Ahbar’a konuşan cihatçı bir kaynak, cihatçıların “Enfal” adını verdilkleri operasyona katılmak için çok sayıda ülkeden militanların geldiğini doğrularken, esas olarak Kastel Maaf ve el-Bedrusiye’deki çatışmlara yoğunlaştıklarını söyledi. Cihatçıya göre, Kastel Maaf, Kesab’a giden tek gerçek yol; el-Bedrusiye ise Semra ve Taşalma’ya ulaşmanın tek yolu. 
aydinlikgazete.com


Bir belediye bürokratından...

İstanbul'da ağaç yolsuzluğu

.../...

63) İBB eski Park ve Bahçeler Müdürü Dr Ali Karakoç anlatıyor. 1995 seçimlerinde RP Antalya mv adayı oldum. Seçilemeyince gelen teklif +
64) Gelen teklif üzerine istanbul Park Bahçeler müdürlüğünde göreve başladım. O sıralar belediyenin İstanbul'u ağaçlandırma kampanyası vardı
66) Belediye iktisadi teşekküllerinden İSTAC 'a ihale edilmişti Ağaçların bir kısmını yurt içinden bir kısmını da yurt dışından alınması+
67) Gerekli girişimler yapıldı ve ben Daire Başkanı Necmi Kadıoğlu (şimdi Esenyurt belediye başkanıdır) ile birlikte ıtalya ya gittik
68) İatalya da alınacak ağaçları kontrol ettik ve ağaçların bir çoğunun sartnameye uygun olmadıklarını Necmi Kadıoğlu'na söyledik.
69) Türkiye ye gelince Genel Sekreter Yardımcısı Adem Baştürk'le beraber değerlendirme yaptık.Akabinde ağaçlar gelmeye başladı.
71) Kontrol ettiğimiz ağaçlar ile ilgili gelen raporlara baktığımda ağaçların 350 -400 tanesinin ıtalya da onay verdiğimiz ağaçlardi
72) İkinci partide gelen ağaçlar ise onay verdiğimiz ve vermediğimiz ağaçlardi.Ben hemen durumu Adem beye rapor ettim
73) Aynı raporu İSTAC'a da gönderdim.Benim verdiğim rapor dikkate alınmadı ve onay vermedigimiz ağaçlar dikilmeye başlandı.
75) Adem Baştürk bana tutmazlarsa yenisini dileriz dedi! Asıl kan donduran ifadeler şimdi geliyor
76) Bu görüşme esnasında Necmi Kadıoğlu'nun İtalya'da bana "bu ağaçların alımına itiraz etme,bunlar çok küçük hadiseler,biz geleceğin+
77)Başbakanı için çaba sarf ediyoruz.Ben geleceğin Maliye Bakaniyim,sen de bizimle ters düşmez isen geleceğn Tarım Bakanı olursun" dedigini+
78) ve benim de bu tür organizasyonlar içerisinde yer almak istemediğimi kendisine söylediğimi hatırlatarak Adem beyin odasından ayrıldım"
79) Kampanya çerçevesinde dikilen 200 bin ağaçtan sadece 12 bin adedi onaylı geri kalan 188 bin tanesi onay verilmemiş ağaç!
80) Maalesef bu ağaçların büyük bir kısmı 2 ay sonra kurumaya başladı. Aradan vakit geçti Belediye Başkanı Erdoğan beni yanına çağırdı
81) Bana kuruyan ağaçların bir kısmını gece , personel tarafından sökülmesini istedi ben de bir kismin söktürdum.
82)Bu 1.agac kampanyası! Ne demişti 2013 yılında Erdoğan? "Biz Bld Bşk olduktan sonra İSKİnin 3 milyon müşterisi için 3 milyon ağaç diktik"
102) Albayrak şirketi İBB den büyük miktarlarda para hortumluyor. Albayrak şirketinin genel Koordinatörü de o zaman Maliye müfettişi olan+
103) ve Defterdar kökenli NURETTİN CANİKLİ! Hani "Sayıştay raporu bir açıklanırsa duman oluruz "diyen eskii Gümrük Bakanı!)
104) En hızlı hortumlama şekli ise biraz önce anlatılan ağaç işi. Çünkü ağaçta ki yolsuzluğu yakalamak imkansız. 
"Getirdik, diktik, kurudu "
 

 

 

 İşte Koç’un ağaç katliamının hikayesi
Başbakan Erdoğan bugünkü konuşmasında Koç Üniversitesi yapılırken 10 binlerce ağacın katledildiğini hatırlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AB toplantısında Koç üniversitesinin Zekeriyaköy’deki kampüsünün yapımı sırasından onbinlerce ağacın söküldüğünü hatırlattı. Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği orman katliam nedeniyle 1997 yılında ANAP’lı Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu, Yüce Divan’a sevkedilmişti. star.com.tr
 

Sen önce var olan yasaları millete eşit olarak uygula, görelim eğer yeterli gelmezse hep beraber değiştirelim.


Millete tecavüzün anayasası mı olur bre....!!!

Ey Türk halkı unutma ki,


Halka TBMM dayatma yapamaz, TBMM'ye ancak halk yol gösterir.
 
Çünkü oraya gidenleri ABD atamıyor halk yolluyorsa, halktan daha ütünmüş gibi maaşlar, dokunulmazlıklar alamaz.
 
Oluyorsa TBMM anayasa yapamaz.

Benden söylemesi...

02.02.2016

A. Dursun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder