Psikiyatristlerin resimli testleri hakkında.
Rorschach (mürekkep resimli) kişilik testi hakkında derleme.Derlemeyi ekte bulacaksınız.
Psikiyatristlerin resimli testleri hakkında derleme.pdf
Psikolojik Testler.pdf
Tüketici Davranışı, Algılanan Risk, Kişilik.pdf
ZEKÂNIN ANALİTİK İNCELENMESİ.pdf
Kişilik Kuramları-Yaygın Psikolojik Testler-İndir
Şizofreni, Uyuşturucu, cinsel istismar, psikolojik bozukluklar, stigma (damgalama)-İNDİR
İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Din Nedir?
Demir Küçükaydın
07 Ocak 2010 Persembe
koxuz.org
Bizim son yillarda yazdigimiz yazilarin ardindaki onerme, yani din, bir inanc, bir ideoloji, bir "ustyapi kurumu" degildir; tumuyle ustyapidir, ustyapinin kendisidir, ustyapinin somut bicimidir onermesi hem artik insanlar Marksizm"i bilmedikleri, hem de kendileri bizzat modern toplumun dininden olduklari icin yazdiklarimiz da anlasilmaz olarak kaliyor.
Dolayisiyla bu onermenin, bu gune kadar butun bildiklerimizi alt ust eden ve onlara gercek sosyolojik anlamlarini veren ozu de kavranamiyor. Bu yazida kolay anlasilir bicimde bu onermenin onemini, anlamini ve alt ust edici sonuclarini aciklamayi deneyelim.
*
Once Din hakkindaki en kaba yanlislardan baslayalim. Bircok kimse dini sadece Islam"la veya Allah inanciyla sinirli bir olgu gibi anliyor. Ozellikle Allah inanci ile Din arasinda zorunlu bir iliski oldugu saniliyor.
Din"in Allah ile ilgisi yoktur. Dinlerin cogu, bir tek Allah kavrayisina, hatta bir yaratici kavrayisina sahip degildir. Ornegin, Taoculuk, Budizm, Konfucyusculuk de birer dindirler, hem de birer uygarlik dinidirler. Ama bir yaratici veya Allah tasavvuru onlarda yoktur.
Keza uygarlik dinlerinin bir coklari da, eski birinci ve ikinci kusak uygarliklari dinleri (yani tunca dayanan subtropikal Irmak boyu uygarliklari ve demirin kesfi sonrasi uygarliklari gibi) veya onlarin yasayan temsilcisi Hinduizm, onlarca ve yuzlerce tanriya dayanirlar.
Ozetle din ile yaratici tanri veya tek tanricilik arasinda zorunlu bir iliski yoktur. Din kavramini bu anlamda kullanmak yanlistir
Ama bu sonuc, soyle bir soruyu da ortaya cikarir: Nicin bazi topluluklarda Tanri inanci gerekmemistir, nicin bazilarinda tek tanri inanci olmustur ve nicin bazilarinda onlarca, yuzlerce ve hatta binlerce tanri vardir?
Bir din teorisi bunlari da ic tutarliligi olan bir kavram sistemiyle aciklamalidir. (Bizim Din teorimiz bunu son derece ic tutarliligi olan bir Marksist kavramlar sistemiyle tutarli olarak aciklamaktadir?)
Ama din sadece uygarliklarda yoktur, dunyadaki ve tarihteki butun uygarliga gecmemis toplumlarin da dinleri vardir. Bu dinlere Totemcilik, Animizm, Samanizm gibi isimler verilmektedir. Ne isim verilirse verilsin, bir totemin soyundan gelindigi inanci; bilgiyi derleyen ve aktaran, bir saman veya buyucu; her seyin ruhu olduguna dair bir kabul butun bu komun dinlerinde evrensel olarak gorulmektedir.
Yani ister uygarlasmis, ister uygarliga gecmemis olsun, dunya tarihinde dinsiz bir toplum yoktur.
O halde su soru ortaya cikmaktadir: hangi uretim biciminde olursa olsun tum toplumlarda bulunan ve ortak olan bu din denen sey nedir?
Ve bu din denen sey oylesine onemli bir seydir ki, her sey dinseldir. Dinsel olmayan hicbir sey yoktur. Sisman Venus veya hayvan heykelciklerinden, herhangi bir tarihi kalintida gorulebilecek butun yapilara ve nesnelere kadar her sey dinseldir.
Boylesine onemli ve tayin edici olan bu din denen sey hakkinda teorilere bakilinca, tipki bu gun dunyayi kaplamis uluslar ve ulusculuk teorileri iliskisinde oldugu gibi korkunc bir teorik yoksulluk gorulmektedir.
*
Bugunku toplum dini, bir akil disilik, bir inanc olarak gormektedir.
Boyle bir bakisla, su soruyu aciklamanin olanagi yoktur:
nicin tarihteki komun veya uygar butun toplumlar boylesine inanc denen, akil disi bir sey denen din icin, emek uretkenliginin cok sinirli oldugu binlerce yil boyunca neredeyse tum toplumsal hasilayi feda etmekte ve tum hayatlarini ona tabi kilmaktadirlar. Nicin boyle akil disi veya inanc denen sey icin ornegin tonlarca tas nakledilerek, islenerek akropoller, piramitler vs. yapilmaktadir?
Dini akil disi olarak, bir inanc olarak tanimlayan bu gunku yaygin gorus, burada kendi icine kapali bir celik cember olusturur:
Din akil disidir, eski toplumlar da bilimi bilmedikleri icin boyle akil disi davranarak emek uretkenliginin geriligine ragmen butun emek ve zamanlarini hatta hayatlarini dine adamis ve ona gore duzenlemislerdir.
Ama bu aciklama, tum tarihi ve toplumlari akil disi, kavranilmaz kilar. O zaman tarihte hicbir sey aciklanamaz olur. Dini akil disi kabul etmenin varacagi nokta, tarihi ve toplumu, hatta o akil disi gormeyi bile akli olarak aciklamanin mumkun olmadigi olur.
Dini ve eski toplumlari akil disilikla aciklama su soruyla karsilasir: eger bu gunku toplum akla dayaniyor ve bu nedenle din yoksa nicin bu gunku toplum akla dayanmaktadir da diger toplumlar akla dayanmamislardir. O insanlar bu gunku insanlardan daha mi aptal ya da korkaktilar?
En azindan yuz bin yildir, yani Homo Sapiens"in ortaya cikisindan beri, insan turunun fiziksel ve ruhsal yetilerinin farkli olmadigini butun veriler gosterdigine gore ne gibi temel farklilik vardir ki bu gun insanlar akli davranmaktadirlar?
Dini akil disi goren, gucu yayginligindan gelen ogretinin buna verebilecegi bir cevap da yoktur.
Su soru ortada durmaya devam eder: nicin tarihte gorulmus butun toplumlarda din vardir ve toplumsal yasamin temelini olusturmaktadir da bu gunku toplumda boyle bir gorunum yoktur?
Bu aciklama aslinda aciklama bile degildir ve farkli kavramlari sanki sosyolojik kavramlarmis gibi kullanir. Dini bilimin karsisinda inanc olarak; ya da politik olanin karsisinda ozele iliskin olarak tanimlamak dinin ne oldugunu sosyolojik olarak aciklamak anlamina gelmez.
Cunku bilim karsisinda inanc olarak Din kavrami sosyolojik bir kavram degil; felsefi ve epistemolojik bir kavramdir. Benzer sekilde Politik karsisinda ozele iliskin, politik olmayan anlaminda inanc kavrami da hukuki bir kavaramdir, sosyolojik degil. Yani, hangi anlamda olursa olsun inanc diye bir sosyolojik kategori yoktur. Bu kavramlar sosyolojik olarak dinin ne oldugunu bize aciklamazlar.
Boylece tarihin ve toplumun en onemli olgusu olan; butun toplumlarda var olan ve cok farkli bicimlerde gorulen din denen seyin ne oldugu sorusunun cevabi olarak koca bir bosluk olarak ortada durmaya devam eder.
*
Dinin ne oldugu soz konusu oldugunda durum Marksizm icin de farkli degildir.
Marksistlerin programatik olarak dini, hukuki bir kavram olarak inanc anlaminda ele aldiklari cok aciktir. Cunku devletin dine karismamasi ve onun butunuyle insanlarin ozel sorunu olmasi, yani gercek bir demokratizm ve laiklik, son durusmada, dini ozele, politik olmayana iliskin olarak tanimlamaktan baska bir sey degildir ve bu bize sosyolojik olarak dinin ne oldugunu aciklamaz.
Programatik olarak Marksizm"in din konusundaki durumu boylesine icler acisidir.
Bunun haricinde dini bir siyasal parti olarak aciklama (Ornegin Engels"in Almanya"da Koylu Savaslari) veya Marks"in meshur kalpsiz dunyanin kalbi, protesto ve acirli dindiren afyon tanimlari da Din"in ne oldugunu aciklamazlar.
Bu kavramlar elbette din olarak gorulen kimi fenomenleri sosyolojik olarak tanimlama girisimleridir ama dinin ne oldugunu tanimlamazlar. Bunlar ozunde onun modern veya sinifli toplamlardaki farkli islevlerini aciklama denemeleridir.
Evet din bir siyasi parti islevi gorur ama bu onun sinifli toplumlardaki gorunumlerinden biridir. Siyasal partiler ozunde farkli siniflarin egilimlerini yansitirlar. Hâlbuki din, sinifsiz toplumlarda da vardir. O Toplumlarda sinif olmadigina gore niye din vardir sorusu ortada durur.
Kaldi ki, dinin siyasi parti islevi esas olarak din icinde tarikatlar biciminde ortaya cikar. Yani partiler (tarikatlar) dinlerin icindeki alt bolunmelerdir. Bu partiler (tarikatlar) onlar icin dinler, icinde hareket ettikleri ve mucadele ettikleri ortamlardir. Bu "ortamlarin",yani dinin ne oldugu sorusu cevapsiz olarak ortada durmaya devam eder.
Marks"in din icin, "Kalpsiz dunyanin kalbi", "protesto", "aci" ve "afyon" (acinin ilaci) tanimlari da dinin degil, onun belli toplumlardaki islevlerinin bir aciklamasidir.
Evet, din sinifli toplumlarda ve meta uretiminin egemen oldugu toplumlarda, yabancilasma ve sinifsal baskinin ortaya cikardigi kalpsiz dunyanin kalbi islevini gorur ama bir zamanlar dunyada ne sinifli toplumlar ne de meta uretiminin yayginlasmasinin yarattigi bir kalpsizlik vardi. Ama butun bunlar olmamansa ragmen din vardi. Yani bu tanim sinifli veya modern toplumlarindaki kimi dinsel denen gorunguleri konu etmektedirler.
Dinin, aci ve protesto ve afyon gibi gorunumleri de sinifli veya modern toplumla ilgili sorunlarla ilgilidir.
Yan Marks"in dine iliskin soyledikleri de, dinin ne oldugunu aciklamaz. Daha ziyade, modern toplumda ve sinifli toplumlarda dinin kimi islevlerini konu ederler.
Boylece tum toplumlarda var olan ve modern toplumda yokmus gibi gorunen bir gorungu olarak dinin ne oldugu sorusu cevapsiz ve koca bir bosluk olarak ortada kalmaya devam eder.
*
Iste bizim yaptigimiz dinin ne oldugu sorusuna sosyolojik bir cevap vermektir.
Ve bu cevap oylesine alt ust edici bir kesiftir ki, bildigimiz her seyi yeni bastan tanimlamayi ve duzenlemeyi gerektirmektedir.
Ve sadece sosyoloji alaninda degil, bizzat devrim mucadelesi alaninda da.
Nedir bizim kesfimiz?
Biz din bir toplumun tum ust yapisidir; ustyapinin somut gorumudur diyoruz. Kesfin ve her seyi alt ust eden devrimin en kisa ve ozlu ifadesi budur.
Ama burada Marksizm"i bilmeyenler icin, ustyapinin ne oldugunu, bu kavrami kisaca aciklayalim.
Marksizm toplumu ve onun yapisini ve hareketi bir takim analitik kavramlarla aciklar. Bu kavramlar butun toplumlari anlamaya saglayacak analitik araclar sunarlar.
Toplumu veya tum toplumsal gorunguleri, "altyapi" ve "ustyapi" diye iki bolume ayirir Marksizm. Bunun da temelinde cok basit ve sade bir dusunce vardir: insanlarin yasayabilmek icin once yemesi, icmesi, barinmasi ve giyinmesi gerekir.
Bunlari saglama yontem ve iliskileri (yani uretim iliskileri) toplumun alt yapisidir. Buna, cok kabaca Ekonomi temeli, iktisadi altyapi; ekonomik iliskiler; uretim iliskileri vs. denmektedir.
Marksizm"in bu yeme, icme, barinma ve giyinmeyi saglamak icin toplumun kurdugu iliskiler, yani uretim iliskileri, bir toplumun nasil bir toplum oldugunu belirlemektedir demektedir. Bir toplumu anlamak icin bu iliskilere bakmamiz lazimdir demektedir.
Marks"in kendisi, tam da bu kabulden hareketle, kapitalizmi anlamak icin, temel eseri Kapital"de bu toplumun uretim iliskilerini anlamaya calismistir.
Ama toplum denen sey, sadece yemek, icmek barinmak, giyinmekten ve bunlar icin calismaktan ibaret degildir. Sanat, bilim, hukuk, ahlak, ideoloji vs. gibi daha bircok gorunguler vardir. Butun bunlara da "ustyapi" demektedir Marksizm.
Marksizm, bir toplumun ustyapisinin, ornegin ahlakinin, hukukunun vs., neden oyle oldugunu anlamak istiyorsan alt yapiya bakmak gerekir der. Ve butun bu ustyapi o altyapinin islev gorebilmesi icindir ayni zamanda.
Bir ornek verirsek, ortada ideoloji diye bir sey varsa, orada siniflar denen toplumsal bolunmeler var demektir. Cunku ideolojiler belli cikarlari savunmanin aracidirlar. Sinifsiz toplumlarda ideoloji yoktur, cunku siniflar ve sinif catismalari yoktur. Emek uretkenliginin cok az oldugu, yani insanlarin calisarak ancak kendi yasayacaklari kadar uretebildikleri bir toplumda, ortada bir arti urun olmadigindan siniflar olamaz, siniflar olamayinca ideolojiler de olamaz.
Bu ornek bize, dini bir ideoloji olarak tanimlamanin da yanlisligini gosterir. Eger din bir ideoloji olsaydi, siniflarin ve dolayisiyla ideolojilerin olmadigi toplumlarda din olmamasi gerekirdi. Siniflarin ve ideolojilerin olmadigi toplumlarda de din vardir. Dinsiz toplum yoktur. Toplum nerede varsa orada din vardir.
Nerede toplum varsa orada altyapi ve ustyapi vardir. Hepsinde din olmasinin nedeni, din denen seyin tami tamina ustyapinin somut bir gorunumunden baska bir sey olmamasidir. Yaptigimiz buyuk kesif bundan ibarettir.
Bunun gorulememesinin nedeni de, modern toplumdaki din anlayisinin veya dinin modern toplumdaki islevinin butun tarihe yayilmasidir. Yani modern toplumda din, akil disi ve ozele iliskin olarak goruldugunden, butun tarihte de boyle imis gibi ele alinmaktadir. Bu nedenle dinin ne oldugu sorusu cevaplanamamis hatta bu soru sorulmamistir. Cunku modern toplumda dinin ne oldugunun bilinmedigi bilinmemektedir. Bir seyi bilmedigini bilmemek en korkunc fasit daireleri yaratir.
Halbuki tarihte, ya da kapitalizm oncesinde apacik gorulen bir durum vardir, dinin disinda hic bir sey, ne ahlak, ne sanat, ne bilim vs. olamaz. Her sey dinseldir.
Insanlarin yasami bile en kucuk ayrintisina kadar din ile ya da din tarafindan belirlenir. Dogum oncesinde ana ve babanin kimler olabileceginden ve bunlarin nasil ciftlesebilecegine iliskin kural ve rituellerden; dogum rituellerine ve isme; yenecek yemege, nelerin yenecegine veya yenmeyecegine, neyin ne zaman ve nasil giyilecegine; kimin nerede nasil barinacagina; olunce nerede ve nasil gomulecegine veya gomulup gomulmeyecegine kadar her sey dinseldir.
Dinin ustyapinin kendisi, somut ifadesi oldugu onermesi ile butun bunlar acikliga kavusmaktadir. Sadece bu degil, boylece altyapi ve ustyapi iliskisi de acikliga kavusmaktadir. Dinlerin boylece aydinlanmanin din anlayisina gore sacma olan o muazzam onemi de anlasilir olmaktadir. Cunku Ustyapi altyapinin uzerinde yukseldigi ve altyapiyi duzenledigi icin, din boylesine onemlidir; cunku altyapinin islemesini saglamaktadir.
Boylece dinin butun toplumlarda gorulmesi, dinin o muazzam onemi, ornegin tarihi kalintilardaki herseyin dinsel olmasi vs. birden bire o anlasilmaz ve sacma gorunumunu kaybetmekte son derece anlasilir ve acik bir hale gelmektedir.
Butun dinlerin ozellikleri bile bu yaklasin icinde kolayca aciklanabilir hale gelir. Ornegin Cin"in hece yazisinin sagladigi birlik nedeniyle bir tek tanri fikrine ihtiyac birakmamasi; Hindistan"da Hinduizmin binlerce tanriya dayanmasi ve kast sistemi; Orta Dogu ve Akdeniz"de kivrak deniz ticareti ve tek tanri fikri; Budizmin niye Hindistan"da dogmus olmasina ragmen, Cin ve Hindistan disi yeterince uygarlasmamis bolgelerde yayildigi gibi yuzlerce ve binlerce soru kolaylikla aciklanabilir hale gelmektedir. Tarih anlasilmaz olmaktan cikmakta son derece anlasilir olmaktadir.
Ancak bu kesfin, yani dinin tumuyle ustyapi onun somut gorunumu oldugu onermesinin esas buyuk, alt ust edici, devrimci, bizi bile bulusumuzun sonuclari karsisinda hayrette biraktirici sonucu, modern topluma iliskin sonuclaridir.
Ustyapi analitik bir kavramdir, yani tum toplumlarda var olan gorunguleri ifade eder. Bu durumda elbet modern (kapitalist) toplumun da bir ust yapisi vardir. Peki, o halde, din ustyapi ise, onun somut gorunumu ise, kapitalist ve modern toplumun ustyapisinin somut gorunumu veya bicimi, yani dini nedir?
Biz buna, dine inanc demenin; inanc diye ozele atabilmek icin de; bir ozel ve politik ayrimi yapmanin kendisi modern toplumun dinidir cevabini verdik. Boylece dinin ne oldugunun kesfi bizzat modern toplumun dinin de analizinin ve desifresinin baslamasi anlamina gliyordu.
Burada din kavraminin farkli kullanim ve iceriklerini de ayristirdik. Bu gunku kapitalist ya da modern toplumda din denen seyin din olmadigi; bu dinin basit bir bileseni oldugu sonucuna ulastik.
Boylece ayni din kavramiyla karsilanan ve dinin ne oldugun anlamayi zorlastirip karisikliklara yol acan uc farkli olguyu birbirinden ayirdik.
1) Tum toplumlarda var olan, tum toplumun ustyapisi olan din. Hukuk, ahlak, sanat, bilim vs. hicbir seyin onun disinda olamadigi din. (Bu modern toplumda ve onun dininde de boyledir. Bu din kavraminin en zor kavranan anlami ve icerigidir.)
2) Modern toplumunun dininin din olarak tanimladigi, aslinda kendisinin basit bir bileseni olan inanc olarak din. (Maalesef din hep bu anlamda ele alinmakta ve butun yanlis anlamalar ve kafa karisikligi buradan cikmaktadir. Bu anlamiyla din, sadece modern toplumda vardir ve modern toplumun dininin bir bilesenidir.)
3) Bir sosyal hareketin veya toplumsal gucun bayragi olarak din. (Marksizm bu anlamiyla ve isleviyle dini epeyce ele almistir. Bu anlamda din, sadece sinifli toplumlarda vardir.)
*
Simdi bu kisa ozetten sonra,
Din bir toplumun ust yapisinin somut gorunumudur, bicimidir;
Modern toplumun dini de ozel politik ayrimi ile eski dinleri toplumsal hayati duzenlemekten uzaklastirmakta ve onlari kendi eksigini tamamlayan basit bir bilesenine dondurmektedir;onermelerinin nasil alt ust edici sonuclara yol actigini birkac ornekle gozlere batirmaya calisalim.
Bu onermenin, bir parcacik dusunme ile cikarsanabilecek ve cikarsanmasi gereken birkac sonucunu suraya alt alta yazdigimizda bile bu alt ust edici sonuclar gorulebilir.
Bunların bir kaçını alt alta sıralayalım.
Eger Din, tumuyle ustyapinin kendisi, somut bicimi ise, ustyapisiz bir toplam olamayacagindan, dinsiz bir toplum ve dinsizlik mumkun degildir. Halbuki bu gun Marksistlerin de cogunun kabul ettigi, aslinda modern toplumun din kavrami olan kavrama gore, insanlar kendilerini dinsiz olarak tanimliyorlardi. Bu yeni kavrayisa gore ise, kendisini dinsiz olarak tanimlayanlar, dinin ozele iliskin oldugunu, bir inanc oldugu soyleyen modern toplumun dinindendirler.
Dinsiz toplum olamayacagina gore dinsiz insan da olamaz.
Ben dinsizim, benim dinim yok diyenler aslinda dini inanc olarak tanimlayan dinden olduklarini ifade etmis olurlar.
O halde, benim inancim Islam'dir, ben Hiristiyanliga inaniyorum vs... diyenler de bu sozleriyle Musluman ya da Hristiyan olduklarini degil; dinleri inanc olarak tanimlayan dinden olduklarini ifade etmis olurlar.
Eger Din tumuyle ustyapi ise, hicbir sey, alt yapiya dahil olmayan hicbir toplumsal fenomen ustyapinin disinda var olamayacagindan, bilim de dinin disinda var olamaz. O halde, bu gunku, bilim ve dini zitlik icinde ele alan bilim kavrayisimiz da, bilim siniflamalarimiz da dinseldir. Yani butun bilim ve din kavramlari ve kavrayislari da dinseldir ve ancak dinlerin icinde anlasilabilirler. Ama bizzat bu onermenin kendisi de yine dinseldir ve otomatikman yeni bir dinin bir onermesidir.
Bu onermeyle biz kendisinin ve bildigi her seyin de dinsel oldugunu soyleyen bir dinin kavramlariyla dusunmeye baslamis ve seni bir dini ifade etmeye baslamis oluruz.
Benzer sekilde, hicbir sey dinin disinda olamayacagindan, "dinin tumuyle ustyapi oldugu" onermesi de bir yeni dinin onermesidir. Bu din, aydinlanmanin da bir din oldugunu gosteren ve bunu gostermenin de bir din oldugunu soyleyen bir dindir.
Din Ustyapi olduguna ve Marks"a gore de devrimler, ekonomik temeldeki yeni iliskilere uygun yeni bir ustyapinin eskinin yerini almasi olduguna gore, bir dinden diger dine gecisler devrimlerdir.
O halde, dinden dine gecisleri anlatan Peygamberler Tarihi aslinda Devrimler Tarihidir.
Peygamberler ve din kuruculari en buyuk devrimcilerdir.
Modern toplumun devrim kavrami da tipki din kavrami gibi ozel politik ayrimina dayanmaktadir, dolayisiyla devrimi sirf politik iktidar ve sinif iktidariyla sinirlamistir. O halde, bu yeni din kavramina ve dinden dene gecislerin din oldugu kavrayisina dayanan bir devrim kavramina ulasmak gerekmektedir.
O halde, Marksizm veya sosyalizm gercekten bir devrim yapmak ve devrimci olmak istiyorsa, bir din olmak zorundadir. Marksizm"in basarisizliginin sebebi, onun bir "din" (yani modern toplumun din kavrayisiyla bir inanc) olmasi degil; bir din (yani iktisadi temele uygun bir ustyapi tasavvuru) olamamasidir.
Yani Marksizm simdiye kadar bir bilim olamamakla bir din olmakla elestirilmisti, simdi Marksizm kendisini, bir din olamamakla (yani modern toplumun dininin bilim ve din kavramlarindan kendini kurtaramamis olmakla) elestirmelidir.
Marksizm kendisini bilim olarak tanimlanmasi, modern toplumun dininin bilim kavramina dayanmaktadir. Ama Marksizm bizzat kendisi bu tespiti yaptigi an, modern toplumun dininin din ve bilim kavramlarinin disina cikmis, dolayisiyla yeni bir dinin kavramlariyla konusmayla baslamis olur. O andan itibaren Marksizm yeni bir dindir ve kendine elestirisini daha once bir din; yani ekonomi temeline uygun yeni bir ustyapi tasavvuru olamadigi noktasindan yapar.
Dinler tumuyle ustyapi ise, butun dinlerin en akil almaz ve sacma gorulen butun ozelliklerinin aslinda hic oyle olmadiklarinin; onlarin aslinda var olan ekonomik temeldeki iliskilere uygun bir ustyapi olusturduklarinin gosterilmesi gerekir. Bu sosyolojinin e tarihin esas konusudur.
Ama bunu gostermenin bizzat kendisi de, yani dini bir inanc olarak degil ustyapi olarak ele almanin kedisi de yine bir dinin (yani bir ustyapinin) icinde var olabilir ve onun bir ifadesidir. Ve bizzat bu ifadenin kendisi de yine oyledir. O halde, sosyoloji (Tarihsel maddecilik veya Aydinlanmanin din tanimindan arinmis Marksizm) yeni dindir.
O halde, bilgi, dinsel oldugunu bilen; din disinda bir bilgi ve bilgi kavrami olamayacagini bilen bir bilgidir ve bu bilginin kendisi de yeni bir dinin onermesidir.
Ulusculuk Modern toplumun dininin, politik olani ulusal olanla tanimlayan gerici ve karsi devrimci bicimidir. Ulus modern toplumun dininin gerici bicimidir.
Butun dinler var olan dinlere karsi savas icinde ortaya cikar ve gelisirler. O halde, yeni din de uluslara ve ulusculuga karsi ortaya cikabilir ve tipki Aydinlanma"nin eski dinlere yaptigi gibi, bizzat uluslari ve ulusculugu politik alanin disina atarak ozele iliskin kilar. Bugun eski dine karsi mucadele, uluslara karsi mucadeledir.
Devrimleri yeni dinlerin kurucu ve savascilari ortaya cikarir ve zafere gotururler. Elbette butun yeni dinleri (yani devrimleri) ezilenler tasirlar ve zafere gotururler, ama ezilenler olarak degil. Koleler Hiristiyanlar olduklarinda, Mekke"nin plepleri Muslumanlar olduklarinda, Paris"in Baldiri ciplaklari Jakobenler oilduklarinda. O halde yeni dini de elbet isciler ve ezilenler yukseltecektir ama isciler olarak degil, insanlar olarak. Isciler isci olarak devrim yapamazlar.
Isciler Insan olduklarinda, tipki pleplerin Musluman olduklarinda bir devrim basarabilmeleri gibi, bir devrim basarabilirler ve Islam ve Aydinlanma"nin vasiyetini yerine getirebilirler.
Insan, biyolojik bir kavram olan, sosyal hayvan anlamindaki insan kavramiyla karistirilmalidir. Bu kucuk harfle insan degil, buyuk harfle Insan: sadece dinlerin degil, uluslarin da kisilerin ozel sorunu olmasini savunandir.
Nasil hem puta tapmak, yani Allaha sirk kosmak ve hem Musluman olmak mumkun degilse, insan hem bir ulustan (yani ornegin Turk) hem de Insan olamaz.
En kutsal savas herkesin "kendi" ulusuna "nefsine" karsi savastir. Isciler veya insanlar (burada kucuk harfle insan) ancak bu savas icinde Insan (Burada buyuk harfle) olabilirler.
Goruldugu gibi, Dinin tumuyle ustyapi oldugu onermesi, butun bildiklerimizi, programlarimizi, stratejilerimizi, orgut ve mucadele anlayislarimizi alt ust etmektedir.
Bu onermeyi tum kapsamisla ve sonuclariyla anlamadan ne dedigimizi anlaminin ve onlarla bir tartismaya girmenin olanagi bulunmamaktadir.
Isin ilginci, biz bile bu onermenin kapsamini ve sonuclarini yeni yeni kavrayabiliyoruz ve saskinliga dusmekten kendimizi alamiyoruz.
***
Burada benim bir önerim var.
Abraham Harold Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi tanımlamasına bakmanız gerkir diye düşünüyorum..
A. Dursun
Bazı arşivlerimden paylaşım.
Balkon konuşmalarının hikmeti.
Toplumsal Şizofreninin Türleri
Maslow’un İhtiyaçlar Piramidi
Sümüksü Denizanasından İnsana
ÖLÜMÜ BEKLEME ODALARISocial Media op basis van Maslow
Kuşkudan doğmayan iman piçtir...!
Psikolojik Stratejist Sevda Güner Şark Görevi kaldırılmalı.AKP tezkereyi halktan gizli görüşüyor! Görüşmede camiler haftası konuşması-Tezkereden evvel misilleme başladı.
PARALI ASKERLİK, PROFESYONEL ORDU... hangi amaca hizmet edecek?
EMASYA'dan FETASYA'ya geçiş.
İhanete uğramanın acısını yalnız hainler bilir.
Özel Paşa nihayet konuştu. PKK’nın adını gündemden sileceğiz.
Yeni bir Sinan Çetin senaryosu mu? PKK'yı Satın Alırsın biter.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder