24 Mart 2016 Perşembe

Anayasa Mahkemesi kararı ve Diyanet fetvasıyla tecavüzler arttı.

Diyanet'in, "" fetvasına bir tepki de Abdülaziz Bayındır hocadan gelmiş ancak kafası biraz karışık gibi ya da bana öyle geliyor.


Aşağıda konuşmasıyla ilgili videoya bakalım.


Videonun başındaki konuşmasından, Diyanet'in fetvasını onaylıyor diye anlıyorsunuz, şöyle ki;


Konuşmasında, "insandır hiç beklenmedik durumda olabilir" diyor.
 

Yani, "hayvandı, hiç beklenmedik durumda olabilir, insan olmanın özelliği, bu farkı yapabilmekten geçer" diyemiyor.


Lafa geldiğin zaman, ulemaya sorsan sana hadislerden örneklemeler vererek, "meleklere akıl, hayvanlara nefis, insanlara hem akıl hem nefis verildi. İnsanlardan aklı nefsine galip gelen tüm yaratılanlardan üstündür" diye (Mesnevi, 4/1497–1526; Fîhi Mâfih, 122 vd...) söylerler.


Nitekim 7/179'da, ulaike kel en’ami (işte onlar, hayvanlar gibidir) dediği, 25/44'de, ya’kılun (aklediyorlar/mı) tahsebu (sanıyorsun), kel en’ami bel hum edallu (onlar hayvanlar gibi, dahada sapıktırlar) dediği, işte aklını kullanmayanlardır.


Yani hayvan davranışlarını, mezhep (görüş, fikir, düşünce) ile bağdaştırıp sapkınlığı normalleştiren akıl hastaları karşımıza dindar, ulema gibi vasıflarla çıkmaktadır.


Daha sonra, "yani, sanki eşinin anası gibi olmuş olur" diyor.


Sapık anlayışa bakar mısınız?


Eşinin kızı önemli değil ama eşinin anası haram.


Bunu laiklik ilkesini benimsemiş biri söyleseydi, ağzına gelen lafı koymaz söylerlerdi.


Ama bir ulema görüntüsü altına gizlenirseniz hele de din adına konuşuyorsanız kimsenin sesi çıkmaz, çünkü mü'minler kendileri okumuyor, okuduğunu söyleyen masalcılara itibar ediyor.


Velev ki kendisi okumuş olsun, nelerle karşılaşırlardı?


Süt kardeşi haram kılan bir din, tutacak sana kızına şehvet duymana izni verecek ama yazık ki veriyor.

Yahu sen hangi ilmi yaptın bre adam?


Son söyleyeceğini baştan söylesen de milleti deli etmesen olmaz mı?


Nihayetinde konuşmasının sonlarına doğru kouşarak, bunların Ku'an'da yeri olduğunu ama Diyanet'in özellikle Hanefi mezhebine göre fetva verdiği için yanlışa düştüğünü söylüyor.


Nitekim doğru da söylüyor ancak Milletin uçkuruna, mezheplere göre yön vermelerinin nedeni aslında Kur'an'ın kendisidir.


Aşağıda vereceğim ayetlerde göreceğiniz üzere, süt kardeşi haram kılıp evlatlığı caiz sayan, daha ötesi teşvik eden bir din karşısında ne mezhep imamlarının ne de mü'minlerin yapacak bir şeyleri yoktur.


Nihayetinde İslam literatüründe buna Hurmet-i musâhere deniyor ki, videoda Abdülaziz hoca da söylüyor.
Onun söylediği kaynağın orijinallerini şu adreslerden 8 cilt halinde indirebilirsiniz.


El-Hidaye-İmam Merğınanî orijinal.



Ayrıca, Evlenme Engelleri el-muharremât, Hurmet-i musâhere dosyasını tavsiye ediyorum.

  
Hanbelilere göre, duhul (birleşme) hurmet-i müsahereyi gerektirir ancak Şafiîlerde zina, dokunma, bakma hurmet-i müsahereyi gerektirmez.


Örneğin imam Maliki, şehvetle elini, yüzünü öpmesi halinde haram olduğunu söylüyor.


Kynak için, el-Mezâhibü'l-Erbaa, IV/63-68; Hukuk-u îslâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, II/92-96; İbni Âbidin. Reddü'l-Muhtar, II/278-248 bakılabilir.


Tüm bunların kaynağı evlenmeyle (sıhriyet, musâhere-musâheret) oluşan başlar nedeniyle ortaya çıkmıştır.


Bunlar sıhri (evlilik) hısımlık şekliyle bizdeki kanunlarda da ele alınmıştır.



22.11.2001 tarih, 4721 numaralı TÜRK MEDENÎ KANUNU'nun 17 ve 18. maddelerinde bunlar belirtilmiştir.





IV. Hısımlık



1. Kan hısımlığı


MADDE 17.- Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur.



Biri  diğerinden gelen kişiler arasında üstsoy-altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de, ortak bir kökten gelen kişiler arasında yansoy hısımlığı vardır.



2. Kayın hısımlığı



MADDE 18.- Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur.



Evlilik (kayın) hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.



Bunları KAN HISIMLARI ve SIHRİ (EVLİLİK) HISIMLAR olarak ayrıma tabi tutarsak şöyle tablo karşımıza çıkar.


Birinci Derecede Kan Hısımları; Çocuklar, Anne ve baba.

İkinci Derecede Kan Hısımları; Kardeşler, Torunlar, Büyük anne, Büyük baba.

Üçüncü Derecede Kan Hısımları; Kardeş çocukları (yeğenler), Dayı, Amca, Hala, Teyze.



Birinci Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin anne ve babaları.

İkinci Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin kardeşleri (kayın, baldız, görümce), büyük anneleri, büyük babaları.

Üçüncü Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin kardeş çocukları (kayın, baldız ve görümce çocukları), dayıları, amcaları, halaları, teyzeleri.
 
Görüleceği üzere, medeni kanun tüm bunları detaylı olarak ele elmıştır.


Bu nedenle medeni dünyada yaşayan insanlara, binlerce yıl evvel, kendi söylediklerini kendi yalanlayan metinler çare olamadığı açıktır.


Bu vesileyle Diyanet'in kapatılması gerektiğini, herkesin nedi zan ve sanılarına (dinlerine) dilediğince tapınmalarının yolunun açılması zamanı artık gelmiştir.
Devletin ya da devleti ele geçirenlerin bizlere neyi zannedip sanacağımız hakkında öğreti vermesi zamanı bitmiştir.


Hele ki benim vergilerimle, devleti ele geçirenlerin zan ve sanılarını bana din diye satmaları tiksindirici ve çağ dışı olduğu ortadadır.


Benim ahlak anlayışımla, başka coğrafyalarda yaşayanların ahlak anlayışlarını değiştirme çabası beyhude ve yanlıştır.


Nasıl ki Batı medeniyeti diye, baldırı çıplakları bize dayatamazsınız diyenler varsa ki onların anlayışı budur, aynı şekilde başka coğrafyaların sapkın anlayışlarını bana medeniyet ya da din diye kimsenin dayatma hakkı yoktur.


Zaten kısa bir zaman dilimi içerisinde din kavramı tamamen yok olacak, bitecektir.


Son 60 yılda din kavramlarını insanlara, toplumlara yeniden dayatmalarının altında yatan gerçek de, petrol ve enerji kaynaklarına ulaşabilmek için, ilgili bölgelerdeki halkların beyinlerini felç etme mekanizması olarak ortaya çıkmıştır.


Artık mızrak çuvalı delmiş, içindeki tehlike kendisini göstermiştir.

Özellikle de, Afganistan, İran, Irak gibi ülkelerin yakın geçmişinde medeniyete ne kadar yaklaştıklarına bakarak, bu gün din bataklığı ile geldikleri görülemiyorsa, aynı batağın içinde yok olacağımız görülemiyorsa elbet ki böyle toplumların yok olması kaçınılmazdır.



Tarih yeniden yaşanmaz, geçmişe dönülemez.


Ancak ondan ders alınır ve dersini alan toplumlar daha ileri gidebilir ve müreffeh yaşamı seçebilirler.

Din nerede egemen olmuşsa ahlaksızlık, pislik, yokluk, en üst seviyede yaşam bulmuştur.
 
Fazla değil, 50 yıl öncesi Türkiye ile bu günün Türkiye'sini karşılaştırmayı becerenler, bu gerçeği kendileri göreceklerdir.

Son olarak şunu söylemeliyim ki, din gerçek anlamda yaratıcıya küfürdür, hakarettir, her işinde Allah adı kullanmak, yapacağı ahlaksızlara Allah'ı vekil kılarak aşağılamaktır.


İnsanlığın kurtuluşunun tek gerçeği vardır.
 
Aklım dinim, vücudum mabedimdir sloganını benimsemek.


Başka dünya da, aşka kurtuluş şansımız da yoktur.
 
Din en büyük uyuşturucu, en büyük işgal silahıdır.
 
Doğru yolu bulmak isteyen her insan, bu silaha DUR demelidir.

İmam nikahıyla evlendirdiği öz kızına, diyanet fetvasıyla tecavüz etti.
 
Tüm dünyada çocuğa, kendi öz kızına sapkınlık taşıyan hareketlerde bulunanlar sıklıkla karşımıza çıkıyor.

Bunların % 98'i dindar yaşamlarda görüldüğü artık açıktır.

Hangi din olursa olsun, insanlığın, insan olmanın, akıl kullanmanın karşısındadır.

Bir dinin, diğerinden üstün ya da aşağı hiç bir yanı yoktur.
Bizi ilgilendiren, Türkiye'nin Cumhuriyet'in ilanından sonra yaşadığı, din kaynaklı veya din kaynağına dayanmayan sapkınlıklardır.

Özelikle Türkiye 1922'den beri şeriatçı yaklaşımlara teslim edilmek için uğraşılırken, bir adam çıkıyor, böyle bir şey olamaz diye itiraz ediyor ve toplum bunu benimseyerek, kul, ümmet, taba olmaktan çıkartılıp, birey , halk olduğunu öğreniyor.

Son 60 yıldır özellikle Vahhabi inanç sistemi, İslam'ın yerini aldığından bu güne TBMM dahil olmak üzere ülkede tacizler, tecavüzler en üst seviyede yaşanıyor ancak sürekli örtbas ediliyor.

50 yıllık gazete arşivlerine baktığınızda, leyleğe bile tecavüz edildiğini görüyorsunuz.

Tüm bunlara rağmen, siyasetçiler Türkiye'nin % 99,9'u Müslüman'dır demekten kendilerini alamadılar.

Bunlara göre, % 99,9'un dışında kalanlar sapık, ahlaksız, a-teist (anti teist), dinsiz (deist) gibi vasıflarla tanımlandılar.

Başka ifadeyle, 80 milyonluk bu günün Türkiye'si için söylersek yaklaşık 79 milyon 920 bin kişi sapkın değil, çünkü Müslüman.

Geriye ne kalıyor?

Neredeyse bir avuç insan sapık sayılıyor.

100 kişi, biz diyelim bin kişi olsun.

Sadece bu günün Türkiye'sine baksanız bile on binlerce sapkınlık, tecavüz olayı görüyorsunuz.

Bu ne anlama geliyor?

Ülkeyi yönetenlerin % 99,9'u Müslüman söylemi doğruysa, on binlerce sapkınlık vakasının içinde, Müslüman olmayanların tamamını sayısal olarak soksanız bile, yüz kişide kalıyor.

Peki geri kalanlar ne oluyor?

Elbet ki Müslümanlar içine girmiş oluyor.

79 milyon 920 bin Müslüman olduğuna göre (80 milyon'un % 99,9'u) on binlerce sapkın olayın demek ki tamamı Müslümanlar tarafından gerçekleştirilmiş.

Bunları eski arşivlerimde derlemiştim, tekrar uzatmak istemiyorum.

Bunun yerine çok çarpıcı bir örnek vereceğim.

Bir baba var ve kızını halk arasında iamam nikahı diye tanınan, dini nikahla evlendiriyor.

İmam nikahı diye bir kavram aslında yoktur ancak halk arasındaki yaygın söylenişi bu olduğu için, dini nikah yerine bu kavramı kullanıyorum.

Baba, imam nikahıyla kızını evlendirdiğine göre, a-tesit diyemezsiniz.

Nitekim bir a-tesit babanın, imam nikahıyla ne işi olur?

Demek ki baba Müslüman.

Olay 2012 yılında Diyarbakır'da oluyor.

16 yaşında ve imam nikahıyla evli olan Z.K, hastanedeki annesini ziyarete gittiği sırada öz babasının tecavüzüne uğradığını söylemesiyle ortaya çıkmıştı.

Karar bu gün, 23.3.2016 tarihinde kesinleşmiş.

Evli kızına tecavüz eden babaya 5 kez ceza artırımıyla 20 yıl hapis verilmiş.

Savcıya göre sanık baba, 2010-2012 yılları arasında kızına birden çok kez tecavüz etmiş. 23.3.2016-Milliyet

Gerekçeli kararı açıklayan mahkeme, "hiç bir kız çocuğunun namus ve iffetinden dolayı babasına iftira etmeyeceğini ve olmamış bir olayı adli mercilere taşımayacağını" gerekçe göstererek karar vermiş.

Madem böyle bir gerekçeli karar verilmiştir, öyleyse aynı karar, "Öz kızına şehvet duyulabilineceği, bu durumda karısını boşamakla normal olunacağı" fetvasını veren Diyanet ve başındakiler öncelikli olmak üzere, diğer sorumluların da bu cezaya çarptırılmaları gerekmektedir.

Lakin Anayasa Mahkemesi'nin daha evvel vermiş olduğu kararlar, Diyanet'in öz kızına tecavüzün kapısını aralamıştır.

Nitekim AYM, Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi'nin başvurusu üzerine, resmi nikahın önemsiz olduğu, imam nikahının (dini) yeterli olacağını abuk-sabuk gerekçelerle karara bağlamıştı.

Görüldüğü üzere, ülkede yaşanan tecavüzlerin temeli, dinci yapılanmanın ortaya koyduğu yasal düzenleme ve eski yasaları iptal etmelerinden kaynaklıdır.

Öyleyse AYM'de bu kararı verenler de yargılanmalıdır.
Aksi halde Türk toplumunda, Türk ananelerine aykırı olan, salt Arap toplumlarında sıklıkla uygulama bulan bu tür olguları, Türk toplumuna yamama ve teşvik gittikçe artacaktır.

Nitekim, Ensar Vakfına bağlı kurumlardaki tecavüzlere, "bir kereden bir şey çıkmaz" mealinde açıklama yapanların, üstelik ilk türbanlı kadın bakan olmaları toplumdaki çöküşün sebeplerini de ortaya koyduğu açıktır.

Bu tür olgular, Türk aile yapısıyla bağdaşmadığı gibi, Türk toplumuna ısrarla sokuşturulan İslam'ın da Türk aile yapısına aykırı olduğu ortadadır.

Nitekim, bazı İlahiyatçı profesörlerin de söylediği gibi Kur'an, evlatlık ile evlenmeyi normal görmektedir.

İlla bir ulemanın bunları söylemesine gerek de yoktur.

Kur'an mademki değişmemiş, tek harfi bile olduğu gibi korunmuştur, öyleyse Kur'an'a bakarak bu söylemin doğru olup olmadığını görebiliriz.

Öyleyse bakalım, bakalım ki, kim yalancı, kim doğrucu görelim.

Bunları sayfa sonunda sunacağım.

Bir soruyu deşelemek istiyorum.


Neden namus cinayetleri işlenir, baba önce ben deneyeceğim mi demek istemektedir?

Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi ve AYM, resmi nikahı iptal etti.
 

Adana’da eşinin 13 yaşındaki erkek yeğenine cinsel istismarda bulunduğu ve çocuğu hürriyetinden yoksul kıldığı iddiasıyla yargılanan sanık, 56 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi.

 


Diyanet'ten Fetva: "Evlatlıkla evlenmek caizdir!"



Diyanet'ten Skandal Baba-Kız Fetvası





Halk Arenası 8 Ocak 2016 'Diyanet'in Fetvasına Konuklardan Sert Yorum'


Kur'an:



AL-İ İMRAN : 10. Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdır.
 
AL-İ İMRAN : 116. İnkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır.


TEVBE : 69. Sizden öncekiler gibi. Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahrette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir. 
 
YUSUF : 21. Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz." İşte böylece kendisine olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
 
İSRA  : 64. Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaat etmez. 
 
KEHF  : 4. Ve "Allah evlât edindi" diyenleri de uyarmak için. 
 
KEHF  : 5. Ne onların /Allah evlât edindi diyenlerin, ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar. 
 
KEHF  : 39. Bağına girdiğinde: Maşallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlâtça beni kendinden güçsüz görüyorsan.
 
MERYEM SURESI : 35. Allah'ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur. 
 
MERYEM SURESI : 77. Ayetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek" diyen adamı gördün mü?  
 
ENBİYA : 26. Rahman evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis, lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır. 
 
MÜ'MİNUN  : 91. Allah evlât edinmemiştir; O'nun la beraber hiçbir tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah, onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.
 
ŞUARA  : 88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât
 
KASAS  : 9. Firavun'un karısı: Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar sezemiyorlardı. 
 
AHZAB  : 4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhar" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. 
 
AHZAB  : 37. Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. 
 
SEBE'  : 35. Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.


SEBE'  : 37. Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar odalarında güven içindedirler. 
 
SAFFAT  : 100. O : "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver", dedi. 
 
ZÜMER  : 4. Eğer Allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhar olan Allah'tır. 
 
HADİD : 20. Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahrette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir. 
 
NİSA : 23. Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
 
BAKARA : 233. Emzirmeyi tamamlatmak isteyen için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye/emzirtmek istediğiniz takdirde, sütanneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür.
 
KASAS  : 12. Biz daha önceden onun sütanalarını kabulüne müsaade etmedik. Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi. 
 
LOKMAN SURESI : 14. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. Önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.


İncil:
 
Elçilerin İşleri - BÖLÜM 7 : Elç.7: 20-21 "O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi.
 
Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılar'a Mektup : de- evlatlığa alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek.
 
Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılar'a Mektup : lanetlenip Mesih'ten uzaklaştırılmayı dilerdim. Evlatlığa kabul edilenler,
 
İbraniler'e Mektup - BÖLÜM 12 : İbr.12: 8 Herkesin gördüğü terbiyeden yoksunsanız, oğullar değil, yasadışı evlatlarsınız.
 
Tevrat:
 
Tevrat - ESTER  : Est.2: 7 Mordekay'ın Hadassa adında bir amca kızı vardı. Annesiyle babasını yitiren Hadassa'yı Mordekay evlat edinip büyütmüştü.Hadassa'nın öbür adı Ester'di; endamı ve yüzü güzeldi.
 
Tevrat - ESTER  : Est.2: 15 Kralın yanına girme sırası Mordekay'ın evlat edindiği Ester'e -Mordekay'ın amcası Avihayil'in kızına- gelince, Ester,kralın kızlardan sorumlu haremağası Hegay'ın kendisine önerdiklerinden başka bir şey istemedi. Kendisini gören herkesin beğenisini kazandı.
 
Tevrat - ÖZDEYİŞLER  : Özd.10: 5 Aklı başında evlat ürünü yazın toplar, Hasatta uyuyansa ailesinin yüzkarasıdır.
 
Tevrat - YEŞAYA  : Yşa.47: 8 "Ey şimdi güvenlikte yaşayan zevk düşkünü, İçinden, 'Kraliçe benim, başkası yok; Hiç dul kalmayacak, Evlat acısı görmeyeceğim diyorsun. Dinle şimdi:
 
Tevrat - YEŞAYA  : Yşa.47: 9 Bir gün içinde ikisi birden başına gelecek: Çok sayıda büyüye, etkili muskalarına karşın Hem dul kalacak, Hem evlat acısını alabildiğine yaşayacaksın.


Raviler:
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 700 : -"Öyleyse bırak beni, öleyim de yeniden dirileyim. Bana bol mal ve evlât verilecek. O zaman sana olan borcumu eda ederim" dedi.


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 700 : Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyd'i küçükken evlât edinmişti. Büyüyüp delikanlı oluncaya kadar yanında kaldı. Herkes onu Zeyd İbnu Muhammed diye çağırıyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hakk şu meâldeki âyeti inzal buyurdu: "Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarının (kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esâsen) dinde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da" (Ahzab, 5).


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : 826 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadınlarla biatı (elle musafaha etmeden) sözle yapıyor ve şu âyette belirtilen şartları koşuyordu: "Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, hırsızlık yapmamaları, zinâ etmemeleri, evlâtlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmeleri, (emredilecek) herhangi bir iyilik hususunda sana âsi olmamaları.." (Mümtahine,12). Hz.Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in eli, mâlik olmadığın hiçbir kadının eline asla değmedi. Kadınlar, bu şartları kendi sözleri ile ikrar edince, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Artık gidin, sizinle biat ettik" derdi (ve musafahada bulunmadan onlarla biatını tamamlardı). Hayır, Allah'a yemin olsun, asla onun eli hiçbir kadının eline değmedi. Fakat kadınlarla sözle biat akdi yaptı."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : "Ey iman edenler, sizi ne mallarınız, ne evlâtlarınız Allah'ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar geciktirseydin de sadaka verip dursaydım, iyi adamlardan olsaydım" diyeceğinden evvel size rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayın. Halbuki Allah hiçbir kimseyi eceli gelince, asla geri bırakmaz. Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır" (Münâfıkün 9-11 )


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : 834 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ), "Ey iman edenler, eşlerinizin evlatlarınızın içinde hakikaten size düşman olanlar da vardır. O halde onlardan sakının.." (Teğâbün 14) meâlindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu hitaba maruz kalan kimseler bir kısım Mekkeli erkeklerdir. Bunlar, hicret ederek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelmek isterler, fakat kadın ve çocukları kendilerini terketmelerini istemeyerek hicretlerine mümânaat etmişlerdir. Bu kimseler bilâhare hicret edip gelince, halkın, din hususunda çok şey öğrenmiş olduğunu görürler. Bunun üzerine (kendilerinin önceden hicret etmelerine mâni olan) zevce ve evlâtlarını cezalandırmak istediler. Bu hâl karşısında Cenab-ı Hakk mezkur âyeti inzâl buyurdu."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 1000 : 1064 - Safvân İbnu Süleym, birçok sahabi evlatlarının, babalarından yapmış oldukları rivayetlere dayanarak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle buyurmuş olduğunu naklediyor:


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 1600 : 1696 - Ebû Musa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Yanımda amcamın evlatlarından iki kişi daha olduğu halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girdim. Yanımdakilerden biri:


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 1800 : "Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fâtiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha ile Hâ-mim, ed-Duhân süresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 1900 : 1948 - Ali İbnu Ebi Tâlib (radıyalllâhu anh) buyurdular ki: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler âhiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 2900 : "Bu müslümanların bir namazları var (topluca kılarlar), bu onlara evlatlarından da, bâkirelerinden de kıymetlidir, işte bu, ikindi namazlarıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan bir kerede çullanın!'' dediler. Cebrail aleyhisselam, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek ashabını iki kısma ayırmasını, onlardan bir grurupla namaz kılarken diğer grubun geri tarafta ayakta beklemesini, tedbirli olmalarını ve silahlarını beraberlerinde almalarını, birinci gruba bir rek'at kıldırmasını, bu kısmın birinci rekatten sonra geri çekilmesini, arkadaki grubun öne ilerlemesini, bu yeni gruba da bir rek 'at kıldırmasını, böylece her bir grubun Resulullah'la birlikte birer rek 'atlerinin olmasını, Resulullah'ın da böylece iki rek'at kılmış olmasını emretti."



Kütüb-ü Sitte - Hadisler 3200 : "Allah gecenizi hakkınızda mübarek kılmış olsun" buyurdular. Sonra onlara (Allah Teâla Hazretleri) dokuz evlat verdi, hepsi de Kur'an'ı okudular."



Kütüb-ü Sitte - Hadisler 4300 : "Ehlimin bana en sevgili olanı, kendisine (hidayet ederek) Allah'ın nimetlendirdiği, (azad edip evlat edinmemle de) kendimin ikram etmiş olduğu kimsedir!" buyurdu ve Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anhümâ'yı zikretti. 



Kütüb-ü Sitte - Hadisler 4500 : "Onu azad et, çünkü o, Hz. İsmâil evlatlarından!" buyurdular."



Kütüb-ü Sitte - Hadisler 4900 : "Allahım beni bunun gibi yap!" dedi. İşte burada anne-evlat karşılıklı konuşmaya başladılar:
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5000 : "Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5100 : "İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5400 : "Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i câriye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek sâlih evlat (bırakan)."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5400 : "Allah Teâla hazretleri, İsmâil'in evlatları arasından Kinâne'yi seçti, Kinâne'den Kureyş'i seçti, Kureyş'ten Beni Haşîm'i seçti. Beni Hâşim'den de beni seçti."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5600 : Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan temizlenince: "Falancaya git, ondan hamilelik talep et" der ve hanımını ona gönderirdi. -Kadının o yabancı erkekten hâmile kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyât muamelelerine başlardı. Bu nikâh çeşidine asaletli bir evlat elde etmek için başvurulurdu. İşte bu nikaha nikahu'l-istibza denirdi.


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 5600 : 5628 - Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Huzeyfe İbnu Utbe İbni Rebi'a İbni Abdi Şems radıyallahu anh -ki bu zat Bedir gazvesine katılmıştı- Sâlim'i evlat edinmiş ve kardeşinin kızı Hind Bintu'I-Velid İbni Utbe İbni Rebi'a ile evlendirmişti. Sâlim ise, ensardan bir kadının azadlısı idi: Nitekim, Resülullah aleyhissalâtu vesselam da Zeyd radıyallahu anh'ı evlat edinmişti. Cahiliye devrinde kim bir adamı evlat edinirse, halk bu adamı evlat edinen kimseye nisbet ederek çağırırdı. O, ayrıca yeni babasına varis de olurdu. Bu tatbikat Rab Teâla'nın şu kavl-i şerifleri nazil oluncaya kadar devam etti. (Meâlen): "Onları kendi babalarına nisbet edin. Allah katında doğru olanı budur. Eğer babalarının kim oI duğunu biliyorsanız, zaten onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. (Ahzab 5)


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 7000 : 7093 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim, sabah namazının peşinden La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir)" derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 7100 : 7184 - Ziyâd İbnu Lebîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm bir şey anlatarak: "İşte bu şey, ilmin gitme anlarında olur" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizler Kur'ân'ı okur olduğumuz, evladlarımıza da okuttuğumuz, evlatlarımız da kendi evlatlarına okutur olacakları halde ilim nasıl gider (kaybolur)?" dedim. Aleyhissalatu vesselâm:


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 7200 : 7220 - Amr İbnu Gaylân es-Sakafi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ey Allahım! Kim bana inanır, beni tasdik eder, ve her ne getirmiş isem onun senin yüce katından olduğunu ve hak olduğunu bilirse, ona az mal, az evlat ver, ona, sana kavuşmayı sevdir ve ölümünü çabuklaştır. Kim de bana inanmaz ve beni tasdik etmezse malını ve evladını çok kıl, ömrünü de uzat."


Sahih-i Buhari - Bölüm 8 : HİBE BAHSİ Çocuklar arasında adâlet BABANIN EVLÂT LARINDAN TERCÎHAN BİRİSİNE HİBESİ ADÂLETE MÜNÂFÎ OLDUĞUNA DÂİR NU'MÂN İBN-İ BEŞÎR HADÎSİ Nu'mân b. Beşîr Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Babam (Beşîr annemin zoriyle) bana bir (köle) hibe etmişti. (Anam) Revâha kızı Amre (babamla): - Bu hibeye sen, Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'i işhâd etmedikçe inanmam, dedi. Bunun üzerine Beşîr, Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'e geldi de: - Yâ Resûla'llah: ben Amre bint-i Revâha'dan olan oğluma bir (köle) hediye verdim. Fakat yâ Resûlullah Amre bana seni şâhid tutmamı emreyledi, dedi. Resûlullah: - Nu'mân'a hediyyen gibi öbür çocuklarına da hibe ettin mi? diye sordu. Beşîr: - Hayır etmedim, diye cevab verdi. Bunun üzerine Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem Beşîr'e: - Allah'dan korkunuz da çocuklarınız arasında adâlet ediniz! buyurdu. Nu'mân diyor ki, artık babam Peygamber'in yanından dönüp geldi. Nu'mân'a verdiği hediyesini reddeyledi. 1133



Sahih-i Buhari - Bölüm 10 : BENÎ KURAYZA SEFERİ Hudeybiye Gazâsı ve Sulhü HUDEYBİYE SEFERİNİN SAFAHÂTI HAKKINDA MİSVER HADÎSİ Misver İbn-i Mahreme Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem Hudeybiye yılında Ashâb'dan yüzer bölüklü on bu kadar kıt'a (nın başın) da sefere çıkmıştı. (Medîne'nin mîkatı yâni ihramlanma yeri olan) Zülhuleyfe'ye geldiğinde kurbanlık develerinin boyunlarına kurban nişânesi olan boğmuklarını taktı; hörgüçlerini bıçakla çizip kanatarak nişanladı. Ve buradan i'tibâren ömre (niyeti) ile ihramlandı. Resûlullah Huzâa (kabîlesin) den (Yüsr İbn-i Süfyân adlı) bir gözcüsünü de (intikşâf için) ileri gönderdi. Kendisi de (maiyyetiyle berâber) yollandı. Tâ Gadîrü'l-Eştât mevkiine kadar ilerledi. Burada Resûlullah'ın gözcüsü Yüsr geldi. - Yâ Resûla'llah! Kureyş, senin aleyhinde birçok halk toplanmış ve Ehâbîş (denilen kabîleler)i de aleyhinde ittifâkına almıştır. Müşrikler seninle muhakkak harb edecekler, ve Kâ'be'yi ziyâretten seni men' edip Mekke'ye girmeğe mâni' olacaklar! dedi. Bu haber üzerine Resûlullah (Ashâbını toplayıp istişâre sûretiyle onlara): - Ey nâs, bana fikrinizi söyleyiniz! Bizi Kâ'be'yi ziyâretten men' etmek istiyen şu müşriklerin âilelerine ve evlâtları üzerine akın etmeyi muvâfık buluyor musunuz? Bakınız, bu sırada müşrikler bize karşı gelirlerse (onlara harb ederiz ve galib geliriz). Çünkü Allah Azze ve Cell câsûsumuzu müşrikler (in gözün) den esirgendi. Eğer müşrikler üzerimize gelmezse, bu düşmanlarımızı (evlâd ve ıyalleri, malları) nehb ü garât edilmiş bir halde bırakırız! buyurdu. Resûlullah'ın bu mütâleası üzerine Ebû Bekir: - Yâ Resûla'llah, sen şu Beyt-i Harâm'ı ziyâret kasdederek yola çıktın; ne bir şeyi öldürmek, ne de bir kişi ile harb etmek istemezsin! Şu halde Kâ'be'ye doğru yürü! Her kim bizi Kâ'be'yi ziyâretten men' ederse onunla vuruşuruz! dedi. (Bunun üzerine) Resûlullah: - Allah adına güvenerek haydi yürüyünüz! buyurdu. 1602


24.3.2016

A. Dursun


Kutsal addedilen metinlerdeki cezalar, yöntemleri dosyasını ekte bulacaksınız...

 



Ayrıca diğer konu başlıkları...


- Kur'an-ı Kerim nefret suçu mu işliyor?

- Kur'an Zinanın belgesini istiyor...

- Neo-liberalizm ve şiddet

- İblisin Kıblesi, Cengiz Özakıncı...

- Erkeklerin Zulmü, Kadınların Teslimiyeti: Şiddet ve Türban

- İslam ve Şiddet

- KURANDA RECM HANGİ AYETTE

- Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Kur'an'a hakaret etti.

- Kandil Dağı'ndan yaşanmış tecavüz hikayeleri

- MARDİNLİ ROJİN HAMİLE BIRAKILDI, İDAM EDİLDİ

- ROJİN'İ SEKS KÖLESİ YAPMAK

- Nasihat ediniz Ve (sonra da) yataklarında yalnız bırakınız... onlara vurunuz

- KADIN OLMAK SUÇTUR BU TOPLUMDA

- TÜRBAN YAHUDİ GELENEĞİ Mİ HRİSTİYAN GELENEĞİ Mİ?

- Göğüsleri tomurcuklanmış kadınlar yalanı

- Kuran’a göre Kur’an Evrensel Değildir

- YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILIN KISA TARİHİ: DÜNYA DÜZDÜR

- Ayetler gerçeği bilmeyen cahil insanlara yanlış görünmez.

- Fethullah Gülen, "Kur'an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı."


- Doğru cinsel birleşme için doğru sevişmek namazdan bile önemli.

- Brüksel’deki Türk heyetinden kadın gazetecinin odasına zorla giren kim?


 

BELGESEL HIRİSTİYAN DÜNYASINI ŞOK ETTİ. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder