Aşağıda
konuşmasıyla ilgili videoya bakalım.
Videonun
başındaki konuşmasından, Diyanet'in fetvasını onaylıyor diye anlıyorsunuz,
şöyle ki;
Konuşmasında,
"insandır hiç beklenmedik durumda olabilir" diyor.
Yani, "hayvandı, hiç beklenmedik durumda olabilir, insan olmanın özelliği, bu farkı yapabilmekten geçer" diyemiyor.
Lafa
geldiğin zaman, ulemaya sorsan sana hadislerden örneklemeler vererek, "meleklere
akıl, hayvanlara nefis, insanlara hem akıl hem nefis verildi. İnsanlardan aklı
nefsine galip gelen tüm yaratılanlardan üstündür" diye (Mesnevi, 4/1497–1526;
Fîhi Mâfih, 122 vd...) söylerler.
Nitekim 7/179'da,
ulaike kel en’ami (işte onlar, hayvanlar gibidir) dediği, 25/44'de, ya’kılun (aklediyorlar/mı)
tahsebu (sanıyorsun), kel en’ami bel hum edallu (onlar hayvanlar gibi, dahada
sapıktırlar) dediği, işte aklını kullanmayanlardır.
Yani hayvan
davranışlarını, mezhep (görüş, fikir, düşünce) ile bağdaştırıp sapkınlığı
normalleştiren akıl hastaları karşımıza dindar, ulema gibi vasıflarla
çıkmaktadır.
Daha sonra,
"yani,
sanki eşinin anası gibi olmuş olur" diyor.
Sapık
anlayışa bakar mısınız?
Eşinin kızı
önemli değil ama eşinin anası haram.
Bunu laiklik
ilkesini benimsemiş biri söyleseydi, ağzına gelen lafı koymaz söylerlerdi.
Ama bir
ulema görüntüsü altına gizlenirseniz hele de din adına konuşuyorsanız kimsenin
sesi çıkmaz, çünkü mü'minler kendileri okumuyor, okuduğunu söyleyen masalcılara
itibar ediyor.
Velev ki
kendisi okumuş olsun, nelerle karşılaşırlardı?
Süt kardeşi
haram kılan bir din, tutacak sana kızına şehvet duymana izni verecek ama yazık
ki veriyor.
Yahu sen
hangi ilmi yaptın bre adam?
Son
söyleyeceğini baştan söylesen de milleti deli etmesen olmaz mı?
Nihayetinde
konuşmasının sonlarına doğru kouşarak, bunların Ku'an'da yeri olduğunu ama Diyanet'in
özellikle Hanefi mezhebine göre fetva verdiği için yanlışa düştüğünü söylüyor.
Nitekim doğru da
söylüyor ancak Milletin uçkuruna, mezheplere göre yön vermelerinin nedeni
aslında Kur'an'ın kendisidir.
Aşağıda
vereceğim ayetlerde göreceğiniz üzere, süt kardeşi haram kılıp evlatlığı caiz
sayan, daha ötesi teşvik eden bir din karşısında ne mezhep imamlarının ne de
mü'minlerin yapacak bir şeyleri yoktur.
Nihayetinde
İslam literatüründe buna Hurmet-i musâhere deniyor ki, videoda Abdülaziz hoca
da söylüyor.
Onun
söylediği kaynağın orijinallerini şu adreslerden 8 cilt halinde
indirebilirsiniz.
El-Hidaye-İmam
Merğınanî orijinal.
El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 1; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 2; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 3; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 4; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 5; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 6; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 7; El-Hidaye-İmam Merğınanî Cilt 8
Ayrıca, Evlenme
Engelleri el-muharremât, Hurmet-i musâhere dosyasını tavsiye ediyorum.
Hanbelilere
göre, duhul (birleşme) hurmet-i müsahereyi gerektirir ancak Şafiîlerde zina,
dokunma, bakma hurmet-i müsahereyi gerektirmez.
Örneğin imam Maliki, şehvetle elini, yüzünü
öpmesi halinde haram olduğunu söylüyor.
Kynak için, el-Mezâhibü'l-Erbaa,
IV/63-68; Hukuk-u îslâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, II/92-96; İbni
Âbidin. Reddü'l-Muhtar, II/278-248 bakılabilir.
Tüm bunların
kaynağı evlenmeyle (sıhriyet, musâhere-musâheret) oluşan başlar nedeniyle ortaya
çıkmıştır.
Bunlar sıhri
(evlilik) hısımlık şekliyle bizdeki kanunlarda da ele alınmıştır.
22.11.2001
tarih, 4721 numaralı TÜRK MEDENÎ KANUNU'nun 17 ve 18. maddelerinde bunlar belirtilmiştir.
IV. Hısımlık
1. Kan
hısımlığı
MADDE 17.-
Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli
olur.
Biri diğerinden gelen kişiler arasında
üstsoy-altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de, ortak bir kökten gelen
kişiler arasında yansoy hısımlığı vardır.
2. Kayın
hısımlığı
MADDE 18.-
Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın
hısımları olur.
Evlilik (kayın)
hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.
Bunları KAN
HISIMLARI ve SIHRİ (EVLİLİK) HISIMLAR olarak ayrıma tabi tutarsak şöyle tablo
karşımıza çıkar.
Birinci
Derecede Kan Hısımları; Çocuklar, Anne ve baba.
İkinci
Derecede Kan Hısımları; Kardeşler, Torunlar, Büyük anne, Büyük baba.
Üçüncü
Derecede Kan Hısımları; Kardeş çocukları (yeğenler), Dayı, Amca, Hala, Teyze.
Birinci
Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin anne ve babaları.
İkinci
Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin kardeşleri (kayın, baldız, görümce),
büyük anneleri, büyük babaları.
Üçüncü
Derecede Sıhri (Evlilik) Hısımlar; Eşlerin kardeş çocukları (kayın, baldız ve
görümce çocukları), dayıları, amcaları, halaları, teyzeleri.
Görüleceği
üzere, medeni kanun tüm bunları detaylı olarak ele elmıştır.
Bu nedenle
medeni dünyada yaşayan insanlara, binlerce yıl evvel, kendi söylediklerini
kendi yalanlayan metinler çare olamadığı açıktır.
Bu vesileyle
Diyanet'in kapatılması gerektiğini, herkesin nedi zan ve sanılarına (dinlerine)
dilediğince tapınmalarının yolunun açılması zamanı artık gelmiştir.
Devletin ya
da devleti ele geçirenlerin bizlere neyi zannedip sanacağımız hakkında öğreti
vermesi zamanı bitmiştir.
Hele ki
benim vergilerimle, devleti ele geçirenlerin zan ve sanılarını bana din diye satmaları
tiksindirici ve çağ dışı olduğu ortadadır.
Benim ahlak
anlayışımla, başka coğrafyalarda yaşayanların ahlak anlayışlarını değiştirme
çabası beyhude ve yanlıştır.
Nasıl ki
Batı medeniyeti diye, baldırı çıplakları bize dayatamazsınız diyenler varsa ki
onların anlayışı budur, aynı şekilde başka coğrafyaların sapkın anlayışlarını
bana medeniyet ya da din diye kimsenin dayatma hakkı yoktur.
Zaten kısa
bir zaman dilimi içerisinde din kavramı tamamen yok olacak, bitecektir.
Son 60 yılda
din kavramlarını insanlara, toplumlara yeniden dayatmalarının altında yatan
gerçek de, petrol ve enerji kaynaklarına ulaşabilmek için, ilgili bölgelerdeki
halkların beyinlerini felç etme mekanizması olarak ortaya çıkmıştır.
Artık mızrak
çuvalı delmiş, içindeki tehlike kendisini göstermiştir.
Özellikle
de, Afganistan, İran, Irak gibi ülkelerin yakın geçmişinde medeniyete ne kadar
yaklaştıklarına bakarak, bu gün din bataklığı ile geldikleri görülemiyorsa,
aynı batağın içinde yok olacağımız görülemiyorsa elbet ki böyle toplumların yok
olması kaçınılmazdır.
Tarih
yeniden yaşanmaz, geçmişe dönülemez.
Ancak ondan
ders alınır ve dersini alan toplumlar daha ileri gidebilir ve müreffeh yaşamı
seçebilirler.
Din nerede
egemen olmuşsa ahlaksızlık, pislik, yokluk, en üst seviyede yaşam bulmuştur.
Fazla değil,
50 yıl öncesi Türkiye ile bu günün Türkiye'sini karşılaştırmayı becerenler, bu
gerçeği kendileri göreceklerdir.
Son olarak
şunu söylemeliyim ki, din gerçek anlamda yaratıcıya küfürdür, hakarettir, her
işinde Allah adı kullanmak, yapacağı ahlaksızlara Allah'ı vekil kılarak
aşağılamaktır.
İnsanlığın
kurtuluşunun tek gerçeği vardır.
Aklım dinim,
vücudum mabedimdir sloganını benimsemek.
Başka dünya
da, aşka kurtuluş şansımız da yoktur.
Din en büyük
uyuşturucu, en büyük işgal silahıdır.
Doğru yolu
bulmak isteyen her insan, bu silaha DUR demelidir.
İmam nikahıyla evlendirdiği öz kızına, diyanet fetvasıyla tecavüz
etti.
Tüm dünyada çocuğa, kendi öz kızına sapkınlık taşıyan
hareketlerde bulunanlar sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Bunların % 98'i dindar yaşamlarda görüldüğü artık açıktır.
Hangi din olursa olsun, insanlığın, insan olmanın, akıl
kullanmanın karşısındadır.
Bir dinin, diğerinden üstün ya da aşağı hiç bir yanı yoktur.
Bizi ilgilendiren, Türkiye'nin Cumhuriyet'in ilanından sonra
yaşadığı, din kaynaklı veya din kaynağına dayanmayan sapkınlıklardır.
Özelikle Türkiye 1922'den beri şeriatçı yaklaşımlara teslim
edilmek için uğraşılırken, bir adam çıkıyor, böyle bir şey olamaz diye itiraz
ediyor ve toplum bunu benimseyerek, kul, ümmet, taba olmaktan çıkartılıp, birey
, halk olduğunu öğreniyor.
Son 60 yıldır özellikle Vahhabi inanç sistemi, İslam'ın
yerini aldığından bu güne TBMM dahil olmak üzere ülkede tacizler, tecavüzler en
üst seviyede yaşanıyor ancak sürekli örtbas ediliyor.
50 yıllık gazete arşivlerine baktığınızda, leyleğe bile
tecavüz edildiğini görüyorsunuz.
Tüm bunlara rağmen, siyasetçiler Türkiye'nin % 99,9'u Müslüman'dır
demekten kendilerini alamadılar.
Bunlara göre, % 99,9'un dışında kalanlar sapık, ahlaksız,
a-teist (anti teist), dinsiz (deist) gibi vasıflarla tanımlandılar.
Başka ifadeyle, 80 milyonluk bu günün Türkiye'si için
söylersek yaklaşık 79 milyon 920 bin kişi sapkın değil, çünkü Müslüman.
Geriye ne kalıyor?
Neredeyse bir avuç insan sapık sayılıyor.
100 kişi, biz diyelim bin kişi olsun.
Sadece bu günün Türkiye'sine baksanız bile on binlerce
sapkınlık, tecavüz olayı görüyorsunuz.
Bu ne anlama geliyor?
Ülkeyi yönetenlerin % 99,9'u Müslüman söylemi doğruysa, on
binlerce sapkınlık vakasının içinde, Müslüman olmayanların tamamını sayısal
olarak soksanız bile, yüz kişide kalıyor.
Peki geri kalanlar ne oluyor?
Elbet ki Müslümanlar içine girmiş oluyor.
79 milyon 920 bin Müslüman olduğuna göre (80 milyon'un %
99,9'u) on binlerce sapkın olayın demek ki tamamı Müslümanlar tarafından
gerçekleştirilmiş.
Bunları eski arşivlerimde derlemiştim, tekrar uzatmak
istemiyorum.
Bunun yerine çok çarpıcı bir örnek vereceğim.
Bir baba var ve kızını halk arasında iamam nikahı diye
tanınan, dini nikahla evlendiriyor.
İmam nikahı diye bir kavram aslında yoktur ancak halk
arasındaki yaygın söylenişi bu olduğu için, dini nikah yerine bu kavramı
kullanıyorum.
Baba, imam nikahıyla kızını evlendirdiğine göre, a-tesit
diyemezsiniz.
Nitekim bir a-tesit babanın, imam nikahıyla ne işi olur?
Demek ki baba Müslüman.
Olay 2012 yılında Diyarbakır'da oluyor.
16 yaşında ve imam nikahıyla evli olan Z.K, hastanedeki
annesini ziyarete gittiği sırada öz babasının tecavüzüne uğradığını söylemesiyle
ortaya çıkmıştı.
Karar bu gün, 23.3.2016 tarihinde kesinleşmiş.
Evli kızına tecavüz eden babaya 5 kez ceza artırımıyla 20
yıl hapis verilmiş.
Savcıya göre sanık baba, 2010-2012 yılları arasında kızına
birden çok kez tecavüz etmiş. 23.3.2016-Milliyet
Gerekçeli kararı açıklayan mahkeme, "hiç bir kız
çocuğunun namus ve iffetinden dolayı babasına iftira etmeyeceğini ve olmamış
bir olayı adli mercilere taşımayacağını" gerekçe göstererek karar vermiş.
Madem böyle bir gerekçeli karar verilmiştir, öyleyse aynı
karar, "Öz kızına şehvet duyulabilineceği, bu durumda karısını boşamakla
normal olunacağı" fetvasını veren Diyanet ve başındakiler öncelikli olmak
üzere, diğer sorumluların da bu cezaya çarptırılmaları gerekmektedir.
Lakin Anayasa Mahkemesi'nin daha evvel vermiş olduğu
kararlar, Diyanet'in öz kızına tecavüzün kapısını aralamıştır.
Nitekim AYM, Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi'nin
başvurusu üzerine, resmi nikahın önemsiz olduğu, imam nikahının (dini) yeterli
olacağını abuk-sabuk gerekçelerle karara bağlamıştı.
Görüldüğü üzere, ülkede yaşanan tecavüzlerin temeli, dinci
yapılanmanın ortaya koyduğu yasal düzenleme ve eski yasaları iptal etmelerinden
kaynaklıdır.
Öyleyse AYM'de bu kararı verenler de yargılanmalıdır.
Aksi halde Türk toplumunda, Türk ananelerine aykırı olan,
salt Arap toplumlarında sıklıkla uygulama bulan bu tür olguları, Türk toplumuna
yamama ve teşvik gittikçe artacaktır.
Nitekim, Ensar Vakfına bağlı kurumlardaki tecavüzlere,
"bir kereden bir şey çıkmaz" mealinde açıklama yapanların, üstelik
ilk türbanlı kadın bakan olmaları toplumdaki çöküşün sebeplerini de ortaya
koyduğu açıktır.
Bu tür olgular, Türk aile yapısıyla bağdaşmadığı gibi, Türk
toplumuna ısrarla sokuşturulan İslam'ın da Türk aile yapısına aykırı olduğu
ortadadır.
Nitekim, bazı İlahiyatçı profesörlerin de söylediği gibi
Kur'an, evlatlık ile evlenmeyi normal görmektedir.
İlla bir ulemanın bunları söylemesine gerek de yoktur.
Kur'an mademki değişmemiş, tek harfi bile olduğu gibi
korunmuştur, öyleyse Kur'an'a bakarak bu söylemin doğru olup olmadığını
görebiliriz.
Öyleyse bakalım, bakalım ki, kim yalancı, kim doğrucu
görelim.
Bunları sayfa sonunda sunacağım.
Bir soruyu deşelemek istiyorum.
Neden namus cinayetleri işlenir, baba önce ben deneyeceğim
mi demek istemektedir?
Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi ve AYM, resmi nikahı iptal etti.
Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi ve AYM, resmi nikahı iptal etti.
Adana’da eşinin 13 yaşındaki erkek yeğenine cinsel
istismarda bulunduğu ve çocuğu hürriyetinden yoksul kıldığı iddiasıyla
yargılanan sanık, 56 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi.
Diyanet'ten
Fetva: "Evlatlıkla evlenmek caizdir!"
Diyanet'ten
Skandal Baba-Kız Fetvası
Halk Arenası
8 Ocak 2016 'Diyanet'in Fetvasına Konuklardan Sert Yorum'
Kur'an:
AL-İ İMRAN : 10. Bilinmelidir
ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır.
İşte onlar cehennemin yakıtıdır.
AL-İ İMRAN : 116. İnkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da
Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar,
cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır.
TEVBE : 69.
Sizden öncekiler gibi. Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha
çok idiler. Onlar paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl
paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve
dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahrette de boşa
gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir.
YUSUF : 21.
Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve güzel
bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz."
İşte böylece kendisine olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere
yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu
bilmezler.
İSRA : 64. Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle
şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına
ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir
şey vaat etmez.
KEHF : 4. Ve "Allah evlât edindi"
diyenleri de uyarmak için.
KEHF : 5. Ne onların /Allah evlât edindi
diyenlerin, ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından
çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
KEHF : 39. Bağına girdiğinde: Maşallah! Kuvvet
yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlâtça beni
kendinden güçsüz görüyorsan.
MERYEM
SURESI : 35. Allah'ın bir evlât edinmesi,
olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece
"Ol!" der ve hemen olur.
MERYEM
SURESI : 77. Ayetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak surette bana mal
ve evlât verilecek" diyen adamı gördün mü?
ENBİYA : 26. Rahman
evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis, lütuf ve
ihsana mazhar olmuş kullardır.
MÜ'MİNUN
: 91. Allah evlât edinmemiştir;
O'nun la beraber hiçbir tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi
yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe
çalardı. Allah, onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.
ŞUARA : 88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât .
KASAS : 9. Firavun'un karısı: Benim ve senin için
göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz,
dedi. Halbuki onlar sezemiyorlardı.
AHZAB : 4. Allah, bir adamın içinde iki kalp
yaratmadığı gibi, "zıhar" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde
tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin
ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru
yola O eriştirir.
AHZAB : 37. Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de
kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun.
Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa
asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu
sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde müminlere bir
güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
SEBE' : 35. Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha
çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.
SEBE' : 37. Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne
mallarınızdır ne de evlâtlarınız. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara
yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar odalarında güven
içindedirler.
SAFFAT : 100. O : "Rabbim! Bana salihlerden
olacak bir evlat ver", dedi.
ZÜMER : 4. Eğer Allah bir evlât edinmek
isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve
kahhar olan Allah'tır.
HADİD : 20.
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve
daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki,
bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu
görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahrette ise çetin bir azap vardır. Yine orada
Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten
başka bir şey değildir.
NİSA : 23. Analarınız,
kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş
kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin
anaları, kendileriyle
birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram
kılındı. Eğer onlarla henüz
birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden
olan oğullarınızın
eşleri ve iki kız kardeşi birden
almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok
bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
BAKARA : 233. Emzirmeyi
tamamlatmak isteyen için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların
örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak
gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da
çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri vâris üzerine de gerekir.
Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden
kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye/emzirtmek
istediğiniz takdirde, sütanneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla,
üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta
olduklarınızı görür.
KASAS : 12. Biz daha önceden onun sütanalarını kabulüne müsaade
etmedik. Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de
ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi.
LOKMAN
SURESI : 14. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye
etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde
olur. Önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş
ancak banadır.
İncil:
Elçilerin İşleri -
BÖLÜM 7
: Elç.7: 20-21 "O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu.
Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun
kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi.
Pavlus'un
Mektupları - Pavlus'tan Romalılar'a Mektup : de- evlatlığa
alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek.
Pavlus'un
Mektupları - Pavlus'tan Romalılar'a Mektup : lanetlenip Mesih'ten
uzaklaştırılmayı dilerdim. Evlatlığa kabul edilenler,
İbraniler'e
Mektup - BÖLÜM 12 : İbr.12: 8 Herkesin gördüğü terbiyeden yoksunsanız, oğullar
değil, yasadışı evlatlarsınız.
Tevrat:
Tevrat - ESTER : Est.2: 7 Mordekay'ın Hadassa adında bir amca
kızı vardı. Annesiyle babasını yitiren Hadassa'yı Mordekay evlat edinip
büyütmüştü.Hadassa'nın öbür adı Ester'di; endamı ve yüzü güzeldi.
Tevrat -
ESTER : Est.2: 15 Kralın yanına
girme sırası Mordekay'ın evlat edindiği Ester'e -Mordekay'ın
amcası Avihayil'in kızına- gelince, Ester,kralın kızlardan sorumlu haremağası Hegay'ın
kendisine önerdiklerinden başka bir şey istemedi. Kendisini gören herkesin
beğenisini kazandı.
Tevrat -
ÖZDEYİŞLER : Özd.10: 5 Aklı başında evlat ürünü
yazın toplar, Hasatta uyuyansa ailesinin yüzkarasıdır.
Tevrat -
YEŞAYA : Yşa.47: 8 "Ey şimdi
güvenlikte yaşayan zevk düşkünü, İçinden, 'Kraliçe benim, başkası yok; Hiç dul
kalmayacak, Evlat acısı görmeyeceğim diyorsun. Dinle şimdi:
Tevrat -
YEŞAYA : Yşa.47: 9 Bir gün içinde
ikisi birden başına gelecek: Çok sayıda büyüye, etkili muskalarına karşın Hem
dul kalacak, Hem evlat acısını alabildiğine yaşayacaksın.
Raviler:
Kütüb-ü Sitte -
Hadisler 700
: -"Öyleyse bırak beni, öleyim de yeniden dirileyim. Bana bol mal ve evlât verilecek. O zaman
sana olan borcumu eda ederim" dedi.
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 700 : Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyd'i küçükken evlât edinmişti.
Büyüyüp delikanlı oluncaya kadar yanında kaldı. Herkes onu Zeyd İbnu Muhammed
diye çağırıyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hakk şu meâldeki âyeti inzal buyurdu:
"Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur.
Eğer babalarının (kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esâsen) dinde
kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da" (Ahzab, 5).
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 800 : 826 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm) kadınlarla biatı (elle musafaha etmeden) sözle yapıyor
ve şu âyette belirtilen şartları koşuyordu: "Allah'a hiçbir şeyi eş
tutmamaları, hırsızlık yapmamaları, zinâ etmemeleri, evlâtlarını
öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmeleri,
(emredilecek) herhangi bir iyilik hususunda sana âsi olmamaları.."
(Mümtahine,12). Hz.Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in eli, mâlik olmadığın
hiçbir kadının eline asla değmedi. Kadınlar, bu şartları kendi sözleri ile
ikrar edince, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Artık gidin,
sizinle biat ettik" derdi (ve musafahada bulunmadan onlarla biatını
tamamlardı). Hayır, Allah'a yemin olsun, asla onun eli hiçbir kadının eline
değmedi. Fakat kadınlarla sözle biat akdi yaptı."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 800 : "Ey iman edenler, sizi ne mallarınız, ne evlâtlarınız
Allah'ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların
tâ kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, beni yakın
bir müddete kadar geciktirseydin de sadaka verip dursaydım, iyi adamlardan
olsaydım" diyeceğinden evvel size rızık olarak verdiğimizden (Allah
yolunda) harcayın. Halbuki Allah hiçbir kimseyi eceli gelince, asla geri
bırakmaz. Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır" (Münâfıkün 9-11 )
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 800 : 834 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ), "Ey iman edenler,
eşlerinizin evlatlarınızın içinde hakikaten size düşman olanlar da vardır. O halde
onlardan sakının.." (Teğâbün 14) meâlindeki ayet hakkında şu açıklamayı
yaptı: "Bu hitaba maruz kalan kimseler bir kısım Mekkeli erkeklerdir.
Bunlar, hicret ederek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelmek isterler,
fakat kadın ve çocukları kendilerini terketmelerini istemeyerek hicretlerine
mümânaat etmişlerdir. Bu kimseler bilâhare hicret edip gelince, halkın, din
hususunda çok şey öğrenmiş olduğunu görürler. Bunun üzerine (kendilerinin
önceden hicret etmelerine mâni olan) zevce ve evlâtlarını
cezalandırmak istediler. Bu hâl karşısında Cenab-ı Hakk mezkur âyeti inzâl
buyurdu."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 1000 : 1064 - Safvân İbnu Süleym, birçok sahabi evlatlarının,
babalarından yapmış oldukları rivayetlere dayanarak, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şöyle buyurmuş olduğunu naklediyor:
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 1600 : 1696 - Ebû Musa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Yanımda
amcamın evlatlarından iki kişi daha olduğu halde Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın huzuruna girdim. Yanımdakilerden biri:
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 1800 : "Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca,
gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır
bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da
evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim,
hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında
kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz
kıl. Birinci rek'atte, Fâtiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha
ile Hâ-mim, ed-Duhân süresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha ile Eliflam-mim
Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku.
Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana
ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar
ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu
okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 1900 : 1948 - Ali İbnu Ebi Tâlib (radıyalllâhu anh) buyurdular ki:
"Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her
ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler âhiretin evlatları
olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var
amel yok."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 2900 : "Bu müslümanların bir namazları var (topluca kılarlar), bu
onlara evlatlarından da, bâkirelerinden de kıymetlidir, işte bu, ikindi
namazlarıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan bir kerede çullanın!''
dediler. Cebrail aleyhisselam, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek
ashabını iki kısma ayırmasını, onlardan bir grurupla namaz kılarken diğer
grubun geri tarafta ayakta beklemesini, tedbirli olmalarını ve silahlarını
beraberlerinde almalarını, birinci gruba bir rek'at kıldırmasını, bu kısmın
birinci rekatten sonra geri çekilmesini, arkadaki grubun öne ilerlemesini, bu
yeni gruba da bir rek 'at kıldırmasını, böylece her bir grubun Resulullah'la
birlikte birer rek 'atlerinin olmasını, Resulullah'ın da böylece iki rek'at
kılmış olmasını emretti."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 3200 : "Allah gecenizi hakkınızda mübarek kılmış olsun"
buyurdular. Sonra onlara (Allah Teâla Hazretleri) dokuz evlat verdi,
hepsi de Kur'an'ı okudular."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 4300 : "Ehlimin bana en sevgili olanı, kendisine (hidayet ederek)
Allah'ın nimetlendirdiği, (azad edip evlat edinmemle
de) kendimin ikram etmiş olduğu kimsedir!" buyurdu ve Üsâme İbnu Zeyd
radıyallahu anhümâ'yı zikretti.
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 4500 : "Onu azad et, çünkü o, Hz. İsmâil evlatlarından!"
buyurdular."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 4900 : "Allahım beni bunun gibi yap!" dedi. İşte burada
anne-evlat karşılıklı konuşmaya başladılar:
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5000 : "Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim
mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak,
onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu
karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır"
diyecek. Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım,
tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5100 : "İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan
ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla
pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ
hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min
yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem'in evlatlarıdır.
Adem ise topraktan yaratılmıştır."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5400 : "Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i
câriye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua
edecek sâlih evlat (bırakan)."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5400 : "Allah Teâla hazretleri, İsmâil'in evlatları
arasından Kinâne'yi seçti, Kinâne'den Kureyş'i seçti, Kureyş'ten Beni Haşîm'i
seçti. Beni Hâşim'den de beni seçti."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5600 : Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan
temizlenince: "Falancaya git, ondan hamilelik talep et" der ve
hanımını ona gönderirdi. -Kadının o yabancı erkekten hâmile kaldığı
anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan
hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyât muamelelerine
başlardı. Bu nikâh çeşidine asaletli bir evlat elde
etmek için başvurulurdu. İşte bu nikaha nikahu'l-istibza denirdi.
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 5600 : 5628 - Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Huzeyfe
İbnu Utbe İbni Rebi'a İbni Abdi Şems radıyallahu anh -ki bu zat Bedir gazvesine
katılmıştı- Sâlim'i evlat edinmiş ve kardeşinin kızı Hind Bintu'I-Velid İbni Utbe İbni
Rebi'a ile evlendirmişti. Sâlim ise, ensardan bir kadının azadlısı idi:
Nitekim, Resülullah aleyhissalâtu vesselam da Zeyd radıyallahu anh'ı evlat edinmişti.
Cahiliye devrinde kim bir adamı evlat edinirse,
halk bu adamı evlat edinen kimseye nisbet ederek çağırırdı. O, ayrıca yeni babasına
varis de olurdu. Bu tatbikat Rab Teâla'nın şu kavl-i şerifleri nazil oluncaya
kadar devam etti. (Meâlen): "Onları kendi babalarına nisbet edin. Allah
katında doğru olanı budur. Eğer babalarının kim oI duğunu biliyorsanız, zaten
onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. (Ahzab 5)
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 7000 : 7093 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim, sabah namazının peşinden La
ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü
bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka ilah yoktur. O
birdir, ortağı yoktur mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır
O'nun elindedir. O her şeye kadirdir)" derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından
bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."
Kütüb-ü
Sitte - Hadisler 7100 : 7184 - Ziyâd İbnu Lebîd radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalatu vesselâm bir şey anlatarak: "İşte bu şey,
ilmin gitme anlarında olur" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizler
Kur'ân'ı okur olduğumuz, evladlarımıza da okuttuğumuz, evlatlarımız
da kendi evlatlarına okutur olacakları halde ilim nasıl gider (kaybolur)?"
dedim. Aleyhissalatu vesselâm:
Kütüb-ü Sitte
- Hadisler 7200 : 7220 - Amr İbnu Gaylân es-Sakafi radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ey Allahım! Kim
bana inanır, beni tasdik eder, ve her ne getirmiş isem onun senin yüce katından
olduğunu ve hak olduğunu bilirse, ona az mal, az evlat ver,
ona, sana kavuşmayı sevdir ve ölümünü çabuklaştır. Kim de bana inanmaz ve beni
tasdik etmezse malını ve evladını çok kıl, ömrünü de uzat."
Sahih-i
Buhari - Bölüm 8 : HİBE BAHSİ Çocuklar arasında adâlet BABANIN EVLÂT LARINDAN
TERCÎHAN BİRİSİNE HİBESİ ADÂLETE MÜNÂFÎ OLDUĞUNA DÂİR NU'MÂN İBN-İ BEŞÎR HADÎSİ
Nu'mân b. Beşîr Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Babam (Beşîr
annemin zoriyle) bana bir (köle) hibe etmişti. (Anam) Revâha kızı Amre
(babamla): - Bu hibeye sen, Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'i işhâd
etmedikçe inanmam, dedi. Bunun üzerine Beşîr, Resûlullah salla'llahu aleyhi ve
sellem'e geldi de: - Yâ Resûla'llah: ben Amre bint-i Revâha'dan olan oğluma bir
(köle) hediye verdim. Fakat yâ Resûlullah Amre bana seni şâhid tutmamı
emreyledi, dedi. Resûlullah: - Nu'mân'a hediyyen gibi öbür çocuklarına da hibe
ettin mi? diye sordu. Beşîr: - Hayır etmedim, diye cevab verdi. Bunun üzerine
Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem Beşîr'e: - Allah'dan korkunuz da çocuklarınız
arasında adâlet ediniz! buyurdu. Nu'mân diyor ki, artık babam Peygamber'in
yanından dönüp geldi. Nu'mân'a verdiği hediyesini reddeyledi. 1133
Sahih-i
Buhari - Bölüm 10 : BENÎ KURAYZA SEFERİ Hudeybiye Gazâsı ve Sulhü HUDEYBİYE
SEFERİNİN SAFAHÂTI HAKKINDA MİSVER HADÎSİ Misver İbn-i Mahreme Şöyle dediği
rivâyet olunmuştur: Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem Hudeybiye yılında
Ashâb'dan yüzer bölüklü on bu kadar kıt'a (nın başın) da sefere çıkmıştı.
(Medîne'nin mîkatı yâni ihramlanma yeri olan) Zülhuleyfe'ye geldiğinde
kurbanlık develerinin boyunlarına kurban nişânesi olan boğmuklarını taktı;
hörgüçlerini bıçakla çizip kanatarak nişanladı. Ve buradan i'tibâren ömre
(niyeti) ile ihramlandı. Resûlullah Huzâa (kabîlesin) den (Yüsr İbn-i Süfyân
adlı) bir gözcüsünü de (intikşâf için) ileri gönderdi. Kendisi de (maiyyetiyle
berâber) yollandı. Tâ Gadîrü'l-Eştât mevkiine kadar ilerledi. Burada
Resûlullah'ın gözcüsü Yüsr geldi. - Yâ Resûla'llah! Kureyş, senin aleyhinde
birçok halk toplanmış ve Ehâbîş (denilen kabîleler)i de aleyhinde ittifâkına
almıştır. Müşrikler seninle muhakkak harb edecekler, ve Kâ'be'yi ziyâretten
seni men' edip Mekke'ye girmeğe mâni' olacaklar! dedi. Bu haber üzerine
Resûlullah (Ashâbını toplayıp istişâre sûretiyle onlara): - Ey nâs, bana fikrinizi
söyleyiniz! Bizi Kâ'be'yi ziyâretten men' etmek istiyen şu müşriklerin
âilelerine ve evlâtları üzerine akın etmeyi muvâfık buluyor musunuz? Bakınız, bu
sırada müşrikler bize karşı gelirlerse (onlara harb ederiz ve galib geliriz).
Çünkü Allah Azze ve Cell câsûsumuzu müşrikler (in gözün) den esirgendi. Eğer
müşrikler üzerimize gelmezse, bu düşmanlarımızı (evlâd ve ıyalleri, malları)
nehb ü garât edilmiş bir halde bırakırız! buyurdu. Resûlullah'ın bu mütâleası
üzerine Ebû Bekir: - Yâ Resûla'llah, sen şu Beyt-i Harâm'ı ziyâret kasdederek
yola çıktın; ne bir şeyi öldürmek, ne de bir kişi ile harb etmek istemezsin! Şu
halde Kâ'be'ye doğru yürü! Her kim bizi Kâ'be'yi ziyâretten men' ederse onunla
vuruşuruz! dedi. (Bunun üzerine) Resûlullah: - Allah adına güvenerek haydi
yürüyünüz! buyurdu. 1602
24.3.2016
A. Dursun
Kutsal addedilen metinlerdeki cezalar, yöntemleri dosyasını
ekte bulacaksınız...
Ayrıca diğer konu başlıkları...
- Kur'an-ı Kerim nefret suçu mu işliyor?
- Kur'an Zinanın belgesini istiyor...
- Neo-liberalizm ve şiddet
- İblisin Kıblesi, Cengiz Özakıncı...
- Erkeklerin Zulmü, Kadınların Teslimiyeti: Şiddet ve Türban
- İslam ve Şiddet
- KURANDA RECM HANGİ AYETTE
- Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Kur'an'a hakaret etti.
- Kandil Dağı'ndan yaşanmış tecavüz hikayeleri
- MARDİNLİ ROJİN HAMİLE BIRAKILDI, İDAM EDİLDİ
- ROJİN'İ SEKS KÖLESİ YAPMAK
- Nasihat ediniz Ve (sonra da) yataklarında yalnız
bırakınız... onlara vurunuz
- KADIN OLMAK SUÇTUR BU TOPLUMDA
- TÜRBAN YAHUDİ GELENEĞİ Mİ HRİSTİYAN GELENEĞİ Mİ?
- Göğüsleri tomurcuklanmış kadınlar yalanı
- Kuran’a göre Kur’an Evrensel Değildir
- YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILIN KISA TARİHİ: DÜNYA DÜZDÜR
- Ayetler gerçeği bilmeyen cahil insanlara yanlış görünmez.
- Fethullah Gülen, "Kur'an Müslümanlığı diye bir
sapıklık çıktı."
- Doğru cinsel birleşme için doğru sevişmek namazdan bile
önemli.
- Brüksel’deki Türk heyetinden kadın gazetecinin odasına
zorla giren kim?
- Müslüman’ın afyonu: Yahudi nefreti-Bölüm I







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder