30 Nisan 2016 Cumartesi

Allah'ın üzerinde Allah vardır, nasıl ve neden söyleniyor?

Kaderin üstünde bir kader vardır, Allah'ın üzerinde Allah vardır demektir.

"Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır" şeklindeki sözler, Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" adlı şiirinde geçmektedir.

Şairin ne düşünüp, neden ve nasıl yazacağına karışacak değilim, o benim işim de değil.

Bu sözleri, salt Müslüman olduğunu söylediği için oy alan biri, seçim meydanlarında, propagandalarında kullanırsa eleştiri hakkımı kullanırım.



Nitekim durum hasıl olmuştur.

Bence bu sözlerin meali şöyledir.

Meali, "Sakın Allah deme, Allah'ın üstünde bir Allah vardır."

Neden bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum?

İntihal yani fikir hırsızlığı söz konusu olmuş da onun için.

Nedense özellikle son 15 yıldır, İslamcıların fikir hırsızlığı bitmiyor.

Haber şöyle.

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde diye devam eden, Erdoğan'ın seslendirdiği kısa filmin müziği de çalıntı çıktı.

Kudüslü yönetmen Muhammet Fatih'in hazırladığı Erdoğan temalı Mescid-i Aksa kısa filminin müziğinin çalıntı olduğu ortaya çıktı ve Metin Kemal Kahraman'ın izni olmadan kullanıldığı ortaya çıktı
Metin Kemal'in, Ferfecir albümünde yer alan Dewrano adlı eser izinsiz olarak kullanılırken konuya ilişkin ulaştığımız Metin Kahraman, "Bizden herhangi bir izin alınmadı. Müziğimizin Erdoğan'ın seslendirmesiyle kullanılmasını istemiyoruz. Konuyla ilgili hukuki haklarımızı kullanacağız" dedi.

Erdoğan bu kısa filmde de bahsettiğim şiirin o kısmını, "Kaderin üstünde bir kader vardır" ifadesini yine kullanıyor.

Peki, kader ne demek ki, kaderin üzerinde bir kader daha olabilsin?

Arap literatürü ve Kur'an kaynaklı olduğu için o kaynaktan açmaya çalışacağım.


Kur'an, 54/49'da kulle şey’in halaknahu bi kader (her şeyi kader üzerine yarattık) diyor.

KAMER Suresi 49'da, şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık diyor.

Az aşağıda vereceğim 33/38'de ne anlama geldiğini de söylüyor.

Peki, KAMER-49 ne demek istiyor?

Kaderin, yaratıcı kudreti ve gücü olduğunu belirtiyor.

Ve bir çok sözünde de, bunun asla değişmeyeceğini, yaratıcının  kendi kararından (kader) kendi verdiği emir ve sözlerden asla dönmeyeceğini, bunlarda asla değişme olmayacağını söylüyor.

Zaten kader kavramı, tanımı gereğinden de anlaşılacağı üzere, asla ve kesinlikle hiç bir güç tarafından değiştirilemez olan olgulardır.

Eğer bir gün gelirde, değişmez sandıklarımızda bir değişme olursa, bilin ki o kader değildir.

Bunları bir çok yazımda açık ve uzunca ifade etmiştim.

Bir örnekle özetleyecek olursak, güneşin doğudan doğup, batıdan kaybolması 4,5 milyar yıldır (ilk var oluş esnaları hariç) asla değişmemiştir.

Gecelerin karanlık olması da öyle.

Demek ki kader bunlar, yani asla değiştirilemez olan, yaratıcının kesin kurallarıymış ki, bilim adamları geceyi ortadan kaldıracak proje başlatmışlar ancak bunun yaşamın sonu anlamına geldiğini gördüklerinde projeyi iptal etmişlerdi.

Bunları daha evvelki yazılarımda görebilirsiniz.

Şimdi, "yeni din yaratıcılarının sözüne" dönelim.

Ne diyor?

Kaderin üzerinde bir kader vardır.

Bunu mealen şöyle de anlayabiliriz.

"Allah'ın üzerinde bir Allah vardır."

Neden böyle meal ediyoruz, üstte söyledim.

Kader, doğrudan yaratıcının (genelde Allah diye söyleniyor) emir, talimat ve kudreti, bizatihi yaratıcının kendisi olduğuna göre ve asla değişmeyeceğini aşağıda vereceğim satırlarla kendisi söylediğine göre, demek ki kaderin (Yaratıcının, Allah'ın) üzerinde bir kader (yaratıcı, Allah) var anlamı çıkartmaktadır.

Bunun, bilinen eski Allah'a, şimdilerde varlığını ispatlamaya çalışan yeni bir Allah'ın açık ve net olarak bir meydan okuma olduğu ortadayken, kendilerine Kur'an kaynaklı ibadet ve inanç sahibi diyenler, meydanlarda bu söyleme alkış tutmakta ve gururlandıklarını ifade etmektedirler.

Peki bu yeni Allah kim, vasıfları nedir, bu gücü nereden almaktadır?

Bu gücü aldığı yer, kendisine Müslüman diyen bir güruhtur ve bunların oranını, o sözü söyleyen kişi yani Tayyip Erdoğan % 99,9 olarak gördüğünü söylemektedir.

Kimi zaman bu oranı % 75'lere kadar düşürdüğü konuşmalar olsa dahi, dünkü yaptığı konuşmada bu oranı % 98 olarak vermiştir.

Vasıfları nedir?

Yandaşları vasıflarını da belirliyor.

Bildikleri eski Allah'a ait vasıflarla, yeni Allah'a atıflar yapmaktadırlar.

Malumunuz, "Allah'ın tüm vasıflarını üzerinde toplamış" demek, eski Allah'ın artık yaşlandığı, belki de öldüğünü kabul ettiklerini göstermektedir.

Garabet olan ise, yeni Allah'ına, eski Allah'ın vasıflarını giydirmiş olmalarıdır.

Hem eski Allah'ı öldürüyorlar hem de ölenin tüm sıfat ve vasıflarını yenisinin üzerine giydiriyorlar.

Demek ki Allahlar insanlar tarafından yaratılmış, ölümlü ve hatalı olgulardır.

Zira yukarıda bahsettiklerimin başka hiç bir açıklaması olamaz.

Ölümünü ilan ettikleri eski Allah diyor ki, "ben verdiğim sözden asla dönmem, kendimi asla yalanlamam, bir söylediğimi başka bir söylemle yalanlamam" demektedir.

Peki, gerçekten öyle midir?

Yazık ki hayır, öldürdükleri Allah'ta tıpkı yeni Allahları gibi sürekli kendisini yalanlamıştır, zaten o nedenle de ölümü hak etmiştir.

Diyeceksiniz ki, "yaratıcı ölür mü, bu nasıl bir söz". 



Elbet haklısınız, yaratıcı ölmez, sonsuza dek var olur ve her daim varlığını da korur.

Lakin inandığınız, size inandırılan gerçek yaratıcı değil de, yaratılmış Allahlar ise, o da elbet ölecektir, nitekim diğer binlerce ilahlar gibi, 1400 yıllık ömrünü dolduran Allah putu da artık ölümü hak etmiştir.

Öyleyse, öldürdükleri eski Allah neler söylemiş bakalım.


33/38'de, emrullahi kaderan makdüra (Allah'ın emri, takdiri kaderdir)

Demek ki, yukarıda kaderle ilgili söylediklerimi, Kur'an da doğrulamaktadır, başka deyişle kader, doğrudan Allah'ın iradesi, değişmezleri, verdiği sözleridir.

Bakınız, asla bunlarda değişiklik olmayacağı beyanlarına bakalım.

30/-30'de, aleyha, la tebdile li halkıllahi (Allah'ın yaratmasında/kaderinde, değişiklik olmaz)

10/64'te, la tebdile li kelimatillah (Allah'ın sözü değişmez)

48/23'de, sunnetillahi tebdila (Allah'ın uygulamasında/sünnetinde, değiştirme bulamazsın)

35/43'te, len tecide li sunnetillahi (Allah'ın uygulamasında/sünnetinde, değişiklik), tahvila(dönüşüm/dönme), len tecide(asla yoktur)

50/29'da, Ma yubeddelul kavlu ledeyye (Benim sözüm değişmez), ma ene bi zallamin (zalim değilim)

Bakınız, burada zulmü sevmediğini, kendisinden korkulmayacağını beyan etmiştir, ancak başka beyanlarında doğrudan doğruya öldürme emrini vermektedir.

Bunları daha evvel yazdığım, "Tanrılar sürekli, 'öldürün' der mi" başlığından vermiştim.
 
Bazıları, yaratıcıdan korktuklarını söyleyerek, din konusunda konuşmaktan korkuyoruz derler.

Bu söylem, gerçeklerin örtüsü, perdelenmesi için uydurulmuştur.

Yaratıcıdan korkulmaz, ama adına Allah, Rab vs...denen yaratılmışlarsa söz konusu elbet korkulur.

Zira onların ne zaman ne yapacaklarını kendileri de bilmez, onların yaratıcıları da.

Ayrıca İslam literatüründen dilimize aktarılan korku "HAVF" aslen korku manası içermez, "SAKIN" manası içerir.

Lakin Türklere kendi lisanlarından ibadet yasaklandığı için, anlamını bilmeden okumalara itilmiş, beyni sulanmış hafızlara döndürülmüşüzdür.

İşte delilleri.

2/78: ummiyyüne (ümmiler, kutsiyet okuyamayanlar), la ya'lemüne (bilmezler), el kitabe (kitap), emaniyye (kuruntu, temenni, sanı), yezunnüne (zan)

BAKARA SURESİ: 78 İçlerinde ümmi olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece anlamını bilmeden okuyuşlar/hurafeler/hayal ve kuruntular bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar.

وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لاَ يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلاَّ أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَظُنُّونَ

Ve minhum ummiyyüne la ya’lemünel kitabe illa emaniyye ve in hum illa yezunnün (yezunnüne). 
 
Burada anlamını bilmeden okumak üzerine bir video verdim, izerseniz, 2/BAKARA-78'in ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz. İzlemek için tıklayın.


Yeni Allah yaratıp, eski Allah'a ortak koşma.

Aşağıda devamını vereceğim ancak burada bir açıklama yapalım.

Yeni Allah yaratıp, onu eskisine otak koşma kavramı asılında İncil'in konusudur.

Kur'an da orak koşmayı şirk olarak gördüğü halde, ancak ortakçılığın ganimetle ve yaratılmışlar arasında olacağına açık deliller vardır.

Bunu en açık gördüğümüz ayet şöyle ifade ediyor.

17/64: Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaat etmez

Oysa İncil anlayışında yaratıcıya ortaklık ancak Mesih'e ait bir kavram olarak görülüyor, ki bunu putperestlik dönemlerinde, Kâ'be etrafında yapılan tavaf esnasında söylenen telbiye de görmekteyiz.

Allah'a ortak koşmanın ancak kime ait olduğunu İncil şöyle söylüyor.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Efeslilere Mektup : Müjde aracılığıyla Mesih İsa'da vaade ortaktır

İbranilere Mektup - BÖLÜM 11 : İbr.11: 9 İman sayesinde bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti. Aynı vaadin ortak mirasçıları olan İshak ve Yakup'la birlikte çadırlarda yaşadı. 

Görüleceği üzere, TV'lerde, yandaş medyada, kendisine ulema süsü verilmiş paralı (profesyonel) misyonerlerde biz bunları görmekteyiz.

İncil'de Mesih kelimesi 579 kez, Rab kelimesi 549 kez geçmektedir, peki Türk medyasında son 15 yılda bu iki kelime kaç kere geçti dersiniz?

Açıkçası sayamadım ancak son 15 yıl içinde milyarlarca kez kullanıldığını sanmaktayım.

Sürekli mü'minlere, Mesih'in var olduğu, geleceği telkin edilmektedir.

Hatta, yeni Allah Erdoğan yaratılmadan daha evvel, Erdoğan'ın Mehdi, Peygamber, Mesih olduğu iddiaları da ortaya atılmıştı. 

Bir toplantıya girişinde yandaşlarından biri, "Ey Allah'ın resulü diye bağırmıştı ve Erdoğan gizlice sırıtmaktaydı,bir başka partili, ikinci peygamber demişti, sonundaysa aşama aşama Allah ilan edilmişti.

Bakalım Kur'an, Mesih'i nasıl değerlendiriyor, yüz çevirip dönekleri nasıl tanımlıyor, ancak kimlerin vazgeçebileceğini nasıl tarif ediyor.

3/45; Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesih'tir; dünyada da, ahrette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır.

4/171; Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin
Meryem oğlu İsa Mesih , ancak Allah'ın resulüdür, Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "KÜN / Ol" kelimesidir, O'ndan bir ruhtur. 
Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "Üçtür" demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

4/172. Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyüklenen kimselerin hepsini yakında huzuruna toplayacaktır.

5/17; "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler and olsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir? Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla kadirdir.

5/72; And olsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih "Ey İsrailoğulları, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.

5/75; Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl yüz çeviriyorlar.

9/30; Yahudiler, Üzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. Daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar

9/31; Allah'ı bırakıp bilginlerini; rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır. 

3/93; Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. 

3/168; Oturup da kardeşleri hakkında: "Bize uysalardı öldürülmezlerdi" diyenlere, "Eğer doğru sözlü insanlar iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!" de. 

6/40; De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz.  

12/46; Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi. Yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler

26/187; Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.  

27/71; Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek derler.  

28/49; De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım!   

37/157; Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!  

45/25; Onlara açıkça ayetlerimiz okunduğu zaman: Doğru sözlü iseniz atalarımızı getirin, demelerinden başka delilleri yoktur.   

Gördüğünüz üzere Kur'an, sözünden dönmemeyi, bir erdem olarak tanımlamakta ve ancak yaratıcının sözünden dönemeyeceği tespitini yapmaktadır.

Bu tespitleri sadece Kur'an değil, diğer kitaplarda da görmek mümkündür.

İncil, Petrus'un İkinci Mektubu - BÖLÜM 2 : 2.Pe.2: 18 Çünkü yanlış yolda yürüyenlerden henüz kurtulanları, boş ve kurumlu sözler söyleyerek benliğin tutkularıyla, sefahatle ayartırlar.

Tevrat'ta da benzer ifadeler vardır.

YEŞAYA  : Yşa.32: 6 Çünkü budala saçmalıyor, Aklı fikri hep kötülükte. İşi gücü fesat işlemek, RAB'be ilişkin yanlış sözler söylemek, Açları aç bırakmak, Susamışlardan suyu esirgemek.

VAİZ  : Vai.10: 2 Bilgenin yüreği hep doğruya eğilimlidir, Akılsızın ise, hep yanlışa .

HEZEKİEL  : Hez.33: 9 Ancak kötü kişiyi uyardığın halde yolundan dönmezse, o günahı içinde ölecek. Ama sen canını kurtarmış olacaksın.

Eski Allah'ın asla sözünden dönmeyeceğini beyan ettiği başka delilleri de vardır.

Onların bir kısmına daha bakmaya devam edelim.

3/9; Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez .  

13/31; Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı. Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâlâ bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vadinden asla dönmez

22/47;  Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez . Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.  

Vazgeçebilenler ancak ve ancak yaratılmışlardır, yaratıcı bir kez söylediğinden asla dönmez, işte kimlerin vazgeçebileceğinden iki örnek.

26/116; Dediler ki: Ey Nuh! Vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!  

26/167; Onlar şöyle dediler: Ey Lut! Vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!  

19/46; Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, and olsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!  

74/28; Hem bırakmaz, hem vazgeçmez o. 

5/73; And olsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuşlardır. Halbuki bir tek Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir. 

9/32; Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez

Burada bir not daha verelim.
 
Kur'an, irtica'ı tanımlamıştır, bunu daha evvel "Kur'an irtica için ne diyor" başlığında sunmuştum.
 
Kur'an iricayı tanımlarken, geri dönme, gerisin geriye dönme olarak tanımlamıştır.

Elbet ki Kur'an'ın irtica tanımından anlaşıldığı üzere, Kur'an geldikten sonraki dinden yani İslam'dan öncekini (irtica) geri dönüş olarak tanımlamaktadır.

 Bunun anlamı aslında bir şeye daha işaret etmektedir.

İslamcılar sıklıkla, "ilk insan Adem ile birlikte gelen dinin adı İslam'dır ve tüm dinler aslında İslam'dır" söylemi kullanmaktadırlar.

Bunlardaki gaye, İslam'ı zayıflatmak, geriye doğru götürmek için bir perde oluşturmaktır.

Nitekim, "Allah kendi zikrini (Kur'an) koruyacağını ve kendisinin indirdiğini" vaat ettiğine göre, sorulmaktadır.

Madem Allah zikrini koruyordu da, Tevrat, İncil, Zebur gibi semavi kabul edilen kitaplarını neden korumamıştır, neden acze düşmüştür?

İşte bu sorunun yanıtı olmadığı için İslamcıların sarıldığı söylem, "ilk insandan bu güne var olan dinlerin tamamı İslam'dır" şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Yazık ki, mü'min okumadığı ya da anlamını bilmediği lisandan okuduğu için tuzaklara her daim düşmektedir.

Oysa Kur'an, ilk insandan bu güne var olan tüm dinlerin İslam olduğu söylemini açıkça reddetmektedir.

3/144; Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. 

3/149; Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz. 

23/83; Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaatte bulunuldu; bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir

10/48; Doğru iseniz bu vaat ne zamandır? diyorlar. 

20/86; Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vaadinizden döndünüz

21/97; Ve gerçek vaat yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin gözleri donakalır! "Yazıklar olsun bize, gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz; hatta biz zalim kimselermişiz." 

21/104; Günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. Üzerimize aldığımız bir vaat oldu. Vaat ettiğimizi yaparız

25/16; Onlar için orada ebedi kalmak üzere diledikleri her şey vardır. İşte bu, Rabbinin üzerine istenen bir vaadidir

28/61; Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? 

33/12; Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar: Meğer Allah ve Resulü bize sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar! diyorlardı. 

18/23; Göğün ve yerin Rabbine and olsun ki bu vaat , sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.  

17/5; Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak  aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaat idi

Burada açıklaman istediğim başka ve benzer bir konu daha var.

9/111; Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaadidir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır.  

9/Tevbe 111'e bir not düşmek istiyorum.

Daha evvel de yazdığım gibi, şehit edildiler diye bir kavram şehitlik mertebesi için kullanılması sakıncalıdır.

Zira şehit edildiler kavramı, sanki düşmanın onlara ikramı, hediyesi, onları şereflendirmesi anlamı içerir, oysa şehit düştüler, şehit oldular sözü daha uygundur.

Nitekim şehit olup olunmadığını kimse bilemez, biz sadece öyle sanırız ve İslam'a göre bir gayrimüslim, bir mü'mine şehitlik mertebesi hediye edemez.

Şehit edildiler demek, gayrimüslimlere verilmiş bir ödül anlamını da içerir.

Aslında şahsım açısından da hiç bir sorun yoktur lakin bilinmesi gerekir diye düşündüm.

Sözünden, vaatlerinden dönmeyenin yaratıcı olduğuna dair diğer kitaplardan başka deliller.

İncil

İbranilere Mektup - BÖLÜM 7 : İbr.7: 21 Ama O kendisine, "Rab ant içti, kararından dönmez , Sen sonsuza dek kâhinsin" diyen Tanrı'nın andıyla kâhin oldu.

Elçilerin İşleri - BÖLÜM 26 : Elç.26: 6 Şimdi ise, Tanrı'nın atalarımıza olan vaadine umut bağladığım için burada bulunmakta ve yargılanmaktayım.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılara Mektup : Rom.4: 13 Çünkü İbrahim'e ve soyuna dünyanın mirasçısı olma vaadi Kutsal Yasa yoluyla değil, imandan gelen aklanma yoluyla verildi.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılara Mektup : Rom.4: 20 İmansızlık edip Tanrı'nın vaadinden kuşkulanmadı; tersine, imanı güçlendi ve Tanrı'yı yüceltti.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılara Mektup : Rom.4: 21 Tanrı'nın, vaadini yerine getirecek güçte olduğuna tümüyle güvendi.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Romalılara Mektup : İbrahim'in soyu sayılanlar Tanrı'nın vaadi uyarınca doğan çocuklardır.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Galatyalılara Mektup : Kutsal Yasa ve Tanrı'nın Vaadi

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Galatyalılara Mektup : Gal.3: 17 Şunu demek istiyorum: Dört yüz otuz yıl sonra gelen Yasa, Tanrı'nın önceden onayladığı antlaşmayı geçersiz kılmaz, vaadi ortadan kaldırmaz.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Galatyalılara Mektup : Gal.3: 18 Çünkü miras Yasa'ya bağlıysa, artık vaade bağlı değildir. Ama Tanrı mirası

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Galatyalılara Mektup : Gal.3: 19 Öyleyse Yasa'nın amacı neydi? Yasa suçları ortaya çıkarmak için antlaşmaya eklendi. Vaadi alan ve İbrahim'in soyundan olan Kişi gelene dek yürürlükte kalacaktı. Melekler yoluyla, bir aracı eliyle düzenlendi.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Galatyalılara Mektup : Gal.3: 29 Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Efeslilere Mektup : Ef.2: 12 O zaman Mesihsiz, İsrail'de vatandaşlıktan yoksun, vaade dayanan.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Timoteos'a Birinci Mektup : 1.Ti.4: 8 Bedeni eğitmenin biraz yararı var; ama şimdiki ve gelecek yaşamın vaadini içeren Tanrı yolunda yürümek, her yönden yararlıdır.

Pavlus'un Mektupları - Pavlus'tan Timoteos'a İkinci Mektup : 2.Ti.1: 1-2 Mesih İsa'daki yaşam vaadi uyarınca Tanrı'nın isteğiyle Mesih İsa'nın.

İbranilere Mektup - BÖLÜM 4 : İbr.4: 1 Bu nedenle, Tanrı'nın huzur diyarına girme vaadi hâlâ geçerliyken, herhangi birinizin buna erişmemiş sayılmasından korkalım.

İbranilere Mektup - BÖLÜM 6 : Tanrı'nın Vaadi

İbranilere Mektup - BÖLÜM 6 : İbr.6 :15 Böylece İbrahim sabırla dayanarak vaade erişti.

İbranilere Mektup - BÖLÜM 6 : İbr.6: 17 Tanrı da amacının değişmezliğini vaadin mirasçılarına daha açıkça belirtmek istediği için vaadini antla pekiştirdi.

Petrus'un İkinci Mektubu - BÖLÜM 3 : 2.Pe.3: 9 Bazılarının düşündüğü gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez; ama size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.

Petrus'un İkinci Mektubu - BÖLÜM 3 : 2.Pe.3: 13 Ama biz Tanrı'nın vaadi uyarınca, doğruluğun barınacağı yeni gökleri, yeni yeryüzünü bekliyoruz.

Zebur
15. Mezmur Davut'un mezmuru : Mez.15: 4 Aşağılık insanları hor görür, Ama RAB'den korkanlara saygı duyar. Kendi zararına ant içse bile, dönmez andından.

110. MezmurDavut'un mezmuru : Mez.110: 4 RAB ant içti, kararından dönmez : "Melkisedek düzeni uyarınca Sonsuza dek kâhinsin sen!" dedi. Dip not: Melkisedek , Şalem Kralı ve yüce Tanrı'nın kâhiniydi. Adının anlamına göre, önce "Doğruluk Kralı"dır; sonra da "Şalem Kralı", yani "Esenlik Kralı"dır. Kralları bozguna uğratmaktan dönen İbrahim'i karşılamış ve onu kutsamıştı.

132. Mezmur(2Ta.6:41-42)Hac ilahisi : Mez.132: 11 RAB Davut'a kesin ant içti, Andından dönmez : "Senin soyundan birini tahtına oturtacağım.


Görüldüğü üzere, Erdoğan'ın okuduğu sözlerin anlamı, yeni bir Allah'tan bahsetmektedir.

Benim görüşüm bu yöndedir.

30.4.2016

A. Dursun 



 

Bazı derleme, eski yazışma ve arşivlerimden.



ALLAH’I ANLAMAK 36
Allah’ı anlamak konusu bütün insanları, doğumdan ölüme, düşündürmüştür.
Düşünen her insan bu konuda bir fikir yürütmüştür.
Bu anlayış insanlık tarihi boyunca birçok aşamadan geçmiştir.
İnsanlar kimden, neyden korkmuşsa onu yüceltmiştir.
Dağ, deniz, orman derken…
Medet ummuş yıldızlardan, aydan, güneşten…
Sonradan putlar girmiş işine içine…
İnsanlık bir süre de düşmüş putların peşine…
Sonradan tek tanrı girmiş işin içine,
Bu da deva olmamış derdine.
Çünkü bu anlayış da mümin kafir diye,
İnsanları düşürmüş birbirine…
Bu kavrayışların hepsi de zanna dayanır.
Her insan zannına göre bir Allah yaratır…
Bunun ayrımına İslam Peygamberi varmıştır.
Kuran’da bu konuya şöyle anlatmıştır:
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.” (K. 6/116)
“Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz.” (K. 10/36)
İşte, Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz. (K. 41/23)
“Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” (K. 53/28)
İslam Peygamberi bununla da yetinmiyor.
Allah’ın arşını kürsüsünü (yani yerini…) de gösteriyor.
“Ve bilin ki Allah kişinin kalbi ile kendisi arasına girer!…” (K. 8/24) diyor.
Bir adım daha atıyor.
Allah’ın tanımını da yapıyor.
“Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir.
O’nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir.
Şüphesiz ki Allah büyüktür, yücedir…” (K. 22/62) diyor…
Büyük olan, yüce olan: Akıldır, sağduyudur, sevgidir, vicdandır…
Genel doğrular, insansal duygular, üstün değerlerdir.
Benim sevip, saydıklarım, taptıklarım ise işte bu yüce kavramlardır.
Kuşkusuz Kuran’da bu tür ayetler daha çoktur.
Buna karşın zannına göre Allah yaratan çoğunluktur…
Bunun nedeni din dilini bilmemeleridir.
Çünkü bütün kutsal kitaplarda anlatılanlar simgeseldir…
Bu bilgiler “akıllılardan ve bilgililerden” (İn. Luka. 10/21) gizlenmiştir.
Bu bilgiler yalnızca kendini Hak’ka verenlere özgülenmiştir.
Sen söyle be Eren Bilge,
Allah bu bilgileri verir dilediğine…
Av. Eren Bilge, 4.10.2011
+
KATKIDA BULUNANLAR:
Reha Tezcan,
Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Allah’ı kullanırlar.
Giordano BRUNO ( 1548 – 1600 )
Reha Tezcan, 5.10.2011
+
Ahmet Dursun
Sayın Kumbolu,
Sanırım beni anlamak istemiyorsunuz.
Konuya biraz uzak görünüyor olsa dahi iletmeyi düşündüm.
Ben Kutsal Masallara inanacak durumda, o derecede ileri zekâ düzeyinde olduğumu sanmıyorum.
Size masal gibi gelebilir ancak inanın ki Cin Ali kitapları bile Kutsal Masallardan daha akılcıdır.
İsterseniz bir aç kez okuyun.
Ne anlatmak istediğimi o zaman belki anlayacaksınız.
53 yaşındayım ve 6 yaşından beri dini eğitim aldım.
Elimde orijinal çevirilerinden yeni – eski Ahit dâhil tüm kutsal masallar mevcuttur.
Tabi Türkçesinden.
İnanın ki 1964 yılından beri harcadığım zamana üzülüyorum.
Benim tanrım asla masal kitapları yazmadı, yazmaz, yazamaz.
İnandığım tanrı kutsal masal yazabilseydi asla benim tanrım olmaz, olamaz…
Kafanızı gökyüzüne kaldırıp baktığınızda, gözlerinizi yeryüzüne gezdirdiğinizde, ciğerlerinize oksijeni çektiğinizde, suyun şırıltısını, kuzunun melemesini dinlediğinizde benim tanrımın kutsal metinlerinden gelen sesleri dinleyecek, mutlu, huzurlu bir hayat süreceksiniz.
Ben de sizi hepimizin sahibi, yaratıcısı, yaratırken tüm kutsal metinleri o anda yazmış olan tanrıya inanmaya davet ediyorum.
Bir gün hepimiz ona döneceğiz.
Beni yaratıp, bu gerçekleri anlamamı sağlamak için bana akıl veren tanrıma teşekkür borcumu ödemek için kutsal masallara ihtiyacım olmadı.
Sağlıkla kalınız.
Ahmet Dursun, 7.10.2011
ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ? 37
Değerli dostum, kendi hastalığına bakmadan, beni ziyarete geldi.
Sıradan konuşmalardan sonra konuya girdi:
“Kuran’da çok güzel bir ayete rastladım.
Bu ayete dikkatini çekmiş olayım.
Ancak bu ayeti anlayabilmek için yorum lazım.
Bu nedenle soluğu yanında aldım. “
İşte ayet!..
Güzel gayet!
“Allah, kuluna yetmez mi?
O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar seni.
Allah; kimi saptırırsa artık,
Yoktur onun için bir yol gösterici.” (Diyanet, K. 39/36)
Diyanet Vakfı Açıklaması:
“Müşrikler, Hz. Peygamber’e «Tanrılarımızı kötüleme, sonra onlar seni çarpar!» diyorlardı.
Hz. Peygamber, Hâlid b. Velîd’i Uzzâ adlı putu kırmak için gönderdiğinde putun bekçileri Hâlid’e:
«Bak, o öfkelidir, sakın başına bir şey gelmesin!» demiş…
Hâlid gidip putun burnunu kırmış…
Korkutmalarının da bir sonuç vermediği böylece ortaya çıkmış…”
Burada bize düşen Allah’ın ne anlama geldiğidir.
Allah kavramı neyi simgelemektedir.
Bütün Peygamberler simgelerle konuşmuştur.
Bakınız bu konuda İsa ne demiştir:
“Ağzımı simgeler kullanarak açacağım.
Dünya kurulduğundan beri gizli olanları açıklayacağım.” (İncil. Matta. 13/35”
Bu nedenle Çirkin, kirli, sağlıksız ve mutsuz, toprağı ölüm dolu bir toplum,
Erdemsizlik, kötülük, pislik, yalancılık, topluma zararlı bir tutum…
Şeytan olarak simgelenmiştir.
Şeytan denince akla bu olumsuz kavramlar gelmelidir.
Bunun gibi Allah, Cennet, Cehennem de simgesel bir anlatımdır.
Bu kavramlar gerçek anlamı ile bilinmemelidir.
Gelelim bir başka örneğe..
İncil de, Kuran da yaşadığı halde idrak edemeyenlere:
Şöyle demektedir her ikisi de:
“Bundan dolayı ben onlara mesellerle söylüyorum:
Gördükleri halde görmezler, işittikleri halde işittiklerini anlamazlar…” diyorum. (İncil. Matta 13/13),
Bu da Kuran’dan:
“Dilsizdirler, kördürler, sağırdırlar,
Bu yüzden doğru yolu bulamazlar…” (K. 2/18)
Müşrikler, Putların el ürünü bir varlık olduğu idrak edemiyorlardı.
İslam Peygamberi de bu gerçeği aklı ve sağduyusu ile görüyordu.
Sözü daha fazla uzatmayalım…
Açıklamamıza noktaya koyalım.
Burada İslam Peygamberinin aklı, sağduyusu Allah’ı simgeliyordu.
Günümüz allamelerinin aklına ise;
Göklerde, bilinmeyen bir yerde oturan,
Oradan, insanları gözetleyen maddî bir varlık geliyordu…


Av. Eren Bilge, 24.10.2011

Kur'an-ı Kerim'in orijinali yakıldı mı? 

Kur'an-ı Kerim'in orijinali yakıldı mı?

 

 

 

 

Gayrimüslim "Hani İslam sevgi, barış ve merhamet diniydi" derse...!

 

2 yorum:

  1. Ne kadar pireyi seve yapmişsınız. Acikalamasi çok basit olduğu için yıllardır tepki çekmemiş bir cümle bu..
    Sakın (ne yapalım kader böyleymiş manasında) kader deme..
    (ümitsizliğe düşme) senin öyle olduğunu sandığın kaderin üstünde herşeyi değiştirebilecek olan Allah'ın yazdığı başka bir kader vardır, ümitsiz olma.! manasında..hayatı kendinize bu kadar zorlaştırmayın.

    YanıtlaSil
  2. Sanırım yazıyı ya tam okumadınız ya da okuduğunuz halde görmek istemediğiniz şeyler var.

    Size göre 50/KAF-29'da, Mâ yubeddelul kavlu ledeyye(Benim sözüm değişmez)yalan ifadeden oluşuyor demek ki.

    Zira Allah sözünden dönmez, bir kez söylediğini hiç bir şekilde yalanlamaz, bozmaz, değiştirmez demektedir. Ör; (3/ÂLİ İMRÂN-9; 30/RÛM-6; 2/BAKARA-80; 39/ZUMER-20; 22/HACC-47; 13/RA'D-31 gibi)ancak size göre bunlar da yalandır. http://ahmetdursunarsivi.blogspot.com.tr/2015/09/allahn-dini-hangisi-allah-kendini.html

    Elbet ki yandaşları Tayyip Efendiyi 7/A'RÂF-195'te söylediği kulid’û şurekâekum sanmaktadırlar. Biat gerçekten zor iştir.
    http://ahmetdursunarsivi.blogspot.com.tr/2016/06/turkiye-hem-soy-krmc-hem-isgalcidir.html

    Saygılar...

    YanıtlaSil