Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Yurt içi tasarruf
oranlarını artırmak için BES'te otomatik katılım uygulamasına dair mevzuat
çalışmalarını başlattık. Taslağı kısa sürede Meclis'e sunmayı planlıyoruz"
demiş.
İyide bu ne anlama geliyor?
Bazı yandaş basın bunun çok iyi bir şey olduğunu anlatmış.
Bu masallar uzun zamandır söylenip duruyor ama gerçeği halka
anlatan yok.
AKP'den evvelkilerin Süper Emekli, Zorunlu Tasarruf, Konut Edindirme Yardımı gibi
adlar altında, millete soktukları kazıktan farklı bir uygulama değil.
Tıpkı asgari ücreti 1.300 TL'ye çıkartıp, düzenlemeleri
yapmadıkları için 6. aydan sonra asgari ücretlinin geliri düşmesi bibi bir
durum.
Önce ne demişlerdi biz anlamak istememiştik ve şimdi de
aynısını söylüyorlar, bize sokulan kazığı inatla anlamak istemeyenlerimiz var.
Geçmişi kısaca bir anımsayalım.
Şimşek, şöyle devam etti:
“Otomatik katılım uygulamalarının çalışanların katılımı
üzerindeki etkilerini görebilmek amacıyla 2014 yılında bir pilot uygulama
başlattık. Pilot uygulamaya Bursa, İstanbul ve Tekirdağ illerinden toplam 7
işveren ve 604 çalışan katıldı. Pilot proje kapsamında çalışanlar, işverenleri
tarafından otomatik olarak, anlaşma yapılan emeklilik şirketi aracılığıyla,
BES’e dahil edilirken ve çalışanlara bireysel emeklilik mevzuatına uygun olarak
60 gün içinde sistemden ayrılma imkanı verildi.
Söz konusu süre sonunda 604 çalışandan yalnızca 4’ü bu hakkı
kullanırken, çalışanların yüzde 99’u sistemde kalmayı tercih etti.”
51 milyar TL’lik fon
Birçok ülkede hayata geçirilen uygulamanın, İngiltere, Yeni
Zelanda, ABD gibi ülkelerde başarılı örneklerinin bulunduğuna işaret eden
Şimşek, oto-katılımın Türkiye’de de bireysel emeklilik sisteminin
kapsayıcılığının artırılması amacıyla kullanılabilecek bir uygulama olacağını
kaydetti.
Bu kapsamda oto-katılım ile 6 milyon olan BES’teki katılımcı
sayısının hızlı bir şekilde artması ve daha fazla kişinin sistemden
yararlanmasının beklendiğini vurgulayan Şimşek, geçen ay itibarıyla devlet
katkısı dahil 51 milyar lira olan sistemdeki fon büyüklüğünün oto-katılım ile
birlikte ivme yakalayarak yurtiçi tasarrufların artışına önemli derecede
katkıda bulunacağının öngörüldüğünü
bildirdi. Milliyet
Hazine
Müsteşarlığı'nın üzerinde çalıştığı ve bu yıl hayata geçmesi beklenen Otomatik
Katılım (Auto Enrollment) modelinin, 4,4 milyon katılımcı sayısına ulaşan
Bireysel Emeklilik Sistemi'nin tabana yayılmasını ve toplu katılımların ivme
kazanmasını sağlayacağı bekleniyor. Özellikle genç nüfustan katılımcıların
sisteme dahil olacağını düşünen sektör, modelin bir düzenleme ile yürürlüğe
girmesi halinde katılımcı ve fon tutarlarının artacağı fikrinde birleşiyor
ABD, Yeni Zelanda ve İngiltere gibi ülkelerde uygulanan
Otomatik Katılım modeli, tüm işverenlerin çalışanlarını işe başlatırken
otomatik olarak BES'e dahil etmesi, ancak çalışanların kendilerine belirtilen
süre içerisinde herhangi bir kayıp olmadan sistemden çıkabilmesi esasına
dayanıyor. İngiltere'de 2012 yılından beri uygulanan ve ocak ayı itibarıyla
ekstradan 3 milyon kişinin katıldığı modelde sisteme dahil olan çalışanlar,
2017 yılına kadar yüzde 1 katkı payı ödeyecek. İşverenle çalışanın aynı oranda
ödeme yaptığı modelde 2017 yılından itibaren çalışanlar yüzde 3, işveren ise
yüzde 2 oranında ödeme yapacak. 9 yıl süren hazırlık sürecinin ardından
uygulanmaya başlayan model, kişilerin yalnızca devletten aldığı emeklilik
maaşına bağımlı kalmadan, emeklilik dönemlerine yönelik tasarruf
yapabilmelerini amaçlıyor. Hazine Müsteşarlığı Otomatik Katılım'ın Türkiye'de
uygulanabilmesi için pilot çalışmaların detayları üzerinde çalışıyor. bestyayincilik
Demek ki BES'in amacı, "emeklilik gelirine ek bir gelir sağlamak, emeklilik
dönemindeki refahının artırılması, en önemlisi de tasarruf aracı olarak"
görülüyor olmasıymış.
Dediğim gibi, evvelki hükümetlerde de, yaşı uygun olanlar
anımsayacaktır, zorunlu tasarruf uygulaması vardı.
Sonra önüne gelen o kasayı boşalttı ve tasfiye olundu.
O dönemki zorla kesilen paraları her ay aynı miktarda altın
almış olsaydık, tasfiyede bize verdiklerinin en az 55 katı para elimizde
olacaktı.
Peki bu işten kim sorumlu oldu?
Yazık ki hiç kimse.
Yiyenin yanında kaldığı gibi, kimsenin boğazında da
kalmamıştı.
Bakan Şimşek efendinin açıklamasının aynı gününde SGK'da bir
açıklama yapmış.
SGK diyor ki;
"SGK, yıpranma hakkından yararlanmak için en az 3600
gün çalışma şartını esnetti..."
Bu ne anlama geliyor?
BES ile ilişkisini, BES'in tasarrufu teşvik edip etmediğini birazdan
göreceğiz.
SGK'nın açıklamasını yandaş medya "ERKEN EMEKLİLİK
MÜJDESİ" başlıklarıyla sunmuş.
Bir bakıma doğru, çünkü 2008'den önceki çalışma süreleri yıpranma
hesabına katılmıyordu.
Bunun katılımı sağlanacakmış.
Böylece 2008 öncesi yıpranmaya tabi olmayan çalışma süreleri
ilavesiyle ortalama 3 yıl kadar daha erken emekli olma fırsatı yakalanmış
olacak.
Bu, maluliyetten emeklilik hakkını kazanamayanlar (belirli
yüzdeleri tutturamadığı için) bekleyenlere bir fırsat yaratır, bu doğru, ancak
maluliyet olmaksızın emeklilik hakkını 3 yıl kadar öne çekenlerde büyük
zararlara neden olacaktır.
Bunu bir örneklemeyle açayım.
Bir kasada para biriktiriyorsunuz ve 20 yıl sonra parayı
çocuklarınız veya diledikleriniz arasında paylaştıracaksınız.
Buradaki yıl kelimesini kişi olarak düşünürsek daha
anlaşılır olacak.
Biriktirdiğiniz parayı 20 kişiye mi pay ederseniz daha fazla
pay alınmış olur, 25 kişiye mi?
Elbet ki 20 kişiye pay eder (dağıtırsanız) pay alanların
eline daha fazla para geçecektir.
25 kişiye pay edecek olursanız da, pay sahiplerinin oranları
5 kişinin oranı ölçüsünde düşecektir.
Örneğin 100 TL'niz var.
100/20= 5 TL düşerken,
100/25=4 TL düşecek demektir.
Bunu SGK emeklilik sistemine uyarlarsanız tam tersi tablo
ortaya çıkar.
Yani siz 20 yıl para biriktirirseniz mi daha çok paranız
olur yoksa 25 yıl biriktirirseniz mi?
Elbet ki 25 yıl.
Haliyle 25 yıllık birikiminizi paylaştırmaya kalkarsanız, 20
kişinin alacağı pay ile, 25 kişinin alacağı pay (gelir) farklı olacaktır.
İşte emeklilik sistemi de böyle düşünülürse anlamlı olur.
Siz 20 yıl SGK'ya pirim öderseniz, SGK'nın size
paylaştıracağı geliriniz düşer, 25 yıl pirim öderseniz geliriniz daha
fazlalaşmış olur.
Yukarıdaki örnekte verdiğim kasa da SGK'dır.
Açıkçası 2008 öncesi ve sonrası çalışma sürelerinin toplamı
3600 gün olanlar, 2008'den sonraki yıpranma sürelerini yaş haddinden indirip,
daha erken emekli olmaya kalktıklarında gelir kaybına uğrayacakları kesindir.
Bu yolla hükümet, BES'e teşviki neredeyse artırmış olmakla,
buradaki kaybı engellemeye kalmış demektir.
Bunun anlamı da, emeklilik sisteminde değil düzelme, tam
çöküş palanı hazırlanıyor demektir.
Zaten bu tür erken emekliliğe girecek olursanız yapacak bir
şeyiniz kalmayacağı için, çalışanlar bu tablonun ileriki yıllarda yarattığı
çöküntüyü görerek BES'e girmeye mahkum bırakılmış olacak.
İyi de BES'e girmenin e zararı var?
SGK sistemi sağlıklı sistem olsa hiç bir sorunu yok, hatta
teşvik bile edilmelidir ki, normal emekli maaşınızın üzerine ek gelir olur.
Fakat 77 yıldır, özellikle de 12 Eylül cuntasının çıkarttığı
yasalarla, kazanılmış işçi hakları ellerinden alındığı için, yıllardır emekli
olanlar sürünmektedir.
Oysa yapılacak iş çok basittir.
İntibak hakları verilmediğinden, emekli aylıkları sürekli
eriyenler, gerçek anlamda intibak uygulaması yapılsaydı bu gün, BES denen
şapşal uygulamaya, emperyalizmi doyurmaya kalkan yaratıkların elinde mahkumiyet
yaşmaya gerek duymazlardı.
Örneğin, 7 bin gün pirim ödeyen, aynı şarttaki iki kişi, her
şeyi aynı, ödemesi tavandan, süresi aynı kısaca her şeyi aynı olan 2 kişi
farklı zamanlarda emekli olduğundan aralarında korkunç uçurum yaşamaktadırlar.
7 bin gün üzerinden ve en üstten prim ödeyen bay A, 7 bin
gün üzerinden ve en üstten pirim ödeyen bay B'den daha az maaş almasının
nedeni, intibak uygulamasının olmayışından dolayı ezikleri oynamaktadır.
Bay A, 3 yıl evvel 2
Ocak 2013'te emekli olduğu için, intibaktan yararlanamamış, gelirindeki artış,
ülke refahından muaf tutulduğu için sadece hükümetin verdiği % 2,5 veya 3'lük
zam oranını alabilmiştir.
Bay B'ise, 3 yıl boyunca ülke refahından katkısını aldığı
için (çünkü çalışmaktadır) 3 yıl sonra emekli olduğunda, aynı şartlarla
kendisinden 3 yıl evvel emekli olan bay A'dan yaklaşık % 20 daha fazla
almaktadır.
3 yıllık süre artmaya başlarsa bu uçurum daha da kötüye
girmektedir.
Örneğin 15 yıl evvel aynı şartlarda, 7 bin gün üzerinden ve
en üstten prim ödeyen bay C, yazık ki Bay A ve bay B'den daha kötü bir felaket
yaşamaya mecbur edilmiştir.
Bunları rakamlarla söyleyecek olursak, Bay C, bay A ve bay B ile 15 yıl evvel aynı şartlarda
çalışıp, aynı şartlarda ödeme yaptığı halde, hem bay A'dan hem de bay B'den çok
daha kötü durumdadır.
Örneğin Bay A 1500 TL alırken, Bay B 1900 TL almakta ve yeni
emekli olan Bay C 4.000 TL civarında maaş almaktadır.
Şimdi sormak lazım.
Bay A ve Bay B, o...çocuğu mudur ki cezalandırılmıştır?
Bay A'nın diğerlerinden 15 yıl evvel doğmuş olması kendi
suçu mudur?
Ya bay B'nin bay C'den 3 yıl evvel doğmuş olması kendi suçu
mudur?
Ya bunlara can verdiğine inandığınız Allah'a hakaret etmek
için emekliyi kullanıyorsunuz ya da dilim varmıyor, anlayan anlasın...
77 yıldır efendilerine hizmet etmek için canlarını ortaya
koymuş olan, TBMM'deki aşırı onurlu Vekiller, 77 yıldır kendilerine
geldiklerinde, kıyak emeklilik ve kıyak özlük hakları için hepsinin birden
parmak kaldırması, tek ortak buluşma noktaları olmaya devam etmektedirler.
Peki neden?
Neden hiç bir konuda anlaşamayan 550 kişi, çıkarları söz
konusu olduğunda can-ciğer kuzu sarması olmaktadırlar?
Halkımız bu gerçekleri görmediği sürece, kime oy verirse
versinler, tecavüze uğramaktan asla kurtulamayacaklardır.
Bir de % 99,9'u Müslüman olan 80 milyonluk kitleye, Allah
adıyla başlayarak tecavüz edildiğini körler bile görmüştür.
Nedense Müslüman % 99,9'un büyük çoğunluğu, bunu görmemekte,
3 maymunu oynamakta ısrarcıdırlar.
Özellikle AKP hükümetinin programlarını açıkladıklarında,
bunlarla ilgili bilgileri sıkça arşivlemekteydim.
Örneğin, 2.9.2014 tarihinde TBMM'de açıklama yaparken, bunlardan
bahsetmiştim.
Davutoğlu 2014 yılında, tasarruf oranlarının artırılması,
şirketlerin öz sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve daha etkin bir vergi
sisteminin oluşturulmasından bahsediyordu.
Devamında, uygulamaya koyduğumuz makro-ihtiyati tedbirlerle,
iç tüketimin kontrollü bir şekilde artması sağlanmış ve iç tasarruf oranının
artırılmasına katkı verilmiştir diyordu.
8 gün evvelki yazımda şöyle demiştim.
Daha 3 gün evvel eski maliye bakanı Mehmet Şimşek, Uludağ
Ekonomi Zirvesi’nde "Sorun düşük tasarruf, vatandaşlar tasarruflarını artırmalıdır"
diyor ancak bu ağır vergi yükü altında, sorumsuz harcamaların, "3 milyon mültecinin
vergi ödemeden beslendiği ülkede vatandaş ne tasarrufu yapacak"
demiyor.
Daha sonraki gün hızını alamıyor, bakıyor ki yanlış
konuşmuş, kendini tekzip edercesine "47 saat yerine 38 saat çalışılması halinde işsizlik oranı
düşer" diyor.
Bu adamlar ülke yönetiyor, görün işte.
Kısaca, 360 gün çalışmaya karşılık 90 gün olan yıpranma
hakkıyla 20 yıl çalışan, 25 yıl çalışmış kabul edilir ve emekli maaşı 20 değil
25 yıla göre hesaplanırsa, elde edilecek gelir de çok daha fazla düşecek
demektir.
AKP hükümetti bu yolla geliri düşüreceğinden, harcamaları da
düşürmüş olacak ve bu durum kağıt üzerinde tasarruf edilmiş gibi görünecektir.
Oysa var olmayan tasarruf ve yok eden, üretimin yerine
teşvik edilen tüketim, ülkenin 2017'de büyük kaos yaşayacağının başka bir
habercisi olarak karşımızda durmaktadır.
Gelecek de bir gün gelecek ve bu yazdıklarımı o gün,
inanmayanların gözlerine tekrar sunacağım.
Ali Tezel'in bu konularda güzel bir yazısı vardı, yeniden
anımsadım ve tavsiye ederim bakınız.
Merak edip bilmeniz gerekenler hakkında bazı sunumlar hazırladım.
- Bireysel Emeklilik. Sistemi'nde otomatik katılım.
- Otomatik katılım sürecinin bireysel emeklilik sisteminin
tabana yayılması.
- Otomatik katılım sistemi (auto-enrollment) pilot uygulama.
- 2016 Eylem planı-Bireysel emeklilikte otomatik katılım
sistemi.
- Orta Vadeli Program (2016-2018) BES'te otomatik katılım sistemi.
04.4.2016
A. Dursun

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder