5 Mayıs 2016 Perşembe

Gerdek, kadını onurlandırıyor mu?




Bazı yazılarımda verdiğim pdf dosyaları, buradan detaylı olarak indirebilirsiniz. Mezhepler Tarihi.rar.
Ya şiddet içerirse?

Yaratılış gereği her canlı, üremek üzere programlıdır, bu elbet ki gereken bir olgudur.



Ancak bu olguya, farklı kavramlar yüklenerek cinselliği şiddete çevirmek, şiddet içerse dahi, onurlu saymak ancak dinlere mahsus bir durumdur.

4/NİSÂ-34 'te geçen iki kavramdan hem, kavvâmune hem de hâfizâtun (koruyan, onurlandıran) anlamlarını içerir.

Bu da evlenenlerin, onurunu koruduğu anlamına gelir.

Hatta bu onurdan nasiplenmek istemezlerse (ör; itaat etmemek, fil medâcı/yatağa/ girmeyi reddetmek gibi) o vakit (vadrıbuhunne) dövün diyor.

Buradan da anlaşılıyor ki, yatağa girmeyi kabul etmek onurlanmalarına vesile oluyor.


Ben demiyorum, Kur'an diyor.

İncil:
Luka - BÖLÜM 12 : Luk.12: 47 "Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek.

Zebur - 89. MezmurEzrahlı Eytan'ın Maskili : Mez.89: 32 İsyanlarını sopayla, Suçlarını dayakla cezalandıracağım.

Tevrat - ÖZDEYİŞLER  : Özd.6: 33 Payına düşen, dayak ve onursuzluktur, Asla kurtulamaz utançtan.

İhsan Eliaçık, Kur'an'ın çok kez “darabe” kökünü kullandığını söylüyor, doğru da söylüyor.

Lakin darebe kökünün aslına bakarsanız, bir yerden, bir şeyden çıkmak, fırlamak, gitmek kökünü kapsadığını görürsünüz.



Örneğin, Eliaçık'ın 4/NİSÂ-101'de kullanıldığını söylediği "darabtum" aynı kökten olmakla birlikte, terk etmek, bir yerden çıkmak anlamına gelir.

Fakat aynı kökten olan "vadrıbu", elinden çıkmak yani şiddetin, darbenin elinden çıkması anlamına geldiği açıktır.

Öyleyse, anlamı değiştirmek, hele de Diyanet'in yaptığı gibi parantez içine alarak (hafifçe) anlamını vermek için dayak emrinin yumuşatılması anlamsız ve şirk olmaktadır.



Sayın Eliaçık'ın bahsettiği raviler (uydurma hadis, masallar) elbet ki var ancak, bahsetmediği raviler de var.

Örneğin;

Kütüb-ü Sitte - Hadisler 1 : 44  Hâris, Benu Leys'ten tuttuğu bir süt anneye bebeğini emzirtiyordu. Çocuğu Hüzeyl adında birisi öldürmüştü. Sakın ha, kadınlara da iyi muamele yapın. Çünkü onlar yanınızda esir durumundadır. Onlara iyi muamelenin dışında bir başka şey yapmak hakkına sahip değilsiniz. Ancak açık bir çirkinlikte bulunulursa o hariç. Çirkin iş yapmaları halinde, önce yataklarını ayırın, yaralamayacak şekilde dövün . Bundan sonra itaat ederlerse, zulme devam etmek için bir yol aramayın. Bilin ki, sizin kadınlarınız üzerinde bazı haklarınız var. Kadınlarınızın da sizler üzerinde bazı hakları vardır. Kadınlarınız üzerindeki haklarınız istemediğiniz kimselere yatağınızı çiğnetmemeleri, evlerinize hoşlanmadıklarınızın girmesine izin vermemeleridir. Yiyecek ve giyeceklerinde iyi davranmanızdır.

Kütüb-ü Sitte - Hadisler 2300 : 2311 - Sebretü' bnu Ma'bed anlatıyor: "Resülullah buyurdular ki: "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün ."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 2300 : 2312 - Amr İbnu'l-Âs anlatıyor: "Resülullah buyurdular ki: "Çocuklarınıza, onlar yedi yaşında iken namazı emredin. On yaşında olunca namaz sebebiyle onları dövün, yataklarını da ayırın."

Kütüb-ü Sitte - Hadisler 3200 : 3277 - Amr İbnu'I-Ahvas anlatıyor: "Resulullah buyurdular ki: "Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün . Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.''

Kütüb-ü Sitte - Hadisler 4100 : 4126 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz hizmetçisini dövünce, hizmetçi Allah'ın ismini zikredecek olursa derhal elinizi kaldırın."

Görüleceği üzere, İslam literatüründe, dövmek, dayak atmak hemen her aşamada erkeğe verilmiş bir haktır.

Doğal olarak da Müslüman erkekler bu haklarını kullanmakta olduklarından, mü'min yargı da buna karşı gelememektedir.

Sözün özü, tüm dinler, insanlığa kin, nefret ve şiddet tohumlarını ekmişlerdir.

Zamanın gereksinimleri böyle olabilir, her devri kendi zamanı içinde değerlendirmek gerektiğine göre, içinde yaşadığımız devri çağ dışı zamanlara göre değerlendirmeye kalkmak, insanlığın kendi felaketine doğru, hızla yol alması demektir.



Size konu hakkında bir yazı sunuyorum.

05.5.2016

A. Dursun



KADINA YÖNELİK ŞİDDET, İNANÇLAR, GELENEKLER.

İlhan Yıldız

Dünyada var olan dinler arasında inanç, ibadet ve doktrinler bağlamında büyük bir çeşitlilik bulunmaktadır. Artık birçok ülke çok dinli bir hayat sürmektedir. Amerika ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi aynı toplum içinde Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Budist, Hindu vb. birçok din görülmektedir. Yapılan araştırmalar sadece Amerika’da 700‘ün üzerinde dini inanç bulunduğunu ortaya koymuştur. Dinler kendi içlerinde de onlarca mezhebe ayrılmaktadır. Bazı dini gruplar arasında küçük ayrıntılar varken, bazıları arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu tebliğ, kadına yönelik şiddet ile bütün dini inançlar arasındaki ilişkinin kapsamlı açıklamasını yapmak iddiasında değildir. Bu nedenle burada üç büyük din açısından kadına yönelik şiddet konusu üzerinde durulacaktır.

Şiddetin öğrenilmiş bir davranış olduğu kabul edilmektedir. Dini eğitimin kadına yönelik şiddeti kapsadığı söylenemez. Ancak dini metinlerde yer alan şiddeti destekleyen ifade ve yorumların insanların ruhlarında ve zihinlerinde olumsuz etkiler bıraktığı bir gerçektir. Açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, dini inancı ne olursa olsun şiddete maruz kalan kadınlar bazı dini inanç ve öğretileri ya kaynak ya da engel olarak görmektedirler.


Bu konu ile ilgili önümüzde iki farklı durum bulunmaktadır: Birincisi, dini inanç, kutsal metin ve öğretilerin şiddete maruz kalan kadınlar için hem engelleyici hem de tetikleyici olarak görev yaptığını bilmek; ikincisi ise, dini metin ve öğretilerin açıklanması ve yorumlanmasıyla kadını sınırlayan unsurları ortadan kaldırarak onların özgürlüğünün arttırılması üzerinde durmaktır.


alalım:
Şimdi üç büyük dinin kutsal metinleri açısından kadına yönelik şiddeti kısaca ele

Hıristiyanlık

Hıristiyan kutsal metinleri sürekli aile içi şiddete maruz kalan kadınları sabırlı olmaya, evliliğini sürdürmeye, kocasına itaate çağırmakta ve boşanma yasağı getirmektedir. İncil’de
geçen bir bölümde şöyle denmektedir:



1 Prof. Dr. Çankırı Karatekin Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü.
2 “Ey kadınlar, kendi kocalarınıza Rabbe tabi olur gibi tabi olun. Çünkü bedenin kurtarıcısı Mesih kilisenin başı olduğu gibi erkek de kadının başıdır. Fakat kilise Mesih’e tâbi olduğu gibi, kadınlar da böylece her şeyde kocalarına tâbi olsunlar.”2

Bazen sessiz kalarak bazen de yaptığı açıklamalarla kilise sık sık şiddete maruz kalan kadınlara: Daha iyi kadın olun! Bağışlayın! Unutunçağrısı yapmaktadır.3 Hıristiyanlıkta kadına yönelik şiddet asla boşanma nedeni olarak görülmez. Bazı mezheplere göre boşanma hakkı yoktur, bazılarına göre ise boşanınca ahretini kaybetmiş olursun. Kadınlar her şeyleriyle erkeklere bağlı olduğu için erkeklerin onları kontrol altında tutmaları ve bu nedenle onlara şiddet uygulaması son derece normal bir eylem olarak görülmektedir.4
 
İncil kadına yönelik şiddet konusunda birçok hikâye içermektedir. Kilise tarafından daha sonra yazılan metinler de kadınlara karşı şiddeti normal karşılayan ve erkeklerin kadınlara hükmetmesini gerekli gören ifadelerle doludur. Örneğin, dayak hakkı evlilikte kadınların itaate zorlanması anlamına gelmektedir. 15. yüzyılda Friar Cherubino tarafından toplanan “Evliliğin Kuralları” adlı kitabında yanlış bir şey yaptığında koca ilk olarak karısını uyarmalı, eğer bu tesir etmezse, o zaman bir sopa alıp onu dövmek gerekir. Zira vücudu cezalandırmak ve ruhu düzeltmek, bedeni kurtarmak için ruhu cezalandırmaktan daha iyidir. Hıristiyanlık tarihi, kadınlara erkekler tarafından uygulanan şiddeti meşru gösteren örneklerle doludur. Luther gibi kilise babalarının kendi hanımlarına fiziksel şiddet uyguladıkları açık bir şekilde ifade edilmiştir.


Günümüzde yayınlanan Hıristiyanlığın kaynak kitaplarında kadına yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddetin günah olduğu belirtilmektedir.5  


Yine 2002 yılında düzenlenen Katolik Rahipler Toplantısı’nda yapılan ortak açıklamada “evin içinde ve dışında kadına yönelik şiddet asla kabul edilemez” denmektedir.6
 
2 Efesliler 5:20-25
3 Alsdurf, James and Alsdurf, Phyllis, Battered into Submission, Wipf and Stock, 1998, as cited in Tracy, Steven, "Headship with a Heart: How biblical patriarchy actually prevents abuse", Christianity Today, February 2003, accessed January 24, 2007; Grady, J. Lee "Control Freaks, and the Women Who Love Them". New Man magazine (Jan/Feb 2001).
4 Tracy, Steven. (2007). Patriarchy and Domestic Violence: Challenging Common Misconceptions. Journal of the Evangelical Theological
Society. 50(3):580-583.
5 Adams, Carol J.; Fortune, Mary M. (1998). Violence against women and children: a Christian Theological Sourcebook. New York: The
Continuum Publishing Company. Pages 428-9.
6 "When I Call for Help: A Pastoral Response to Domestic Violence Against Women". United States Conference of Catholic
Bishops (November 12, 2002).
3

Yahudilik 

Tevrat’ta kadına yönelik şiddet konusunda birçok hikâye bulunmaktadır. Örneğin, Dinah ve Şekem,7 Tamar,8 bir Yahudi'nin cariyesi,9 Yiftah’ın kızı,10 Suzanna,11 ve Hoşea12 bunlardan bazılarıdır. Bu hikâyelerde ensest, tecavüz, aldatma, evliliğe ve boşanmaya zorlama vb. kadınların başlarına gelmeyen kalmıyor dersek sanırım abartmamış oluruz.


Musevilikte de erkek aşağıdaki pasajlara bakılırsa ailenin reisi sayılmaktadır:

“…Krallığın bütün illerine yazılı buyruklar gönderildi. Her ile kendi işaretiyle ve halka kendi diliyle yazıldı. Her erkeğin kendi evinin egemeni olduğu her dilde vurgulandı.13

Hem aile hem de ev Yahudi dini ve kültüründe merkezi bir öneme sahiptir. Şalom bayit; evde barış şeklinde çevrilen bu deyim karı koca ilişkisinin iyi ve uyumlu olmasını içeren Yahudi teolojisinin önemli bir parçasıdır. Ancak daha sonra Şalom bayit kavramı, evde barışın sürmesinin tek sorumlusunun kadın olduğu şeklinde değiştirilmiş ve hatta şiddete maruz kalan kadınlara evlerine dönmeleri ve orada kalmaları konusunda baskı yapılmıştır.

Tevrat’ta bulunan Ester kitabında kadını öven ve erkeği aşağılayan ifadelere de rastlanmaktadır. Burada erkekler, kötü ve aptal olarak, kadın ise güçlü tasvir edilmektedir. Kitap Kraliçe Vashti’nin sarhoş kralın huzuruna davetini reddetmesiyle Kral diğer hanımlarının kendisine itaat etmeyeceği korkusuyla ve bu davranışların diğer kadınları da erkeklere karşı çıkma konusunda cesaretlendireceği için Ester adlı yeni bir kraliçe buldu. Ester’in kraliçe olduğunda Yahudi olduğu bilinmiyordu. Haman adlı Yahudilerden nefret eden vezir Yahudi ırkını ortadan kaldırmayı planlayıp bu isteğini Krala da onaylatmıştır. Bunu öğrenen Ester Kralı Haman’ın kötü biri olduğu konusunda ikna etmiştir. Böylece
Kadın’ın ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir örnek verilmektedir.14

 
Ancak Dinah ve Şekemliler örneğinde olduğu gibi farklı bir töre cinayeti örneği de bulunmaktadır.15 Kur’an ve İncil; evlilik dışı ilişki, tecavüz ve aldatma nedeniyle kadınların öldürülmesini emretmez. Bu tür eylemler için sadece Tevrat’ta recm cezasını öngören ifadelere rastlanmaktadır.



7 Yaratılış 34
8 Samuel 2:13
9 Hakimler 19
10 Hakimler 11
11 Daniel 13
12 Hoşea, 1
13 Ester 1
14 Esther 1:11
15 Yaratılış 34
4

Örneğin, bakire olmadığı için kocası tarafından babasına iade edilen kadın hakkında şu ifadeler bulunmaktadır:


Fakat genç kadında kızlık nişanları bulunmadığı hakikatse, o zaman genç kadını babasının evinin önüne çıkaracaklar ve şehrin adamları onu taşlayacaklar ve ölecek. Çünkü babasının evinde zina etmiş olmakla İsrail’de alçaklık etmiştir.16

Evli kişilerin evlilik dışı ilişkiye girmesi halinde ise:
Eğer bir adam başka bir adamın karısı ile zina halinde yakalanırsa, adam ve kadın onların ikisi de
ölecektir.”17

Tevrat’ta İsrail oğulları soyundan olan ya da bunlara gelin olan kadınlar zina ettikleri takdirde daha ağır bir ceza ile yakılarak öldürürler:

Bir kohenin kızı fahişelik ederek kendini bozarsa, babasını bozmuş olur, ateşte yakılacaktır.18

Müslümanlık

Kadına yönelik şiddetin Ortadoğu’da çok yaygın olması nedeniyle, Batı’da birçok insan bunu İslam’ın teşvik ettiğini düşünmektedir.19 Daha da ilginci Batı’ya göre, kadına karşı şiddet İslam’a ait bir olgu olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Yakın zamanda Allenbach Enstitüsü’nün yaptığı bir ankette ‘İslam sözcüğünü duyduğunuzda aklınıza ne geliyor?” şeklinde bir soru vardı. Ankete katılanların % 93’ü ilk sırada ‘kadının baskı altında olması’ şıkkını işaretlemişlerdir.20 Yine Hollanda hükümetinin 'Namus Adına İşlenen Suçların Önlenmesine Yönelik Çalışma' başlıklı kararı BM Genel Kurulu'nda 2000 yılında gerçekleşen bir oturumda Ürdün'deki 'namus cinayetlerini' anlatan film, ezan sesiyle başlıyordu ve dağıtılan broşürlerin üzerinde çarşaflı kadın resimleri vardı.
İslam hukukunun dayandığı Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed (s.a.v.)in birçok hadislerinde kadına ve kız çocuğuna karşı toplumda sürdürülen tutumları yerip yasaklayan hükümler vardır. Nahl suresinin 58. ve 59. ayetlerinde kız çocuklarının öldürülmesi konusunda şöyle buyrulmaktadır:

“Onların birine bir kız çocuğu olduğu söylendiği vakit, öfkesini sinesine çekerek hiddetinden yüzü kapkara olur, müjdelediği kötü şeyden ötürü herkesten gizlenir, (kız çocuğunu) hakarete katlanarak tutayım mı yoksa (diri diri) toprağa gömeyim mi (diye düşünür). İyi bilin ki onları pek fena muhakeme ederler.”


16 Tensiye, 22/20–21
17 Tesniye 22/22
18 Levililer 21/9
Times, 20 Haziran, 1999.
20 http://www.konrad.org.tr/index.php?id=712
5

Ancak İslamiyet’in kadın-erkek eşitliğinde toplumsal hayata getirdiği değişim ve iyileştirmeler Hz. Peygamber’den sonra yeniden yerel geleneklerin etkisi altında farklı boyutlara girmiştir. Kadın eşitlik bağlamında kazandığı hakları ve statüsünü kaybetmeye başlamıştır. Hz. Peygamber döneminde dini toplum içinde öğrenen kadınlar, bir anda toplumsal hayattan uzaklaştırılmıştır.


İslam’da kadına yönelik şiddet dendiğinde ilk akla Nisa Suresi 34. ayet gelmektedir.


Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeni mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir:

“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.”
Bu ayetin çeşitli yorumları bulunmaktadır. Bunlara göre, bu ayet, Müslüman erkeklere finansal ve fiziksel konularda kadını korumasını ve ona destek olmasını öğretiyor ve Müslüman kadına da Allah’a itaat etmesi için namusunu koruması öğretiliyor. Bu görüşü savunanlar genellikle Hz. Peygamber’in sünnetini örnek göstermektedirler. Buhari ve Müslim başta olmak üzere bütün hadis kitaplarında Hz. Peygamber’in kadınlara şiddet uyguladıklarına dair bir ifade bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu ayetin hukuki bir anlam ifade ettiğini ve kocasına ihanet eden kadınların cezalandırma aşamalarından bahsettiğini ifade edenler de bulunmaktadır.

Bu ayette kadınların başka bir insana değil Allah’ın emirlerine itaat etmeleri isteniyor yoksa erkeğin kadınları sonsuza kadar gözetleme ve dolayısıyla onun hakkında karar verme yetkisinin verildiğini düşünenler bu ayeti yanlış yorumlanmaktadır. Nitekim insanın kadın ve erkek olarak ayrı cinsler halinde yaratılmasının nedeninin birbirlerine üstünlük sağlamaları ve kavga etmeleri olmadığı Rum Suresi 21.ayette şöyle belirtilmektedir:


“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”

Bu ayetin çeşitli meallerine baktığımızda kadınlara şiddet uygulanması sürecini başlatan eylem olarak nüşuz kavramından; serkeşlik, başkaldırma, iffetlerinden endişe etme, fenalık ve geçimsizliklerinden korkma, kötü niyetlerinden, dik başlılıklarından,
6

hırçınlık etmelerinden, sadakatsizlik ve iffetsizlik etmelerinden endişe etme gibi sonuçlar çıkmaktadır. İngilizce meallerde de bu terim aldatma ve isyan etme şeklinde çevrilmiştir.21

Nisa Suresi 148. ayetinde kadının şiddet görmesi evliliğe yakışmayan bir konu sayılmış olup toplumla paylaşılması gerektiği belirtilmiştir:

“Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”


21 Nisa Suresi 34. ayetin farklı meallerde yer alan çevirileri:

Abdülbaki Gölpınarlı’nın mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları birçok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. Fakat itaat ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür.”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eski mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür.”

Diyanet Vakfı’nın mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için Saliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”

Elmalılı Hamdi Yazır’ın mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.”

Ömer Nasuhi Bilmen’in mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Erkekler kadınların üzerinde ziyade kaimdirler. Çünkü Allah Teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur. Ve mallarından infak etmektedirler. İmdi sâlih kadınlar itaatlidirler. Allah Teâlâ'nın hıfzı sayesinde gaybı muhafazakârdırlar. Serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince onlara nasihat veriniz, ve onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövünüz. Fakat size itaat ederlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok yücedir. Çok büyüktür.”

Muhammed Esed’in mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Erkekler, kadınları, Allah'ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah'ın koru[nmasını buyur]duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkâr kadınlardır. Kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara [önce] nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. Allah gerçekten yücedir, büyüktür.”

Süleyman Ateş’in mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Allah, insanları birbirinden üstün kıldığı ve mallarından harca(yıp kadınların geçmini sağla)dıkları için erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler. Bundan dolayı iyi kadınlar ita'atkar olup, Allah'ın kendilerini korumasına karşılık (Allah'ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar (kocalarına asla ihanet etmezler). Hırçınlık etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarda onlara sokulmayın, onları dövün. Eğer size ita'at ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür.”

Yusuf Ali’nin İngilizce mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Men are the protectors and maintainers of women, because Allah has given the one more (strength) than the other, and because they support them from their means. Therefore the righteous women are devoutly obedient, and guard in (the husband's) absence what Allah would have them guard. As to those women on whose part ye fear disloyalty and ill conduct, admonish them (first), (next), refuse to share their beds, (and last) beat them (lightly); but if they return to obedience, seek not against them means (of annoyance): for Allah is most high, great (above you all).”

M. Pickthall’in İngilizce mealinde bu ayetin çevirisi şöyledir: “Men are in charge of women, because Allah hath made the one of them to excel the other, and because they spend of their property (for the support of women). So good women are the obedient, guarding in secret that which Allah hath guarded. As for those from whom ye fear rebellion, admonish them and banish them to beds apart, and scourge them. Then if they obey you, seek not a way against them. Lo! Allah is ever High Exalted, Great.” 

7

Kadına yönelik şiddetin Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre, töre cinayetlerinin dinde yeri yok, hiçbir aile meclisi mahkeme olmadığı gibi töreler de kanun değil. Din görevlileri, hutbelerde bu konulara temas ediyor, bayan din görevlileri ise, kadın dernekleri ile irtibat kurarak töre cinayetlerinin yoğun olarak görüldüğü bölgelerde yaşayan kadınlarla bire bir görüşmeler yapıyor. Diyanet’e göre, geçmişten beri gördüğümüz töre cinayetleri, yöre insanının geleneksel yaşamlarından kolay kolay sıyrılamadıklarının bir göstergesi. Özellikle ataerkil zihniyetin hâkim olduğu, cinsiyet farklılığının hiyerarşik ve katı kalıplar içinde algılandığı bu bölgelerde, kız çocukları ve kadınların töre cinayeti, aile içi şiddet, eğitim ve cinsiyet ayrımcılığı gibi bir dizi olumsuzluklara hedef olması işin belki de en üzücü yanı. Töre cinayetlerinin temelinde büyük ölçüde ataerkil zihniyetin, erkek varlığını ve haklarını önceleyen bir anlayışın kadınlarla ilgili önyargıları yatmaktadır. Kadını kendi varoluş serüveninin öznesi kabul etmeyen bu anlayış, doğumundan itibaren onu erkekten aşağı ve ikinci bir cins olarak algılama yanlışına düşmekte, ikinci aşamada da bu yanlışı dine
onaylatma gayretine girmektedir.22

Geleneksel Kültürün Kadına Yönelik Şiddet Üzerindeki Etkisi?

Her şeyden önce bilinmelidir ki, kadına yönelik şiddet birçok faktör arasındaki etkileşimin sonucudur. Kadınla ilgili olumsuz düşünce, inanç ve davranışların arkasında genellikle geleneksel kültür, feodal zihniyet veya aşiret kültürü şeklinde ifade edilen yapı çıkmaktadır.23
Aşiret kültüründe cinsellik dahil birçok alanda kadınları kontrol etmek erkeklerin görevi. Aileye itaat, bireysel istekleri dizginlemektedir. Aşiret kültüründe en yaşlı erkek aile lideridir ve aile üyelerinin eylemlerini bir yargıç gibi değerlendirmektedir. O, aile geleneklerini takip etmeyen veya aksi davranış içinde olan aile bireylerini cezalandırabilir.24

Ataerkil aile sistemlerinde aile üyelerinin sorumlulukları da eşit olarak dağıtılmamıştır. Kızlar hayatları boyunca erkekler tarafından kontrol edilirken, erkekler olgunlaşıncaya kadar babaları tarafından kontrol edilirler. Erkekler kadınlara destek olup güvenliklerini sağlarken kadınlar erkeklerin cinsel isteklerini karşılamanın yanı sıra ev işlerini yaparlar.25


Töreye göre, aile genç çocuğa öldürme görevini vermekle onu onurlandırıyor. İşin ilginç tarafı, toplum da, töre cinayetlerini meşru görüyor ve müdahale etmiyor, -namusunu temizleyen- aile ve katil övülüyor. Buna göre, töre cinayeti, zedelenen aile onurunu tamir
etmiştir.26

22 Diyanet İşleri Başkanlığının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Münasebetiyle Yaptığı Basın Açıklaması.
23 Yalcin-Heckmann, Lale. 1991. Tribe and Kinship among the Kurds, Berlin: Peter Lang Publishing.
24 Gilmore, David. D. 1987. “Honor, Honesty, Shame: Male Status in Contemporary Andalusia.” Honor and Shame and the Unity of the
Mediterranean, edited by David D. Gilmore. Washington, D.C.: American Anthropological Association, 90-91.
25 Lerner, Gerda, 1986. Women and History, Vol. 1 The Creation of Patriarchy. London: Oxford University, 217-218.
8
Konu üzerinde araştırma yapan uzmanlara göre, Ortadoğu’da kadının cinselliğinin ailenin onuru olarak algılanması ve kadının akrabası olan erkekler tarafından korunmasına yönelik inanç, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın ortaya çıkmasından önce de vardı. Kadına yönelik şiddet, dini nedenlerle işleniyor izlenimi verse de daha çok geleneksellik ve feodalite ile malul pre-modern bir Ortadoğu muhafazakârlığına dayanmaktadır. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam, Ortadoğu menşeli olup erkek ve kadın namusu konusunda benzer prensiplere sahip.27 İslam’ın bu prensiplere diğer dinlerden biraz daha fazla vurgu yaptığı söylenebilir.

SONUÇ 

Kadına karşı şiddetle mücadele konusunda din hem kaynak hem de engel olabilir. Her şeyden önce şu soruyu sormamız gerekiyor: Kadına karşı şiddetle mücadele konusunda dini yanımıza mı yoksa karşımıza mı alacağız? Bu mücadelede dinler kadının daha da güçlenmesi için birçok kaynağı içermektedir. Aslında bu konuda dini suçlayanlar da savunanlar da ampirik bilgilere sahip değildir. Bu nedenle bu konuda zihinlerin temizlenmesi başka bir ifadeyle zihniyet değişiminin sağlanması gerekmektedir.

Her ne kadar Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam aile ve evliliğin korunmasını en temel değer olarak gördüğünü ifade etmişse de, kutsal metinler ve öğretilerin ataerkil sistem içinde erkeğin kadın ve çocuklar üzerinde hâkimiyet kurmasına imkân sağladığını söylemek gerekir. 

Zaman zaman bu kadınların güvenlik sorunlarını gündeme getirmiştir. Böylece yüzyıllar boyunca din kadına yönelik şiddeti doğuran baskın sosyal normlarla mücadele etmek yerine ataerkil sisteme hizmet eden bir kurum görüntüsü vermiştir.

Maalesef dinler tarihine baktığımızda açıkça görüyoruz ki, dini kurumlar açıkça kadına yönelik şiddeti tolöre eden değerler manzumesine sahiptir. Dinsel geleneğin korunmasını sağlayan temel metinlerinde kadınların toplumsal cinsiyet ayrımcılığına uğradığı görülmektedir. Ancak dini öğretiler, şiddete maruz kalmış kimselerin tedavisinde ve onlara



26 Özgür, Serap and Sunar, Diane. 1982. “Social Psychological Patterns of Homicide in Turkey: A Comparison of Male and Female
Convicted Murderers.” Sex roles, Family and Community in Turkey, edited by Çiğdem Kağıtçıbaşı, 357. Bloomington: Indiana University.
27 Abu-Odeh, Lama. 2000. 'Crimes of Honor and the Construction of Gender in Arab Societies.' Women and Sexuality in Muslim Societies, edited by Pınar İlkkaracan. 363-381. İstanbul: Özgün Ofset; Walby, Sylvia, 1990. Theorizing Patriarchy. Oxford, Basil Blackwell; Berktay, Fatmagül. 1996. Tektanrılı Dinler Karşısında Kadın, İstanbul: Metis Kadın Araştırmaları, 211-212; Mernissi, Fatima 2000a. “The Muslim Concept of Active Women's Sexuality.” Women and Sexuality in Muslim Societies, edited by Pınar İlkkaracan. 19-37. İstanbul: Özgün Ofset; Mernissi, Fatima 2000b. “Virginity and Patriarchy.” Women and Sexuality in Muslim Societies, edited by Pınar İlkkaracan. 203-215. İstanbul: Özgün Ofset.
9

daha güvenli bir yer bularak korunmasına yardımcı olacak söylemlere sahiptirler. Bunlar aynı zamanda şiddet içeren davranışları mazur gösteren ve görmezden gelinmesini sağlayan bir suiistimal aracı da olabilirler.


Dini öğretilerin geleneksel yorumları ile yaratılan kadın karşıtı havanın bu engellemelerin tekrar tartışılmaya açılması ile dağıtılabilir. Dinin kadın karşıtı söyleme sahip olduğunu söylemenin. pratik ve pragmatik olarak yararının olmadığı. bunun en çok kadınları yaraladığı, onları hem dinden hem de toplumdan ve toplumun değerlerinden uzaklaştırdığı söylenebilir.

Bunun yerine dinin kadına yönelik şiddeti desteklemediği söylenebilir ki kutsal kitaplara bakıldığında bunu destekleyen birçok ifade görülebilir.

Kadına yönelik şiddetin dinden ziyade feodal kültür, aşiret kültürü, geleneksel kültür başka bir ifade ile töreler tarafından desteklendiği belirtilmektedir. 


Sonuçta, töreler dün vardı, bugün varlar ve yarın da var olmaya devam edecekler. Töreler, sosyo-ekonomik koşullar içinde kendiliklerinden oluşan, özellikle kapalı toplumlarda hayatiyetini ve değişmezliğini sürdürebilen kurallardır

Öyleyse kadın erkek eşitsizliği ve kadına karşı ayrımcılığın ve baskının toplumsal-kültürel değerlerle meşrulaştırılmasında ve yeniden üretilmesinde önemli rol oynadığı söylenen törelerin kadının lehine dönüştürmek için nelerin yapılması gerektiğini saptamak gerekmektedir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, İslam içinde de şiddet uygulayan erkeklerin davranışlarını haklı çıkarmak için kullanılan metinler ve yorumlar bulabilirsiniz


Ancak kadın konusunda yerleşmiş önyargıların İslami olduğunu söylemek, İslami olmadığını söylemekten çok daha zor, cüretli ve riskli bir iştir.  iikv.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder