5 Mayıs 2016 Perşembe

Kürt şeyhi Sait Molla'nın, ipe gidişinin hazin öyküsü.

Kürt şeyhi Sait Molla'nın ipe gidişinin hazin öyküsü.

Vatan haini diye asıldı, şimdi anılacak ; Çözüm,deprem duasıdır.

Kürt şeyhi Sait Mollanın ipe gidişinin hazin öyküsü.

Her halde kırk sene oluyor[1], aslen Palu’lu olan Sait isminde bir molla vardı. Hınıs’ta otururdu, mal ticareti yapardı. Mal dediğim, hayvan alır satardı. Suriye taraflarına gider gelirdi. Buradan oraya mal götürür, oralardan da başka şeyler alırdı. Suriye’de İngilizlerle tanışmış ahbap olmuştu. 

Ona demişler ki;

Sen akıllı bir adamsın Sait, biz sana yardım edelim, kuvvet verelim. Sende git doğu Anadolu bölgesinde hükümetini kur, büyük adam ol. Herkes sana çalışsın. Kervancılık sana göre iş değil. 

Devlet adamı ol. Herkes senin ayağına gelsin. Yediğin önünde yemediğin arkanda olsun.”

Molla bu sözleri önceleri pek ciddiye almadı ama daha sonraları tekrar aynı teklif gelince;

“Nasıl olacak bu iş?” diye sormuş.

“Halkı yanına alacaksın, herkes arkanda olacak, seni destekleyecekler.”

“İyi de o nasıl olacak?”

Adamlar cambaz, tuzak hazırladılar ona, anlayamadı.

“Kolay” dediler “bizi iyi dinle, anla bu yeter.”

“Dinlerim.”

“Bak şimdi, sen bir mollasın, bunu herkes biliyor değil mi?”

“Evet.”

Kerametini göstereceksin. Türkiye’ye döndüğün zaman, camiye git. İnsanlara de ki; ey Müslümanlar bundan böyle ben, ermiş bir adam oldum, kerametlerim var. İstersem gökten yere nur indiririm. İsterseniz yarın akşam gelin size ispat edeyim, de.”

“Ne yapmam gerekecek?”

O tarafını bize bırak. Nereye diyorsan oraya geleceğiz. Bulunduğun yerin biraz uzağına sistemi kuracağız. Konuştuğumuz saatte ışıldakları yakıp gökyüzüne çevireceğiz. Yeter ki hava bulutlu olmasın.”

Konuyu defalarca anlattılar ona. Sonra da Türkiye’ye geldiler. 

Şavşar taraflarında tezgâhı kurdular. 

O yıllarda elektriği kimse bilmiyor tanımıyordu. Adamlar jeneratörlerini getirdiler ve yakın bir dağa çıktılar. 
Aylardan Ramazandı, Molla Sait, teravih namazından sonra insanları salmadı.

Ey Müslümanlar beni iyi dinleyin” dedi. “Yarın akşam teravih namazından sonra size kerametimi göstereceğim. Herkese haber salın. Gökten nur indireceğim, nasibini almak isteyenler gelsinler. Her zaman olan bir iş değil, ahretinizi kurtarın.”

İkinci akşam gerçekten de kalabalık bir cemaat geldi. Namazdan sonra ayetler okunarak camiden çıkıldı. Zifiri karanlık bir geceydi. Gökteki yıldızlar belli belirsiz. İnsanlar birbirine tutunarak yokuş yukarı yürümeğe başladılar. Aslında mollanın ardı sıra gidenler bir macera izlemenin heyecanı içindeydi. İmanı bütün olanlar ise sonuçtan emin bir vaziyette yokuşu tırmanmaya çalışıyorlardı.
Uzaktan çoban köpeklerinin havlamaları duyuldu. Bazıları bu havlamaları hayra yormadı. Bir süre sonra, yürüyenlerin çoğu yorulma belirtileri göstermeğe başladı. Mollaya yakın gidenler ise onun dualarına “amin” diyerek yürüyorlardı.

Köyün yukarısında bir tepenin üzerinde durdular, herkes oturdu. Dinlendiler, sonra da hafızlar Kuran okumaya başladılar.

Vakit gelmek üzereydi molla yerinden kalktı, hafızları susturdu;

“Şimdi şu tarafa doğru iyice bakın. Bir şey görebiliyor musunuz?” diye sordu.

“Hayır!” dediler hep bir ağızdan.

“Neden?” Cevabı yine kendisi verdi. “Her yer karanlıkta ondan. Şimdi okuyacaklarımı benden sonra Allah rızası için tekrar edin.”

O ne dediyse köylülerde tekrar etti. Bu durum yarım saat kadar sürdü. Adamlar sıkılmaya başlamışlardı.

Gökten yere mi, yoksa yerden göğemi, pek anlaşılamadı upuzun bir nur uzandı. Birazdan bir tane daha, bir tane daha. “Allah, Allah!” diye bağırdı adamlar. Sesleri çok uzaklardan duyuldu.
Bu kez hafızlar olanca sesleriyle okumaya başladılar.

Derken… o nurlardan biri bulundukları yere kadar uzandı, herkesi yalayarak geçti gitti. Ortalık gündüz gibi oldu. Sonra tekrar bir nur daha geldi. Herkes birbirinin yüzünü ayan beyan fark etti. Nurların biri gelip diğeri gidiyordu artık.

Köylüler ne yapacaklarını bilemediler. Avazı çıktığı kadar bağıranlar, ağlayanlar, feryat figan, mollanın elini eteğini öpmeğe çalışıyorlardı.

“Büyük adamsın molla.”

Allah seni başımızdan eksik etmesin!

Peygamber mucizeleri gösteriyorsun molla.”

Adamlar çıldırmış gibiydiler.

Öl de, ölelim” dediler.

Bu olay, ramazan boyunca bir kaç kez daha tekrarlandı.

Köylüler mollanın keramet sahibi olduğu konusunda ikna oldular. 

Ancak Peygamber olabileceği gibi söylemlerde ise ikileme düşenler oldu.

En azından keramet sahibi olduğuna, kendisi de inandı.

Halkın bu ilgisi ve sevgisi Sait mollaya biraz fazla geldi.

İngilizler ona akıl vermeye devam ediyorlardı.

Bir kaç köyün adamlarından oluşan bir ordu kurdu.

Devlete karşı isyan etti. Başaracağını sandı ama başaramadı, yakalandı.

Mahkeme kuruldu, idam kararı verdiler ona.

Sait molla ipe giderken güvendiği insanlardan kimse yoktu arkasında.
____________________________
[1],  Bu öyküyü 1970 yılında öğretmenlik yaptığım köyde, Muhtar Emin’den dinledim. Bir kış gecesi konuğu olmuştum. Öyküyü anlattıktan sonra elindeki boş çay bardağını dalgınlıkla bana uzattı. Hanımı durumu fark etti geldi bardağı aldı. Muhtarın gözleri doldu, öykünün etkisinde kaldığı anlaşılıyordu. 
Kaynak: TOGEÇ arşivi


1930'a kadar basının durumu ve 1931 Matbuat kanunu-Nurşen Mazıcı.pdf


Sait Molla (d. 1880, İstanbul - ö. 1930, Yunanistan), Osmanlı devlet adamı, Şûra-i Devlet üyesi, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve İngiliz ajanı. wikipedia
SAİT MOLLA, Türk siyaset adamı (İstanbul 1880 - Romanya 1936). Medrese eğitimi gördükten sonra Hukuk mektebi'ni bitirdi. Hâkimlik yaptı, ittihat ye Terakki'ye karşı olduğu için Hürriyet ve itilaf fırkası'nda yer aldı. Mütareke döneminde, Damat Ferit hükümetince Adliye vekâleti müsteşarlığına, Şûrayı devlet ikinci başkanlığına atandı. İngiliz ajanı Rahip Frew ile Ingiliz muhipleri cemiyeti’ni kurdu. İstanbul gazetesini yayımladı. Türk istihbarat örgütleri İngiliz casusu olduğunu saptadı. Kurtuluş savaşı sonrası Romanya'ya kaçtı; Yüzellilikler listesine alındı (1924); vatandaşlıktan çıkanldı (1927).  Kaynak: Büyük Larousse
 
İngilizlerin başlattığı, ABD'nin devraldığı işgal son aşamasına geldi.

Haliyle onların temsilcisi tüm hainler anılmayı hak ettiler.

Kolay iş değil, emperyalizmin hizmetkârlığı elbet ki onların tarafından ödüllendirilecek ki, adamlar ne kadar güçlü olduğunu yandaşlarına gösterirken, hem zaferlerinin keyfini çıkartacak, hem de içerde kalan son kalelerin ne kadar yalnız kaldıklarını görmeleri sağlanacak.

Durum işte budur.

Bu millet isterse elbet olacak.

Milletin iradesinin önünde kim durabilmiş ki?

Millet ne istediğini bilip bilmediği önemli değil, önemli olan millet adına konuştuklarını söyleyenlerin kime hizmetçilik ve teslimiyetçilikte ne kadar yol aldığının görülmesidir.

İslam'la Türk milleti artık hesaplaşmak zorundadır. Ilımlısı, ılımsızı kalmamıştır.


Aksi halde bu gidişin sonu İslam adı altında işgalden başka hiç bir şey değildir.

Timur SELÇUK. DÖNEKLER



Ulus devlet, millet kavramları bitirilmiş, yerine cemaat ve ümmet kavramları yerleştirilmiştir.

Bu kavramların İslam'ın kavramları olduğunu göremeyecek kadar körleşen millet, işgalden kendisini kurtaramayacaktır.

İşgal tamamlandığında ise, Hristiyan bir Türkiye'nin (adı Türkiye olursa tabii ki) sadece izleyicisi olacak, bu saf Müslüman/Hristiyanlar.

Benim için sorun yok, tüm dinler ihanet temelleri üzerine tesis edildiği için, ha İslam, ha Hristiyan vs... hiç sorun değil.

Sorun, kendisine Müslüman diyenlerindir.

Hamd olsun, bu günleri gördük.

27 Haziran 2010

A. Dursun

***

Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğretiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil onların elinde topraklarımız vardı.  Kenya Kurucu Devlet Başkanı Kenu Kenyattu
 

Muhammed'in hayatını okumadan evvel topraklarımız vardı.


Cumhuriyetin ilanından sonra Güneydoğu'daki en büyük isyanı çıkardığı için vatan haini diye idam edilen Şeyh Said için Diyarbakır'da anma törenleri düzenlenecek.

CUMHURİYET'İN kuruluşundan sonra Güneydoğu'daki en büyük isyanı başlatan ve yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'da idam edilen, 4- 5 yıl öncesine kadar adının bile anılmasından korkulan Şeyh Said ve arkadaşları için Diyarbakır'da anma etkinliği düzenleniyor. Yarın başlayacak etkinlik nedeniyle Şeyh Said'in fotoğrafları bulunan dev pankartlar Diyarbakır caddelerine asılıyor, fotoğrafları duvarlara yapıştırılıyor.

 Diyarbakır'ın Dicle İlçesi'nde 1925 yılında başlatılan ve kısa sürede bölgenin birçok yerine sıçrayan isyanın liderliğini yapan ve isyan bastırılıp yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'ın Dağkapı semtinde idam edilen Şeyh Said ve arkadaşları için bir dizi anma etkinliği düzenleniyor. Her yıl sadece kentteki İlami Kürt dernekleri tarafından düzenlenen etkinliklere geçmiş yıllarda pek katılmayan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK), bu yıl destek verme kararı aldı.

Kendilerine Dicle Fırat Diyalog Grubu adını veren bir oluşum tarafından organize edilen anma etkinliklerine BDP ile DTK'nin yanı sıra, Kürtçe yayınlanan Nubihar dergisi, Çıra Kültür Merkezi ile Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Diay-Der) de destek veriyor.

OLUMLU KARŞILANDI
 Birkaç yıl öncesine kadar insanların adını bile ağzına almaktan çekindiği Şeyh Said ve arkadaşlarının anma töreni için hazırlanan pankartlar artık rahatlıkla caddelere asılarak insanlar etkinliklere davet ediliyor. Üzerinde Şeyh Said'in fotoğrafı bulunan, "Şeyh Said efendi ve 47 arkadaşının idamının 85'inci yıl dönümünde düzenleyeceğimiz panel ve mevlide tüm halkımız davetlidir" yazılı pankartları ilk kez gören vatandaşlar, "Daha önce değil fotoğraflarının asılması, adını bile kimse korkudan telaffuz edemiyordu. Şimdi ise caddelere, sokakları afişleri asılıyor. Bu gelişmeler çok iyi. Yasaklar kalktığı sürece bölgeye barış gelir" dedi.

Şeyh Said'in pankartlarının yanı sıra aynı duyuruların yer aldığı fotoğraflı afişler, elektrik direkleri ile boş bulunan duvarlara yapıştırıldı.

ASILDIKLARI ALANDA ANILACAKLAR
28 Haziran günü tarihi Ulu Cami önünde Şeyh Said ve arkadaşları için basın açıklamasıyla başlayacak etkinlikler, 29 Haziran saat 14.00'te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Cegerxwin Kültür Merkezi'nde düzenlenecek panelden sonra Şeyh Said ve arkadaşlarının 1925 yılında asıldığı Dağkapı meydanında basın açıklaması yapılarak, mevlit okunmasıyla sona erecek.

Etkinliklere BDP ile DTK'den yetkililerin yanı sıra Şeyh Said'in torunları Abdillulah Fırat, Diyadin Fırat, Bedri Fırat, Samed Bilgin, Felat Özsoy ile Tahsin Sever de katılıyor. haber.mynet.com
  


Kılıç Ali'nin oğlu babasının cinayetlerini itiraf etti.


MALTA ZİNDANLARINA GİDEN YOL.
Altındal; "Atatürk'ün vasiyeti Kasım ayında açıklanacak"
ABD Türk eğitim sistemini nasıl ele geçirdi?
ATATÜRK'ÜN GİZLENEN VASİYETİ NE DEMEK?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder