Kürt şeyhi Sait Molla'nın ipe gidişinin hazin öyküsü.
Vatan haini diye asıldı, şimdi anılacak ; Çözüm,deprem
duasıdır.
Kürt şeyhi Sait Mollanın ipe gidişinin hazin öyküsü.
Her halde kırk sene oluyor[1], aslen Palu’lu olan Sait
isminde bir molla vardı. Hınıs’ta otururdu, mal ticareti yapardı. Mal dediğim,
hayvan alır satardı. Suriye taraflarına gider gelirdi. Buradan oraya mal
götürür, oralardan da başka şeyler alırdı. Suriye’de İngilizlerle tanışmış
ahbap olmuştu.
Ona demişler ki;
“Sen akıllı bir adamsın Sait, biz sana yardım edelim, kuvvet
verelim. Sende git doğu Anadolu bölgesinde hükümetini kur, büyük adam ol.
Herkes sana çalışsın. Kervancılık sana göre iş değil.
Devlet adamı ol. Herkes
senin ayağına gelsin. Yediğin önünde yemediğin arkanda olsun.”
Molla bu sözleri önceleri pek ciddiye almadı ama daha
sonraları tekrar aynı teklif gelince;
“Nasıl olacak bu iş?” diye sormuş.
“Halkı yanına alacaksın, herkes arkanda olacak, seni destekleyecekler.”
“İyi de o nasıl olacak?”
Adamlar cambaz, tuzak hazırladılar ona, anlayamadı.
“Kolay” dediler “bizi iyi dinle, anla bu yeter.”
“Dinlerim.”
“Bak şimdi, sen bir mollasın, bunu herkes biliyor değil mi?”
“Evet.”
“Kerametini göstereceksin. Türkiye’ye döndüğün zaman, camiye
git. İnsanlara de ki; ey Müslümanlar bundan böyle ben, ermiş bir adam oldum,
kerametlerim var. İstersem gökten yere nur indiririm. İsterseniz yarın akşam
gelin size ispat edeyim, de.”
“Ne yapmam gerekecek?”
“O tarafını bize bırak. Nereye diyorsan oraya geleceğiz.
Bulunduğun yerin biraz uzağına sistemi kuracağız. Konuştuğumuz saatte
ışıldakları yakıp gökyüzüne çevireceğiz. Yeter ki hava bulutlu olmasın.”
Konuyu defalarca anlattılar ona. Sonra da Türkiye’ye
geldiler.
Şavşar taraflarında tezgâhı kurdular.
O yıllarda elektriği kimse
bilmiyor tanımıyordu. Adamlar jeneratörlerini getirdiler ve yakın bir dağa
çıktılar.
Aylardan Ramazandı, Molla Sait, teravih namazından sonra insanları
salmadı.
“Ey Müslümanlar beni iyi dinleyin” dedi. “Yarın akşam
teravih namazından sonra size kerametimi göstereceğim. Herkese haber salın.
Gökten nur indireceğim, nasibini almak isteyenler gelsinler. Her zaman olan bir
iş değil, ahretinizi kurtarın.”
İkinci akşam gerçekten de kalabalık bir cemaat geldi. Namazdan
sonra ayetler okunarak camiden çıkıldı. Zifiri karanlık bir geceydi. Gökteki
yıldızlar belli belirsiz. İnsanlar birbirine tutunarak yokuş yukarı yürümeğe
başladılar. Aslında mollanın ardı sıra gidenler bir macera izlemenin heyecanı
içindeydi. İmanı bütün olanlar ise sonuçtan emin bir vaziyette yokuşu
tırmanmaya çalışıyorlardı.
Uzaktan çoban köpeklerinin havlamaları duyuldu. Bazıları bu
havlamaları hayra yormadı. Bir süre sonra, yürüyenlerin çoğu yorulma
belirtileri göstermeğe başladı. Mollaya yakın gidenler ise onun dualarına
“amin” diyerek yürüyorlardı.
Köyün yukarısında bir tepenin üzerinde durdular, herkes
oturdu. Dinlendiler, sonra da hafızlar Kuran okumaya başladılar.
Vakit gelmek üzereydi molla yerinden kalktı, hafızları
susturdu;
“Şimdi şu tarafa doğru iyice bakın. Bir şey görebiliyor
musunuz?” diye sordu.
“Hayır!” dediler hep bir ağızdan.
“Neden?” Cevabı yine kendisi verdi. “Her yer karanlıkta
ondan. Şimdi okuyacaklarımı benden sonra Allah rızası için tekrar edin.”
O ne dediyse köylülerde tekrar etti. Bu durum yarım saat
kadar sürdü. Adamlar sıkılmaya başlamışlardı.
Gökten yere mi, yoksa yerden göğemi, pek anlaşılamadı upuzun
bir nur uzandı. Birazdan bir tane daha, bir tane daha. “Allah, Allah!” diye
bağırdı adamlar. Sesleri çok uzaklardan duyuldu.
Bu kez hafızlar olanca sesleriyle okumaya başladılar.
Derken… o nurlardan biri bulundukları yere kadar uzandı,
herkesi yalayarak geçti gitti. Ortalık gündüz gibi oldu. Sonra tekrar bir nur
daha geldi. Herkes birbirinin yüzünü ayan beyan fark etti. Nurların biri gelip
diğeri gidiyordu artık.
Köylüler ne yapacaklarını bilemediler. Avazı çıktığı kadar
bağıranlar, ağlayanlar, feryat figan, mollanın elini eteğini öpmeğe
çalışıyorlardı.
“Büyük adamsın molla.”
“Allah seni başımızdan eksik etmesin!”
“Peygamber mucizeleri gösteriyorsun molla.”
Adamlar çıldırmış gibiydiler.
“Öl de, ölelim” dediler.
Bu olay, ramazan boyunca bir kaç kez daha tekrarlandı.
Köylüler mollanın keramet sahibi olduğu konusunda ikna
oldular.
Ancak Peygamber olabileceği gibi söylemlerde ise ikileme düşenler
oldu.
En azından keramet sahibi olduğuna, kendisi de inandı.
Halkın bu ilgisi ve sevgisi Sait mollaya biraz fazla geldi.
İngilizler ona akıl vermeye devam ediyorlardı.
Bir kaç köyün adamlarından oluşan bir ordu kurdu.
Devlete karşı isyan etti. Başaracağını sandı ama başaramadı,
yakalandı.
Mahkeme kuruldu, idam kararı verdiler ona.
Sait molla ipe giderken güvendiği insanlardan kimse yoktu
arkasında.
____________________________
[1], Bu öyküyü 1970 yılında
öğretmenlik yaptığım köyde, Muhtar Emin’den dinledim. Bir kış gecesi konuğu
olmuştum. Öyküyü anlattıktan sonra elindeki boş çay bardağını dalgınlıkla bana
uzattı. Hanımı durumu fark etti geldi bardağı aldı. Muhtarın gözleri doldu,
öykünün etkisinde kaldığı anlaşılıyordu.
Kaynak: TOGEÇ arşivi
Sait Molla (d. 1880, İstanbul - ö. 1930, Yunanistan), Osmanlı devlet adamı, Şûra-i Devlet üyesi, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve İngiliz ajanı. wikipedia
SAİT MOLLA, Türk siyaset adamı (İstanbul 1880 - Romanya 1936). Medrese eğitimi gördükten sonra Hukuk mektebi'ni bitirdi. Hâkimlik yaptı, ittihat ye Terakki'ye karşı olduğu için Hürriyet ve itilaf fırkası'nda yer aldı. Mütareke döneminde, Damat Ferit hükümetince Adliye vekâleti müsteşarlığına, Şûrayı devlet ikinci başkanlığına atandı. İngiliz ajanı Rahip Frew ile Ingiliz muhipleri cemiyeti’ni kurdu. İstanbul gazetesini yayımladı. Türk istihbarat örgütleri İngiliz casusu olduğunu saptadı. Kurtuluş savaşı sonrası Romanya'ya kaçtı; Yüzellilikler listesine alındı (1924); vatandaşlıktan çıkanldı (1927). Kaynak: Büyük Larousse
İngilizlerin başlattığı, ABD'nin devraldığı işgal son
aşamasına geldi.
Haliyle onların temsilcisi tüm hainler anılmayı hak ettiler.
Kolay iş değil, emperyalizmin hizmetkârlığı elbet ki onların
tarafından ödüllendirilecek ki, adamlar ne kadar güçlü olduğunu yandaşlarına
gösterirken, hem zaferlerinin keyfini çıkartacak, hem de içerde kalan son
kalelerin ne kadar yalnız kaldıklarını görmeleri sağlanacak.
Durum işte budur.
Bu millet isterse elbet olacak.
Milletin iradesinin önünde kim durabilmiş ki?
Millet ne istediğini bilip bilmediği önemli değil, önemli
olan millet adına konuştuklarını söyleyenlerin kime hizmetçilik ve
teslimiyetçilikte ne kadar yol aldığının görülmesidir.
İslam'la Türk milleti artık hesaplaşmak zorundadır.
Ilımlısı, ılımsızı kalmamıştır.
Aksi halde bu gidişin sonu İslam adı altında işgalden başka
hiç bir şey değildir.
Timur SELÇUK. DÖNEKLER
Ulus devlet, millet kavramları bitirilmiş, yerine cemaat ve
ümmet kavramları yerleştirilmiştir.
Bu kavramların İslam'ın kavramları olduğunu göremeyecek
kadar körleşen millet, işgalden kendisini kurtaramayacaktır.
İşgal tamamlandığında ise, Hristiyan bir Türkiye'nin (adı
Türkiye olursa tabii ki) sadece izleyicisi olacak, bu saf Müslüman/Hristiyanlar.
Benim için sorun yok, tüm dinler ihanet temelleri üzerine
tesis edildiği için, ha İslam, ha Hristiyan vs... hiç sorun değil.
Sorun, kendisine Müslüman diyenlerindir.
Hamd olsun, bu günleri gördük.
27 Haziran 2010
A. Dursun
***
Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde
topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğretiler. Gözümüzü
açtığımızda, bizim elimizde İncil onların elinde topraklarımız vardı. Kenya Kurucu Devlet Başkanı Kenu Kenyattu
Muhammed'in hayatını okumadan evvel topraklarımız vardı.
Deprem anında kaçmak ya da dua etmek temel davranıs biçimi olarak öne çıkmaktadır.
3240 YIL ÖNCE DUA YERİNE BARAJ YAPILIYORDU
***
Cumhuriyetin ilanından sonra Güneydoğu'daki en büyük isyanı
çıkardığı için vatan haini diye idam edilen Şeyh Said için Diyarbakır'da anma
törenleri düzenlenecek.
CUMHURİYET'İN kuruluşundan sonra Güneydoğu'daki en büyük
isyanı başlatan ve yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'da
idam edilen, 4- 5 yıl öncesine kadar adının bile anılmasından korkulan Şeyh
Said ve arkadaşları için Diyarbakır'da anma etkinliği düzenleniyor. Yarın
başlayacak etkinlik nedeniyle Şeyh Said'in fotoğrafları bulunan dev pankartlar
Diyarbakır caddelerine asılıyor, fotoğrafları duvarlara yapıştırılıyor.
Diyarbakır'ın Dicle
İlçesi'nde 1925 yılında başlatılan ve kısa sürede bölgenin birçok yerine
sıçrayan isyanın liderliğini yapan ve isyan bastırılıp yakalandıktan sonra 47
arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'ın Dağkapı semtinde idam edilen Şeyh Said ve
arkadaşları için bir dizi anma etkinliği düzenleniyor. Her yıl sadece kentteki
İlami Kürt dernekleri tarafından düzenlenen etkinliklere geçmiş yıllarda pek
katılmayan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi
(DTK), bu yıl destek verme kararı aldı.
Kendilerine Dicle Fırat Diyalog Grubu adını veren bir oluşum
tarafından organize edilen anma etkinliklerine BDP ile DTK'nin yanı sıra,
Kürtçe yayınlanan Nubihar dergisi, Çıra Kültür Merkezi ile Din Âlimleri
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Diay-Der) de destek veriyor.
OLUMLU KARŞILANDI
Birkaç yıl öncesine
kadar insanların adını bile ağzına almaktan çekindiği Şeyh Said ve
arkadaşlarının anma töreni için hazırlanan pankartlar artık rahatlıkla
caddelere asılarak insanlar etkinliklere davet ediliyor. Üzerinde Şeyh Said'in
fotoğrafı bulunan, "Şeyh Said efendi ve 47 arkadaşının idamının 85'inci yıl
dönümünde düzenleyeceğimiz panel ve mevlide tüm halkımız davetlidir"
yazılı pankartları ilk kez gören vatandaşlar, "Daha önce değil fotoğraflarının asılması, adını bile kimse korkudan
telaffuz edemiyordu. Şimdi ise caddelere, sokakları afişleri asılıyor. Bu
gelişmeler çok iyi. Yasaklar kalktığı sürece bölgeye barış gelir" dedi.
Şeyh Said'in pankartlarının yanı sıra aynı duyuruların yer
aldığı fotoğraflı afişler, elektrik direkleri ile boş bulunan duvarlara
yapıştırıldı.
ASILDIKLARI ALANDA ANILACAKLAR
28 Haziran günü tarihi Ulu Cami önünde Şeyh Said ve
arkadaşları için basın açıklamasıyla başlayacak etkinlikler, 29 Haziran saat
14.00'te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Cegerxwin Kültür Merkezi'nde
düzenlenecek panelden sonra Şeyh Said ve arkadaşlarının 1925 yılında asıldığı
Dağkapı meydanında basın açıklaması yapılarak, mevlit okunmasıyla sona erecek.
Etkinliklere BDP ile DTK'den yetkililerin yanı sıra Şeyh
Said'in torunları Abdillulah Fırat, Diyadin Fırat, Bedri Fırat, Samed Bilgin,
Felat Özsoy ile Tahsin Sever de katılıyor. haber.mynet.com
Şeyh Sait’in Torunu, PKK BİR ERMENİ ÖRGÜTÜDÜR!
Cüppeli'nin Nakşibendi Şeyhi Muhammed Diyauddin'in protez kolunu öpmesi.
Kürt isyanları (Tedip ve Tenkil) dosyalar, haberler.
Türk halkı, tecavüze uğruyor, tecavüzcülerine hamd ediyor.
TSK arşiv belgeleriyle Kubilay Olayı...!
Açılım Müzakereleri- Nakşî Şeyh Sait'in Ayaklanması ve Perde Arkası...
Said Nursi Gerçeği Belgeseli, Gerçeklerle yüzleşmekten korkmayanlar için.
SAİD-İ NURSİ: İNGİLİZ İSTİHBATARININ NURCULUĞU KURMASI
Bir CHP'li, Emperyalist uşağı Şeyh Sait, Saidi Nursi hainlerine itibarı iade isteyemez.
Ağrı Ayaklanması
Bir CHP'li, Emperyalist uşağı Şeyh Sait, Saidi Nursi hainlerine itibarı iade isteyemez.
Ağrı Ayaklanması
SAİD-İ NURSİ:İNGİLİZ İSTİHBATARININ NURCULUĞU KURMASI-1 ve diğer bölümler.
Şeyh Said'in torunu.
RAHİP FRU, ROBERT FREW İNGİLİZ AJANI-1/SAİD MOLLA İLİŞKİSİ
RAHİP FRU, ROBERT FREW İNGİLİZ AJANI-2/SAİD MOLLA İLİŞKİSİ
Atatürk ve Kürtler.(ÖZEL DOSYA-1)
VATAN HAİNLİĞİ SUÇLARI, NEYİ BEKLİYOR?
ŞEYH SAİD İSYANI KRONOLOJİSİ
AZINLIK ŞOVENİZMİ
İlk TBMM ve bu güne benzer durumlar.
Demokrasinin gereği, demokratlığın kuralı budur. 1351 tarihli Treason Act.
Şeyh Said'in torunu.
RAHİP FRU, ROBERT FREW İNGİLİZ AJANI-1/SAİD MOLLA İLİŞKİSİ
RAHİP FRU, ROBERT FREW İNGİLİZ AJANI-2/SAİD MOLLA İLİŞKİSİ
Atatürk ve Kürtler.(ÖZEL DOSYA-1)
VATAN HAİNLİĞİ SUÇLARI, NEYİ BEKLİYOR?
ŞEYH SAİD İSYANI KRONOLOJİSİ
AZINLIK ŞOVENİZMİ
İlk TBMM ve bu güne benzer durumlar.
Demokrasinin gereği, demokratlığın kuralı budur. 1351 tarihli Treason Act.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder