Bu başlığı neden attım, neden böyle diyorum birazdan
göreceksiniz.
Tüm dünya görüp bildiği halde, yazık ki beyni İslam'la işgal
edilmiş, zorla İslamlaştırılmış Türkler bunu görememektedir.
Türkiye Hristiyanlaşmıştır, bir kısmı da Yahudileşmiştir, o
nedenle Hristiyan dış dünyanın, Yahudileşmiş iç siyasetin yaptıkları, Türk
halkında tepki bulmamaktadır.
Adama diyorsun ki, Türklere Dış İşleri bakanı diye tanıtılan
kişi, "Türkiye Kıbrıs'ta işgalcidir" diye imza attı, ama İslamlaşmış
Türk duymuyor bile.
Durum böyle olunca, çok yakın gelecekte de, Türkiye Kıbrıs'ta
işgalcidir, Diyarbakır'da, İşgalcidir, defol demeye başlayacaklar.
Bu daha başlangıç, lakin Müslüman Türkler kör, sağır ve de Kur'an'ın
25/FURKÂN-44'te ve 7/A'RÂF-179'da dediği kel en’âmi duruma düşürülmüşlerdir.
Zira 2/BAKARA-7'de belirttiği gibi ebsârihim gışâvetun, durumundadırlar.
Yandaşları Tayyip Efendiyi 7/A'RÂF-195'te söylediği kulid’û
şurekâekum sanmaktadırlar.
Halbuki 2/BAKARA-171'de onların ancak ve ancak elillezi
yen’ıku olduğu ifade edildiği halde mü'min kendinden geçtiği için bunları bilmez.
Mü'minler kendilerini AKP siyaseti nedeniyle, 5/1'de
dediği behîmetul en’âmi olarak görüyorlar.
Çünkü bizi yönetenler Yahudi şeriatı (Talmud)'a göre
güttüklerine inandıklarından, 2/104'te söylenen râinâ (davar gibi güdülen) olarak görmektedirler. Ey iman edenler!
"Râinâ (bizi güt/gözet)" demeyin, "unzurnâ (bize bak)" deyin, dinleyin. Kâfirler için
elem verici bir azap vardır.
Çünkü onun için varsa yoksa Yahudi kutsalından (Talmud)
alınmış sünnetli penis yeterli olmaktadır.
Sünnetliyse tecavüz edebilir mantığı, yazık ki mahkemelerce
de kutsanmıştır.
Durum böyle olunca kimseye hiç bir şey anlatamıyorsunuz.
Malumunuz Tayyip kiminle el sıkışmışsa sonu ipte bitmiştir.
Hangi ülkeyle vizeleri kaldırmışsa, o ülke işgale
uğramıştır.
Zira defalarca, "ABD'nin bize verdiği görevdeki eş
başkanlardan birisiyim" diyen kendisidir.
"İspatlayamazsanız namussuz, şerefsiz ve alçaksınız" diyen de
kendisidir.
Nitekim, İslamlaşan Türklere söyleseniz de göremiyorlar ama
tekrardan bıkmayacağım.
Kur'an'a bakıyorsunuz, bir yerde söylediğini başka bir yerde
yalanlıyor.
Bunun nedeni de Muhammed'in Epilepsi nöbetleri esnasında söylediklerini anımsamıyor olması ve Varaka bin Nevfel'in ölümüdür.
Tıpkı Tayyip Efendi de bu nedenle, "İspat edemeyen
şerefsizdir" diyebilmiştir.
İspat edildiği halde mürit taifesi, özel görevli olarak ikna
timlerine dönüştürülerek, Türk halkına tecavüzün devamı için
görevlendirilmişlerdir.
Türk halkı derken, içindeki tüm etnik ve mezhepsel unsurları
kattığımı ayrıca söylememe sanırım ki gerek yoktur.
Özellikle de Erdoğan'ın Almanya programı öncesi bir pankart vardı, o pankartı açanlara sormak lazımdır, kör müydünüz diye.
Neden Soy Kırımcı ilan edildik?
Aslında bunun olacağını 30 Mart 2010 tarihinde yazmıştım.
O nedenle tekrar uzatmak yerine, o yazımı buradan da
paylaşayım, belki anlamayan mü'minlerin gözlerini açmasına yardımcı olur.
"Türkiye’ye hayır" parolasının lider şahsiyetlerinden biri Sarkozy diğeri Merkel’dir.
Sarkozy; Avrupa kültürüne ait olmayan, Asyalı Türkiye ile İran ve de Irak’la komşu olmak istemiyorum derken, Merkel; Hristiyanlara hoş görüsüz, Avrupalı olmayan, AB üyeliğine hazırlanamayan Türkiye'ye İmtiyazlı Ortaklık verilsin diyordu.
Bu söylemlerden ne anlıyorduk?
1-Türkiye hiç bir şekilde AB'ye alınamaz.
2-Ekonomisi çöken bir AB Türkiye'yi sindiremez.
3-Türkiye Nüfusunun fazlalığı nedeniyle Avrupa Parlamentosuna çoğunlukla söz sahibi olur.
4-Tamamı Hıristiyan olan bir topluluğa, çoğunluğu Hıristiyanlaştırılmamış Müslüman bir ülke alınamaz.
İşte ana fikir de 4. maddede şekilleniyor.
Yani, "Türkiye Hristiyanlaştırılmadan" AB gibi bir rüyadan uyandırılmamalıdır.
Bunun için Tayyip, Gül ikilisi o zamanlarda devreye sokularak Hıristiyanlaştırılmış bir Türkiye yaratılmaya başlanmıştır.
Abdullah Gül, bunu adeta ispat edercesine 1995 konuşmasında durumu özetlemişti.
Yıl 1995, Abdullah Gül
Sarkozy; Avrupa kültürüne ait olmayan, Asyalı Türkiye ile İran ve de Irak’la komşu olmak istemiyorum derken, Merkel; Hristiyanlara hoş görüsüz, Avrupalı olmayan, AB üyeliğine hazırlanamayan Türkiye'ye İmtiyazlı Ortaklık verilsin diyordu.
Bu söylemlerden ne anlıyorduk?
1-Türkiye hiç bir şekilde AB'ye alınamaz.
2-Ekonomisi çöken bir AB Türkiye'yi sindiremez.
3-Türkiye Nüfusunun fazlalığı nedeniyle Avrupa Parlamentosuna çoğunlukla söz sahibi olur.
4-Tamamı Hıristiyan olan bir topluluğa, çoğunluğu Hıristiyanlaştırılmamış Müslüman bir ülke alınamaz.
İşte ana fikir de 4. maddede şekilleniyor.
Yani, "Türkiye Hristiyanlaştırılmadan" AB gibi bir rüyadan uyandırılmamalıdır.
Bunun için Tayyip, Gül ikilisi o zamanlarda devreye sokularak Hıristiyanlaştırılmış bir Türkiye yaratılmaya başlanmıştır.
Abdullah Gül, bunu adeta ispat edercesine 1995 konuşmasında durumu özetlemişti.
Yıl 1995, Abdullah Gül
Hemen işe koyuldular.
Fethullah FBI korumasına alındı.
Gül ve Erdoğan ülkenin en tepe noktalarına getirildi.
Bu operasyondan evvel Müslüman kesim kutlu doğum vb... gibi etkinliklerle Hristiyan gibi yaşamaya başlarken kendilerini Müslüman gibi hissetmesi sağlandı.
Bütün bunların nedeni, 4. maddede verdiğim can alıcı olan kısım uygulamaya konmuştu.
Bunun için Diyanet devreye sokuldu.
Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kameri Takvim esas alınırken, 1994 yılından itibaren de, Peygamberin Miladi doğum günü olan 20 Nisan tarihi esas alınacağını açıklanıyordu.
Açıklamasında,"23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"na alternatif kutlama olarak gösterilmesi nedeniyle de, etkinliklerin il ve ilçelerde mülki amirlerin onayı dâhilinde, müftülerin başkanlık ettiği komitelerin yönetiminde ve Başkanlığın ilgili genelgelerine uygun olarak 14-20 Nisan tarihleri arasında yapılması ve bu tarihlerin dışına taşınmaması karar altına alınmıştır" şeklinde bir genelge yayınlamıştı.
Merak edenler için... diyanet.gov.tr
Fethullah FBI korumasına alındı.
Gül ve Erdoğan ülkenin en tepe noktalarına getirildi.
Bu operasyondan evvel Müslüman kesim kutlu doğum vb... gibi etkinliklerle Hristiyan gibi yaşamaya başlarken kendilerini Müslüman gibi hissetmesi sağlandı.
Bütün bunların nedeni, 4. maddede verdiğim can alıcı olan kısım uygulamaya konmuştu.
Bunun için Diyanet devreye sokuldu.
Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kameri Takvim esas alınırken, 1994 yılından itibaren de, Peygamberin Miladi doğum günü olan 20 Nisan tarihi esas alınacağını açıklanıyordu.
Açıklamasında,"23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"na alternatif kutlama olarak gösterilmesi nedeniyle de, etkinliklerin il ve ilçelerde mülki amirlerin onayı dâhilinde, müftülerin başkanlık ettiği komitelerin yönetiminde ve Başkanlığın ilgili genelgelerine uygun olarak 14-20 Nisan tarihleri arasında yapılması ve bu tarihlerin dışına taşınmaması karar altına alınmıştır" şeklinde bir genelge yayınlamıştı.
Merak edenler için... diyanet.gov.tr
Açamıyorsanız, aşağıda tamamını veriyorum.
2008 Mart ayında Ali Bardakoğlu "İçimizden biri olmasının, Onun örnek olmasının imkânına işaret için olduğunu, ancak, örnek almak için örnek alınacak şeyin doğru anlaşılması gerektiğini, doğru bilgi olmadan anlamaktan söz edilemeyeceğini" söylüyordu.
Ne yazık ki aynı hafta içinde ise, sevenleri tarafından Hitler'in de doğum günü kutlanmaktaydı.
Bu açıklamanın gizli gerekçesi ise, Kutlu Doğum oyununun bazı kesimlerce ifşaat edilmiş olmasıydı.
Hâlbuki Üstün Irk sevdalısı Hitler'in doğum günü olan 20 Nisan'ın da aynı zamanlara geldiği dikkatlerden kaçırılıyordu.
"Üstün ırk" ya da "üstün inanç" sendromu bir birinin kardeşi gibidir.
Böylece Erdoğan sayesinde Almanya'nın, gelecekte Türkleri soy kırımcı olarak kabul edeceği açık ve nettir.
Nitekim Erdoğan İmam Hatip okulları kuruluşlarının 100. yılı Konuşmasının 34:26 dakikasında “İnanıyorsanız muhakkak üstünsünüz, bunu asla unutmayacaksınız” demekteydi.
Türk toplumunda bu iki kardeş unsur da ne yazık ki uzun yıllardır kullanılarak ya etnisite üstünlüğü ya da din üstünlüğü saplantısı körüklenmekteydi.
Takvayı, kula kulluk etmek olarak algılattırmak için tarikatlar, cemaatler kullanılırken, seçme ayetlerle de konu saptırıldı.
Ör:
Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup-sakının.
BAKARA SURESİ / 197 gibi...
Bu da yetmedi;
İngiliz devşirmesi Said Okur (Said-i Nursi) kullanıldı.
Biz bütün Nurcular ve Kur’an hizmetkârları onlara hem haber veriyoruz, hem İslamiyet’e hizmette muvaffakiyetlerine dua ediyoruz." Said (Said-i ) Nursi, E. L. 2.177 - s. 104
İslam, paganist, putperest bir din mi? başlığında, farklı detayları bulabilirsiniz.
Oysaki TAKVA, kul ile kul arasında değil, tanrı ile kul arasında söz konusu olabilmektedir.
Bir insan tanrıya başka bir insanı nasıl olur da daha çok yaklaştırabilir ki?
ZÜMER/3 bunu açıkça yasaklamaktadır.
KUTLU DOĞUM HAFTASI KISA ÖZET başlıklı yazımda bunları vermiştim.
2007 yılında Hollanda’lı iki siyasetçi Geert Wilders ve Arap asıllı Ehsan Jami, De Volkskarnt gazetesine, "Nazi faşizmi ne ise bugünkü İslamiyet de odur" şeklinde demeç vermişlerdi. Ban this wretched book just like Mein Kampf is banned. Send a signal ... to Islamists that the Koran can never, ever be used in our country as an excuse or inspiration for violence
Turcophobia/Türkofobi, William Ewart Gladstone’un kullandığı tabir, belki de şimdiki yaşadıklarımıza açık bir delil niteliğindeydi.
Gladstone hakkında daha evvel yazdığım için kısa kesiyorum.
"Bin yılın tehciri TSK'ya yapılıyor" başlığında, Gladstone hakkındaki detayları bulabilirsiniz.
Gerçekten Almanya ile dost olabilir miydik?
Aslında dost kavramından ülke çıkarlarını anlıyorsak bu anlamda güzel bir sözü daha evvel ki incelememizde vermiştik zaten.
Lord Palmerstone, 1848 ile 1856 yılları arasında söylemiş.
"İngiltere’nin ezeli ve ebedi düşmanları yoktur, ezeli ve ebedi dostları da yoktur, İngiltere’nin ezeli ve ebedi çıkarları vardır". "We have no eternal allies and we have no perpetual enemies. Our interests are eternal and perpetual, and those interests it is our duty to follow."
KRALİÇE II. ELİZABBETH, ANGLİKAN KİLİSE, FETHULLAH BAĞLARI başlığında konu işlenmişti.
1933’de "Milletlerin siyasetinde ancak menfaatleri vardır. Kimsenin kimseye dost olmayacağını bilelim" diyor.
Merkel ile Tayyip bir araya geldiğinde herkesin beklediği wan minut yaşanır mı kaygısı varmış.
Hadi oradan hadi, hadi... Demekten başka ne diyebilirim ki?
Wan Minutun sonuçlarını çok kısa zaman evvelinde aldık.
İmamın duasıyla gökten soykırım yağdığını hepimiz görmüştük.
Cüppeli Erdoğan, Merkel'in dudakları arasında ülkemizi yeniden çöküş sahnelerine sürüklemeden evvel acilen tavsiyem odur ki, Erdoğan evvela sözünü dinlediği hangi ulema varsa, gitsin ondan kıç üstü oturma sanatı üzerine bir vaaz alsın.
Belki o vakit ülke kıç üstü oturmaktan kurtulabilir.
Cüppeli Erdoğan kıç üstü oturacak olursa, yine "yandı gülüm keten helva" demek istemiyoruz.
Muhtemeldirki, bunu gelecekte göreceğiz.
Bu arada bir not düşeyim.
CÜPPE: Kadınların Sokak arasında giydikleri eteklik.
tdkterim.gov.tr
CÜBBE: cübbe isim, Arapça cubbe
Hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin, din adamlarının, mezuniyet törenlerinde öğrencilerin elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi:
"Artık cübbenin altına kolalı gömlek giyiyor."- M. C. Kuntay. tdkterim.gov.tr
Biniş: Bir nevi resmi giysi; Ulema giysisi; Eskiden ulemanın cübbe üzerine giyindiği bedeni ve kolları geniş üstlük.
Cüppeli Erdoğan şürekâsından habersiz olmalı ki; Afyonkarahisar'ın AKP’li Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Kurtuluş Savaşı sırasında ölen Yunanlı askerleri "şehit" ilan ediyor ve onlar adına şehir merkezinde bir anıt yapılacağını açıklıyor.
Bu kaçıncı yahu?
Lakin unutmayın ki, Hristiyanlaşmaz da, hurafelere teslim olmuş Türkiye şekline dönüşürsek, bırakın AB'yi, Soy Kırımcı olmamız bile kaçınılmazdır.
Bu sefer de Merkel'in dudağı ile Tayyip'in Cüppesi arasında sıkıştık.
30 Mart 2010
A. Dursun
CÜBBE: cübbe isim, Arapça cubbe
Hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin, din adamlarının, mezuniyet törenlerinde öğrencilerin elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi:
"Artık cübbenin altına kolalı gömlek giyiyor."- M. C. Kuntay. tdkterim.gov.tr
Biniş: Bir nevi resmi giysi; Ulema giysisi; Eskiden ulemanın cübbe üzerine giyindiği bedeni ve kolları geniş üstlük.
Cüppeli Erdoğan şürekâsından habersiz olmalı ki; Afyonkarahisar'ın AKP’li Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Kurtuluş Savaşı sırasında ölen Yunanlı askerleri "şehit" ilan ediyor ve onlar adına şehir merkezinde bir anıt yapılacağını açıklıyor.
Bu kaçıncı yahu?
Yeter artık. Kasımpaşalı, rabbini de al git.
Lakin unutmayın ki, Hristiyanlaşmaz da, hurafelere teslim olmuş Türkiye şekline dönüşürsek, bırakın AB'yi, Soy Kırımcı olmamız bile kaçınılmazdır.
Bu sefer de Merkel'in dudağı ile Tayyip'in Cüppesi arasında sıkıştık.
30 Mart 2010
A. Dursun
TSK İşgalcidir dedi, Dışişleri Bakanı oldu. İşte mü'min budur, okumaz, sadece hamd eder.
Cumhurbaşkanı Peygambere cahil diyor, müritleşen mü'min ayakta alkışlıyor.
Ensar Vakfı, 45 öğrenciye tecavüz; Erdoğan, "Vakit Ensar Olma Vakti".
Erdoğan'ı halk mahkemesinde yargılamaya başladılar.
Hz. Baykal Efendi, Besmele Kürtçeden, Türkçeden daha mı kutsal?
Kılıçdaroğlu neden İşgal subayı gibi davranıyor?
IŞİD teröristleri, TSK adına Doğu'da savaşıyor (mu)?
IŞİD 2.700 yıllık tarihi yok etti.
TSK Şeriat sarmalıyla işgal edilmiş.
Devleti işgal eden mafyanın savaşı yeni mi başladı?
Asıl paralel TSK'nin içindedir, işgal tamamlanmak üzeredir.
Su savaşları çoktan beridir başladı... GAP Ve İsrail Stratejileri
İŞGALCİ İNGİLİZLER TARAFINDAN MÜSLÜMANLARI KATLEDİLİŞİ-1
****
Tavsiye edilen bir ulema örneği.
İşte size 3 dakikalık bir video. Cüppeli Hocamız müritlerine Hadron Vaazı veriyor.
Cüppeli Ahmet Hoca: "Big Bang Deneyi Lüzumsuz"
***
Tayyip Erdoğan:
"Türkiye’de Alman okulları var, neden Almanya’da Türk okulları açılmıyor. Buradaki Türk gençler Türk okullarında eğitim almalı." der demez; Almanya Başbakanı Merkel jet hızıyla yanıt verdi.
Passauer Noye Presse gazetesine yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Bu fikrin bizi ileriye götüreceğini sanmıyorum. Almanya’daki Türk çocukları Alman okullarında eğitim almalı. Erdoğan’ın fikrine katılmıyorum."
Hızını alamadı, Türkiye’yi AB içinde görmek istemediğini de ilave ediverdi.
"Bizim kesinlikle Türkiye ile AYRICALIKLI BİR ORTAKLIĞA ihtiyacımız var" deyiverdi.
Ey aklı sonradan gelen kişi.
Türkiye’de Alman Üniversitesi kurulmasını öngören anlaşmayı 2 yıl önce Berlin’de imzalarken aklın nerede idi?
O zaman buna karşı çıkan onca akil adamı dinlemedin.
O zaman Merkel’e "Almanya’da da Türk okulları açılsın, anlaşmaya bu maddeyi de ekleyelim" demedin.
Şimdi tribünlere oynarken golü yedin.
Hoş, senin açacağın okul ABD patentli Fethullah Okulu, ama geçti Bor’un pazarı.
Ali Bebecan’la birlikte imzaları atarken düşünecektin bunları.
Sayende Türkiye Haçlı zihniyeti tarafından bir daha aşağılandı.
Kaynak: Almina Türkcan Merkel’in Gelişi, Stratejik Ortaklık ve Stratejik Pazar İlişkileri -ilk-kursun.com
CEMAAT ALMANYA'DA NE YAPMAK İSTİYOR?
***
Tayyip Erdoğan:
"Türkiye’de Alman okulları var, neden Almanya’da Türk okulları açılmıyor. Buradaki Türk gençler Türk okullarında eğitim almalı." der demez; Almanya Başbakanı Merkel jet hızıyla yanıt verdi.
Passauer Noye Presse gazetesine yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Bu fikrin bizi ileriye götüreceğini sanmıyorum. Almanya’daki Türk çocukları Alman okullarında eğitim almalı. Erdoğan’ın fikrine katılmıyorum."
Hızını alamadı, Türkiye’yi AB içinde görmek istemediğini de ilave ediverdi.
"Bizim kesinlikle Türkiye ile AYRICALIKLI BİR ORTAKLIĞA ihtiyacımız var" deyiverdi.
Ey aklı sonradan gelen kişi.
Türkiye’de Alman Üniversitesi kurulmasını öngören anlaşmayı 2 yıl önce Berlin’de imzalarken aklın nerede idi?
O zaman buna karşı çıkan onca akil adamı dinlemedin.
O zaman Merkel’e "Almanya’da da Türk okulları açılsın, anlaşmaya bu maddeyi de ekleyelim" demedin.
Şimdi tribünlere oynarken golü yedin.
Hoş, senin açacağın okul ABD patentli Fethullah Okulu, ama geçti Bor’un pazarı.
Ali Bebecan’la birlikte imzaları atarken düşünecektin bunları.
Sayende Türkiye Haçlı zihniyeti tarafından bir daha aşağılandı.
Kaynak: Almina Türkcan Merkel’in Gelişi, Stratejik Ortaklık ve Stratejik Pazar İlişkileri -ilk-kursun.com
Merkel’in Gelişi, Stratejik Ortaklık ve Stratejik Pazar İlişkileri-Erol Manisalı
Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz kanun, İstanbul'da bir Türk-Alman üniversitesi kurulmasını öngören, bunu tanzim eden bir kanun. Şimdi, sanıyorum, Almanya Başbakanının ayın 29'unda Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesi düşünülmüş bir jest mahiyetinde de bu akşam Genel Kurula getirildi. TBMM
Asırlardır
Müslümanlar, Yüce Yaratıcının son mesajını insanlara duyurmak, öğretmek
ve mesajın içerdiği konularda insanlara örneklik etmekle
görevlendirilen Hz. Peygamber’in hayatını araştırmaya ve öğrenmeye büyük
önem vermişler, bu amaçla O’nun doğumunu, miracını ve irtihalini
anlatan şiirler, naatlar, mersiyeler kaleme almışlar ve ciltler dolusu
kitaplar yazmışlardır.
1989 yılına kadar ülkemizde Hz. Peygamber’in doğumu, Kameri Takvime göre Rebi’ül Evvel ayının 12. gecesinde camilerde mevlit, Cuma günü de hutbe okunarak ve vaazlarda konu halkımıza anlatılarak Mevlid Kandili adı altında kutlanmıştır.
Yüce dinimiz İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak prensipleri konusunda halkımızı doğru/sahih bilgilendirmeyi, manevi ve ahlaki değerlere bağlılığı arttırmayı amaçlayan Diyanet İşleri Başkanlnlığı, Kutlu Doğum haftası kutlamalarında; bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi gaye edinerek; Hz. Peygamber’i bütün yönleriyle daha iyi tanımayı, tanıtmayı, anlayıp anlatmayı, insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirilerek hayatımıza yansıtmayı, güzel ahlakını davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapmayı, toplumda peygamber sevgisini yaymayı, birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi, saygı ve yardımlaşma duygusunu güçlendirmeyi, bu vesile ile toplumu din konusunda aydınlatmayı, İslam'ın mesajını, Peygamber’imizi merkeze alarak, yediden yetmişe toplumun her kesimine bilimsel ve anlaşılabilir bir üslup ile ulaştırmayı hedef olarak belirlemiştir
Hazret-i Peygamber’i ve O’nun insanlığa takdim ettiği değerleri, İslam’ın aydınlık bilgisini/mesajını doğru ve sahih bilgiler ışığında, seçkin, güvenilir ve alanında ehil şahsiyetlerin katkılarıyla vatandaşlarımıza daha etkili ve yaygın bir şekilde anlatmak/tanıtmak amacıyla, ilk defa Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kameri Takvim, 1994 yılından itibaren de, Peygamberimizin Miladi doğum günü olan 20 Nisan tarihi esas alınarak Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri yapılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede bütün il ve ilçelerde değişik konularda panel ve konferanslar düzenlenmiş, 1994 yılından itibaren de hafta içerisinde sempozyum düzenlenmeye başlamıştır.
Bu haftanın önceki yıllarda 20-26, 16-22 Nisan gibi tarihlerde yapılmasının, Milli Bayramımız olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na alternatif kutlama olarak gösterilmesi gibi hiç de doğru olmayan bazı değerlendirmelere yol açması veya böyle algılanmayı besleyen bazı tedahüllerin bulunduğunun görülmesi üzerine, Başkanlığımızca etkinliklerin il ve ilçelerde mülki amirlerin onayı dahilinde, müftülerin başkanlık ettiği komitelerin yönetiminde ve Başkanlığın ilgili genelgelerine uygun olarak 14-20 Nisan tarihleri arasında yapılması ve bu tarihlerin dışına taşınmaması karar altına alınmıştır.
B- 2008 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI KUTLAMA İLKELERİ
Kutlu Doğum Haftasının amacına uygun olarak icra edilmesi için bütün illere ve yurt dışı teşkilatımıza, uyulacak ilkeleri ihtiva eden üç genelge gönderilmiştir. Bu genelgelerde;
1- Kutlu Doğum Haftasının 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanması, bu tarihlerin dışında kutlama programı yapılmaması,
2- İllerde ve ilçelerde mülki amirin bilgi ve onayı dahilinde, müftülerin başkanlığında “Kutlama Komiteleri” kurulması, faaliyetlerin bu komitelerce belirlenmesi ve takip edilmesi,
3- Yurtdışında misyon şeflerinin bilgi ve onayı dahilinde, din hizmetleri müşaviri veya ataşesinin başkanlığında “Kutlama Komitesi” kurulması, faaliyetlerin bu komitelerce belirlenmesi ve takip edilmesi,
4- Kutlamalarda inisiyatifin ve kontrolün kutlama komitesi ile müftülüklerde olması, kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllü olarak vatandaşların mali desteklerine imkan verilmesi, ancak bu kurum, kuruluş ve şahısların isimlerinin öne çıkmasına ve tanıtımlarının yapılmasına fırsat verilmemesi,
5- İlahiyat ve diğer fakültelerin alan uzmanlarıyla işbirliği yapılarak İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi merkeze alınarak milli ve manevi değerlerimiz, birlik ve beraberlik, sevgi ve kardeşlik, barış ve hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma, insanın değeri, affedici olma, farklı din ve kültürlerle bir arada yaşama konularında konferanslar düzenlenmesi,
6- Etkinliklerin toplumun her kesimini kucaklayıcı nitelikte olması, amacına uygun olarak düzenlemesi ve önceden ilan edilen konu dışına taşmaması, siyasi malzeme konusu yapılmamasına azami hassasiyet gösterilmesi, toplumu rahatsız edecek söylem ve davranışlardan kaçınılması, istismar edilme ihtimali bulunan faaliyetlerin yapılmaması,
7- Hafta boyunca başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasından seçilen veya tertip komitelerince uygun görülen eserlerin halkımıza dağıtılması,
Hususlarına yer verilmiştir.
C- 2008 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI’NDA BAŞKANLIĞIMIZ VE TÜRKİYE DİYANET VAKFINCA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ PLANLANAN ETKİNLİKLER
1. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftası resmi açılış programı 14 Nisan 2008 Pazartesi günü saat: 10.00’da, “Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Kuşatıcı Çağrısı” konulu panel de aynı gün saat: 14.00’da Trabzon Zorlu Grand Otel’inde gerçekleştirilecektir. Açılış programı sonunda mahallince davetlilere Kutlu Doğum Aşı ve gül dağıtılacaktır
2. Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle 15-16 Nisan 2008 tarihlerinde Trabzon’da “İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi” konulu sempozyum düzenlenecektir.
3. Kutlu Doğum hakkında içeriği halkın seviyesine uygun olarak hazırlanacak sinevizyon, açılış merasimlerinde gösterilmek üzere taşra ve yurt dışı teşkilatına gönderilecek, Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı web sitelerine yüklenecektir.
4. Bu yıl Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin 20. yılının idrak edilecek olması sebebiyle hafta ile ilgili gerekli afiş, pankart, kokart ve stikırlarda “20. Yıl” vurgusuna özellikle yer verilecektir.
5. Hafta boyunca belirli merkezlerde başta Kur’an-ı Kerim Meali olmak üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları ücretsiz olarak dağıtılacaktır.
6. 18 Nisan 2008 Cuma günü Kocatepe Camii avlusunda 3.000 kişilik Kutlu Doğum Aşı dağıtılacaktır.
7. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle soydaş ve dindaşlarımızın yaşadığı Avrupa ülkeleri ile Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırım, K.K.T.C., Makedonya, Romanya gibi ülkelere konferans vermek üzere görevliler gönderilecektir.
8. Ankara ilinde 3 köyde, 29 Mayıs Tıp Merkezi tarafından sağlık taraması yaptırılacaktır.
9. Başkanlığımız Türk Tasavvuf Musikisi Korosu Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Çorum ve Amasya illerinde hafta içinde konser verecektir.
10. Trabzon’da düzenlenecek sempozyumun metinleri Türkiye Diyanet Vakfı’nca kitap olarak bastırılacaktır.
11. İhtiyaç duyulan illerde Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiyle öğrenci yurdu yapılması için yardım kampanyası düzenlenecektir.
12. Hastane, cezaevi, kimsesizler ve yetiştirme yurtlarının ziyaret edilecek ve ihtiyacı olanlara yardım yapılacaktır.
13. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftasında yurtiçinde ve yurtdışındaki öğrencilere yönelik olarak aşağıda belirtilen tür ve konularda yarışma gerçekleştirilebilecektir.
A. Kompozisyon: Din, Kardeşlik ve Dostluk,
Birlik ve Beraberlik,
B. Şiir: Sevgi ve Barış,
İyilik ve Yardımlaşma,
C. Makale:
Komşuluk İlişkileri
İyilik ve Yardımlaşma,
Din, Kardeşlik ve Dostluk,
Sevgi ve Barış,
14. 2008 Kutlu doğum haftasında il ve ilçe müftülükleri ile yurtdışı teşkilatımız tarafından düzenlenecek etkinlikler hakkında ayrıntılı bilgiler Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakıf web sitelerinde duyurulacaktır. diyanet.gov.tr
1989 yılına kadar ülkemizde Hz. Peygamber’in doğumu, Kameri Takvime göre Rebi’ül Evvel ayının 12. gecesinde camilerde mevlit, Cuma günü de hutbe okunarak ve vaazlarda konu halkımıza anlatılarak Mevlid Kandili adı altında kutlanmıştır.
Yüce dinimiz İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak prensipleri konusunda halkımızı doğru/sahih bilgilendirmeyi, manevi ve ahlaki değerlere bağlılığı arttırmayı amaçlayan Diyanet İşleri Başkanlnlığı, Kutlu Doğum haftası kutlamalarında; bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi gaye edinerek; Hz. Peygamber’i bütün yönleriyle daha iyi tanımayı, tanıtmayı, anlayıp anlatmayı, insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirilerek hayatımıza yansıtmayı, güzel ahlakını davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapmayı, toplumda peygamber sevgisini yaymayı, birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi, saygı ve yardımlaşma duygusunu güçlendirmeyi, bu vesile ile toplumu din konusunda aydınlatmayı, İslam'ın mesajını, Peygamber’imizi merkeze alarak, yediden yetmişe toplumun her kesimine bilimsel ve anlaşılabilir bir üslup ile ulaştırmayı hedef olarak belirlemiştir
Hazret-i Peygamber’i ve O’nun insanlığa takdim ettiği değerleri, İslam’ın aydınlık bilgisini/mesajını doğru ve sahih bilgiler ışığında, seçkin, güvenilir ve alanında ehil şahsiyetlerin katkılarıyla vatandaşlarımıza daha etkili ve yaygın bir şekilde anlatmak/tanıtmak amacıyla, ilk defa Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kameri Takvim, 1994 yılından itibaren de, Peygamberimizin Miladi doğum günü olan 20 Nisan tarihi esas alınarak Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri yapılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede bütün il ve ilçelerde değişik konularda panel ve konferanslar düzenlenmiş, 1994 yılından itibaren de hafta içerisinde sempozyum düzenlenmeye başlamıştır.
Bu haftanın önceki yıllarda 20-26, 16-22 Nisan gibi tarihlerde yapılmasının, Milli Bayramımız olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na alternatif kutlama olarak gösterilmesi gibi hiç de doğru olmayan bazı değerlendirmelere yol açması veya böyle algılanmayı besleyen bazı tedahüllerin bulunduğunun görülmesi üzerine, Başkanlığımızca etkinliklerin il ve ilçelerde mülki amirlerin onayı dahilinde, müftülerin başkanlık ettiği komitelerin yönetiminde ve Başkanlığın ilgili genelgelerine uygun olarak 14-20 Nisan tarihleri arasında yapılması ve bu tarihlerin dışına taşınmaması karar altına alınmıştır.
B- 2008 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI KUTLAMA İLKELERİ
Kutlu Doğum Haftasının amacına uygun olarak icra edilmesi için bütün illere ve yurt dışı teşkilatımıza, uyulacak ilkeleri ihtiva eden üç genelge gönderilmiştir. Bu genelgelerde;
1- Kutlu Doğum Haftasının 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanması, bu tarihlerin dışında kutlama programı yapılmaması,
2- İllerde ve ilçelerde mülki amirin bilgi ve onayı dahilinde, müftülerin başkanlığında “Kutlama Komiteleri” kurulması, faaliyetlerin bu komitelerce belirlenmesi ve takip edilmesi,
3- Yurtdışında misyon şeflerinin bilgi ve onayı dahilinde, din hizmetleri müşaviri veya ataşesinin başkanlığında “Kutlama Komitesi” kurulması, faaliyetlerin bu komitelerce belirlenmesi ve takip edilmesi,
4- Kutlamalarda inisiyatifin ve kontrolün kutlama komitesi ile müftülüklerde olması, kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllü olarak vatandaşların mali desteklerine imkan verilmesi, ancak bu kurum, kuruluş ve şahısların isimlerinin öne çıkmasına ve tanıtımlarının yapılmasına fırsat verilmemesi,
5- İlahiyat ve diğer fakültelerin alan uzmanlarıyla işbirliği yapılarak İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi merkeze alınarak milli ve manevi değerlerimiz, birlik ve beraberlik, sevgi ve kardeşlik, barış ve hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma, insanın değeri, affedici olma, farklı din ve kültürlerle bir arada yaşama konularında konferanslar düzenlenmesi,
6- Etkinliklerin toplumun her kesimini kucaklayıcı nitelikte olması, amacına uygun olarak düzenlemesi ve önceden ilan edilen konu dışına taşmaması, siyasi malzeme konusu yapılmamasına azami hassasiyet gösterilmesi, toplumu rahatsız edecek söylem ve davranışlardan kaçınılması, istismar edilme ihtimali bulunan faaliyetlerin yapılmaması,
7- Hafta boyunca başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasından seçilen veya tertip komitelerince uygun görülen eserlerin halkımıza dağıtılması,
Hususlarına yer verilmiştir.
C- 2008 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI’NDA BAŞKANLIĞIMIZ VE TÜRKİYE DİYANET VAKFINCA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ PLANLANAN ETKİNLİKLER
1. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftası resmi açılış programı 14 Nisan 2008 Pazartesi günü saat: 10.00’da, “Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Kuşatıcı Çağrısı” konulu panel de aynı gün saat: 14.00’da Trabzon Zorlu Grand Otel’inde gerçekleştirilecektir. Açılış programı sonunda mahallince davetlilere Kutlu Doğum Aşı ve gül dağıtılacaktır
2. Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle 15-16 Nisan 2008 tarihlerinde Trabzon’da “İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi” konulu sempozyum düzenlenecektir.
3. Kutlu Doğum hakkında içeriği halkın seviyesine uygun olarak hazırlanacak sinevizyon, açılış merasimlerinde gösterilmek üzere taşra ve yurt dışı teşkilatına gönderilecek, Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı web sitelerine yüklenecektir.
4. Bu yıl Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin 20. yılının idrak edilecek olması sebebiyle hafta ile ilgili gerekli afiş, pankart, kokart ve stikırlarda “20. Yıl” vurgusuna özellikle yer verilecektir.
5. Hafta boyunca belirli merkezlerde başta Kur’an-ı Kerim Meali olmak üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları ücretsiz olarak dağıtılacaktır.
6. 18 Nisan 2008 Cuma günü Kocatepe Camii avlusunda 3.000 kişilik Kutlu Doğum Aşı dağıtılacaktır.
7. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle soydaş ve dindaşlarımızın yaşadığı Avrupa ülkeleri ile Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırım, K.K.T.C., Makedonya, Romanya gibi ülkelere konferans vermek üzere görevliler gönderilecektir.
8. Ankara ilinde 3 köyde, 29 Mayıs Tıp Merkezi tarafından sağlık taraması yaptırılacaktır.
9. Başkanlığımız Türk Tasavvuf Musikisi Korosu Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Çorum ve Amasya illerinde hafta içinde konser verecektir.
10. Trabzon’da düzenlenecek sempozyumun metinleri Türkiye Diyanet Vakfı’nca kitap olarak bastırılacaktır.
11. İhtiyaç duyulan illerde Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiyle öğrenci yurdu yapılması için yardım kampanyası düzenlenecektir.
12. Hastane, cezaevi, kimsesizler ve yetiştirme yurtlarının ziyaret edilecek ve ihtiyacı olanlara yardım yapılacaktır.
13. 2008 yılı Kutlu Doğum Haftasında yurtiçinde ve yurtdışındaki öğrencilere yönelik olarak aşağıda belirtilen tür ve konularda yarışma gerçekleştirilebilecektir.
A. Kompozisyon: Din, Kardeşlik ve Dostluk,
Birlik ve Beraberlik,
B. Şiir: Sevgi ve Barış,
İyilik ve Yardımlaşma,
C. Makale:
Komşuluk İlişkileri
İyilik ve Yardımlaşma,
Din, Kardeşlik ve Dostluk,
Sevgi ve Barış,
14. 2008 Kutlu doğum haftasında il ve ilçe müftülükleri ile yurtdışı teşkilatımız tarafından düzenlenecek etkinlikler hakkında ayrıntılı bilgiler Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakıf web sitelerinde duyurulacaktır. diyanet.gov.tr




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder