28 Nisan 2018 Cumartesi

ABDullah Gül'den adaylık açıklaması ve örtülü uyarılar...



Ne ben, ne ailem her hangi bir beklenti, her hangi bir arzu içerisinde değiliz.
Memleketle ilgili, kayıtsız kalacağım...

Ne demek bunlar?

Ailesini neden konuya dâhil etmiştir?

Bu sözün arkası mutlaka doldurulmalıdır.

Acaba Askeri vesayet, kendisinin dışında, ailesiyle ilgili bir tehdit mi yapmıştır ki, ailem demektedir?

Bu adamın her kelimeyi özenle seçtiğini, öyle konuştuğunu görüyorken, sanki ailesi de bunu istiyor ya da istemiyormuş gibi, neden ailesini ön plana sürmüştür, bu kimlere, nerelere bir mesajdır?
Bu süreci ben organize etmedim, SP başkanı yapmıştır demesi de ilginçtir.

Yani bana geldiler, konuştuk, evet-hayır dedim-demedim gibi şeyler söylemiyor.

Benim dışımda gelişmiştir diyerek, ailesini de koruma ihtiyacı hissettiği açıkça ortaya çıkıyor.

Daha sonraki konuşmasında, geniş mutabakat olursa, üzerime düşeni yapmaktan kaçınmayacağımı söylemişimdir diyerek, bu kez garabet bir ifade ile şimşekleri ailesinin değil, kendisinin karşılaması gerektiğini muhataplarına ilan etmektedir.

Hemen devamında, dakika 4:20'de, "Bir taraftan bilgi ve tecrübemle, gelecekle ilgili kaygılarım varken..." ifadesi, kaygılarının hangi gelecekle ilgili olduğunu netleştirmemektedir.

Bu kaygı ülkenin geleceği ile mi ilgilidir, ailesinin geleceği ile mi ilgilidir?

Yine dakika 5:00'da, "Temel Bey'in diyalog ve uzlaşı çabalarını takdirle karşılıyorum" demekle, yapılanın doğrudan kendisi ve ailesiyle ilişkilendirilemeyeceğini bir kez daha vurgulamaktadır.

Adaylığım söz konusu değildir, tarih önünde vicdanen müsterihim demekle, bir önceki yaptığı "gelecekle ilgili kaygılarım varken" ifadesiyle çelişmiş gibi görülen bu ifade, aslında toplumun her kesimine üzeri örtül bir uyarı anlamındadır.

Yani o da bilmektedir ki, Türkiye son günlerini yaşamaktadır, bunu açıkça ifade edemiyorum, o nedenle satır aralarına sıkıştırdım, anlayan anlasın, anlamayanların sebep olacağı bölünmeye yapacak bir şeyim kalmamıştır, belki de ölüm tehdidi aldığını örtülü olarak anlatmaya çalışmanın bir ifadesi olmaktadır.

Çünkü dakika 5:22'de, "bazılarının risk almaz, geride duru gibi, bazen seviyeli, seviyesiz bir çok eleştirileri karşısında da bir şey söylemek istemiyorum. Ama ben tarih karşısında vicdanen sorumluyum..." demekle, bazı konularda risk alamadığını açık olmasa dahi tekrar vurgulama ihtiyacı duymaktadır.

Nedir bu risk, tekrar sormak gerek.

Ülkenin kaderiyle mi ilgilidir, ailesinin kaderiyle mi?

Ülkenin kaderi olsa, açıkça deklere etmekten kaçınamayacak olduğunu, konuşmasının bütününden de anlıyoruz.

Öyleyse vicdanen hangi konuda sorumluluk duymaktadır ki, sürekli satır aralarında buna vurgu yapmaktadır.

Beni ve ailemi tehdit ettiler diyemeyeceği açıktır, öyleyse bizim şahsi yorumumuza bırakılan kader anlayışı, kimin kaderi olduğu ortadadır.

Yani, aday olur da ülke bölme yetkimize darbe vurursan, o günü bile göremeden öldürülürsün mü demek istemişlerdir ya da askeri vesayet, seni bir şekilde bitirir tehdidi mi almıştır?

Dakika 6:00'da, benim prensiplerime bunlar yakışmaz, her zaman ilkeli, dürüst siyaset yaptım demekle neyi vurgulamaktadır?

Ortada bir ilkesizlik mi görmüştür?

Örneğin hukuk devleti normlarının dışındaki tüm davranışlar, siyasi ilkesizlik ve daha ötesinde onursuzluk olarak görüldüğü için, bahsettiği ilkesizlik nedir, kimler tarafından, kim ya da kimlere karşı yapılmaktadır?

Dakika 6:35'de ise, AKP'deki birilerinden bahisle, o günkü ilkeli, değerli programlarını hazırlayan kişi olmuş ben, bu ilkeli programlarla görüşüm aynıdır diyor.

Açıkça söylemediği için, ilkesiz davrananların olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak kim, Cumhurbaşkanlığı yapmış birine ilkesiz davranabilir ki?

Olsa olsa, makam itibarı ile aynı seviyedeki biri bu tanımda değerlendirilir.


Dakika 7:43’te, arkadaşlarına, “başlarını iki elinin arasına alsınlar, söylediklerini, bu günkü olup bitenleri ve konumlarını şöyle bir muhasebe etsinler…” diyor.

Bu günkü olup bitenlerden kastı, az evvel söylediği özgürlükler tespitinden hemen sonra gelince, sanırım AKP’lilerin de nasıl bir baskı altında belki de tehdit altında olduklarını anlatan, bana göre en önemli vurguydu.

Dediğim gibi, Türkiye’de özgürlükler bitip, İslamofaşist uygulamalara, bu günlerde sessiz kalanlar da maruz kalmaya başladıklarında anlayacaklar, fakat işi işten geçmiş olacak.

Umarım hiç değilse bu kez yanılmış olurum… 



Daha söylenecek çok şey vardır, lakin yakında bunun detaylarını çıkartacak birileri mutlaka olacaktır.

28.4.2018

A. Dursun


Hulusi Akar, Abdullah Gül'ü, ölümle mi tehdit etti? 24 Haziran Türk devletinin sonu olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder