2010 yılı arşivimden hafızalarınıza…
F-16 Projesi ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI
2008 Küresel Finans Krizi, Geleceğin Küresel Problemleri ve Türkiye için
Gelecek Perspektifleri Kitabımdan! Nisan 2010 da www.seckin.com.tr de, 21.yüzyıl üretici açısından en
az enerji tüketimi ve en çok kaynak verimliliği artışıyla azami ürün
farklılığının yaratılmasın, tüketici açısından daha çok farkındalık ve
çevre-iklim-en az enerji odaklı bilinçli tüketim tercihleri, yönetim felsefesi
ve ekonomik-finansal-sosyal dengeler açısından fiyat otomatizmasına yeniden
işlerlik kazandırılarak işsizlik ve tekelleşmenin önlenmesi, serbest
rekabet ortamının yeniden sağlanması, finans ve bankacılık açısından yeni
bir faiz kavramı ve her finansal işlem aşamasında yeterli risk-özkaynak
oranlarıyla özdenetim sağlanması, kendi kendini düzenleyen faiz –risk-fon
akımları küresel denetim sisteminin kurulmasının hedeflendiği; sosyal adalet,
uzlaşma ve barış ortamında küresel-bölgesel-ulusal ekonomik, sosyal ve
finansal güç, kaynak-harcama dengelerinin yeniden kurulduğu modern bir çağ
olacaktır.
Aksi halde 1929 buhranından sonra yaşanan küresel yüksek enflasyon
tehdidi ve bunu takip edecek yaygın kitlesel işsizlik ve kıtlık
tekrarlanacak; etnik ve din farklılığı temeline
dayandırılan terör ve yapay düşmanlıklarla tırmandırılacak bir
küresel harp tehdidi ve dünya enerji kaynaklarıyla uzay hâkimiyetinin
yeniden bölüşüleceği, 2020 lerde olası bir varlık-yokluk kıyamet savaşı
senaryosu uygulanacaktır. Bu tahminimi öncelikle tarih bilincine,
siyasi ekonomik sosyal gücünü ve rekabet üstünlüğünü gittikçe kaybetmekte
olan ABD dolar ekonomisinin nötron bombası gibi silah teknolojilerinde
üstünlüğünü korumasına,2020 lerde BRIC ve İslam
ülkelerinin nüfus ve ekonomik siyasal finansal güç üstünlüğünü ellerine
geçirecek olmalarına rağmen silah ve uzay teknolojilerinde geri olmalarına
dayandırmaktayım. İnsanlığın üretip de kullanmadığı silah sistemi ve silaha
dayanan güç isteğinden uzlaşma ile vazgeçen, yeni değerlere dayanan yeni
felsefe dönüşümünü barış ve uzlaşmayla kabullenen güçlü taraf tarihte hiç
olmamıştır.
Bilimsel yöntemle problem çözümü; bilgi ve teknoloji üretim süreci:
Herhangi bir problemi doğru tanımlamak, irdelemek ve çözebilmek için, önce şu soyut matematiksel yöntemle, süreçlerinin doğru ve kesin sorgulanarak, denenmesi, tanımlanması gerekir;
1- Problem gerçekten var mı? (existence-check)
2- Problem gerçekten bir ve tek mi? (uniqueness-check)
3- Problemin öncelikle var, bir, tek ve gerçek olduğu kanıtlanırsa, ancak doğru tanımı yapılabilir; matematiksel modeli, ölçeklendirilip sınırlandırılarak birimleriyle tanımlanır.
4- Problemin doğru tanımlanıp tanımlanmadığı, tez antitez ve sentez dialektik yöntemiyle sorgulanıp deneme - yanılma yöntemiyle test edilir.
5- Deneme - Yanılma testine o kadar uzun süre tekrar edilerek devam edilmesine rağmen, problemin varlığı ve birliği ve doğru kesin tanımı zamanla yanlışlanamaz ise problem doğru tanımlanmıştır.
6- Problem doğru ve kesin tanımlandıktan sonra, çözülebilirliği ve alternatif çözüm yöntemleri araştırılır.
7- Problemin doğru olduğu sanılan çözümü, kesin ölçme hassasiyeti ve olası tüm neden- sonuç ilişkileriyle ortaya konarak geçerlilik (validation) testleri yapılır.
8- Deneme Yanılma ve Geçerlilik Testlerine, bulunan problemin tanımı ve alternatif çözümleri, neden-sonuç ilişkileri yanlışlanıncaya kadar devam edilir.
Görüldüğü gibi, bilimde de mutlak ve kesin, yanlışlanamayan doğru bilgi yoktur. Bilim ve din, maksatları aynı, ancak bilgi türetme yöntemleri çok farklı ( ıspat ve iman) olsa da, insanlığa bilgi üreterek doğru yolu göstermeye, doğruyu yanlıştan ayırmayı öğretmeye çalışırlar. Tanrı’ ya ancak inanılır; fakat hiçbir zaman Tanrı’ nın varlığını ispat edebilecek ve geleceği, ne zaman neyin nasıl olacağını, canlılar için doğum ve ölüm vaktini mutlak doğru bildirebilecek kesinlikte, ömrü ve yaşam sürecini uzatacak olan yanlışlanamaz mutlak ve kesin bilgiye ispat yöntemiyle ulaşılamaz; gelecek ancak belli bir belirsizlik ve olasılıkla tahmin edilebilir.
Türk Ekonomisinin dünya ekonomisi ile rekabet şansını yakalaması, hem üretimde hem de tüm tüketim süreçlerin de dört ana temel maliyet unsuruna bağlıdır:
1- Enerji – Petrol Elektrik Doğal gaz Güneş Rüzgâr Thermal Enerji fiyatlarının kaynak verimliliği artışı sağlanarak ve kayıplar azaltılarak ve teminin de güvenlik ve kalitenin yükseltilmesi,
2- Ulaşım ve Haberleşme Maliyetlerinin dünya fiyat seviyelerine çekilmesi
3- Faiz ve finans giderlerinin azaltılması
4- Vergilerin dünya seviyelerinde %25-35 dilimine çekilmesi,
5- Siyasi istikrar ile serbest rekabet ortamının ve hukuk güvencesinin kalıcı olarak sağlanması
6- Zenginleşmeden önce silahlara aşırı para harcamak yerine eğitim ve sağlık altyapısının kurularak, ücretten alınan vergi ve sigortanın azaltılması, gelir dağılımının düzeltilmesi ile mümkün olabilir.
Güneş enerjisi araştırmaları için Alman Hükümeti 40 Milyon Euro ayırıp Frauenhofer Institut a verebiliyor da Türkiye Cumhuriyeti hükümeti armut mu topluyor ki bu tür teknolojilere para ayırmıyor ama hızlı uçan kuşlar misali yetersiz donanımlı esir yazılımlı radarı ve bombası yetersiz harekât kabiliyeti sınırlı bir uçağa 26 Milyon dolar harcayabiliyor?
Neden bu uçakları test edecek bir rüzgâr tünelimiz yok hala?
Neden Kompozit malzeme üretemiyoruz?
Neden uçak yapamıyoruz, motorunu satın alsak da?
Neden PTT-ARLA (TELETAŞ) yı tahrip ettik yok pahasına sattık da Telekom teknolojileri microwave teknolojileri nanochipleri üretemiyoruz?
Gen teknolojisinde neden hala patentimiz yok?
F-16 Projesi hakkında önemli kısa özet bilgiler:
1)F-16 Projesi tamamen bir montaj anlaşmasıdır ve 161.ci uçağı hala kendimiz neden yapamıyoruz? Hazır uçakların sökülüp Türkiye de yeniden monte edilmeleri, en az beş bin parçadan oluşan harp uçaklarında muhtemel kaza riskini ve düşme olasılığını artırmaz mı?
2) Milyarlarca dolar harcanmasına rağmen Türkiye ye hala önemli sayılabilecek bir teknoloji transferi yok; rüzgâr tüneli, motor, avionik ve uçakta kullanılan yüksek kimyasal nitelikteki kompozit malzemeleri üretim hattımız neden yoktur?
3) F-16 Projesinde yerli katkı en aza indirgenmiş; 1 Dolarlık vida Türkiye de imal edilse dahi teslimat programı dört elden dolaştığından bize 4 Dolara mal olmaktadır. Bu projenin Türk ekonomisine kaynak maliyeti ve fırsat maliyeti çok yüksektir. Bu kaynaklar eğitim ve sağlık sektörüne harcansaydı bugün kendi uçağımızı yapabilir durumda olamaz mıydık? Zenginleşmeden çok pahalı ve hızla eskiyen hazır silahlara, NATO üyesi bir ülke olarak bu kadar çok para harcamak doğru mudur? Türk Ordusunun NATO dokümanlarına göre üstlendiği görev ise Rus Ordularını 48 saat engelleyip NATO müttefiklerimize ihtiyaç duydukları esnek mukabele süresini kazandırmaktan ibaret değil midir?
4) Teslimat programı ayda iki uçak yerine dört uçak olsa motor ve avionik teçhizat gibi parası peşin ödenen long-lead time item’ lardan 500 Milyon dolar tasarruf edecektik. MSB Savunma Sanayii ve Teknik Hizmetler Daire Başkanlığı olarak bu teklifimize Amerikalı Yarbayın cevabı:
- Bu mümkün değil, çünkü o zaman sizin eliniz de iki yılda 96 Uçak oluyor; İsrail in elinde ise 75 F-16 var. Bu da Ortadoğu’da bizim öngördüğümüz güç dengesini bozar diyerek daha hızlı teslimat teklifimizi reddetmek olmuştu.
5)Çayeli ve Küre Bakırlarıyla birlikte bulunan ve 7000 derece yüksek sıcaklığa dayandığı için uzay teknolojisinde kullanılan, fiyatı dahi gizli ve piyasası olmayan, Uranyum’dan daha önemli olan Kobalt elementini 25 Milyon dolar harcayarak Türkiye Ayrıştırıp üretmeliydi.
6)Türkiye tanesine 26 Milyon dolar ödediği F-16 lar için uygun tehdit değerlendirmesi yapamamıştı; Yunanistan a karşı alınıyorsa çok fazla, Rusya ya karşı alınıyorsa çok az idi.
7) 1,2 Milyar dolarlık Off-Set Programının kapsamında TELETAŞ a verilen 500 Milyon dolar yatırım tutarıyla gösterilen Sistem 12 santralleri, Ruslara yüksek hafızalı chip ler kaçırılmasın diye ITT tarafından hafıza kapasiteleri düşürüldüğünden 10.000 hat kapasiteli bir santral aynı anda 3000 kişi konuşunca kilitlenmekteydi. Daha sonra TELETAŞ sadece malzeme stokları değerinde binası ve know how birikimi ile değerinin çok altında neredeyse bedavaya satıldı. Cengiz İsrafil sura üfledi ve sonunda Sistem 12 santralleri de Ofer’e neredeyse 20 de biri oranında bir fiyatla TELEKOM özelleştirmesiyle bedavaya satıldı. Bu tasarımı çok iddialı ama chiplerindeki hafıza düşüklüğü nedeniyle yoğun konuşma trafiğinde yüklenme kabiliyetleri üçte bir oranında azaltılan sayısal telefon santralleri doğu ve güneydoğu Anadolu da en önemli olası askeri muharebe hatlarına yerleştirildi. Muhaberesiz muharebe olmaz diyen askerler bilgisizlikleri nedeniyle bu teknoloji casusluğu ve hilesinin farkına varamadılar. Ancak bir yılbaşı piyango çekilişi sırasında, aşırı sayıda yüksek katılımcının telefonla bir TV programını aynı anda aramasıyla, İstanbul’daki Sistem 12 santralleri kilitlenince bu konu hakkında basında yazılar yazıldı.
8)F-16 Projesinde uçak parçalarının montaj hatlarında Eskişehir de fırınlaması yapılan uçak parçalarının çoğu elektrik kesilmeleriyle zarar gördü. Rüşvetle ithal edilen kalitesiz orta gerilim kesici ayırıcıları nedeniyle büyük kayıplar oldu.
9) Defterden düşmüş, piyasa değeri sıfır olan hurda makine teçhizat, ABD den Eskişehir ve Ankara –Mürted’e ve Kayseri hava İkmal bakım Merkezine getirilerek Türkiye ye 70 Milyon dolara satıldı.
10) F-16 Projesinin ilk paketinde, her birinin maaşı Türklerin en az on katı olan ve mühendis dahi olmayan 4000 Amerikalı ya iş imkânı sağlanırken, 1000 kişi dolayında Türk işçisi çalışabildi.
11) Montaj hatlarının ve ABD de Texas Fort Worth da parçalanıp sökülerek sevkiyatı yapılan uçak parçalarının gerekli kalite kontrolü ve denetimi ne TUSAŞ ne de TAI tarafından, gerekli olan test ve çarpmaya dayanıklılık (material strength) ölçümleri yeterince yapılamadığından, sözde Türkiye’de üretilen, gerçekte ABD de üretilip demonte edilerek Türkiye de yeniden montajı yapılan F-16 lardan yüksek oranda uçuş kazasıyla çok sayıda pilotumuz şehit oldu.
12) Türkiye de monte edilen F-16 ların silah ve radar menzilleri İsrail in elindeki F-16 lardan çok daha düşüktür. Adeta hızlı uçan kuşlar misali hedefi vurucu özellikleri sınırlanmıştır.
13) F-16’larda, askeri anlamda dost düşman tanımı yapan IFF cihazları ile uçakların uçuş yönetim ve hedefe kilitleme yazılımlarının kaynak kodları General Dynamics firmasından alınamadı.
14) Türkiye de başta Süleyman Demirel, Turgut Özal, Yusuf Özal, zamanın Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanları Özal döneminde İbrahim Düzyol, Çiller döneminde Turhan Güven olmak üzere Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamlarına ve tüm siyasi Parti liderlerine, önemli köşe yazarlarına, aslında çocuklarıma ve aileme haksızlık yapıp onlar için daha az para harcayarak, sayısız bilgi ve belgenin kopyalarını göndermeme rağmen bu hayati konuya, Türkiye adeta bir sömürü ülkesi imişcesine hiç kimse sahip çıkmadı; hiç kimse sorumluluk üstlenmedi, gündeme taşıyıp vatan sevgisiyle halka mal etmedi. Sadece rahmetli Uğur Mumcu TELETAŞ diye bir başlık attı ve konuya giriş yaptı, ancak birkaç hafta sonra da arabasına konan bomba ile öldürüldü.
15) Son olarak Recep Tayyip Erdoğan’ a daha Refah Partisi İl Başkanı iken, daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başbakan olduktan sonra defalarca anlatmama rağmen F-16 paket anlaşmalarında, hiçbir siyasi iktidar döneminde ve Genelkurmay başkanı döneminde, sanki Allah yapısı imişcesine, F-16 Paket anlaşmalarında hiçbir esaslı yeni bir düzenlemeye gidilmeden eski hatalı paket anlaşması sürekli uzatıldı ve yenilendi.
Türkiye de
yeterince uzman Personel olmasına rağmen bu istihbarat teşkilatlarının kotardıkları
kadük F-16 Anlaşması hiçbir Üniversite ye veya Türk firmasına yeniden
inceletilmedi. Teknoloji transferi, öğrenme eğrisi düzeltilmedi; rüzgâr tüneli
kurulmadı. Uçak motoru ve türbinlerini imal eden bir fabrika kurulmadı.
Dördüncü paket anlaşması bitmeye yaklaşırken, hala 160 uçaklık montaj
paketlerinin dışında 161.ci uçağı Amerika istemese de, Türkiye de kendi imkânlarımızla
kendimiz kendi sanayimizden siparişler vererek ve teklifler alarak imal
edemiyoruz.
Dünya harp uçakları sanayiinde bu arada sipariş alamadığı için F-16’larla aynı manevra kabiliyetine sahip Fransızların Mirage 2000 Uçaklarının üretimi durduruldu. Avrupa Birliğinde EADS firması kurularak askeri ve sivil uçak üretiminde ABD ile rekabet edilmeye çalışılmaktadır. Halen milyarlarca Euro’luk EADS askeri projeleri sipariş olmadığı için finanse edilememektedir.
Bu yazının her hakkı ve sorumluluğu Prof. Dr. Mehmet ERDAŞ a aittir.
Dünya harp uçakları sanayiinde bu arada sipariş alamadığı için F-16’larla aynı manevra kabiliyetine sahip Fransızların Mirage 2000 Uçaklarının üretimi durduruldu. Avrupa Birliğinde EADS firması kurularak askeri ve sivil uçak üretiminde ABD ile rekabet edilmeye çalışılmaktadır. Halen milyarlarca Euro’luk EADS askeri projeleri sipariş olmadığı için finanse edilememektedir.
Bu yazının her hakkı ve sorumluluğu Prof. Dr. Mehmet ERDAŞ a aittir.
Kaynak
gösterilmeden ve www.mehmeterdassapbidanismani.com
sitesine link verilmeden tamamen veya kısmen kesinlikle kopyalanamaz,
yayınlanamaz.
Prof. Dr. Mehmet Erdaş Londra - Staines 21.02.2010
****
Bu yazıya küçük bir derleme de ben
ilave etmek istedim.Ahmet Dursun
ASELSANDAKİ SIR ÇÖZÜLDÜ.
Hatırlarsanız,
geçtiğimiz yıl 3 Aselsan mühendisi ölmüştü. İntihar denmişti.
Yazılı ve görsel basının peşine düşmediği, araştırmadığı ancak insanların
e-mail yoluyla birbirlerine duyurduğu bu yazıyı sizinle paylaşmak istedik.
Bundan birkaç yıl öncesine kadar, F-16 üretim merkezi TAI de uçakların, dost-düşman tanımlamasını yapan elektronik sistemi, bir tek Türk mühendisin dahi giremediği bir bölümde üretiliyordu.
Bu sistem Türk
F-16 sının bir uçak ile karşılaştığında karşıdakinin dost mu düşman mı olduğunu
pilota iletiyordu. Yalnız
burada bir sorun vardı. Bir Türk F-16 sı stratejik kadim
dostlarımızdan (!) ABD, İngiliz veya Yunan uçaklarından biri ile
karşılaştığında onları DOST görüyordu.
Bu da bir savaş halinde bu kadim dostlarımızın bizi sinek gibi avlayabilmesi anlamını taşıyordu.
Aselsan mühendisleri, 6 ay gibi kısa bir sürede, ABD tarafından bize güdülen bu uçak tanıma sisteminin hâkimiyetini, lehimize çevirmeyi başardı.
ABD’nin, yıllarca çalışarak kurduğu tezgâh, DAHİ TÜRK MÜHENDİSLERİ tarafından kısa bir zamanda bertaraf edilmişti.
Peki, DAHİ MÜHENDİSLERİMİZ şimdi ne ile uğraşıyorlardı?
Kadim dostumuz (!) ABD, sadece uçak tanıma sistemini elde tutma kozunu, elinde bulundurmuyordu.
Bundan daha vahim ve önemli kozu vardı.! ABD, herhangi bir savaş veya askeri operasyon sırasında, ABD tarafından satılmış veya modernize edilmiş elektronik sisteme sahip uçak,helikopter,tank,zırhlı birlikler,izleme sistemleri gibi hayatiaraçları ABD,UYDUSUNDAN VERDİĞİ BİR EMİR İLE SAF DIŞI BIRAKABİLİYOR.! Yani kendi yaptığı bu elektronik sistemler istendiği anda uzaktan kumanda misali uydulardan kontrol edilebiliyor.
Bu,Türk Ordusu'nun savaş başlamadan yenilgisi anlamına geliyor.
İşte 3 DAHİ MÜHENDİS' in katlinin nedeni:
Aselsan mühendisleri,
uçak tanıma sistemlerinin, MİLLÎLEŞTİRİLMESİ konusundaki başarısından sonra
benzer bir başarıyı, ABD güdümlü elektronik sistemlerin kontrol dışı
bırakılması, uydu müdahalesini bertaraf edecek yeni elektronik sistemlerin geliştirilerek,
silahlı gücümüzün MİLLİLEŞTİRİLMESİ için
çalışıyorlardı. Bunlardan
3 gencimiz, kadim dostumuz tarafından ŞEHİD edildi. Dostumuz bu sistemi, EŞREF BİTLİS
PAŞA'nın ŞEHİD edilmesinde, içinde bulunduğu uçak da
kullanmıştı.
Uyumaya devam etmek isteyenler,
UYUMAYA DEVAM EDİN.!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder