20 Ocak 2024 Cumartesi

Kaymakamı hangi cemaat ya da tarikat atamıştır, devlet çökmüş müdür ya da…?

Kimsenin sormadığı soruyu ben sorayım ama önce konuyu bir görelim.

Kaymakam ne demek?

İlçelerde devletin temsilcisi, illerdeki temsilcisine de vali deniyor.

Yani vali ve kaymakam devletin doğrudan oradaki en yüksek makamı oluyor.

Mealen dersek bir nevi yasa ya da yasanın uygulayıcı eli, kolu, ete kemiğe bürünmüş hali desek abartmış olmayız.

Devlet çökerse vali çöker diye boşuna söylenmemiştir.

Gelelim konuya.

Eğer doğruysa Gaziantep Vali Yardımcılığı'ndan Diyarbakır Kulp Kaymakamlığı'na kayyım olarak atanan Burak Akeller, cuma namazını kılmak için gittiği Bahçelievler Camisi'nde imamı dövmüş ve konuyu Mil Diyanet-Sen (Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası) başkanı Celaleddin Gül sosyal medya hesabından detaylar vererek paylaşmış.

Özetle "Cuma namazında hocamız hutbeyi okurken sehven bir iki satırı atlıyor. Bunun üzerine camide bulunan kaymakam bey imama ‘Hocaaa! hutbeyi tam ve doğru oku’ şeklinde bağırarak uyarıyor. İmam kardeşimiz o paragrafı atladığını fark ederek tekrar paragrafı okuyor" şeklinde açıklama yapıyor.

Dikkati çekici kısmı ise Kaymakam'ın "Hocaaa! hutbeyi tam ve doğru oku" dediğinde imamın "o paragrafı atladığını fark" etmesi oluyor.

İşte burada can alıcı sorular bitmek tükenmek bilmez bir hal alıyor ama o kadar çok uzatmayacağım, kısaca şunları soralım.

1- Kaymakam İmam Hatip ya da İlahiyat okumamış, ama nasılsa iyi bir mü'min olduğu için hutbeyi ezberleyip mi gelmiştir ki imamı satır satır takip edebilmiştir?

2- Kaymakam'ın asli görevleri arasında imamların doğru okuması, telaffuzunu denetlemesi vs... gibi görevleri mi vardır ya da bu tür görevler sonradan mı eklenmiştir ki Kaymakam bu misyonerliğe soyunmuştur?

3- Kaymakam bir dizi duyum almıştır da o nedenle bilinçli olarak mı denetim yapmıştır, bu duyumların içinde imamın kasıtlı olarak diyanet talimatlarının dışına çıkarak, bazı terör örgütlerinin hoşuna gidecek ya da gitmeyecek cümle veya satırları ayıkladığı bilgisi mi vardır?

4- Kaymakam Kayyım olma ağırlığının altında bunalmış mıdır yoksa ezilmiş midir ki saçma işlere bulaşmaktadır, ne yaptığını ve görev bilincini yitirecek kadar psikiyatrik vaka mı olmuştur?

5- Kaymakam devletten aldığı maaşla geçinemiyor mudur, bu nedenle de kendisine kaynak sağlayan bir yerlerden aldığı para karşılığı talimatlarla mı hareket etmektedir?

6- Kaymakam'ın arkasında devlet gücünü hissettiremediği ya da bölgede daha güçlü olan Hizbullah terör örgütü yani Hüda-Par'ın baskısı karşısında duramaz mı olmuştur?

Maddeler saymakla bitmez elbet ancak benim asıl üstünde durulması gerekenin 6. madde olması gerektiğini sezinliyor olmamdır.

Kaymakam'a cemaat ya da tarikatların baskı yapma ihtimali olmakla birlikte Kaymakam'ın eline verilen ya da kendi tasarrufu ile eline aldığı hutbe metninde acaba imam hangi kısmı atlamıştır da tepki gösterilmiştir?

İmamın atladığı kısma Hizbullah terör örgütünün dahli var mıdır zira olayların spontane gelişmediği ortadadır.

Hizbullah dememdeki sebeplerden biri de terör örgütünün buradan yazmış olduğum yazının "Diyarbakır 5. sulh hakimliği" marifetiyle yasaklattırılmış olması ve HSK'na yaptığım suç duyurusunun dikkate bile alınmadığı göz önüne tutulursa durum vahim demektir.

Diyarbakır 5. sulh hakimliği nasıl bir işgal altındaysa yargıç yazımı okumadan karar verdiği ortada olmasına rağmen kimse detayları görmek bile istemiyor.

Hz. Erdoğan Efendi'miz her attığı imzanın üstünde bulunan isimleri tanımak zorunda değil, tanıyacak diye bir yasa da yok, uygun bulanlar isimleri hazırlıyor getiriyor önüne, o da imzalıyor.

Olay bu kadar basitken bu Kaymakam'ı, okumadan kararı veren 5. sulh hakimini, okuduğunu atlayan imamı kimler atamıştır, kimler Erdoğan'ın arkasından iş çevirmektedir bilinmesi, bulunması ve nereden talimatlar alındığı, hangi iç düşman cemaat ya da tarikatla ortaklıkları olduğu, KaçAK Saray dehlizlerinin neresinde yuvalandıklarını, hangi dış düşman istihbarat merkezlerinden beslendiği ve tamamının gerekçelerini, altında yatan nedenleri mutlaka ama mutlaka daha geç olmadan bulunmalıdır.


 

Diyanet'in 19.1.2024 tarihli hutbesine bakıyorum.

Oradaki iki ifade benim dikkatimi çekti.

Gerçi imamın atladığı kısım nedir henüz bilmiyorum ama tahminime göre şu satırların olma olasılığı yüksek.

Birincisi “Dün olduğu gibi bugün de cennet vatanımıza göz diken, hain emellerle kardeşliğimize kastedenler var" kısmı.

İkincisi "Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı" kısmı.

Birinci kısmında geçen hain emellerin sahiplerinden birkaçının PKK ve Hizbullah olması bu kısmın okunmasını bu iki terör örgütünden birinin baskısı ile okumamış olma ihtimalini güçlendiriyor.

İkinci kısmında geçen terör saldırısı nedeniyle ifadesinin her iki terör örgütünün Diyarbakır'ın yıldız yapılması projesini yeniden akıllara getirip başta Gaffar Okkan olmak üzere nice şehitlerin ruhunun teröristlere ve ardındaki CIA ajanlarına engel teşkil edeceği, bunun da seçimi kazanma ihtimalini zora sokacağı ihtimalini güçlendiriyor.

Her neyse, devleti din devleti haline getirmek isteyip millet yerine ümmet kavramını sokuşturan devşirmeler, sonunda etnisite kavramını da din ile birleştirince ortaya çıkan vahim tablo bu oluyor.

Bu olay da bunun açık göstergesidir.

Bu olayda Kaymakam aldığı bir duyuma göre mi davranmıştır yoksa imam bir yerlerden talimatlandırılarak mı böyle davranmıştır adalet sistemi bakalım n'eyleyecek?

Ben sadece aklıma ilk etapta geleni yazdım. 

Gerisi adaletin pençesine emanet.

20.01.2024

A. Dursun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder