18 Nisan 2024 Perşembe

AK Zombiler Ülkesinde Dünya Bankası Borçlanması İhanettir.

Zombi kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyeniniz yoktur.

Bu konuda hayli film yapılmış olsa bile, âşık olduğu kadını kendisine bağlatmak için bir Vudu büyücüsüne giden adamın anlatıldığı yapımcılığını ve yönetmenliğini Halperin kardeşlerin üstendiği 1932 yapımı AK (Beyaz) Zombiler filmindeki senaryoya benzeyen sahnelerin ülkemizde de yaşandığını yazık ki göremez olduk.

Neden göremiyoruz sorusunu yanıtlayabilmek için çok uzaklara, derinlere, sırlara gitmeye gerek de yoktur. 

AK Zombiler ülkesine dönmemizin nedeni, hep söylediğim gibi binlerce yıldır Anadolu topraklarında var olan Allah/Tanrı inançlarının evrilip CIA'nin yarattığı Allah kavramıyla ikame edilmiş olmasından itibaren başlıyor.

İdarecilere bakıyorsunuz ortamdakilerin tamamı AKP'nin atadıkları kişiler, siyasi lider diye bize sunulanlara bakıyorsunuz AKP'yi kuran güçlerin ataması gibi tıpkısının aynısı ve bazıları lider görünümlü ajanlar.

Çoğunun benzer yönleri var, örneğin yalan söylemek ortak noktalarının başında geliyor.

Adaleti, ekonomiyi, paylaşım dengesini bozarak halkın sırtından geçinmeleri yetmiyor efendileri adına bize milyonlarca insanı da besletebilmiş olmaları ortak yanlarındaki en bariz göstergeler olmaktadır.

Tepkilere karşı ya sessiz kalıyorlar ya da ölçüsüz güç kullanarak bastırma yolunu seçiyorlar yazık ki muhalefet de sanki gaz almak istercesine birkaç kez cılız cılızses çıkartıyor hepsi o kadar.

Hangi lidere el atsan elinde kalıyor, sadece liderler değil onlara eş olarak seçilenler de aynı, sanırsınız hepsi eşleriyle birlikte aynı tornadan çıkmışlar.

Erdoğan'a bakıyorsunuz hiç değişmeyen bir kader gibi sadece camına konanları okuyabiliyor, onun da artık tamamen okuyamaz olduğu bayramlaşma metnini güya okurken tekrar görüldü.

Bir insana merhaba dediğinizde sizi anlamıyorsa aklınıza gelenlerden biri de acaba yaşıyor mu, yaşayan ölü mü olur.

Bir lider bayram mesajı verirken "sizlerden de asla yeise kapılmamanızı, tefrikaya düşmemenizi, aramıza nifak sokmaya çalışan fitne odaklarına karşı uyanık olmanızı bekliyorum. Rabbim, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin" diyemiyor da camına koyarak okutuyorsanız bu adam nasıl ülke yönetecek hiç mi devlet aklı bunu düşünmüyor, devlet aklı da zombileşmiş durumda mıdır?

Elbet yönetmek kolay değil, sağlıklı ve genç olmayı gerektirir ama bakıyorsun Bahçeli'de aynı, değişen bir şey yok sanırsın zombiler ülkesinde seçim yapılmış üstü başı en iyi kıyafetlerle örtülüp, en kapatıcı makyajlarla örtülmüş, birinci kalite zombileri ve dayattıkları kadroları seçmişiz.

Düşünsenize Bahçeli İYİ Parti'ye bayramlaşma için sessiz kalırken Akşener'e partinin başında kal diyor, bu neyle açıklanabilir hangi düşünen beyin isyansız durabilir?

O yetmiyor Erdoğan Akşener'e partinin başında kal diyor iddiaları ortalıkta dolaşıyor.

Bahçeli ve Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun gidişine de üzülmüşü, Bahçeli ise hiç olmazsa "Kılıçdaroğlu sınıf arkadaşımdır" diyebilmişti.

Bu zombiler ülkesinde AKP’nin İBB adayı Murat Kurum'u önde gösteren Optimar adlı yandaş bir şirket seçime katılmayanlara neden katılmadınız anlamında sorular sormuş.
31 Mart 2024 istatistiklerine bakarsak,

Toplam Seçmen: 61.430.934

Katılım Oranı: % 78.55

Kullanılan Oy: 48.256.541

Geçerli Oy: 46.046.499

Geçersiz Oy: 2.210.042

Yani 10 ay önce yapılan seçimle şimdi yapılan seçim arasında AKP'nin oy oranı % 6'ya yakın bir oranda düşmüş ve daha önceki seçimle kıyaslayacak olursak da 5 milyona yakın oy kaybettiği ortadayken Optimar resmen Erdoğan'la, AKP'lilerle ve milletle dalga geçen bir araştırma yayınlamış gibi ortalık yerde sırıtıyor.

Gibi diyorum zira sorgulamalar ve verilen yanıtlar birbiriyle açık açık çelişiyor, neyse bunlar yapanın sorunu.

Araştırmayı yapanın sanki bir daha yapamayacakmış gibi davranışı, Erdoğan'ı kandırmaya devam etmenin ısrarcılığını sergilemiş gibi rezil bir istatistik tutmasından başka işe yaramamış gibi.

Hele hele de emeklilerle ilgili kısımda alenen ve oynaya zıplaya Erdoğan'la dalga geçmiş ve Erdoğan'ı zombi siyasetçi yerine koymuş.

Neden mi?

Gündemi yakın takip edenler Erdoğan'ın İngiliz Mehmet'e "emeklilere bir şey verdirmedin o yüzden kaybettik" kulisini gazetelerden okumuşsunuzdur.

Hemen ardından TCMB'nin asgari ücreti Temmuz'da artırmayın uyarısı geldiğini de biliyorsunuz, ne olacak şimdi?

Henüz erken seçim havası yok ama her an Fettoş çeteleri KaçAK Saray penceresinden kötü kokuya doğru uçmaya başlarsa işte o zaman siyasetin rengi değişir, tıpkı seçim haritasının resimde görüldüğü gibi gittikçe azalan sarımsı renklerin tamamen kırmızıya doğru gittiğini görecek olan Erdoğan'ın artık işi bitmiş olduktan sonra anlamasının bir manası da kalmamış olacaktır.

Diyecekseniz ki kötü koku ne olabilir ki Fettoş’un sinekleri oraya doğru üşüşsün?

Erdoğan erken seçime nasıl zorlanacak?

Bakınız, daha evvel de yazmıştım.

AKP'yi kuran ve Erdoğan'ı atayan güçler artık Erdoğan'ın suratından bıktı, yeni yüz yeni söylem arayışı içindeler demiştim ancak Kılıçdaroğlu bu fırsatı Erdoğan'ın bazı hamleleri nedeniyle değerlendiremedi, sırada Özgür Özel ya da İmamoğlu var gibi.

Derin devlet mi dersiniz yoksa yabancı istihbarat örgütleri mi dersiniz bilmem ama birileri Erdoğan'a talimat yollayıp OSLO'da PKK ile görüşülmesinde öncülük yaptırırlarken Erdoğan'ın bir şekilde bundan dönmüş görünmesi, özellikle de MHP ile yol yürümeye karar almış olması birçok çıkmazı da Erdoğan ve AKP açısından ortaya koymuştur.

Erdoğan'ın asıl çöküşü % 46,58 oy alarak ikinci kez Başbakan olan olduğu 22 Temmuz 2007 seçimleriyle başladı.

Düşünün ki bir insana halkın neredeyse her iki kişisinden biri oy vermiş, şimdiki gibi koalisyonla değil parti olarak tek başına seçime giriyor ve tek başına aldığı oy oranı artık şişme yapmaya başlıyor, gittikçe şişiyor, şiştikçe işiyor ve sıra geğirmeye gelmiş durumda.

Kendisini dev aynasında görmeye başlayıp hele de Fettoş pisliği ile mücadelesini bir şekilde kazandıktan sonra artık tanrı rolünün kendisine verilmesi bile Erdoğan'ı huzursuz edemiyordu.

Bu güvenle sistemi parçalamaya çalıştı ve başardı, 2007'de başlayan yıkım sürecinin altında kalma zamanı artık gelmişti, o kadar yüksekten gören, o kadar sonradan görmüşlük, o kadar pespayelik sergilediler ki vatandaşın artık midesi bulandı, şimdi yaşadıkları da bu olur haliyle.

Bu aşamaya kadar muhalefet göstermelik olarak kısa bir süre için 128 milyar nerede adlı bir site açarak akılları sıra Erdoğan'ı sıkıştırmaya kalkmışlardı, AKP'de 13 ay sonra aklınız nerede diye karşılık vermişti.

Anayasa'ya başkanlık sistemi eklemlemek için gidilen oylama sonrası ekonomik yıkım hızlanma sürecinde en üst seviyelere çıktı.

Hele verin şu kardeşinize yetkiyi, görün dolarla nasıl mücadele ediliyor dedikten sonra yetkiyi aldı ve millet etkiyi görmeye başladı.

Dolar, altın, petrol hemen her gün artmaya başladı, kasa tamtakır kaldı üç beş yüz bin dolar gelecek diye Türk vatandaşlığını satışa çıkarttılar yetmedi, Arap şeyhini helikopterle nerede gezdirdilerse orada yangınlar çıktı ve oralar orman vasfından çıkartılıp Arap şeyhlere pazarlandı.

Dolar, altın, petrol o kadar hızla yükselmeye başladı ki swap anlaşmaları bile fayda etmez oldu, buna rağmen yandaşa garantili yol, köprü, hastane ihaleleri verildi yağmur gibi yağdırıldı yetmiyordu Emperyalistlere verdiği sözü tutmak için sığınmacı akınına yol açtı ve şu an bile bize 14 milyon sığınmacı besletmekle kalmıyorlar, emekli olarak sürekli hastane ve ilaç katkı payı hem elden hem maaştan kesiyorlar üstelik de doktor bulamıyorum, geçenlerde Acil servise gittiğimde hekim Suriyeli Kemal olduğunu öğrenmiştim.

Çünkü adam beni anlamakta zorlanınca biraz Arapça karışık konuşmak zorunda kalmıştım.

Felaket günlerinden geçip çıkmazın içine düştüğümüz o günlerden sonra muhalefetin bir halt yiyemeyeceğini anlayanlar millet belki anlar anlamında olsa gerek, Lioness Capital'in yatırım danışmanı tarafından AKP'ye ÇİN modeli uygulanması telkininde bulunmuştu.

Zombilerin leşe üşüşmesi gibi AKP'nin üst düzey kadroları da devletin malına üşüşmüş durumdalar, o kadar belediyede o kadar servet transferleri olmuş ki kim bilir daha ne hırsızlıklar duyacağız.

Bütün bunlar Erdoğan'ı erken seçime zorlamayacak olursa sonu çok kötü bitecek bir senaryonun yazılmış olduğunu ve KaçAK Saray dehlizlerindeki rafların birinde sırasını beklediğini o gün geldiğinde herkes görecektir.

Bunları neden söylüyorum?

Gündemi yakın takip eden herkes KaçAK Saray inşa edip orada oturmanın Fettoş pisliğinin düşlerini süslediğini bilmelidir.

Fettoş demek CIA demektir, zira Fettoş’un okullarında CIA ajanları öğretmen kimliği ile eğitimci rolüne soyunduğu yazılıp-çzilirken Saray dehlizlerinde şu an saklananlar o günlerde buna şiddetle itiraz ediyordu.

İyi de o kadrolar tasfiye olundu mu?

Kesinlikle hayır, o kadrolar Erdoğan'ın okuduğu metinleri günlük takip edip kıyaslama-karşılaştırma yaparsanız kesinlikle tespit edeceğinizden eminim.

Anımsarsanız Erdoğan ve Arınç'ın camına konan metinler kelime kelime aynısıydı.

Dünya Bankası neyin nesi?

IMF ucuz kredi verirken neden Dünya Bankası'nın pahalı kredisine yöneliyorlar?

Bunu daha evvel de  Prof. Osman Altuğ "Affedersiniz, hangi basiretli tacir % 12 ile borç alıp % 0,5 (yarımla) kendisine borç veren adamın borcunu öder" ifadesiyle de halka anlatmıştı.

Yandaş kanalları izleyen çoğunluk bunu o nedenle anlayamamıştı.

Gerçi anlasa ne olur ki, örneğin muhalif rolü oynamakla görevlendirilip halkı yanıltmayı başaranlardan Millî Gazete Ahlaksızlığa Kredi başlığında Dünya Bankası'ndan alınan borç ile LGBT’lilere destekten bahsetmiş.

Millî Gazete ne kadar etkiliyse Hazine bunlara ve benzerlerine karşı bir açıklama ile "bu kredilerin İstanbul sözleşmesi ve LGBT ile ilişkisi yoktur" demeye mecbur kalmış.

Hazine'nin "sosyal medyada dolaşan iddialar" söylemine ve gerçekten sosyal medyada dolaşan içi boş söylemlere inanacaklarına insanımız az eğitimli olabilseydi bu ahmakça söylem ve açıklamalara gerek olmazdı.

Daha 2 ay önce Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Türkiye ve Orta Asya Bölge Direktörü Wiebke Schloemer'ın, "IFC, son 10 yılda Türkiye'de özel sektöre 20 milyar doların üzerinde yatırım yaptı" açıklaması, Ekonomiye yakın çevrelerin Türkiye'nin yeniden kredi alacağının da haberi olduğunu zaten ifade etmişlerdi.

Dünya Bankası Kamuyu Aydınlatma adına 2024-2028 dönemi T. C adına ülke ortaklığı çerçevesi yayınlanmış. 

Bakalım özetle neler söylemiş?

IFC'nin taahhüt ettiği risk yaklaşık 5,3 milyar dolar olup, bu da Türkiye IFC'nin dünya çapında üçüncü büyük ülke riski haline gelmektedir. 

Türkiye aynı zamanda MIGA'nın (Multilateral Investment Garantee Agency/Çok Taraflı Yatırımları Garanti Ajansı) toplam portföyünün yüzde 7'sini temsil eden üçüncü büyük ülke portföyüdür. 

42. Tarımda verimliliğin artırılmasına ihtiyaç vardır. Tarım, Türkiye ekonomisinin önemli bir sektörüdür (ülke dünyanın en büyük on tarım üreticisinden biridir) ancak diğer orta gelirli ülkelere göre iyileştirilmesi gerekmektedir.

Aynı zamanda iklim değişikliğinden önemli ölçüde etkileniyor ve iklim açısından akıllı yeni tarım uygulamalarının ve iyileştirilmiş su yönetimi sistemlerinin yaygınlaşmasından önemli ölçüde faydalanacak.

Müdahale Mantığı

Çiftçilerin ve tarım işletmelerinin istikrarlı tedarik zincirlerini yeniden kurmaları ve aynı zamanda iklim direncini ve kapsayıcı büyümeyi artırmak için üretken varlıkları uzun vadede yeniden inşa etme-daha iyi ilkelere dayalı olarak yeniden inşa etmeleri gerekiyor.

Specifically,  (a) Türkiye modified its governance system in 2018 from a Parliamentary to a Presidential Republic, and created new institutions;  (Özellikle, (a) Türkiye, 2018 yılında yönetim sistemini Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyetine dönüştürerek yeni kurumlar oluşturdu;)

Formal Employment Creation Project and Agricultural Employment Support for Refugees and Turkish Citizens through Enhanced Market Linkages (Gelişmiş Piyasa Bağlantıları Yoluyla Kayıtlı İstihdam Yaratma Projesi ve Mültecilere ve Türk Vatandaşlarına Yönelik Tarımsal İstihdamın Desteklenmesi)

Türkiye, with an exposure of $8.3 billion and an undisbursed balance of $6.7 billion (81 percent). The WBG will use a variety of instruments to enhance institutional capacity to implement and manage their expanding portfolio. Ilbank will benefit from a EUR 36.5 million Technical Assistance (TA) Facility provided through EU Programs: the Instrument for Pre-Accession (IPA) and the Facility for Refugees in Turkey (FRIT) programs of the EU. (Türkiye, 8,3 milyar dolarlık riske ve 6,7 milyar dolarlık (yüzde 81) ödenmemiş bakiyeye sahip. Dünya Bankası Grubu, genişleyen portföyünü uygulamak ve yönetmek için kurumsal kapasiteyi geliştirmek amacıyla çeşitli araçlar kullanacaktır. İlbank, AB Programları aracılığıyla sağlanan 36,5 milyon Euro tutarındaki Teknik Yardım (TA) Kolaylığından yararlanacak: AB'nin Katılım Öncesi Aracı (IPA) ve Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT).)

(c) the continuous influx of people fleeing conflicts making Türkiye the largest refugee-hosting country in the world; ((c) Türkiye'yi dünyadaki en büyük mülteci barındıran ülke haline getiren çatışmalardan kaçan insanların sürekli akını;)

EU Programs: the Instrument for Pre-Accession (IPA) and the Facility for Refugees in Turkey (FRIT) programs of the EU. (AB Programları: AB'nin Katılım Öncesi Aracı (IPA) ve Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT) programları.)

Bizim Hazine'nin açıklamasında geçen CPF programında geçen “kırılgan gruplar” ifadesiyle OECD'nin kullandığı savunmasızlar hemen hemen aynı ifadeler içermesine rağmen D. Bank'nın verdiği borç paranın kullanım şartlarından biri de sığınmacıları (onlar mülteci demiş) beslememizi zorla kabul ettirmiş olmalarıdır.

Nitekim polis camide onlarca sığınmacı yakaladığı için sürgün yiyor, zira Fakıbaba "Onlar istese dahi biz gönderemeyiz" diyerek milletle dalga geçmiyordu, hepsi tek merkezden yönetilenler, sonra da Meral Akşener için gel de AK ajandası olanlardan demeyin.

Her neyse, sığınmacı konusu ve geniş detayları "Dünya Bankası Kamuyu Aydınlatma adına 2024-2028 dönemi" dosyasında bulup daha detaylı inceleyebilirsiniz.

OECD'nin making taxes and subsidies progressive (en savunmasızları desteklemek) söylemiyle “Adil Geçiş” ilkelerinin uyarlanması ve benimsenmesi yoluyla 23 Mayıs 2017 tarihinde yayınladığı işgücünün yeşil geçişe hazırlanması olarak da biliyoruz. 

Soru şu.

Dünya Bankası'ndan alınan bu borç, vatana ihanet sayılır mı?

İhanet kelimesini neden kullandım?

Nedense kendisine muhalif süsü veren hiç kimse Dünya Bankası'nın 2004 yılında Türkiye ile yapılan anlaşma ve sonuçlarının Türk halkını nasıl açlığa, yokluğa, sefalete, bağımlılığa sürüklediğinin analizini yaparak ihanet olup olmadığını dikkate almamış.

Daha önceleri de çokça yazmış ifade etmiştim.

O nedenle derinlemesine üzerinde durmayacağım ancak anımsatmalıyım ki 2004 Dünya Bankası borç ve anlaşması ile aynı zamanda AB fonları ile sağlanan borç veya hibeler yazık ki Türk tarımını öldürmek için kullanılmıştı. 

Örneğin çay için, zeytin için, mercimek, nohut gibi hububat türleri için birçok tarım alanında ve şahsen yaşadığım için fındıkta arazinin büyüklüğü ve her ocak sökümüne para dağıtılarak fındık alanlarının daraltılması sağlanmıştı.

O günlerde BÜYÜKANNENİN KESESİNDE SAKLADIĞI TOHUMUNUN ekimi, satışı yasaklandı diye bağırmıştık.

Şimdilerde yine İsrail kökenli hibrit tohumları kullanmaya mecbur olacağımız gibi daha kötüsü elde kalan üç beş parça iş imkanını da sığınmacılara vermek zorundayız, bunu en iyi anlatan da Bakanlığın kendi yayınladığı Kanal İstanbul Videosunun 5:02 dakikasında saydığı ülke isimlerinden sonra "Bu yapıların işletmesi, o ülke insanına yaptırılacak..." demesi hiçbir Müslüman'ın zoruna gitmemişti, ta ki bu günlere gelinip işgal ve ihanet açığa çıkana kadar.

Demek ki Soros ve benzerlerinin iştahının kabarması ve borcu kredi diye vermelerinin nedeni buydu, aksi halde Dünya Bankası'nın borç vermeyecek olduğunu hükümetimiz biliyor olmalı.

Nitekim Hazine'de bunu "DB’den sağlanan kaynakların proje amacının dışında kullanımı söz konusu değildir" diyerek açıkça tasdikliyor.

AKP hükümetinin 2004 yılında Dünya Bankası ile yaptıkları ortaklaşa ihaneti yine kendileri yayınlamıştı, sanırım okuyan hiç yok.

Bakın kendi yayınlarında ne demişler.

TARIMSAL SÜBVANSİYONLARIN AZALTILMASI

3.7 Sonuç: Tarım sübvansiyonları bütçede en ciddi açık kaynakları arasındaydı.

Bunların etkin olmadığını ve muhtemelen gelir eşitsizliğini arttırdığını gösteren analitik çalışmalara rağmen, sübvansiyonlar ile siyasal vesayet sistemi arasındaki yakın bağlantılar bu sistemin dönemin büyük bir bölümünde devam etmesini sağladı.

2000 yılında, girdi sübvansiyonları önemli ölçüde azaltıldı ve çiftçilere doğrudan gelir desteği (DGD) sağlayan yeni bir rejim uygulanmaya başlandı. Yakın zamanda Banka tarafından yapılan bir analize göre, bunun sonucunda 4 milyar $ üzerinde net mali gider düşüşü sağlandı. Çiftçilere yapılan transferler öncekine göre daha iyi hedeflendi, çünkü doğrudan gelir desteği çiftçi başına 50 hektar ile sınırlandırıldı, böylece bundan büyük çiftlikler, hasat ve girdi ile ilgili sübvansiyon programlarında olduğu gibi daha fazla sübvansiyon alamadılar. Yine aynı incelemeye göre, müdahale alımlarının azaltılması ile, Türkiye'de gıda fiyatları 2001 yılında dünya piyasası düzeylerine göre düşüş gösterdi ve 2002’deki artışlara rağmen hala 2000 yılı düzeylerinin altındaydı. Bunun yoksullar için önemli avantajları oldu.  TÜRKİYE’DE DÜNYA BANKASI, 1993-2004

Bu belgeyi İngilizce olarak görmek isteyenler için adres. 

Nihayetinde Erdoğan'ın hiçbir şeyden anlamıyor, tek satır bile kitap okumamış olduğundan bilgisizliğinden faydalanıyor olan hainler son darbeyi vurmak için Dünya Bankası'nın kapısını çalmanın zeminini yıllar boyu hazırladılar.

Hem Erdoğan'ın çevresinin vergilerimizden aldıklarını örttüler hem de kendilerinin aldıklarını.

Yol, köprü, hastane imtiyazları başta olmak üzere hem öaliyetin en az 6-10 katına yaptılar hem de ihaleleri verdiklerini dolar garantisi vererek milleti kan kusturdular.

Peki erken seçim olmaz ise 2028'e kadar muhalefet bir şey yapabilir mi?

Hiç sanmıyorum.

Nasıl ki Emine Erdoğan siyasetten elini çekemiyorsa sanırım sırada 2028'in Cumhurbaşkanı adayı olarak İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu aynı rolleri paylaşacak gibi.

Neredeyse çocuğumla yaşıt olduğundan dolayı bir baba gibi olmasa bile bir evlat olarak görebildiğimi öncelikle belirtmeliyim.

Dilek İmamoğlu'na, Ekrem İmamoğlu'na oy verenleri pişman etmek ülkeye ne fayda sağlar diye sorasım geliyor.

Kadınların siyaset dahil yaşamın her alanında söz sahibi, proje üreticisi gibi konumlarda olması hem Aziz Atatürk'ün hem de benim gibi onun yolunda yürüyenlerin en büyük guru kaynağıdır.

Üreten ülkemizin üreten kadınları her şartta hepimizin gurur kaynağınız olacağından hiç şüphem yoktur.

Söz konusu kadınlar olduğunda şahsım olarak kimilerinin, geleneklerin dışına çıkabilmiş kadınlara modern, diğerlerinde geleneksel kadın deyip dayatılmışlık üzerinden yapılan iddialar beni pek bağlamıyor.

Bağlamıyor oluşu sadece kadın olduğundan değil erkek için de aynı düşüncede olarak üreten, katkı sağlayan vasfının olması yeterli görülmelidir düşüncemden kaynaklıdır.

Yoksa her kadın ya da her erkek için ulviyet bağlamında değer verdiğimi söyleyemem.

Olumlu, yapıcı katkısı olması benim için değer verilmesinin olmaz ise olmazıdır.

Her daim söylerim, bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız yaşlı-genç fark etmeksizin işe kadınlarından başlamalısınız.

Elbet yüceltmek için de öyle.

Çünkü kadınlar kalıplara sığdırılamayacak kadar değerli varlıklarımızdır.

Üreten, emek veren vasıflar söz konusu olduğunda kadınlara pozitif ayrımcılık verilmesine de tarafım ancak eşitlik ilkesinin bozulmamasına da azami özen şarttır, bu özel bir başlıkta açıklanabileceğinden bu kadar girizgâh yeterli sanıyorum.

Dilek Hanım, "Emine Hanım ile birlikte projeler yapalım isterim, biz yine teklifimizi götürürüz" demiş.

Yahu evlat senin ne işin var Emine Erdoğan ile, aynı yolun yolcusu olacaksanız millet son seçimlerde Erdoğan ailesini topal ördek yapmadı mı, onun nesine özeniyorsunuz, yoksa bazı sır taktikler mi alacaksınız?

Bırakın şu ortak iş yapmayı, 25 yıldır ülkeyi getirdikleri durumdan çok mu gurur duyuyorsunuz ki ortak iş yapma hevesine kapıldınız?

Madem öyleydi ne diye yola çıktınız, bıraksaydınız kaldıkları yerden yürümeye devam etseler olmaz mıydı?

Millet olarak bunca çileyi siz Emine Hanım’a özenin, onun rızasını alın, ortak çalışın diye mi çektik?

Sana tavsiyem onlara pek özenmeyin demek olur, zira millet de artık belediyelerin nasıl soyulduğunu görmüş durumdadır.

Yüksek enflasyon, bozulan ekonomik dengeler, yoksullaştıkça yoksullaşan, sömürüldükçe sömürülen kitleler, zenginleştikçe zenginleşen yandaşlar, bozuldukça bozulan eğitim ile cehaletin üst düzeyde yer bulmasına neden olan cemaat-tarikat zenginleşmesi, kurumların denetlenmemesi, Cemaat, Tarikat ve vakıf görüntüsü altında holdingleşenlerin kaçırdıkları vergiler yetmiyor, şimdi de Maliye IBAN verenin peşine düşüyor. 

Ben 20 yıllık emekli olarak hem elden hem maaştan katkı payı öderken sığınmacı resmen bizim keseden sağlık turizmi yapıyor.

Yahu sen önce devleti IBAN verme durumuna düşürenlerin yakasına yapışsana, yandaşın vergi borcu cezalarını silenlere savaş açsana diyeceğim ama bunun sebep olanı zaten kendileri, kadıyı kime şikâyet edeceksin ki?

Beğenin ya da beğenmeyin ama Fuat Uğur'a göre belediyeler artık kendi yağlarıyla kavrulacaklarmış diye kulis bilgisi almış.

Ne yaparsa yapsınlar bu hükümet artık kalıcı değildir, bunu onlar da biliyor ve içinden çıkılamaz ekonomik çöküntü yüzünden ülke iç kargaşalara doğru sürüklendikçe yapacak bir şey bulamayan hükümet erken seçime zorlanmış olacaktır.

Bu değişimin bazı göstergeleri olmaya başladı.

Bunlardan biri yandaş medyanın Türkiye'nin İsrail'i zor durumda bıraktığı iddialarından anlaşılıyor ki hükümetin durumunu düzeltmeye çalışıyorlar ama açlık oyunları başka hiçbir şeye benzemez bunu bilmiyorlar, bilecekler bilecekler, pahalı olsa da öğrenecekler.

Oysa tutuklanan gazeteci Metin Cihan "Kazime Ana bunlardan sadece biri ve şimdiye dek 168 kez İsrail'e sevkiyat yapmış. Çanakkale - Aşdod arasında düzenli olarak gidip geliyor. Verdiğim tüm bilgiler uluslararası deniz trafiği kayıtlarından teyit edilebilir" diyor.

Bir diğeri de CHP adaylarının çoğu namazlı niyazlı takımından seçilmiş olması, bu da Fettoş taktiklerinin artık CHP'de görüleceği anlamına gelir mi bilmem.

Seçilmiş başkanlara bakıyorsunuz birçoğu Türkçeye tam hâkim değil, sanki yarım yamalak Türkçe konuşuyor.

Hani yöresel ağız olarak bildiğimizden daha farklı bir yapıda Türkçe ile konuşuyorlar, örneğin Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in Van doğumlu olması nedeniyle biraz yöresel ağız ile konuşmasından bahsetmiyorum, Arap geniz yapısına sahip olduğunu görebiliyorsunuz ki bu aldığı eğitimden kaynaklı olabilir de, zira eğitim geçmişi çok ama çok iyi durumda.

Ahmet Özer için bu durum bir artı olarak görünse dahi örneğin sığınmacıların ülkelerine yollanmasını söylemesi işi bilen biri olduğunu ve bunun bir artı olarak hanesine geçtiğini görüyoruz.

Durum insanı çelişkiye itiyor gibi görünse de aslında çelişki olan başka şey de CHP'de Fettoş yapılanmaları kendisini fazlasıyla hissettirmesi olmaktadır.

Yine anlamakta zorlandığımız şeylerden biri örneğin Bolu Belediye başkanı Tanju Özcan başta olmak üzere CHP'lilerin kimi Kur'an'a el basıyor kimi şükür namazı kılıyor kimi benzer görüntüler veriyor olmaları değil mi?

Bunların CIA yetiştirmesi Fettoş'un taktiği olması ve CIA'nin yeni Allah modeline uygunluğu anlaşılır ve ona göre analiz edilirse ülkeyi doğru adamlar ve iyi günler bekliyor diyemeyiz.

Nitekim yaşadığımız bu günlerin başlangıcı da böyle başlamıştı, değişen şey CIA'nin yeni yüz arayışının bir tezahüründen başka ifadesi yok gibi.

Bakalım CIA yeni yüzleri belirlerken başka nelere örneğin Tundra Freeze kullanacak mı ya da daha evvel kullandı mı?

Her şeyin mutlaka zamanı var, zamanı gelince hepimiz göreceğiz.

Zaman daralıyor, bekleyelim bari.

Ben yine "20 yıllık emeklilik hayatımda toplam 9.839.040 TL paramı kim çaldı, kimlere yedirdi" diye sormaya devam edeceğim, ta ki devlet suçluyu bulana kadar.

17.4.2024

A. Dursun

 

Bazı öneriler...


 

Beyaz Zambaklar Ülkesi'nden Serbest İnsanlar Ülkesi'ne.

 

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE (BİR MİLLETİN UYANIŞI)

Türkiye’nin Beyaz Zambakları mı? Merak edin biraz.

Multilateral Agreement of Investment (ÇOK TARAFLI YATIRIM ANLAŞMASI)

 

(***) ile belirtilen AIIB Covid 19 Kredi Paketi için azami vade 31 Ekim 2025, AIIB Deprem Kredi Paketi için azami vade13 Ocak 2034 olarak uygulanır. TÜRK EXIMBANK FAİZ ve KÂR PAYI ORANLARI DÖVİZ KREDİLER

 

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasından deprem bölgesine 500 milyon avroluk finansman desteği.

Dünya Bankasından Gelecek Parayla İlgili Sorular ve Yanıtlar. Mahfi Eğilmez

Rekabet Kurumu-TARIMDA PİYASA REFORMU 

ULUSLARARASI TARIM POLİTİKASINA YÖN VEREN KURULUŞLAR ve TÜRKİYE TARIMI ÜZERİNE ETKİLERİ 

Dünya Bankası-Türkiye’de Tarım Dışı Sektörde İş Yaratımı ve Verimlilik.

DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ: TARIMSAL DESTEK Mİ, YOKSULLUK YARDIMI MI?

SERMAYE PİYASASI KURULU 2002 YILI FAALİYET RAPORU.pdf

Türkiye'nin dış borcu 402,5 milyar dolar.

Erdoğan'ın, "IMF bizden borç istedi" yalanı... Çöken ekonomiyi, Erdoğan hariç tüm dünya biliyor.

 

Prof. Dr. Osman Altuğ, milletin nasıl tecavüze uğradığını halk diliyle anlatıyor-1

Prof. Dr. Osman Altuğ, milletin nasıl tecavüze uğradığını halk diliyle anlatıyor-2

 

Milletin meclisi, Milletin a... koyan adamı akladı.

Davutoğlu, Anayasa değil işgal istiyor. "Şehir kardeş projesi" ihanetin diğer adı mı?

Kıdem tazminatlarınıza el sallayın, kazıklara hazır olun.

Bakan yalan söylerken, Kıro, Maganda ve hanzoları özledik, yobazlar yüzünden.

Türkiye yolsuzluk batağında, yandaş alkışlıyor. Acı ama ülkenin % 50'si farkında değil.

Araplara peşkeş çekmek, ekonomik krizi örtebilecek mi?

Kıdem tazminatlarınıza el sallayın, kazıklara hazır olun.

2024 asgari ücretiyle Allah'ı öldürdünüz. 

Sayın Erdoğan, ülkeye sahip çıkarken, hanımefendinize sahip çıkmıyor musunuz?

"Çocuklar tecavüze uğrarken susulmaz" dediğim için kovuldum!

Ensar Vakfı, 45 öğrenciye tecavüz; Erdoğan, "Vakit Ensar Olma Vakti".

PSV taraftarı mültecilere değil, Çingenelere kötü davranmıştır, yalanlar, gerçekler, uzayda cuma namazı.

15 Temmuz, "sıfırlama cuntası" değilse, darbe kazanımı getirebilir. Çözüm Atatürk'te birleşmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder