21 Mart 2025 Cuma

Allah için yaptığın Allah’ta kalsın, bugün Kürdistan için ne yaptın?

ABD Dışişleri Sözcüsü Tammy Bruce, basın toplantısında Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması bağlamındaki soruya verdiği yanıtla aba altından sopa göstermeye devam edeceklerini, buna rıza göstermelerinin ekonomiyle ilgili olacağını örtülü olarak anlatmış.


Sorulardan dikkat çekenleri şöyle.

SORU: Sadece Türkiye ile ilgili bir soru. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlıca siyasi rakibi, bir terör örgütüne yardım etmede yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. ABD'nin bu konudaki tutumu nedir? Herhangi bir endişeniz var mı?

MS BRUCE: Türkiye'yi insan haklarına saygı göstermeye, kendi iç çerçevesini uygun şekilde yönetmeye teşvik ederiz. Evet, onlara tüm vatandaşlarının haklarına saygılı bir şekilde davranmalarını beklediğimizi hatırlatmak dışında, başka bir ülkenin karar alma, iç karar alma süreçlerine yorum yapmayacağız. Ve bunun oldukça açık olduğunu düşünüyorum. Ancak tekrarlamakta fayda var.

Pakistan ile ilgili bir soruya verdiği yanıtta Türkiye vurgusu yapması, ne kadar kararlı olduklarını adeta pekiştirmek istemiş gibi duruyor.

Nedir bu kararlılık diye anlaşılmaz bakışlara sahip oluyorsanız yineleyeyim elbet ki para, para, para.

SORU: Teşekkürler Tammy. Pakistan'da, parlamentodaki sandalye sayısının çoğunluğuna sahip en popüler lider olan İmran Han ve aynı zamanda en büyük yardım toplayıcısı, son iki yıldır hapiste çürüyor ve iki yılda ülkedeki her şey, ister demokrasi olsun, ister kadın hakları olsun - son iki yıldır her şey paramparça oldu. Başkan Trump seçimlerden önce Pakistan hakkında çok konuşuyordu ve ABD'deki binlerce yeni seçmeni ve milyonlarca Pakistanlı, onun bu ülkeyle ilgili bir tür eylemde bulunmasını bekliyor. Aklınızda bir şey var mı veya Başkan'ın söylediği bir şey duydunuz mu?

MS BRUCE: Peki, ben - size söyleyebileceğim şey, Türkiye hakkında az önce belirttiğim gibi, başka bir ülkenin iç çerçeveleri hakkında yorum yapmayacağım. Bunu biliyorum - ne kadar oldu, sekiz hafta mı? Başkan Trump sekiz haftadır burada mı?

Suriye'nin yeniden inşası ve yaptırımların tamamının kaldırılması bağlamındaki bir soruya verdiği yanıttan A. Dursun olarak benim algıladığım şey, Suriye’yi de biz inşa ederiz, çok istiyorsanız size bir kısım Türkiyeli müteahhit izni veririz ama Gazze konusunda sessizliğinizi koruyun ya da sahte kızgınlık gösterililerinizi devam ettirin ki rantımızı rahatça alalım.

SORU: Suriye'nin yeni hükümeti, Türkiye, Ürdün, Katar ve diğerleri gibi bölge ülkeleriyle birlikte, ABD'den Esad rejimi sırasında uygulanan yaptırımları kaldırmasını istiyor ve birçok kişi bu yaptırımları ülkenin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşa edilmesi önünde önemli bir engel olarak görüyor. Yönetim bu yaptırımları kaldırmayı veya belki de hafifletmeyi düşünüyor mu?

MS BRUCE: Tekrar ediyorum, yönetimi düşündüğümüzde, Başkan Trump'ı ve Suriye konusundaki duruşunu ve bakış açısını düşünüyorum. Ayrıca bakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Bakan söz konusu olduğunda, bunların müzakereler olması ve düşünülmesi gereken şeyler olduğu gerçeğini düşünüyorum. Bunu hemen burada, bu kürsüden yapmayacağım.

Dikkat ederseniz “bunların müzakereler olması ve düşünülmesi gereken şeyler olduğu gerçeği” dedikleri şeyleri Türk milleti yıllar yılı bilmekte ve bu müzakerelerin milletin vergilerini, yer altı ve üstü milli servetimizin ne kadarını paylaşılacağı ile ilgili olduğunu anlattığı açıktır.

Anımsar mısınız bilmem ama biz bunu canlı yayınlanan, Tek Yürek kampanyasına LGBT destekçisi olarak bilinen trans birey Ayta Sözeri'de sunucular arasında ve canlı yayın esansında başka LGBT destekçisi ve trans birey Selin Ciğerci (Okan Ünsal) bağlanıyor olduğunu, bu şekilde Türk halkının parasının nerelerde kullanıldığını tıpkı Somali adı altında toplanan paraların ne olduğunu bilmediğimiz gibi henüz bilmiyoruz.

Bilmeye bilmiyoruz ve kimse merak da edemiyor, merak edilenler transların hakkı olup olmadığı, İslam açısından durumları gibi ucube konular, oysa onlar da sonuçta birer şahıs ve sevsen de sevmesen de hakları var ama seni soyanların buna hakkı yok diyen çıkamıyor iyi mi? 

Öyle ki, bir trans bireyin de para toplamada yardımcı olduğu ve bağış yaptığını görüntülerde Erdoğan'a bile sahne görevi verilmiş olarak, canlı bağlantı kurup konuşması sağlanıyordu tıpkı Somali olayında olduğu gibi.

Oysa bu bireye önceden yapmadıkları hakaret kalmıyordu, tek yürek kampanyasında bağış yaptığında bir anda trans birey olmaktan çıkıyor hanımefendi statüsü alıyorlardı.

Halkın gözünü boyama, kafasını karıştırma konusunda KaçAK Saray'ın karanlık dehlizlerindeki Fettoş artıklarının farklı uygulamaları daha önceleri de var ve çok ilginçtir ki, United States Agency for International Development bütçesinde kesintiye gidilmemesi çağrısı yapıldığında, bu yardım çağrılarının Ilımlı İslam eliyle neden örgütlendiğini, buralardan kimlerin ne kadar pay alacağı konusunu Amerika'nın Somali işgali, cemaatlere yaptırılıyor başlığında işlemiştim.

Nihayetinde 19.3.2025 yani dün yapılan basın toplantısında da Türkiye'nin bitik ekonomisinin nasıl daha net parçalanacağı neredeyse müzakerelerle belirlenmek üzere olduğu ortaya konmuş durumda.

Belki de Devlet Bahçeli bunu bildiği için PKK ile müzakere masasına oturmaz isek, umarım başımıza bir şey gelmez mealinde konuşmuş olmalı diye düşünmeye başladım. 

Başladım diyorum zira Fettoş uzantılarının eliyle milletin öğrenme hakkını gasp ettiklerinden ötürü sadece tahmin yürütebiliyoruz, devlet adına hüküm vermeyeceğiz, her iyi ya da pis işleri bilecek değiliz elbet, buna niyetimiz de yok ama sıradan bir vatandaş hele hele de bir baba olarak çocuklarımızın geleceği ile ilgili neler yaşayacakları ile ilgili bilgileri elbet ki devlet gücünü elinde tutanların yeterince paylaşması gereklidir.

Aksi durum halkı sokağa döker ki bunu 67 yıllık yaşamımda hayli fazla gördüm.

Siyasetçinin batırdığını asker düzeltmek için gelmesin istiyoruz, çünkü askerin her gelmesi milletimizi en az ama en az 50 yıl geriye götürüyor. 

Gerçi şu günler itibarı ile 50 yıl geriye gidebilsek 100 yıl ileri gitmiş gibi oluruz diyenlere hak veriyorum ama neden daha ileri gitmiş olmayalım ki?

Bu milletin, siyasetçi diye ortalıkta gezinenlerden çektiği nedir, ne zaman bitecektir bre?

Erdoğan'a Kürdistan'ı ilan ettirdiler ama Trump bu işten memnun olacak mı henüz anlaşılır bir salvo gelmedi gibi.

Nereden çıktı Kürdistan ilanı diyeceksiniz.

İzah etmeye çalışacağım.

"Selahaddin Eyyubi’nin Kürtlüğü Üzerine" o kadar çok yazıldı çizildi ki, artık kimse Eyyubi Türk diyemez duruma getirildi, zira Eyyubi Türk'tür demenin önemi de aslında yok nitekim Google gruplarda şimdilerde aramızdan ayrılmış olan onlarca hatta yüzlerce insanla yazışıp tartışmıştık, orada Eyyubi paylaşılamıyor, Türklerle-Kürtler arasında soruna dönüşüyordu.

Erdoğan'da her daim olduğu gibi camına konan yazılardan okuyarak Eyyubi dahil birçok ayrıştırıcı aktörü kullanmaktan haberi yok ya da yok gibi davranmaktan çekinmiyordu.

Camından okuyup okuyup duruyor ama Selahaddin Eyyubi'nin kim olduğu amaçlarını ona kimlerin empoze ettiğini, Kürtçe ikinci resmi dil olursa diğerlerinin de sıradan geleceğini, kimsenin bu sorunu özemeyeceği, bilim dili olmayacağı nedense kimsenin umurunda değil.

Son örneğini Erdoğan’ın "Sultan Alparslan’ın ve Selahaddin Eyyubi’nin torunları olarak el ele, gönül gönüle verecek; Siyonistlerin bölgemizde yeni ameliyatlar yapmasına Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz" diye başlayan ifadeleriyle gördük.


Bu ifadeleri X hesabından ve   face hesabından iki ayrı yerden baktım, yorumlar aşırı şekilde baştan savma ve yıkama tablosu içeriyor.

Yani belirli bir eğitim, bilgi ve bilinç düzeyine sahip kişilerin yorum yapmadığı ortada, hele de face yorumları bir berbat olay.

Fakat Sıdkı Zilan adında birsi sıradan düşünce ürünü olmayan bir yorumda bulunmuş ve sözünün sonunda "PKK bir sorundu, silah bırakması iyi oldu, çözülüyor, destekliyoruz. Ama PKK ayrı Kürd ve Kürdistan sorunu ayrı bir meseledir" demiş.

Bu şahıs laf olsun diye sahne alan biri olmadığını yorumuyla aslında anlatmış ve sonunda 'Kürdistan sorunu' ifadesiyle bize yıllardır dayatılan Kürt sorunu söyleminin bir kelimeden ibaret başlatıldığını, Emperyalist iştahların enerji açlığını giderebilmek için Cumhuriyet rejiminin yıkılmasını içerecek kadar derinleştirilmesi gerektiği için kurcalandığını, bu nedenle Kürdistan sorununun Emperyal sorun olduğunu anladığını sananlara da anlamayanlara da, kandıranlara ve kandırılanlara çivi gibi çakarak anlatmış.

Bu şahıs farkındaysanız Erdoğan'ın o yazısının altında paylaşım yapmış, yani dikkatini çekiyor ve örtülü olarak ya bitir ya bitir işareti veriyor.

Nereden anlıyoruz?

Ruşen Çakır medyascope video kanalında, 18 Eylül 2024 tarihi dakika 1:58'de "Türkiye'de şu anda anket yapılsa % 90 Cumhuriyetçidir. Malumunuz o zaman Kemalist rejime muhalif olan Saidi Kürdi (Said Okur) Hazretleri de Cumhuriyetçidir, Mehmet Akif’te Cumhuriyetçidir, yani o dönemde İslamcıların ekseriyeti Cumhuriyetçidir, yani saltanatçı değildir. Burada vurgulanan farklı şeyler yani Türkçe dışında özellikle Kürtçeye cevaz verilmemiş olması..." gibi ifadelerle Hüda-Par'ın başkanı Z. Yapıcıoğlu'na hak veriyor.

Sonuna kadar dinlerseniz bu şahsın tanımları çok garip şekilde isabetli olmuş.

Mesleği, eğitimi nedir diye baktım Avukatmış.

Yani analiz yeteneği hayli yerinde, ne istediğinin de farkında nitekim "Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün" diyen Said Okur'a Kürdi demesi, yıllardır söylediklerimi teyit etmesi açısından ilginç geldi.

Yerli ve Milli Hizbullah'ımız Hüda-Par için de bir tespiti var.

İki aşırı uç olan MHP ve HÜDA-PAR'ın bir araya gelmesi mümkün değilken derin devlet işi ele alınca bir aradalar ama uzun sürmez diyor.

Bence de uzun sürmez çünkü Cumhuriyetçiliği hepsi kafasına göre tanımlıyorlar, tıpkı Kaddafi'nin Libya Arap Sosyalist Halk Cemahiriyesi (halk, cumhur) gibi, Esad'ın Suriye Arap Cumhuriyeti gibi, Saddam'ın Irak Cumhuriyeti gibi.

İçinde demokrasi, laiklik olmayan hiçbir Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti gibi rejim değildir.

Zira cumhur (halk) olduğuna göre halkın yönetmesi de Cumhuriyettir, bunda sorun yok ama Cumhuriyet'in içini neyle doldurduğuna bağlı olarak Cumhuriyet rejimleri de diktatörlüğe kadar gidebilir.

Örneğin Roma hem Krallık döneminde hem Cumhuriyet döneminde hem de İmparatorluk döneminde diktatörlükten ödün verilmemiştir ki Cumhuriyet döneminde diktatörlüğün neredeyse tarihini yazdılar.

Yakında bizde de yenisini yazacaklar demokrasiyi içinden çekip yerine demokratikleşme denen ucube ifadeyi aşılayarak.

Her ne demekse Demokratikleşme, içinde demokrasi barındırır gibi yapma sanatı olsa gerek.

Zira demokratikleşme diyenlerin tamamına bakın ya TBMM'de besiye çekilen 600 vekilden oluşuyor ya KaçAK Saray'ın karanlık dehlizlerinde yenilik üreten Fettoş itlerinin sanatçılığını yapıyor ya da İmralı'daki bebek katilinin artıklarını kendisine besin yapmış bir güruh bu ifadeyi kullanıyor, tıpkı adını inkâr eden TÜSİAD, MÜSİAD gibi kuruluşlar adlarındaki ADAM kelimesini kaldırmadıkları halde iş adamı yerine iş insanı demeleri gibi.

Neden TÜSİAD yerine TÜSİİD, MÜSİAD yerine MÜSİİD demiyorlar, adam demek zorlarına gidiyor insan diyorlar da amblemlerindeki, adlarının kısaltılmışındaki adam ifadesi neden kaldırılmıyor, yoksa kandırılacak kitleler yeterince uyutuldu mu? 

Tıpkı adam olmaktan çıkıp insanlaştırıldığımız ama içinde insanlık olmadığı gibi Demokratikleşeceğiz ama içinde demokrasi olmayacak, daha çok Müslümanlaştırılacağız ama haramı, günahı örtecek kadar dinin direği haline getirilmiş namaz ve oruç ile her tür kötülüğü görmeyen Allah'a inandırılmış, içinden ahlakın, hayanın, şerefin, onurun alındığı din ile dinlendirilmiş mü'min kitlesi oluşturarak neyi çözebilirsiniz ki?

Ondan sonra Allah için ne yaptın diye sormayı öğrenen bir topluluk, yaptıkları her şeyi Allah için yaptığını sanan kuru kalabalıklar.

Ömrünü çalışarak geçirmiş, emeklilikte rahat etmeyi uman ancak aldığı ilaca, gittiği doktora bile para kesilirken aldığı maaşta hala gözü olanlar, sığınmacılar bile bedava hayat yaşarken iktidar tarafından desteklenirken, sen hangi Allah'a inanırsan inan ne ülken kalmış ne ahlak ne yaşam kalmış ne hayat.

Gösteriş uğruna peşkeşleri görmeyen bir toplum, sanırsınız herkes Allah için hayır yapıp görüntüsünü paylaşarak Erdoğan'dan parsa kapma peşinde gibi yaşadığını algılıyorsunuz ya da ben öyle algılıyor da olabilirim, hani şu namaz kılarken çektirilen fotoğraflar gibi, neredeyse oruçlu olduğunun ispatı için ağız kokularını Erdoğan'ın burun deliklerinde bile gezdirmek isteyen tarzda dalkavuklar ve girişimlerini bakınca görüyor, kusasınız geliyor.

Neyse onlar benim sorunum değil de Erdoğan'da bunlara zaten bıyık altından gülüyor, nitekim basit ve sıradan yalakaları sevmiyor ancak siyasi çıkarları için ihtiyaç halinde bunları imdat çekici gibi kullanmayı seviyor, ne var ki bunda, siyaset değil mi?

Seçmenleri olarak mı, soytarıları olarak mı anlaşılmaz şekilde davranış sergileyenlere diyorum ki, Allah için hayır mı yaparsın şer üzere misin ben bilmem, zaten bilmeme de gerek olmadığı gibi seninle ilahın arasındaki beni ilgilendirmiyor.

Fakat Erdoğan ile toplum, millet arasındaki şeyler hepimizi ilgilendiriyor, o halde soruyorum, bugün millet için ne yaptın, evet sen Hz. Erdoğan sana soruyorum?


Önceleri Sultan Alparslan'ın ve Selahaddin Eyyubi'nin torunlarını ayrıştıranların eş başkanlığını yaptığını söylediğin günler çok uzak değil dün gibi anımsıyoruz da şimdi ne oldu da el ele vereceğimize karar verdiniz?

7 Ekim 2023'te Hamas'ın başlattığı Aksa Tufanı ile başlayan süreçten bugüne İsrail ve ABD ortaklığı ne Filistin ne Gazze ne çocuk ne kadın ne hayvan bırakmadı telef etti ama nedense Hamas'ın içimizdeki uzantıları olmakla övüneler, trafik lambalarına Katil İsrail sloganları asarken neden sormadınız ki bu yaftaları idam mahkûmu Filistinliler, Gazzellilerin boynuna mı asıyorsunuz, bu ne edepsizlik demediniz, neden demediniz?

Şimdi el ele verip neyi kurtaracaksınız, Gazze mi, Filistin mi, Kürdistan mı, neyi kurutacak ya da neyi kuracaksınız?

PKK'nın uzantısı dediklerinizin tamamı ÖSO diye başlatıp maaşını da biz emeklilerden çaldıklarınızla ÖSO teröristlerine yedirmediniz mi, ÖSO komutanları size maaşımızı TL olarak vermeyin, dolar olarak verin geçinemiyoruz mesaj yollamadı mı, daha doğmamış çocuklarımızın boğazlarından kesip Emperyalistlerin lime lime etiği coğrafyada sadece Araplara destek olur görüntüsüyle Siyonistlere destek olduğunuz 7 Ekim 2023'tan sonra defalarca ama defalarca ortaya çıkmadı mı?

Hamas Aksa Tufanı kime yapmış oldu, neden sorgulatmıyorsunuz, neden Kürdistan yanlılarına ödül gibi haklar tanıyarak buna karşı çıkanların kafasını eziyorsunuz, bu daha nereye kadar sürecek, Kürdistan ilan etme yetkinizi kullanana kadar mı?

ÖSO ile SDG ve diğerlerinin birleştiği yeni Suriye Ordusu’nun yüzde kaçı PKK unsurlarını da barındıracak, bizim bunca ölen çocuklarımız bunun için mi öldü? 

Evren yaşının 26,7 milyar yıl olduğu iddiaları oluşsa bile biz yine 13,8 milyar yıl ya da doğrudan yuvarlayarak 13 milyar yıl olarak hesap yapsak dahi ortalama 70 yıllık ömrümüz tek nefesten daha az sürdüğü kesin değil mi?

Örneğin 13.000.000.000 yıllık evren ve 70 yıllık insan ömrü diyelim, ne kadar da basit bir ömür değil mi, neredeyse yok denecek kadar bir nefeslik yaşamımız olduğu ortaya çıkıyor.

Bu yaşamdan giderken geçen kısacık süreçte neyi paylaşamıyoruz sorusu sürekli insanlığın kafasını yormuştur.

Lakin insan tek kişiden ya da aynı kişinin ömründen oluşmuyor ki, atalar, dedeler, babalar, torunlar derken diğer türleri de kattığımız süreçlerle birlikte insanlık söz konusu oluyor, artık şahıs olan insan aradan çıkıyor.

Öyleyse neyi paylaşamıyoruz, Kürtçe konuşsan ne olur, Lazca konuşsan ne olur, Arapça konuşsan ne olur, Türkçe kocuşsan ne olur sorusunu çoğaltabiliriz fakat sorun bu da değil.

Tek solukluk ferdi insan ömrüyle millet kavramı sınırlandırılmış olsaydı zaten lisan sorunu da olmazdı.

Ya hepimiz aynı dili konuşuyor olurduk ya da başka bir dil öğrenemeden evrendeki tozlara karışıp gitmiş olurduk.

Bizi insan yapan nedir sorusunu bir zamanlar ifade etmeye çalışmış bizi insan yapan değer yazının bulunması yazının keşfi demiştim.

Nitekim bizi hem insan hem de yaratılmışların en üstünü haline getiren faktör, bilgiyi gelecek nesillerimize aktarabilme başarısını sergilemiş olmaktır demiştim, bu nedenle yazı insanlığın en büyük icadı olmuştur.

Katılmayabilirsiniz, elbet benim düşüncem böyle ancak ferdi olarak düşürsek ve ömrümüz teklikle sınırlı olsaydı hiç ama hiç sorun oluşmadan yaşamış yok olmuştuk.

Ancak gerçeklik böyle değil, insanların yaşadıkları toplumda uyuma ihtiyacı var, birlikte yaşamaya duyulan ihtiyaçtan daha önemlisi zorunluluk, bizi millet olmaya mecbur kılan en önemli unsurdur.

Burada hangi dili kullanırsan kullan, kimle iletişime girersen gir, nasıl inanç tercih edersen et hiç kimseye zararı da yok faydası da.

Ta ki toplumda ortak yaşamaya, konuşmaya, ihtiyaç gidermeye kalkışana kadar kendi kuralların geçerli oluyor.

Bir örnekle açmaya çalışayım.

Diyelim İstanbul'dan Ankara'ya gitmek istiyorsun, bugünün şartlarına göre yürüyerek, bisikletle, otobüsle, özel aracınla, uçakla vs.… bir tercihte bulunma hakkın var mı, var.

İster yürür ister koşar istersen de toplu taşıt kullanabilirsin, tercih ve ekonomi meselesi der geçebilirsin ancak toplumsal bir araç kullanarak gitmek istersen de özel aracınla gitsen de kurallar bütünü ile karşılaşırsın.

Yaya gitsen de bisikletle gitsen de yine kurallar zinciri ortaya çıkar, ha daha az ha daha fazla hiç fark etmez.

Tek başına gitmek istersen seni bağlayan kurallar daha az olur.

Örneğin bisikletle gidersen istediğin yerde durur, istediğin zamanı kendine ayırabilir, istediğin yerde ihtiyaç molası verebilirsin, burada kural gayet azdır çevreyi rahatsız etmemek ve pisletmemek dışında neredeyse seni zorlayan kural olmaz.

Sadece ömürden kaybedersin ancak toplu taşıma olarak otobüs tercih edersen koyulan kurallara uyarsın.

İhtiyaç molasını kafana göre veremezsin, inançların gereği başkalarını teslim alamazsın, yasaların koyduğu trafik ve toplumsal ahlak kurallarının dışına çıkamazsın ve seni bağlayan unsurlar çoğalır ve bunlarla baş etmen zorlaşır.

O nedenle belirli eğitim seviyesinden geçmek zorunda kalırsın.

Sen eğitim alırsın, topluma uyumlu birey olmaya çalışırsın ama karşındakinden de bu hassasiyeti beklediğin halde bulamayınca çatışma çıkar ve büyüyebilir, daha ötesi bu çatışmanın büyümesinden beslenenler olabilir, öyleyse hakkın olanı alman için ortak davranış kalıbına uygun insanlar oluşturulması gerekmektedir.

İşte bizi insan yapan değerlerin başında gelen yazı senin hem eğitiminin bir parçası hem de geleceğe bırakılacak kurallar içerdiği için kaynaştırıcı, birleştirici olacaktır.

Bir toplumu millet yapan değer de budur, ortak lisan, ortak eğitim.

Gerisi detaydır, detayları çok kurcalarsan detaylar seni boğar, sen boğulursan çevren boğulur, çevren boğulursa millet boğulur, millet boğulursa dışardan gelip sana kural koyanlar çoğalır.

Onlara karşı mücadele etmek istersin bu sefer dışarıdan bozguncu nüfus ithalatı başlar, olmadı mı para karşılığı ithal edilir, devletin ayarları bozulur ve kaçınılmaz son, aklın çürümesiyle başlar, eğitilmiş insan sayısı dışardan ithal edilen eğitimsizlerle bozulur işte o an akıl artık ölmüştür, akıl öldüğünde ahlak da ölmeye başlar, ahlak öldüğünde adalet satılığa çıkar, adalet satılmaya başladığında işgal bitme aşamasına gelmiş millet ümmete dönüşümünü tamamlamıştır.

Bunun canlı örneğini de görelim.

Düzce inşaatlarında kalitesiz beton kullanan firmalara ceza kestiği için 235 kez gözaltına alınan Mimar Alev Şahin 4 Mart 2025'te tekrar göz altına alınıp 5 Mart 2025'te serbest bırakılmış, haberin oldu mu, niyetin kabul edilip oruçlu sayıldın mı haberin var mı, ne dersin? 5.3.2025

Düzce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde mimar olarak çalışan Alev Şahin, 6 Ocak 2017 tarihinde yayımlanan 679 sayılı KHK ile ihraç edildi. 27.12.2017

KHK ile işinden atılan mimar Alev Şahin'e, ekmeğini istediği için toplam 67 bin TL para cezası kesildi. Şahin 235 kez gözaltına alındı. 19.05.2019

Kanun hükmünde kararnameyle (KHK) meslekten çıkarılan ve Yüksel Caddesi’nde “İşimizi geri istiyoruz” eylemi yapan öğretmen Acun Karadağ ve mimar Alev Şahin’in de aralarında bulunduğu 6 kişinin tutuklanma gerekçesi açıklandı. 24.08.2020

İki gerçek vardır. 

1-İnandırılmışlardan daha tehlikeli hiçbir tür yoktur.

Bizim milletimizin % 99.9’u inandırılmışlardan oluşturulduğunu Efendimiz Hz. Erdoğan laf olsun diye söylemiyordu.

Oluşturulma dedim şey ise yazık ki CIA’nin önce yaratıp sonra dayattığı İslam’a inananların oranıdır.

Zira çevrenizden 10 kişiye sorun, günde 5 vakit dinlediğimiz ezan bize Allahu ekber derken ne demek istedi, Allahu asgar deseydi de olur muydu deyin, beni anlayacaksınız.

2- Her şeyi bilen henüz yaratılmamıştır. 

Buna rağmen milletimiz kendi oyları ile başına getirdiği kişilere tapınmaktan geri kalmayacak hareketler sergilerken, tapındıkları şahısların kimi zaman Allah’tan haber aldıklarını, kimi zaman Allah ile konuştuklarına daha acı olanı sonunda onun Allah haline getirdiklerini bilmelerine rağmen hangi Allah’a inanacakları konusunda çelişki yaşayıp nihayetinde CIA’nin yarattığına tapınmayı seçtikleri defalarca ispatlanmıştır.

1938’den sonra bu düzen kurulmuş ve İnönü dahil tüm siyasetçiler bu işarı benimsemişlerdir.

Kimi zaman İmam Hatipleri en çok kimin yaptığı yarışına bile girmişlerdir.

Bunların e yakın örneği devletin, milletin ve inançların damarları içinde en derinlere kadar ilerleyip, sessizce dolaşmayı başarmış en büyük terörist Fettoş’un dönemleri bunun son ispatlarının yaşandığı günler olmuştur.

Fettoş’un CIA nezdinde kullanım amacı ve son kullanma tarihi geçtiği için en başarılı Fettoşçular AKP+MHP+CHP’nin içine dağıtılmış, son darbenin vurulması için faaliyet göstermektedirler.

Bu sadece Fettoş’un artıklarının partilere dağıtılmış olmasıyla da bitmemiştir, PKK’nın Avukatlığını yapan Diyarbakır eski baro başkanı, SHP'den transferler gibi bir çok isim CHP'nin içine zehrini akıtmak için girerken, ne olur ne olmaz diye AKP içindeki zehirli yılanların bir kısmına da yeni partiler kurdurtularak zehir ve nefret ekiminde sekteye uğranılacak olursa Emperyal tohumların yeniden yeşertilmesi için oluşturulan bu partiler her fırsatta, her tür platformda boy göstererek terörist bayrakları ile poz vermekte sakınca görmemişlerdir, bu aymazlık ve utanmazlıkta öylesine ileri gitmişlerdir ki, iktidar ortaklarının içine yeni küçük ortaklar olarak katılıp, Cumhuriyet, Atatürk, Türk kelime ve kimliklerine nefret tohumları ekip bunu TBMM kürsüsünden millete meydan okurcasına bağırmakta hiç bir sakınca görmemektedirler.

Üstelik adının başında Cumhuriyet ibaresi taşıyan savcıların miktarca haylisi sessiz kalmayı tercih etmektedirler, çünkü ses çıkarttıklarında tutuklanmayı göze alamamaktadırlar.

Nihayetinde şimdi Kürdistan ilan edilene kadar gün saymaktadırlar.

Bahçeli'yi bilmiyorum ama Erdoğan'ın tüm bu olup bitenlerden kimine göre haberi var kimine göreyse haberi yok tarzında TV programlarında yayınlar yapılmaktadır, örneğin Cem Küçük denen şahıs haber programında bundan bahisle AKP (Erdoğan) açıklama yapsın diyor.

Elbet Küçük'ün hangi bağlamda açıklama beklediğini de tam anlayamıyoruz, hani bunlar yandaş ya bakarsın tam Bahçeli+PKK açılımını destekler ama iki gün sonra Erdoğan kesin ulan sesiniz derse ne yaparız diye tırsıyorlar. 

Bana öyle geliyor ki Erdoğan'dan bazı şeyleri sakladılar, bir şekilde Erdoğan bu bilgiler ulaştı ve sonuç bekliyor.

Nasıl bilgiler, Türkiye'nin elini iç ve dış siyasette güçlendirecek bilgiler mi derseniz hiç sanmıyorum.

ABD'de başkanlar seçilmez her ne kadar atanır olsa dahi Trump bu, ne söylediğini kendisi söylüyor ne de yaptığından haberi yok, eski ABD müesses nizamı yara almış durumda, kendileriyle cebelleşiyorlar.

O nedenle Türkiye çok ama çok dikkatli olmalı, hele İbrahim Kalın hakkında çıkartılan malum söylentiler doğruysa MİT'in bile işi zor olur.

Söylentiler doğru ya da yanlış diyemem çünkü bilmiyorum, söylenti olarak kalmış durumda.

Söylenti çok, Kalın için dolaştırılan söylenti neydi?

İbrahim Kalın CIA ajanı olduğu bir dönem yaygınlaştırılmıştı, hatta bu konuda bazı haberler yasaklanmış, mahkeme kararına bile gerek duyulmadan yayından kaldırılmıştı. 

Sezgin Tanrıkulu'nun da CIA hesabına çalışan bir ajan olduğu hayli tartışmalarda bile konu edilmişti, dönemin TTV programlarını izleyenler bilir, şimdilerde bile bu söylentiler ima yollu olsa bile dillendiriliyor.

ABDullah Gül'ün de CIA ajanı olduğu söylentileri hayli konuşulmuştu, hatta ABDullah Gül'ü biz yetiştirdik bağlamında internet sitelerinde yayınlamışlardı, ayrıca "ABD, çocuklarını barışa feda etti" diyenin de kendisi olduğu sanırım unutulmaya yüz tuttu, EXETER ÜNİVERSİTESİ ise işin diğer unutulan yönü.

Değişim programında Gül'ün adını ben yazmadım ve dahi Uluslararası Aile Hukuku Akademisi kendi yayınlarında da bahsediyor.

Türklerde elde olanla koşulları birleştirme (strateji) yok, siyasette gelişmiyor çünkü bilmiyorlar çünkü strateji de bir san'at, siyasette bir san'at ve Max Weber'in siyaset tanımı bu konuda en doğru tanım ama biz Türkler eğitime, siyasete, sanatın tüm dallarına hayli uzak kalmış, son buzul çağında bile her yere yayılmaya devam eden insanoğlu sanki bu topraklara ayak basmamış gibi son gelişmelerden nedense nasiplenememişiz.

Nedeni aslında belli, başta anlattığım 2 temel unsurdan kaynaklanıyor.

Yinelemek ve özetlemek gerekirse etnisite ve din ticareti. 

Din ticaretinin en keskin cümlesiyle sorarsak, bugün Allah için ne yaptın?

Sanki Allah için parmağımı kıpırdatmamış olsam Allah ölecek gibi algılanıyor değil mi?

Öyleyse sormak lazım, Bugün Kürdistan için ne yaptın?

Burada da Kürdistan için parmağımızı kıpırdatmasak sanki Kürtler ölecek gibi algılıyor musunuz?

Öyleyse etnisite ve dincilik konusunda karar sizindir, kime ne?

Tüm bu söylediklerime destek olarak aşağıdaki adresler işinize yarayabilir.

 

21.3.2025

A. Dursun

 

HAMAS tatile çıksın...

İsrail Golan Tepeleri için Herev Taburu'nu yeniden kuruyor.

Hamas tatilde, tatil sırası sıra Husilerde.

"Hamas katildir diyen, Türkiye'yi terk etsin" söylemi, CIA kalkışmasının hazırlığıdır. 

İbrahim Kalın, ‘Gölge CIA’nin kaynağıydı.

 MİT Müsteşarı Hakan Fidan İfadeye Çağrıldı. 08 Şubat 2012

Hakan Fidan'ın akrabaları artık BDP'li, Hakan Fidan Katar’da Gülencilerle ‘barış görüşmeleri’ yapıyor.

CIA ajanları nasıl oy kullandı? CIA ümmeti mi, Türk Milleti mi?

AKP'yi kim kurdu? TAYYİP ERDOĞAN'A GÖNDERİLEN CFR PLANI

ABD, Arap Baharı'nın finanse ettiğini itiraf etti.

ABD, Occupy eylemlerini finanse ettiğini de itiraf etti.

Erdoğan, Davutoğlu'nu bugün Çankaya Köşkü'nde kabul edecek. 27 Ağustos 2014

Davutoğlu'nun 62. hükümeti kurmakla görevlendirilmesi Resmî Gazete’ de yayımlandı. 29 Ağustos 2014

Adana'da 13 paralel yapı şüphelisi serbest bırakıldı. 19 Ağustos 2014

Dünyayı yöneten gizli örgütler-Dr. Ümit Sayın

Hilal Kaplan'dan, CIA İslam öğretisinin son örneği . Maaşa göre dua listesi...

 
Abdullah Gül İngilizlerin gözdesi. 

CFR heyeti, Gül ile kapalı kapılar ardında görüştü 

KRALİÇE, ABDULLAH GÜL'E NE TAKTI 

Gül, Bu ödülü ülkem adına alıyorum

EXETER ÜNİVERSİTESİ VE KÜRDOLOJİ 

Şükrü Saraçoğlu ABD ajanıydı

HİLAFET ALAMETLERİ 

DA VİNCİ'NİN GİZLEDİĞİ GERÇEK SIRLAR

SAİNT GEORGE'UN TÜRK OLDUĞU İDDİASI

MERVE KAVAKÇI SİYASETE DÖNÜYOR

Banu Avar'ı izleyin

MASON-KABALA 

Ben, Anadolu'nun Güneydoğusu 

Lady Gaga'dan Tarkan'a ILLUMINATI ve Müzik piyasası 

KRALİÇE II.ELİZABBETH,ANGLİKAN KİLİSE,FETHULLAH BAĞLARI

Dindar nesil Hükümeti hayâl kırıklığına uğrattı 

Laikliğin tarihçesi; M.Ö 3000 yılları  

Resimli arşiv

Abdullah Gül İngilizlerin gözdesi

Eyyubi hanedanlığı devleti.

Erdoğan, Kürdistan cami açılışını yapacak.

AKP, Türk diye bir ırk yoktur... Haydi, oylar AKP'ye...

Muhyiddin İbnü'l-Arabî Şeyh mi Kâfir mi? Ertuğrul Gazi'nin babası kim?

Said Okur (Nursi) hayranı tarihçiler yetiştirmenin İstihbarat örgütleri dışında kime faydası olur?

MEB'in Türk düşmanlığını, Peygamberin yolunda... Türklüğü halk oylamasına götürelim.

Diyanet sübyan teşvikçiliğinden sonra, çocuklara darbeyi öğretmeye soyundu.

Erdoğan'ın halifeliğini, ABD Blackwater ve KaçAK Saray'lı SADAT ortaklaşa mı sağlayacak?

Davutoğlu, Çözüm süreci milletin malıdır. Kürtçe öğrenmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder